AK Parti'den Alman televizyonunun skandal yayınına tepki

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik MKYK sonrası açıklama yaptı. Çelik Alman televizyonunun Atatürk'le ilgili yayınına sert tepki gösterirken asgari ücret ve MHP'nin ceza indirimi teklifine ilişkin gelen soruları da yanıtladı.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Alman ARD Televizyonu'nu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e dönük çirkin yayını en şiddetli şekilde kınadıklarını ve kabul edilemez bulduklarını belirtti.

Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MKYK toplantısının açılışında kapsamlı iç ve dış politika konularında değerlendirmede bulunduğunu belirten Ömer Çelik, "NATO Toplantısı ile ilgili de değerlendirmesi oldu. Bu bağlamda hem Türkiye'nin tezlerinin hem NATO ülkelerine hem de uluslararası kamuoyuna anlatılması bakımından Partinin yapması gereken çalışmalar konusunda da ayrı talimatları oldu." diye konuştu.

MKYK'de olağan gündem, iç-dış siyasi gelişmelerin değerlendirildiğini bildiren Çelik, iç siyasi gelişmelerde sadece terör ve güvenlik meselelerin değil aynı zamanda kadına şiddet meselesiyle ilgili konuların da ele alındığını söyledi.

Çelik, Dış İlişkiler Başkanı Cevdet Yılmaz'ın yaptığı sunumunda, AK Parti ile iş birliği yapmak isteyen partinin bulunduğunu söylediğini aktardı.

AK Parti'nin 7'nci Olağan Kongresi yaklaşırken Teşkilat Başkanlığının hem MYK toplantısında hem de MKYK toplantılarına ayrıntılı sunumlar yaptığını belirten Çelik, "Bu sefer daha ayrıntılı bir sunum olacak. Aynı şekilde Medya Tanıtım Başkanlığı kendi yapacağı çalışmalarla ilgili sunum yapacak. Tabii önümüzdeki dönemde Mecliste yapılacak son derece önemli işler var, bu işlerin değerlendirilmesiyle ilgili olarak da bir gündemimiz var." ifadelerini kullandı.

Çelik, kongre sürecine kadar AK Parti'nin geçmişteki faaliyetlerinin tanıtımı, geçmiş kongre süreçlerinin değerlendirilmesi ve gelecekte paylaşacakları mesajların önemli olduğunu vurguladı.

ATATÜRK'E YÖNELİK ÇİRKİN YAYIN

Alman ARD Televizyonu'nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik yayınına değinen Çelik, "Devletimizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e dönük çirkin yayını, özellikle Atatürk'ü Hitler'e benzeterek yapılan bu yayını en şiddetli şekilde kınıyoruz, bunu asla kabul edilemez bulduğumuzu ifade ediyoruz." diye konuştu.

"Basın özgürlüğü adı altında Türkiye'deki devlet adamlarına dönük eleştiri sınırlarını aşan, basın özgürlüğüyle hiçbir zaman bağdaştırılamayacak ifadeler, maalesef bunlarda bir tutum haline gelmiş durumda." değerlendirmesinde bulunan Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük karalama kampanyası, neredeyse Almanya basınında bir yıl içerisinde çok önemli bir yer tutuyor. Tabii ki Kurucu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz hatırasına yapılan bu saygısızlığı hiçbir suretle kabul etmemiz mümkün değil. Bunu en şiddetli şekilde kınadığımızı belirtiyoruz ve şunu ifade etmek isteriz o yapılan yayının, o çirkin ifadelerin kesinlikle basın özgürlüğü ile bir ilgisi yoktur. Burada yapılan hakaretler doğrudan milletimize ve devletimize yapılmıştır. Gereğinin yapılması için de ilgili bakanlıklarımız faaliyete geçecektir aynı şekilde de oradaki vatandaşlarımız, STK'larımız da gereken tepkiyi göstermektedir.

