Duruşmada 2. gün: Sinan Ateş cinayeti davası başladı

HABER MERKEZİ
Gündem haberleri son dakika
Duruşmada 2. gün: Sinan Ateş cinayeti davası başladı

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanığın yargılandığı davada 2. duruşma başladı.

Dünkü duruşmada, MHP'nin katılma talebi "suçtan zarar görmedikleri" gerekçesiyle oy birliğiyle reddedilmişti. Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, duruşmayı uzun süre CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile yan yana izlemişti. 

Duruşmada, Demirbaş, motokurye Vedat Balkaya ve tetikçi Özyağcı'yı İstanbul'dan Ankara'ya getiren özel harekât polislerinden Aşkın Mert Gelenbey gibi kritik sanıklar, emniyetteki ve savcılıktaki ifadelerini reddederek değiştirmişti. Emniyette işkence altında ifade verdiklerini, kendi ifadelerinin ise tutanağa geçirilmediğini öne süren sanıklar, benzer iddialarını savcılık ifadeleri için de öne sürmüştü.

DOĞUKAN ÇEP: BEN DAVANIN BAŞ AKTÖRÜYÜM, AZMETTİRİCİYİM

Tetikçi sanık Eray Özyağcı, polise ve savcılığa verdiği ifadeyi değiştirerek, kendisini Doğukan Çep’in azmettirdiğini söylemişti. Cinayeti organize eden Doğukan Çep ise mahkeme başkanının, "Sen mi azmettirdin?" sorusuna, "Ben azmettirdim" yanıtını vermişti. Çep savunmasına da, “Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiriciyim" sözleriyle başlamıştı. Çep, "Dava dosyam için Sinan Ateş'ten yardım istedim, benden para aldı, sonra telefonlarıma çıkmadı. 'Öldürün' demedim, ayağından vurdurduk ama öldü. O açı Selman'ın açısı. Bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu, Eray'a yazıldı" demişti.

İşte duruşmanın 2. gününden dakika dakika gelişmeler...

DURUŞMA YARINA ERTELENDİ

Sanık Umut Ersoy'un müdafii olmadığı için savunması alınmadı. Mahkeme, Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel'in salondan çıkarılması talimatına uymayan Ankara polisi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Duruşma yarın saat 09.00'a ertelendi.

MUSTAFA ENSAR AYKAL'IN SAVUNMASI

Ankara Emniyeti’nden eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal’ın savunmasına geçildi.

Bilirkişi raporuna göre, Tolgahan Demirbaş, o dönem Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istedi. Bu yazışmalarda, Demirbaş’ın komiser Aykal’dan, “Genel Başkan istedi de” diyerek, Ateş’in adresini istediği ve “Aynen reis, onun ipini çekmişler” yanıtını verdiği görüldü. Demirbaş’ı gözaltına alan ekipte Aykal da vardı.

Demirbaş dünkü savunmasında, “Ankara’nın saygın eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal beni arada, ‘Çukurambar’da yaşanan olaydan haberin var mı’ diye sordu. ‘Haberim yok’ dedim, kapattım. Bana konum bilgisini Mustafa Ensar Aykal vermedi. Beni gözaltına almaya gelen polislerden biri de Mustafa Ensar Aykal’dır, biz nasıl suç ortağı olabiliriz” demişti.

Eski amir Mustafa Ensar Aykal, kasten öldürmeye yardım suçlamasını kabul etmediğini söyleyerek, şöyle savunma yaptı:

“9 aydır cezaevinde olduğum süre zarfınca olayı gerçekleştirenlere Ateş’in konumunu verdiğim medyada yazılmış, bunları okumuşum, bu olayın içinde Gazi Meclis’in içinden bir vekilin de (Olcay Kılavuz) olduğunu görmüş, tüm bunları sabırla dinlemiş, başkaları gibi 40 kapının ipini çekmeden beklemişim.

"Tolgahan Demirbaş isimli şahıs dışında kimseyi tanımıyorum"

Alınan ifademde de ‘aldatma’ usulünün tamamını anlatacağım. Tolgahan Demirbaş isimli şahıs dışında kimseyi tanımıyorum. Kendisi çok sayıda meslek büyüğümü tanıyan, onların vasıtasıyla şahsımı tanıyan, emniyet, bürokrasi camiasından çok sayıda tanıdığı olan, herhangi bir adli suça karışmadığını bildiğim, öğretmen ve evli biridir. Bu şahıs, zamanla tarafımda oluşturduğu güven çerçevesinde bazen şahsımdan bilgi taleplerinde bulunmuştur. Bu fiilin suç olduğunu bilmekteyim. Ama olağanüstü durumlar gibi yaklaşılıyor.

