Gerçekten 'Yıkılmayan Adam': Cüneyt Arkın
Ne açlık ne inşaatlarda çalışmak ne sıkıyönetim mahkemeleri ne de ölüm tehditleri hayata veda eden Cüneyt Arkın'ı yıldıramadı. Nişantaşı'ndaki evden nasıl başı dik çıktıysa, film setinde ayağından kurşunlandıktan sonra da sinemaya küsmedi. Çektiği Yıkılmayan Adam filmi sanki hayatını anlatıyordu.
Nişantaşı Topağacı’nda bir ev… 70’li yıllar... Cüneyt Arkın ünlü bir sinema yapımcısının daveti üzerine yapımcının evine gidiyor. Evde sadece o yok, bazı gençler de var. Bu gençler çok ‘nazik’ bir biçimde kendi ideolojileri doğrultusunda bir film yapması için Arkın’a teklifte bulunuyor. Arkın, “İmkansız” yanıtını veriyor. Bunun üzerine içlerinden bir tanesi “O zaman buradan sağ çıkamazsın” diyor.
Surlardan atlayan, at üstünde en zor dövüş sahnelerini yolda yürümek gibi kolay bir tavırla çıkaran büyük usta bir an duraklıyor. Devrin şakası yok. Ev sahibinin sessiz tavırları tedirginliğini katlıyor. Devamını kendisinden okuyalım: Ev sahibine baktım. Sessiz duruyordu. “Bu evden çıkıncaya kadar hayatımdan sen sorumlusun. Bu bir Türk geleneğidir. Türkçü olduğunuza göre bunu çok iyi bilirsiniz,” dedim. “Evden çıktıktan sonra kaderimizde ne yazılmışsa o olur.”
Sakin başını salladı.
Diğerleri tetikte bekliyorlardı.
Çok sakin yürüdüm. Kapıyı açtım. Çıktım.
Daire ikinci kattaydı. Merdivenlerden inmedim. Dış kapıya geldiğimde taksi yanaştı.
Rüzgâr gibi bindim.
Şoför gazladı. O an yukarıya baktım. Silahlı gençler, bu taksi de nereden çıktı der gibi şaşkın, ateş edelim mi etmeyelim mi kararsızlığıyla duruyorlardı.
Çünkü oraya özel arabamla gelmiştim. Bir önlem olsun diye şoför Yılmaz’a, “Bir taksi tut, beni bekle, kapıda göründüğüm an son sürat yanaş!” demiştim.
HEDİYE PAKETİ İÇİNDE 9 MM'LİK KURŞUNLAR
İlerleyen günlerde bu ve benzeri sinema filmleri yapmayı kabul etmediği için tehditler devam etti. Çocuklarına hediye gönderenler paketlerin içine 9 mm’lik kurşunlar koyuyorlardı. Arkın’ın eşi yaşananlar karşısında göz yaşlarını tutamıyordu.
Türk sinemasında 70’li yıllarda erotik filmler çekilmeye başlandı. Bu filmlerde oynama teklifi ona da yapıldı. Kendi ifadesiyle ‘iyi para’ teklif etmişlerdi. Filmin patronu “Seni krallar gibi yaşatacağız” diyordu. Cüneyt Arkın o dönemler filmdeki bir sahnede sakatlanmış, omurgasını kırmıştı. Çok ağır olan bu sakatlığı atlatmak için elinden geleni yapıyordu. O sırada duyduğu geçim kaygısını ifade etmek için kelime bulmak çok zor.
Film teklifi o sıralar maddi olarak ne kadar cazip olsa da teklifi kabul etmedi. Şöyle anlatıyor:
Karıma baktım. Mahzun gözlerinde uçsuz bucaksız bir hüzün vardı. Dünya baştan aşağı hüzün oldu. Elleri vıcık vıcık yağlı, terli yüzlü, yağlı patrona cevap vermedim. Gece öksüz çocuklar ağlarken insanın yüreğini parçalayan bir iç çekişleri vardır. İşte ben de öyle iç çeke çeke sabaha kadar ağladım. Biraz rahatladım. Kararımı verdim. Ayağa kalkacak, şerefimle çalışıp kazanacaktım.
'BU FİLMDE KOMÜNİZM PROPAGANDASI YAPILIYOR'
1979 yılında çektiği ve toplumsal sorunlara parmak basan Yıkılmayan Adam filmi yüzünden İstanbul Birinci Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından yargılandı. Ord. Profesör Sulhi Dönmezer tarafından yazılan bilirkişi raporunda filmde ‘Komünizm propagandası’ yapıldığı öne sürülüyordu. Arkın hakkında 5 yıl hapis istendi.
1980’li yıllardan sonra mafya Türkiye’de örgütlenmeye başladı. Bu isimlerden biri Cüneyt Arkın ile film yapmak isteyip ‘hayır’ cevabını alınca, Deli Yusuf filminin setinde Arkın’ı ayağından kurşunlattı. Arkın’ın anlatımına göre; kendisini asıl kurşunlatan kişi Eskişehir’de görev yapan eski bir savcıydı. Bir gün İstanbul’da Hilton Oteli’nde karşılaştılar, yumrukları konuştu.
FIRINDAN ALABİLDİĞİ KADAR EKMEK ALDI
Yukarıda bahsettiklerimiz Fahrettin Cüreklibatır’ın meşhur olduktan sonra yaşadığı zorluklar. İstanbul’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde okurken, inşaatlarda çalıştı, hasta bakıcılık yaptı. Kendi deyimi ile içinde hep bir açlık korkusu vardı. Bu korku bazen öyle güçlü oluyordu ki hastabakıcılık ile kazandığı ilk para ile fırına gidip alabildiği kadar ekmek almış, yiyebildiği kadar ekmek yemiş daha sonra istifra etmişti. Kalan ekmekleri yatağının başucuna koymuştu.
Cüneyt Arkın yaşamının son gününe kadar mücadelesini bir saniye bırakmadı. Arkasında büyük bir sinema külliyatı ve cesaretle dolu bir yaşam bıraktı...
*Yukarıdaki derlemede yer alan bilgilerin önemli bir bölümü Cüneyt Arkın'ın hayat hikayesini kaleme aldığı Epsilon Yayınları'ndan çıkan 'Fakir Gencin Hikayesi' isimli otobiyografik eserin 7-19 sayfalarından alınmıştır.
Kaynak: Web Özel