Devletimizin kurucusuna, Atatürk'e dönük saygının gösterilmesi bir entellektüel egzersiz konusu değildir. Bu konuda herkesin gereken hassasiyete sahip olmasını bekliyoruz. Almanya'daki vatandaşlarımız da oranın vatandaşı olan soydaşlarımız var. Onların da vergileriyle yayın yapan bir kamu yayın kuruluşu bu. Bu yayının herhangi bir şekilde temel değerlerimize bir saldırı şeklinde asla tezahür etmemesi gerekir. Bir de tabii orada son derece planlı ve düzenli bir şekilde başka mahfillerde gördüğümüz şekilde Atatürk ile Alevi vatandaşlarımızı karşı karşıya getirme şeklinde çirkin bir provokasyona imza atılıyor."

"YAYIN KURULUŞU DERHAL ÖZÜR DİLEMELİ"

Ömer Çelik, eğer tarihle ilgili bir tartışma yapılmak isteniliyorsa kara propaganda yapılması yerine bu konudaki uzman tarihçilerin ve Türk tarihçilerin o televizyon kanalına çağırılarak, tezlerin ve karşı tezlerin dinlenilmesinden hiçbir zaman rahatsız olmayacaklarını belirtti.

Türk tarihçilerin belgelerle, sahip oldukları müktesebatla gereken bilgileri vereceğini belirten Çelik, "Ancak bunun yerine Atatürk'ün manevi şahsiyetine dönük böyle bir saldırı yapılması, şiddetle kınadığımız, devletimize ve milletimize karşı yapılmış kabul ettiğimiz çirkin bir saldırıdır. Bu yayın kuruluşu, derhal Atatürk'ün manevi şahsiyetinden ve milletimizden özür dilemelidir." ifadelerini kullandı.

İlgili bakanlıkların, STK'lerin gereken girişimlerde bulunacağını, AK Parti'nin de ilgililerle görüşerek gereken takibi yapacağını söyledi.

"ENES GÖZLERİNDEN ÖPÜYORUZ"

Güngören Belediyesinde bir belediye başkan yardımcısının çirkin bir davranışı olduğunu ifade eden Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"NATO zirvesinden dönerken hepimizi üzen bir olay yaşandı. Biliyorsunuz Güngören Belediyesi'nde bir kardeşimize belediye başkan yardımcısının çirkin bir davranışı söz konusu oldu. Enes kardeşimize dönük bu çirkin davranış biçimi hepimize fevkalade üzmüştür. Buradan AK Parti MKYK'sinden Enes'e sesleniyorum, Enes gözlerinden öpüyoruz, sana sevgilerimizi iletiyoruz. Seninle beraberiz, sana yapılan bu çirkin davranışı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Bu belediye başkan yardımcısı görevden alınmıştır. İnsanlık dışı bir davranış söz konusu olmuştur, herhangi bir yerde bir amir memur ilişkisi içerisinde doğru bulunmayan bir konu varsa bunun nasıl değerlendirileceği, buna dönük nasıl bir girişim yapılacağı kurallarla bellidir ama genç bir insanı bu şekilde, onurunu kıracak şekilde cezalandırma biçimi o genç insana bir zarar vermez bunu yapanın sicilini ortaya koyar."

Çelik, "Bu belediye başkanlığından istifa eden şahsın, Belediye Meclis Üyeliği söz konusu. Hiçbir şekilde Belediye Meclis Üyeliğine devam etmesinde uygun bulmuyoruz. Belediye başkan yardımcılığından sonra bu görevden ayrılması gerektiğini değerlendiriyoruz." dedi.

"CERENLE HEPİMİZ İNSANLIĞIMIZDAN BİR PARÇAYI KAYBETTİK"

Ceren Özdemir'in öldürülmesinin herkesi derinden yaralayan bir olay olduğunu ifade eden Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"Ceren'i kaybetmekle birlikte hepimiz insanlığımızdan bir parçayı kaybettik. Son derece üzücü bir şey, hepimizin kahrolduğu bir kayıp bu. Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanımız da annesi ve babası ile görüştü. Bundan sonraki süreçte Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız süreceğe müdahil olmuştur. Bu kişinin en ağır cezayı alması için Bakanlığımız olaya müdahildir. Sayın Adalet Bakanımız gereken soruşturmaların başladığını, o cezaevi yönetimiyle ilgili bir zaaf var mıdır, eksik, ihmal var mıdır, bunlarla ilgili olarak gereken araştırmalar yapıldıktan sonra paylaşılacaktır.