Tarafıma atılan numara sonrasında, bu numara ‘eski genel başkana çıkıyor’ şeklinde mesaj attığım, karşılığında da ‘ipini çekmişler’ diye mesaj aldığım belirtilmiştir. Ben mesajımda 'bu no önceki genel başkana ye çıkıyor’ diyorum. Bunun üzerine şahıs tarafıma ‘aynen’ demiş. Şahıs bana bir GSM numarası göndermiştir. Ben de ‘bu no genel başkana çıkıyor’ dedim yalnızca. Bilirkişi raporu bana gösterilmedi. Bu şaibeli bilirkişi raporunda maktulün ikamet adresinin Demirbaş’ın da cebinden çıkması, bu adresin benim tarafımdan verildiği değerlendirilebilir denmesine rağmen, bu konuda herhangi bir beyan olmamasına rağmen, söz konusu adresin tarafımdan verildiği belirtilmiştir.

"Sinan Ateş ismini zikretmedim"

Bu söz konusu adresi neden vermediğim sorulabilir. Verdiğim zaman şikayetçi olabileceği, personelimin de zan altında kalabileceğini düşündüm. 29 Aralık’ta Demirbaş’la aramda 5 kez diye iddia edilen görüşme sayısı şaibeli bilirkişi raporunda bile ikisi 0 saniye gösteriliyor, diğerleri 3 saniye.

Olay günü Demirbaş’ı aradım, ‘Çukurambar’da bir şeyler olmuş haberin var mı?’ dedim. Adam yaralı. O da ‘Yoo hayırdır abi, ne oldu ki’ dedi. ‘Yok bir şey’ dedim, kapadım. Sinan Ateş ismini zikretmedim. Ben cinayet büro amiriydim. Hiçbir sanığın unvanına yer verilmeyen iddianamede, yalnızca benim cinayet büro amiri unvanım var.”

Aykal’a ilk olarak müdafilerin sorusu yöneltildi. “Dava dosyasında yer alan 7948 sayfa dahil, gizlilikle yürütülen soruşturma evrakı düşünüldüğünde, bu unvanını kullandığın yer var mı?” sorusuna, “Hayır, paraf atma yetkim var, unvanım yok” yanıtı verdi.

ALPER ATAY'IN SAVUNMASI

Emre Yüksel’in savunmasının ardından 1877 Alemdağ Spor Kulübü Derneği Başkanı Alper Atay’ın savunmasına geçildi. 

Akay, suçlamaları reddetti, Sinan Ateş’i tanımadığını öne sürdü. Doğukan Çep’i, Ufuk Köktürk aracılığıyla tanıdığını anlatan Atay, o dönem futbolculuk yaparken zaman zaman görüştüklerini, birlikte futbol oynadıklarını öne sürdü.

Olay yaşandığında evinden çıkıp kulübün antrenmanı için stada gittiğini, daha sonra eve ve kulübün kafesine geçtiğini, sonra festivale gittiğini anlatarak, “31 Aralık’ta kendi evimdeydim, sonra çıktım. Akşam saatlerinde Doğukan Çep geldi. Oturduk, akşam saatlerine doğru, akşam saatlerinde çıkıp festival alanına geçtik. Polisler beni alınca yılbaşı gecesi festivalde olduğumuzu söyledim. Beni oraya götürdüler, Doğukan’ın oradaki otelde gözaltına alındığını söylediler. Adli kontrolle serbest bırakıldım, 40 günün sonunda Ankara’da savcılıktan çağırıldım. Kendi ayağımla karakola gittim, Ankara polisleriyle Ankara’ya gittim. Üç tane savcı vardı. Ben Doğukan Çep’in böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Festivale gittim, başıma bu geldi” dedi.

EMRE YÜKSEL'İN SAVUNMASI

Eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski kalemi Emre Yüksel’in savunmasına geçildi.

Bilirkişi raporunda, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçi Özyağcı’yı Ankara’dan Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti.

