AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.
HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde eylem yapan anneleri selamlayan Çelik, “Çocukları için çektikleri sıkıntıyı bütün dünya görüyor. Annelerimizin bu haykırışının toplumun geniş kesimlerinde yankı bulması son derece önemlidir. Bazı yabancı basın yayın organlarının bu annelerin duruşuna sessiz kalması dikkat çekicidir. Böyle bir tablo karşısında vicdani bir duruş göstermesi gerekenlerin hükümeti suçlamak gibi bir gayret içerisine girmeleri bu davranışa gölge düşürücü bir yaklaşımdır. Terör örgütünün çeşitli zamanlarda o bölgenin çocuklarına dönük olarak ortaya koyduğu zulümler, kaçırmalar bilinen gerçeklerdir. Devlet bütün gücüyle bununla mücadele ediyor. Burada yapılması gereken bu vicdani duruşun yanında olmaktır. Bu annelerin ortaya koyduğu yaklaşım bütün dünya üzerinde de teröre karşı yükselen en büyük sestir. Bu mücadele saygın bir mücadeledir. Buradan Diyarbakır’daki asil ailelerimize sevgilerimizi ve saygılarımızı iletiyoruz” ifadelerini kullandı.
Yargı Reformu Paketi’nin ne zaman çıkacağı ile ilgili de bilgi veren Çelik, “Yeni döneme başladıktan sonra bu dönemin bir reform olacağını Cumhurbaşkanımız söylemişti. Yargı Reformu Stratejisi çalışmamız AK Parti’nin kesintisiz reform anlayışının devamı olarak gündeme gelecektir. Demokrasi, insan hakları ve adalet taleplerini dikkate alan, bunların merkezinde şekillenen bir reform olacaktır. AB kriterlerini de göz önüne alan, bu konudaki taahhütlerimizi de yerine getiren bir içerik ve kapsama sahiptir. Yargı Reformu Stratejisi de AB ile ilişkilerimizin daha güçlü bir boyuta kavuşması için pek çok maddeyi içermektedir. Yargı Reformu Stratejisi Belgesi’nin açıklanmasından sonra Adalet Bakanlığımız mevzuatla ilgili konuları gündeme aldı. Hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, adalet sisteminin daha iyi işletilmesi konusunda atılacak adımları, uygulamadan kaynaklanan sıkıntıları kaldırarak, mevzuata dayanan problemlerin gecikmeksizin halledilmesini temin ederek gerçekleştirmeye çalışıyorlar. İfade özgürlüğü, savunma hakkı, adalete erişim ile ilgili son derece şeffaf ve kapsayıcı yaklaşım ortaya koyuluyor. Bu şeffaf ve kapsayıcı yaklaşım ifade özgürlüğünü, savunma hakkını, adalete erişimi, adalet sisteminin işleyişinde kalitenin artırılmasını son derece güçlendirecektir. Uygulamadaki alternatif çözüm yolları da burada gündeme gelecektir. Caydırıcılık, yeni infaz yöntemi gibi konular ele alınacaktır. Yargı Reformu Stratejisi ile ilgili iç çalışmamızı bu ay içerisinde tamamlamış olacağız, Ekim ayında TBMM gündemine getirilecektir” açıklamasını yaptı.
Geçtiğimiz gün Ankara’da gerçekleştirilen Türkiye-İran-Rusya Üçlü Zirvesine değinen Çelik, konuya ilişkin şunları söyledi:
“İdlib’teki durumun yeniden kontrol alınması ile ilgili Türkiye, gerek Rusya, gerekse diğer taraflarla buradaki çalışmaları sürdürüyor. Buradaki asıl mesele insancıl, hukuk çerçevesinde oradaki insanlar için kötü durumların ortaya çıkmaması, daha fazla insanın ölmemesi, daha fazla insanın yerinden edilmemesi ile ilgili somut önlemlerin alınmasıdır. Zirve kapsamında BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, El-Kaide veya benzeri organizasyonlarla bağlantılı tüm gruplara karşı ortak bir tutumun altının çizilmesi önemlidir. Suriye itilafına askeri getirilemeyeceği konusu teyit edilmiştir, itilafın yalnızca Suriyelilerin öngördüğü ortak iradeleriyle ortaya çıkan bir tablo çerçevesinde çözüleceği teyit edilmiştir. BMGK’nın 2254 sayılı kararı çerçevesinde bununla uyumlu bir siyasi sürece ulaşılması gerektiği ifade edilmiştir.”