Siyaset kurumu olarak üzerimize düşen görevi fazlasıyla yapmaya gayret ediyoruz. Kuşkusuz partiler üstü bir meseledir, kuşkusuz siyasetin yapması gereken işler var, partilerin yapması gereken işler var, toplumun her kesiminin yapması gereken işler var. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu şiddet meselesiyle kadına dönük şiddetle ilgili olarak mücadele konusundaki talimatları çok nettir. En önemli yasal tedbirler alınacaktır, gereken mekanizmalar devreye sokulacaktır ama en önemlisi kültürel, ahlaki hassasiyetlerin giderek daha da güçlenmesi daha da pekiştirilmesi için şiddetin toplumun, toplum hayatının her alanından uzaklaştırılması özellikle kadına dönük şiddete özel bir mücadele biçiminin geliştirilmesi için gereken hassasiyetlerin oluşturulması gerekiyor."

Her türlü şiddet kültürünün dışlanmasının medeni toplum olma vasfının en temel direği olduğunu vurgulayan Çelik, "Her türlü şiddet, medeni toplum yapımızda oluşturulmaya çalışılan bir kayıptır. Kadına ve çocuğa dönük şiddetle ilgili çok yoğun haberler gündeme geliyor. Bunları da değerlendiriyoruz Sosyal İşler Başkanlığımız takip ediyor, AK Parti'de MYK ve MKYK'sinde bununla ilgili değerlendirmeleri ifade ediyoruz." dedi.

Çelik, Ceren Özdemir'in sosyal medyada "Doğum günümde beni unutmayın, hediye almayın, kutlayın yeter" sözüne atıfta bulunarak, "Ceren'in bu vasiyetine uyarak kendisine bir kere daha bir doğum gününü kutlayarak rahmetle anıyoruz. Hepimiz için çok acı bir kayıp, sözün bittiği yer denilebilecek bir noktadır burası." diye konuştu.

NATO TOPLANTISI

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Londra'da çok yoğun bir çalışma programı olduğunu anımsatan Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız, pek çok alanda ikili görüşmeler de yaptı ama Dörtlü Zirve çok önemli bir konuydu. NATO Toplantısı ayrı bir başlık teşkil ediyor. Belki de İngiltere'de şimdiye kadar en geniş ve en yoğun vatandaş buluşmasını gerçekleştirdi Sayın Cumhurbaşkanımız. Dünyanın çeşitli yerlerinde katıldığımız vatandaş buluşmaları açından istisnai bir yerde bu vatandaş buluşması." ifadelerini kullandı.

Dörtlü Zirve konusunun Barış Pınarı Harekatı'ndan sonra gündeme geldiğini anımsatan Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Bu zirvede, kapsamlı bir şekilde hem Barış Pınarı Operasyonumuzdaki, müttefik ülkelerin gösterdiği yanlış tepkiler ve göç konusu masaya yatırılmıştır. Ayrıca Avrupa Komisyonu Başkanı seçilir seçilmez ilk olarak Sayın Cumhurbaşkanımızı aradı, bugün de komisyon yardımcısı ve içişlerinden sorumlu komiseri buradaydı. Sayın Cumhurbaşkanımız onları kabul etti. Mültecilerle ilgili tezlerimiz, mültecilere dönük yaptığımız faaliyetler tekrar anlatıldı.

Ayrıca güvenli bölge oluşturulması ve güvenli bölgede mültecilerin gönüllü bir şekilde geri dönüşünü kolaylaştıracak, birtakım yerleşim mekanlarının oluşturulmasıyla ilgili planları da Cumhurbaşkanımız bu zirvede liderlere iletti. Dörtlü zirvenin düzenli yapılması önemli bir karardır. Şubat ayında ikinci toplantı gerçekleşecektir."