Emre Yüksel savunmasında şunları söyledi:

“12 yıllık mimarım, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Türkiye Futbol Federasyonu’nda hakemlik yaptım. Ben kanunlara uyan, vatanına milletine bağlı bir insanım. Maktül Sinan Ateş’le hiçbir tanışıklığım yok. Olaydan bir gün önce silah ruhsatım çıkmıştı. Olayın olduğu gün Tolgahan Demirbaş’la çiftlikte atış yapmak için görüştük, sonra Balgat’ta yemeğe gittik, ardından ocağa gittik işlerimizi hallettik. Ben hayatımın bütün akışına devam ediyordum. Tutuklanma gerekçemde hiç tanımadığım Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığım soruluyor.

Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. İki buçuk yıl önce atılmış bir mesaj, ifademde gösterilince hatırlamıştım. Ben bir kafe açmıştım, bu araç da orada rahatsız olunmuş bir araç olabilir, o yüzden sormuşumdur. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum."

TAKSİCİ CANER GÜNAY'IN SAVUNMASI

Duruşma, taksici Caner Günay’ın savunmasıyla devam etti.

Günay, hakkındaki suçlamaları reddetti.

Avukatlar, “28 Aralık’ta sizin hesabınızdan Zekeriya Asarkaya’nın hesabına bin lira gönderilmiş. 6 Aralık’ta Muhammet Özyağcı’dan hesabınıza 50 bin lira gelmiş, açıklar mısınız?” sorusuna “Doğukan Çep arada arar, 'para gelecek, sonra şu hesaba yollar mısın' der, öyle yolladım” cevabı verdi.

AVUKAT SERDAR ÖKTEM'İN SAVUNMASI

Ataç’ın ardından, Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım’ın Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı döneminde birlikte çalıştığı isimlerden olan MHP’li avukat Serdar Öktem’in savunmasına geçildi.

İddianameye göre, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel, Ahmet Yiğit Yıldırım'ın makam aracı olarak kullanılan çakarlı araçla tetikçiyi buradan alarak önce Bolu'ya götürdü, bu saatlerde dosyanın tutuklusu MHP'li Avukat Serdar Öktem ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı'nın da Bolu'ya geldikleri tespit edildi.

Sanık avukat Serdar Öktem, savunmasında suçlamaları reddederek, dosyanın eski savcılarını işaret etti. Öktem, “Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’nın manipülasyonuyla tutuklandım. Ülkü Ocakları ve MHP ile ilgim olduğu soruldu. 'Onur ve şeref duyuyorum Ocak üyesi olduğum için ama dosyayla ilgisi yok' dedim. Durdu Özer, savunmaları vermeyeceğini söyledi gizlilik gereği, 10 dakika sonra Twitter’a düştü savunmam. '2 Ocak’ta neden emniyete gittin' dediler, ben avukat olarak emniyete gitmemle sorgulandım. Vatan haini Cevheri Güven hakkımda videolar yaptı, bunlardan rahatsız oldum, Ankara’ya gidiyordum” dedi. 

AYTAÇ ATAÇ'IN SAVUNMASI

Kayseri ve Ankara’da restoran zinciri sahibi olan ve Gölbaşı’ndaki çiftliğin sahibi Aytaç Ataç’ın savunmasına geçildi. 

Aytaç Ataç, savunmasında suçlamaları reddederek şunları söyledi:

“Tolgahan Demirbaş’ı tanıyorum, her hafta takımını çiftlikte kahvaltı yaptırdı. Kendisi de sürekli gelmeye başladı, köpek hediye etti. Ona bakmaya geliyordu. Tolgahan benden habersiz oraya çokça gitmiştir, köpekleri beslemiştir. Olay günü saat 11 sularında beni aradı, çiftliğe gideceğini söyledi. Biz Yavuz Süleymanoğlu’yla restoranda otururken telefon geldi, 'Sinan Ateş’i vurmuşlar' dedi. 'Kim o' dedim, 'eski Ülkü Ocakları Başkanı' dedi, ben de 'Tolgahan tanır' diye aradım. 'Vurmuşlar haberin var mı' dedim, 'yok abi' dedi. Sonra öldüğünü gördüm, öldü mü, nereli diye aramalar yaptım. Cenazesine baktım, çok üzüldüm. Benim tek bildiğim budur. Olay günü Çağlar’ı da aradım (Zorlu). 'Sinan Ateş vurulmuş haberin var mı' dedim.”