Suriye’nin kuzeyine kurulması planlanan güvenli bölge ile ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Çelik, “Çözümün en iyi adresi, güvenli bölgenin kurulması vasıtasıyla gerek Avrupa’nın, gerek İslam dünyasının elini taşın altına koymasıyla Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği burada uygun konutların yapılması yoluyla bu insanların topraklarına geri dönmesidir. Hem bu ülkelerin üzerindeki göç baskısını ortadan kaldıracaktır, hem Akdeniz’deki ölümleri ortadan kaldıracaktır, hem de oradaki rejimin bu insanlara dönük bir takım katliamlar gerçekleştirmesinin önüne bir set olarak çekilmiş olacaktır” dedi.
Türkiye-ABD ilişkilerine de değinen Çelik, şunları kaydetti:
“Suriye’nin kuzeyi ile ilgili gelişmeler hakkında anlaşamadığımız konular var, müttefiklik ilişkimizin sahaya özellikle Suriye sahasına nasıl yansıtılması gerektiği konusunda anlaşamadığımız pek çok konu vardır ama buna rağmen bütün bu meseleler kapsamlı bir müzakere süreciyle halledilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi; Türkiye güvenli bölgeyle ilgili olarak önüne bir tablo gelmezse bununla ilgili 2 hafta içerisinde bu adımı atacaktır. Türkiye müttefikleriyle beraber bu işleri yapmak istiyor. Müttefiklik ilişkisinin sahaya Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde yansımasını istiyor ama bu mümkün olmadığı durumlarda Türkiye egemen bir devlet olarak kendi halkının, ülkesinin ve bölge halklarının çıkarını ve güvenliğini sağlayacak şekilde adım atma kapasitesine sahiptir.”
Çelik, “Türkiye’nin herhangi bir şekilde NATO ile ilgili üyeliğini tartışmaya açmak, Türkiye’nin uluslararası güvenliğe katkısını eleştirmeye çalışmak aslında uluslararası barış konusunda kapsamlı ve tutarlı bir yaklaşıma sahip olmamak demektir. Türkiye, bölgesinde güvenliğin, barışın ve halkların refahının kilit unsuru olduğu gibi her türlü müttefikinin sözüne güvenebileceği, beraber yürüyebileceği, uluslararası sistem içerisinde barış, güvenlik ve refah misyonlarına en güçlü katkıyı veren ülkedir” açıklamasında bulundu.
İsrail’deki seçimlere de değinen Çelik, “Ortaya çıkan tablo bir belirsizliği ortaya çıkarıyor. Mevcut iktidar partisinin gerilediği ve sağ koalisyonun hükümet kuracak bir çoğunluğa ulaşmadığı görülüyor. Bizi ilgilendiren, son derece kaygı verici bir şekilde seçim sürecine giderken mevcut Başbakan Batı Şeria’daki yerleşim yerlerinin ilhak edileceğini söyledi. Bu bütün dünyayı ateş çemberinin içine sokacak bir adım olacaktı. Bu derece ırkçı bir yaklaşımın ortaya koyulması yanlıştır. Ortaya çıkan seçim sonuçları da bu kadar radikal ve oradaki barış imkanlarını tamamen berhane edecek bir adıma İsrail halkının prim vermediğini gösteriyor” diye konuştu.
"Bu saldırıyı doğru bulmuyor ve kınıyoruz"
Suudi Arabistan’da Saudi Aramco petrol tesislerine yapılan saldırıya yönelik açıklamada bulunan Çelik, “Suudi Arabistan’ın tesislerine yapılan saldırı yeni bir krizi tetikledi. Bunun arkasından hemen Suudi Arabistan’ın, İran’ın, Yemen’in dahil olduğu bir tartışma yürüyor. Bu saldırıyı kimin yaptığını bilemeyiz. Ama bu saldırıyı doğru bulmuyor ve kınıyoruz. Bölgede daha çok istikrarsızlık oluşturacak adımlardan kaçınılması gerekir” dedi.
