Demokrasinin kara lekesi: 12 Eylül... Neler yaşandı, Türkiye nasıl etkilendi?

Gündem haberleri

Türkiye demokrasi tarihine unutulmayan kara leke olarak geçen 12 Eylül darbesinin üstünden 43 yıl geçti. O kara günden bugüne neler yaşandı, Türkiye nasıl etkilendi? Haber Global muhabiri Hamza Çiftçi'nin dosya haberi...

Yargılamalar, idamlar, işkencelerin yaşandığı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının kapatıldığı o günlerde, 650 bin kişi gözaltına alındı. 230 bin kişi yargılandı. 50 kişi darağacına gönderildi. Gazeteciler yargılandı, kültür ve sanat faaliyetleri hedef alındı.

Anayasa askıya alındı, demokrasi rafa kaldırıldı. 43 yıl önce Türkiye tarihine kara bir leke sürüldü.

Kenan Evren liderliğindeki Milli Güvenlik Konseyi, 12 Eylül 1980'in şafağında saat 04.00'te ülkedeki bütün yetkileri silah zoruyla ele aldı.

Siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları kapatıldı. Başbakan Süleyman Demirel ve ana muhalefet lideri Bülent Ecevit Hamzaköy'deki askeri tesiste alıkonuldu.

Milli Selamet Partisi lideri Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş ise Uzunada'ya sürgüne gönderildi.

Konuya ilişkin Akademisyen Oğuzhan Bilgin "Darbeciler intikam almak için Demirel'i o üsleri kapatan başbakanı, kapattığı o Zincirbozan Amerikan üssüne hapsettiler. Bu bir intikamdır. Aynı politikayı devam ettirdiği için ana muhalefet lideri olmasına rağmen Ecevit'i de hapsettiler. Yine aynı politikayı sahiplendiği için hatta cesaretlendirdikleri için merhum Türkeş'i ve merhum Erbakan'ı da yine başka yerde de olsa yine hapsettiler ve çok uzun yıllar siyasi yasaklar uygulandı." diye konuştu.

İntikamın başlıca nedeni, 1974 Kıbrıs Harekâtı ve bağımsız dış politikaydı.

Bilgin, "Türkiye'den 1974 ve sonrasındaki milli politikanın intikamı alındı. Ve o politikaya sahip çıkan ve onu takip eden herkesten. Ben hep şunu söylüyorum 12 Eylül, 1974'ten alınan bir rövanştır Amerikan vesayeti bakımından. Ama Türkiye o vesayetin altında belki çok acılar çekti, çok büyük kayıplar yaşadı, çok büyük meselelerle karşı karşıya kaldı, yani saymakla bitmez 12 Eylül'ün çıkardığı karşımıza çıkardığı meseleler. Bugün, hala uğraştığımız meseleler var. Ama neticede bu vesayetle mücadelesi nihayet çok şükür artık önemli bir noktada başarılı bir aşamaya kadar geldi." ifadelerini kullandı.

Antidemokratik uygulamalara her gün bir yenisi eklendi. Darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına imza attı. Takvimler 9 Ekim 1980'i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.

Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü iddiasıyla hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren'e de idam cezası verildi. Eren'in idam hükmü, yargıtay tarafından 2 kez iptal edilmesine rağmen Milli Güvenlik Konseyi'nce onaylandı.

Eren'in yaşı büyütüldü ve 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infazı gerçekleşti.

Kenan Evren'in eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarının itirafı oldu.

AK Parti MKYK Üyesi, Eski Milletvekili Yazar Orhan Miroğlu, "Sorgulamada 3 ay kaldım ben. Ve bu 3 ay sorgulamada kaldığım süre içerisinde benim sorgulanmamı, ne şekilde bir muameleyle karşı karşıya kalmam gerektiğine dair kararı Diyarbakır Askeri Mahkemesi'nin savcıları karar veriyordu. Öyle bir mekanizma kurulmuştu ki sadece sizin sorgucunuz değildi muhatabınız aynı zamanda savcılar da sizin muhatabınızdı ve birinci derecede o işkenceli sorguları yürütenler bizzat savcıların kendileriydi. Şimdi ismini vermeyeyim ki benim de hemşerim olur. 3 ay sonra sorgulamadan çıktığımda çok zayıflamış haldeydim ve çok deyim yerindeyse perişan haldeydim. İlk savcının karşısına çıktığımda Esat ismini şimdi hatırlayamayacağım savcının ama hemşerimizdi yani Mardin'liydi kendisi de bir Arapça aksanıyla Türkçe konuşuyordu. Ve benim o hallimi hiç yadırgamadı. Yanımda bana işkence yapan, polisler vardı ve o durumuma bakıp eee bir tepki falan göstermedi çünkü olup bitenleri zaten kendisi de farkındaydı." diye konuştu.

Demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı. 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi. Hukukun askıya aldığı o günlerde, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.

1980 darbesi döneminde adeta bir cadı avı başlatıldı. Yüzbinlerce kişi gözaltına alınıp, tutuklanınca bir yandan yeni cezaevleri inşa edilmeye başlandı, bir yandan da kışlalar cezaevi olarak kullanıldı. Selimiye Kışlası da onlardan biriydi.

Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi. 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden edildi.

Kültür ve sanat hayatı da hedef alındı. 12 Eylül'de, bin film sakıncalı olduğu gerekçesiyle yasaklandı. 12 Eylül sonrasında sergilenecek olan tüm oyunlar darbeciler tarafından incelendi.

Oyuncu Zihni Göktay, "Emir komuta zinciri içerisinde birçok sıkıntılar çektik biz. Oyunlar erken başladı demin arz ettiğim gibi. Sonra erken bitti. Sokağa çıkma yasakları oldu. Bazı şeyler oyunlarımız, denetlendi, onlar repertuardan kaldırıldı. Tiyatrodan atılan oyuncularımız dolasıyla o oyunlarımız oynanmadı, kalktı, yeni oyunlar hazırlandı. O oyunlar, denetimden geçti. Ondan sonra her bir text, text dediğimiz bizim oyunumuzun metni. Her bir sayfası damgalandı. Ondan sonra herhangi bir şekilde şey olmadı. Yani tiyatroda özgürlük, tiyatro özgürdür, tiyatroyu politikadan soyutlayamayız, o tür şeyler de kalktı ortadan." ifadelerini kullandı.

Oyunlar, cunta yönetimi tarafından onaydan geçtikten sonra sergilense de bir süre sonra sahneden kaldırılabiliyordu.

Oyuncu Zihni Göktay, "Ticarete atılıyor bu emekli albay, sonra hüsrana uğruyor, zarar ediyor, kapatıyor, iflas ediyor. Şerefli bir Türk subayı, hiçbir zaman teşebbüs ettiği bir konuda yenilgiye uğramaz. Bakkal dükkanı açmışsa orayı market yapar ama hiçbir zaman iflas edip kapatmaz, kapanmaz. Böyle şeyler oldu. 27 Mayıs'ta da oldu bazı emekli albaylarımız, subaylarımız, emekli ikramiyeleriyle ticarete atıldılar ve zarar ettiler kapattılar oldu bu, yaşandı bu hayatta. Ben bebek değildim, kundakta değildim, bunların hepsini hatırlıyorum. Olamaz dediler yani böyle bir şey olamaz dediler. Aaa ama peki nasıl şey yaptınız, okudunuz da nasıl izin verdiniz buna. O öyleydi ama text halinden 3 boyutlu hale gelince durum değişik oldu dediler. O bakımdan yasaklandı." diye konuştu.

1982 yılında yeni bir anayasa kabul edildi. Darbe yönetimi 1983 yılına kadar iktidarda kaldı.
1983'te yapılan seçimle sivil yönetim kuruldu. Darbeciler, yönetime dahil olmasa da kendi ilan ettikleri anayasa ile kendilerini güvence altına aldı.

Geçici 15. Madde ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmanın önüne geçmek istediler. Fakat başarılı olamadılar. 15. Madde, 12 Eylül 2010'daki referandumla anayasadan çıkarıldı. Böylece darbecilerin yargılanmasının önü açıldı.

Referandumdan bir gün sonra Türkiye'nin dört bir tarafından darbeciler ve onların talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bunun üzerine o dönem hayatta olan milli güvenlik konsey üyelerinden Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında soruşturma başlatıldı.

Evren ve Şahinkaya 2014 yılında "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldı. Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı "müebbet hapse" çevirdi, ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesine karar verildi.

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Ufuk Uras, "Darbelerle hesaplaşmak, demokrasiyi teminat altına almanın en önemli yolu. Hani denilebilir uğraştınız uğraştınız ne oldu? Kenan Evren sonuçta vefat etti. Dava bitmedi ama size rağmen mi sizin sayenizde mi bu süreç oldu? Berfo Ana gibi mi davrandınız? Yoksa Kenan Evren referandumda 2010 referandumunda evet çıkarsa intihar ederim diye üzülüp, etmesin diye hayır mı dediniz? Bu çok önemli. Çünkü 146'dan yargılandı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yedi ve bunun caydırıcı olması açısından, sokak adlarının değiştirilmesi, okul adlarının değiştirilmesi için mücadele ettik. Bir dizi, işkence 50 küsur ilde davaların sürmesi için mücadele ettik. Yani bu kesintisiz bir süreç." diye konuştu.

2 sanık da dosya yargıtay incelemesindeyken öldüğü için kamu davalarının ortadan kaldırılmasına hükmedildi.

1980 darbesi sonrası Türkiye, 28 Şubat, 27 Nisan e-muhtırası ve 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi demokrasiye kara leke olarak geçen birçok olay yaşadı. Ancak Türkiye hepsinin üstesinden geldi, vesayete karşı dim dik ayakta durdu. Bir daha aynı karanlık günlerin yaşanmasını engellemek için, halkın iradesinin her şeyin üstünde olduğunu göstererek darbecilere hiç unutamayacağı dersler verdi...

 

 

 

Kaynak: Haber Global TV

türkiye demokrasi 12 Eylül