Mahkeme başkanı “Çağlar’ı niye aradın? Onun Sinan Ateş’i tanıdığını nereden biliyorsun?” diye sordu. Ataç, “Olaydan 8 ay önce Tolgahan, Çağlar’a 'bir konumu öğrenebilir misin' diye sordu. Sinan Ateş’in adresini sormuştu. Bir eylem mi, pankart mı ne yapılacakmış. 'Çocuk musunuz' dedim” diye yanıt verdi.

ÇAĞLAR ZORLU'NUN SAVUNMASI

Eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu’nun savunmasına geçildi.

Sanıklardan Tolgahan Demirbaş, bilirkişi raporuna göre, o dönem Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istemişti.

Duruşmada savunması alınan Çağlar Zorlu, dosyanın önceki savcıları olan ve daha sonra görevlendirmeden alınan savcılara işaret ederek, “Savcılar Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’ya hakkımı helal etmediğimi belirterek söze başlamak istemiyorum. Uydurma adreslerle 18 aydır cezaevinde tutuluyorum. Uydurma adreslerle ilgili yazışmalar dışında bu davayla ilgili bir alakam yoktur. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.

"Ben eski MİT’çi değilim"

Çağlar Zorlu, iddialarını şöyle sürdürdü:

“Şube Müdürlüğü’ne davet edildiğimde ‘Telefonuna, bilgisayarına bakacağız, bir şey çıkarsa yandın, yoksa iyisin’ dediler. Ben Demirbaş’a bazı programlar bildiğimi söyledim yalnızca sohbet arasında. Savcı Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya, ‘Sinan Ateş’in konumlarına baktık. Gerçekten de uydurmaymış' dediler, 'seni bırakacağız' dediler, 'ifadeni yazalım git’ dediler. Benim ifadem tutanağa yazılmış, polis geldi ‘Seni gönderiyoruz’ dedi. Sonra avukat çağırdılar. Ben onlar için bulunmaz nimettim, bu davaya renk katmak için getirdiler, Aytaç Ataç falan neden Sinan Ateş’i öldürsün. Ben tanımıyordum ki buradakiler de tanısın? Savcı Durdu Özer ile Durmuş Ali Kaya’nın şablon oluşturulması için buraya eklendim. Ben eski MİT’çi değilim.”

SANIK MEHMET YÜCE'NİN SAVUNMASI

Sanıklardan Mehmet Yüce’nin savunmasına geçildi.

Yüce, tetikçi Eray Özyağcı’yı olay yerinden motosikletle kaçıran motokurye Vedat Balkaya’ya motosikleti satan kişi.

Yüce, savunmasında taksi durağı işlettiğini, motor kiraladığını ve sattığını anlattı. "Vedat Balkaya aradı, motor kiralamak istediğini söyledi. Geldi, gördü, anlaştık. Motorun ödemesini yaptı, kalanı daha sonra ödeyecekti. 25 Aralık saat 15.00-16.00 civarı motoru aldı. Doğukan Çep ile Eray Özyağcı’yı tanımıyorum. Bana motor bağlanınca mesaj geldi, ayın 30 ya da 31’iydi. Kimseyi tanımıyorum, olay bundan ibaret ve buradayız” dedi.

Yüce, Vedat Balkaya’nın kendisini sosyal medya ilanından bulduğunu öne sürdü. Ancak çevredeki insanların tanıması ve güvenli görmesi üzerine faturalandırma yapmadığını iddia etti.

MUSTAFA UZUNLAR'IN SAVUNMASI

Mustafa Uzunlar'ın savunmasına geçildi.

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti.

Aracın sahibi olan otopark işletmecisi Mustafa Uzunlar da gözaltına alınarak tutuklanmış, ifadesinde söz konusu aracı Ataşehir’deki otoparkta iki polisin aldığını söylemişti.