Temel Karamollaoğlu'nun açıklamaları
Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Çelik, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “Suriye ile mutlaka görüşülmesi icap eder fikrimi dile getirdim. Sayın Cumhurbaşkanı buna hiç itiraz etmedi" sözlerinin sorulması üzerine şunları ifade etti:
“Temel Karamollaoğlu’nun bahsettiği açıklama, orada şöyle bir ayrıntı var. Kendisi daha sonra yaptığı açıklamada, Esad ile görüşmeyi değil, Suriye devleti ile görüşmeyi kastettim gibi bir cümle kullandı. Rejimin kendi halkına karşı silah çekmesi, kendi halkına karşı hava kuvvetlerini kullanması, kimyasal silahları kullanması gibi tablolar sanki hiç olmadı da her şey gayet normaldi de Türkiye ilişkiyi kesti ve sorun Türkiye’nin ilişkiyi kesmesi gibi konuşuluyor. Bu CHP’den de geliyor; ‘AK Parti Esad rejimi ile görüşsün.’ Bütün bu tablonun sorumlusuyla neyi görüşeceksiniz. Bütün bu tablonun sorumlusunda bir tavır değişikliği yokken ne için Türkiye’ye bir tavır değişikliği tavsiye ediyorsunuz. Burada kastedilen şey şu ise; sahada bir takım insani durumlar ortaya çıktığında daha fazla insan zarar görmesin diye istihbarat örgütleri arasında bir takım temaslar olabilir. Ama burada unutulmaması gereken şey; oyun değiştirici olan şey Türkiye’nin görüşüp görüşmemesi değildir. Türkiye burada siyasi olarak doğru yapmıştır. Mesele, Suriye rejiminin kendi halkına karşı katliam politikasından vazgeçmesidir.”
"Erken seçim diye bir şey yok"
Kılıçdaroğlu’nun erken seçim çıkışına yönelik Çelik, “Erken seçim diye bir şey yok. Seçimler bitti. Milletimiz artık seçim gündeminin geride kalmasını arzu ediyordu. Vatandaşlarımızın beklentisi reformların yapılması, etrafımızdaki sorunların azaltılması ve önümüze bakacak şekilde Türkiye’nin gelişmesine imza atılması için çeşitli politikaların ortaya koyulması. Erken seçim gündemi bizim gündemimizde yok. Bunu herhangi bir politik meydan okuma gündeme getiriyorsa bunu gündeme en son getirecek kişi Kılıçdaroğlu’dur. Hükümet gündemine hakimdir. Türkiye dirayetle yönetilmektedir. Hepimizin patronu vatandaştır, vatandaş seçim istemiyor. Türkiye’nin gündeminde seçim yok, herkes önüne bakıyor. AK Parti’nin gündeminde seçim diye bir konu yoktur. Mesela diyerekten bile gündeme gelen bir konu değildir” açıklamasını yaptı.
"Adalet Bakanlığı, FETÖ ile mücadelede kilit bakanlıklardan bir tanesidir"
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün "Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye kalkışmasınlar" çıkışına yönelik Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Adalet Bakanlığı, FETÖ ile mücadele konusunda kilit bakanlıklardan bir tanesidir. FETÖ en çok orada yapılanmıştı ve oradan Türkiye’deki pek çok yanlış işi gerçekleştirmişti. Sayın Bakanımız da Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda FETÖ ile güçlü bir şekilde mücadele ediyorlar. Bununla ilgili bir zaaf varmış veya kasten bu mücadelede eksiklik varmış gibi bir takım yorumlar çıkıncı Sayın Bakanın öyle bir cevap verdiğini görüyorum.”
"Ortada gizli saklı bir şey yoktur"
Çelik, “Kılıçdaroğlu’nun tank palet fabrikasının yabancı mülkiyet devir işlemlerinin gizli bir kararname ile gerçekleştirdiğini söyledi. Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?” sorusuna, “Denizli’de yaptığı konuşmada bunu gündeme getirdi. Bir parti genel başkanından konuştuğu bir konuda asgari düzeyde bir bilgi sahibi olmasını beklemek hepimizin hakkı. Cumhurbaşkanlığı kararıyla kararname arasındaki farkın bilinmesi gerekir. Bu gizli bir kararname değildir, Cumhurbaşkanlığı kararıdır. Cumhurbaşkanlığı kararlarının birçoğu yayınlanmayabiliyor. Bu da öyle şer karardır. Ortada gizli saklı bir şey yoktur. Buradaki milli kapasitenin daha yükseğe çıkarılması, eldeki imkanların daha verimli kullanılması ve yeni gelişen teknolojik imkanlara uygun olarak buraya yeni yatırımların yapılabilmesi için bu karar alındı. Burada yeni iş ve üretim imkanlarının oluşturulması hedefleniyor. Kaynakların en etkin ve verimli şekilde kullanılması düşünülmektedir. Tesisin mülkiyeti yine Milli Savunma Bakanlığında kalacaktır. 657’ye tabi olan tesis çalışanları yine Milli Savunma Bakanlığında kalacaktır. İşçiler, işsiz kalmayacaktır. Bu işi üstlenenler, fabrika işletmesi için en az 50 milyon dolar yatırım yapması şartıyla bu işi üstlenecektir” cevabını verdi.