Mustafa Uzunlar savunmasında suçlamaları reddederek, “27 Aralık günü otoparka gittiğimde Doğukan Çep otoparktaydı. Kendisi araç kiralamak için benden araç istedi. Polis arkadaşlarla birlikte düğün tebriğine gidip geleceğiz dedi. Ben de aracı kiralayabileceğimi söyledi. İndirim de yaptım, polisler var diye de güvendim. Ben aracı yıkamaya verdiğimde, bu iki polis arkadaşın ‘Pavyona gideriz’ konuşmalarına denk geldim. Aracı polislere çalışanım teslim ettim, ben spora gittim. Doğukan ben ayrılırken oradaydı, geri geldiğimde yoktu. Araca önce özel harekâtçılar bindi, ardından Babi lakaplı Eray geldi, polislerle birlikte gittiler. Ben Doğukan’a sordum 'Sen gitmeyecek misin?' diye, 'Ben gitmeyeceğim arkadaşlar gidecek' dedi. Ben de polisler verdiğim ve Doğukan’ın arkadaşım olmasıyla sebebiyle aracı verdi. Saat 16.00-17.00 gibi gittiler, ben otoparkın kayıtlarını polise teslim ettim" dedi.

"'İcraata gitmişler' sözünü 'çapkınlık' anlamında söyledim"

Uzunlar, konuşmada geçen ‘İcraata gitmişler’ konuşmasına ilişkin, "Polislerin kendi aralarındaki pavyon konuşmasını kastettim, çapkınlıktır. Beni kandırarak, bu olaya kattığı için Doğukan’ın kendisinden de şikayetçiyim" dedi.

Avukatlar Uzunlar’a Doğukan Çep’i neden farklı bir isimle kaydettiğini sorduğunda “korktuğunu” öne sürdü. “Bu araçta GPS cihazı yok, diğer araçlarınızda GPS cihazı var mıydı?” diye sorduklarında ise sanık müdafileri ve Ateş ailesi avukatları arasında gerginlik çıktı.

Mahkeme Başkanı müdahale etti, Uzunlar soruya “Uzun süreli yolda olacaklara takabiliyoruz” yanıtı verdi.

UFUK KÖKTÜRK'ÜN SAVUNMASI

MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün savunmasına geçildi.

Köktürk, Ateş’in öldürülmesinde azmettirici olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Doğukan Çep’in, cinayetten bir gün önce kendisini aradığını anlattı.

Doğukan Çep ile 2013 yılında Maltepe Cezaevinde aynı koğuşta tanıştıklarını itiraf eden Köktürk, Çep’in Ateş öldürülmeden önce kendisini 28 Aralık gece 23.00’de Facetime üzerinden aradığını söyledi.

Köktürk, duruşmadaki savunmasında suçlamaları reddetti. Çep’in olaydan önce kendisini arayarak borç istediğini söyleyen Köktürk, ödemenin bu nedenle yapıldığını öne sürdü.

"Burada normal cinayet davasında olmayacak şeyler dönüyor"

Köktürk, savunmasına şöyle devam etti:

“Benim tutuklanmamdaki motivasyon para göndermem değil, ben daha önce cinayetten cezaevinde yattım. Nasıl olacak da eşim doğuma yakınken, cinayetle ilgili bir parayı eşimin hesabından atacağım… Bana başka da sorulan bir soru yok. Parayı ihtiyacı olduğu için ödeme yaptım. Biz tahliye olmayacağız, görülmemiş mahkemenin verilmiş kararıyla alınıyoruz. Evimi basıyorlar, ‘Kime attın parayı?’ diyorlar. Ama onlar için süper bir şey var. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? Yok 'Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi? Allah’ından bulacaklarını düşünüyorum. Burada normal cinayet davasında olmayacak şeyler dönüyor. 4 bin lira para atmışım sadece. Doğukan Çep benim sevdiğim arkadaşım, yokluk gördük, bu kadar arkadaşlığım var. Onun dışında bir tane olaya karışmışlığım var mı? Allah şahidimdir sırf Milliyetçi Hareket Partisi’nde fotoğraf çektirdim, Yavuz Selim Demirağ diye bir gazeteci hakkımda yazmaya başladı, eskiden severdim de onu.”

Avukatlar Serdar Öktem ile cinayetten bir gün sonra 31 Aralık’ta facetima üzerinden neden görüştüğünü sorarak, “Öğlen saatlerinde başlayan görüşme, akşama kadar sürüyor ev gece saatlerinde siz yakalanana kadar sürüyor. Ne konuştunuz? Doğukan Çep’in cinayet günü sizi araması var” diye belirtti.

Duruşma salonunda gerginlik çıktı, Köktürk, “O dosyayı kim incelediyse o da buraya gelir inşallah. Ben cinayet için arar mıyım ertesi gün? Ben Doğukan Çep’le yakın arkadaşım, görüşürüm” cevabı verdi.

ÖZEL HAREKAT POLİSİ MURATCAN ÇOLAK'IN SAVUNMASI

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti. Dün Gelenbey, savunmasını yaptı. Bugünkü duruşmada ise ilk olarak diğer özel harekât polisi Muratcan Çolak’ın savunması alındı.

Suçlamaların hiçbirini kabul etmeyen Çolak, diğer polis Gelenbey’in teklifiyle Ankara’ya gitmeye karar verdiklerini söyleyerek, “Daha sonra tanımadığım Eray Özyağcı geldi, dedesinin hasta olduğunu, Ankara’ya gitmek istediğini söyledi. Aşkın da bana abisinin sıkıntılı olduğunu söyleyerek, 'gitmişken eğleniriz' dedi. Ankara’ya gittik. Ben uyudum zaten. Arabayı yaklaşık 40 kilometre sürdüm dönüşte, sonra yine uyudum” dedi.

Mahkeme başkanı, “Eğlenmeye gittiniz, abisini sormadı mı, 'niye geldiniz, eğlenmiyoruz' diye? Sen uyumaya mı gittin?” sorusunu yöneltti. Çolak ise çelişkili ifadeler verdi, “Ben abisine sordum ‘Eğlenmeye gitmeyeceğiz mi?’ dediler ama ben uyudum, gidemedik” dedi.

Çolak, Doğukan Çep’i tanıyıp tanımadığına ilişkin sözlerinde de çelişkili bilgiler verdi. Başkan, bunun üzerine Çolak’ın "Otoparka Doğukan Çep geldi" sözlerini hatırlattı, Çolak, net cevaplar veremedi.

Mahkeme başkanı, yine önceki ifadelerinde uyuduğuna ve eğlenceye gideceklerine ilişkin bir ifadesi olmadığını belirtti.

Mahkeme başkanı, Çolak’a "2 saat için mi Ankara’ya gittiniz” diye sordu, Çolak “Arabada içmiştim, uyumuştum” cevabı verdi.

Çolak, Eray Özyağcı’nın üzerinde herhangi bir silah görmediğini de öne sürdü.

“Ben Özyağcı’yı tanımıyordum ki araması olduğunu bileyim”

Ateş ailesinin avukatları, “Yakalaması olan birini şerefli Türk polisi nasıl taşır?” diye sorunca, diğer polis Aşkın Mert Gelenbey ve sanık müdafileri tepki gösterdi. Çolak, “Ben Özyağcı’yı tanımıyordum ki araması olduğunu bileyim” dedi, avukatlar “Tanımadığınız insanın ismini biliyorsunuz” diye cevap verdi. Yine Ateş ailesinin avukatları, “Akşam 18.00’de Ankara’da olup 22.00’de Ankara’dan ayrılmayı planlıyorsunuz. Pavyonlar bu saatte açık mı ki siz Ankara’da eğlenmeyi gidiyorsunuz?” diye sorunca, sanık müdafileri tepki gösterdi.

Avukatlar ayrıca, “Polisler şehir dışına giderken idari makamlardan izin almak zorundadır, izin aldınız mı?” diye sordu, Çolak almadıkları cevabını verdi. Mahkeme başkanı ise sorunun esasa ilişkin olmadığını söyledi.

DURUŞMA BAŞLADI

Duruşma, heyetin yerini almasıyla başladı.

NE OLMUŞTU?

Ateş, Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Kızılırmak Mahallesi'nde 30 Aralık 2022'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmiş, cinayetle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 22 kişi hakkında dava açılmıştı.

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve olay sırasında beraberindeki Selman Bozkurt'un "müşteki" sıfatıyla yer aldığı 22 sanıklı iddianamede, "müşterek fail" olarak yer alan sanıklar tetikçi Eray Özyağci, Vedat Balkaya ve Suat Kurt'un "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt'a yönelik "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar hapis, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Özyağci'nin ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

İddianamede, diğer sanıklar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın, "iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri" gerekçesiyle cezalandırılmaları gerektiği belirtildi.

Bu 17 sanığın, "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, eski cinayet büro amiri Aykal'ın ayrıca kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle ayrıca 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.