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, NATO zirvesinde herkesin Türkiye'nin gücüne ve NATO için vazgeçilmezliğine vurgu yaptığını söyledi.

Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

NATO zirvesinin zamanlamasının son derece önemli bir dilime denk geldiğini belirten Çelik, NATO'nun 70. kuruluş yıl dönümünde, uzmanların ifadesi ile toplantının, kurulmuş en geniş, yaygın ve başarılı savunma örgütü olarak, bundan sonra Avrupa'nın, dünyanın güvenliğinde nasıl bir rol oynayabileceğiyle ilgili yoğun tartışmaların gölgesinde gerçekleştiğini söyledi.

Türkiye'nin NATO'nun geçmişinde parlak bir sicile sahip olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:

"Hem verdiğimiz katkılar hem de NATO misyonlarına katılım bakımından. Bugün de NATO'ya, NATO'nun ilkelerini en çok hatırlatan NATO'daki çifte standartlara en güçlü şekilde karşı çıkan ülkeyiz. Dolayısıyla tüm bunlar bir araya geldiği zaman NATO'nun geçmişinde nasıl parlak, başarılı bir sicile sahipsek NATO'nun geleceğinde de aynı iddialara sahip olduğumuz bu zirvede de bir kere daha teyit edilmiştir. NATO zirvesinde herkes Türkiye'nin gücüne ve NATO için vazgeçilmezliğine vurgu yapmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde hiçbir şekilde NATO hakkında söz söyleyemeyeceklerin, bizim NATO içindeki varlığımızı sorgulayan sözlerinin ne kadar boş olduğu da bir kere daha görülmüştür. Tabii önemli olan burada müttefikler arasında gözetilmesi gereken uyum, birliktelik ve ittifak dayanışması anlayışının daha da güçlenmesi yönündeki Türkiye'nin tezleri Cumhurbaşkanımız tarafından dillendirilmiştir."

Çelik, uzun zamandır NATO içerisinde doğu kanadı, güney kanadı gibi birtakım ayrımlar yapıldığına işaret ederek, Türkiye'nin öteden beri böyle bir ayrımın doğru olmadığını belirttiğini anımsattı. Çelik, "Güvenlik bir bütündür, öncelik sonralık sırasına sokulamaz. Doğu kanadı ve güney kanadı gibi birtakım hiyerarşiler içerisine hapsedilemez." değerlendirmesinde bulundu.

Bu kapsamda bu ayrıma karşı çıktıklarını, güvenliğin 360 derece temelinde ele alınması gerektiğinin de bir kez daha liderler zirvesinde dillendirildiğini anlatan Çelik, "Buradaki tezimiz, doğu kanadı güney kanadı gibi hiyerarşilere tamamen karşı olduğumuz şeklindedir. Baltıkların, Orta Avrupa'nın ve Akdeniz Bölgesi'nin yani ittifakın neresinde konumlanırsa konumlansın, herhangi bir ülke ya da grubun güvenliğinin eşit derecede sağlanmasıyla ilgili hassasiyetimizin altı çizilmiştir. Herkes şunun farkında aslında, bir sürü eleştiri getirseler de sonuçta NATO toplantısına girildiği zaman Türkiye'nin kendi güvenliği için aldığı tedbirlerin aynı zamanda NATO'nun güvenliği için alınmış bir tedbir olduğunun herkes farkında. Bir sürü eleştiri getirenler bile içerideki toplantılarda bunun altını çizmeye devam ediyorlar." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "iyi terörist", "kötü terörist" şeklinde ayrım yapanların, bu ayrımlarını, buradaki çelişkileri ve çifte standartlarını tekrar kendi yüzlerine söylediğine dikkati çeken Çelik, "Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin terörizmle mücadelesinin ilkelere dayanan bir mücadele olduğunu, bir terör örgütüne karşı başka terör örgütünü tercih edenlerin ise bu ilkelerden her geçen gün biraz daha uzaklaştığını, bunun da NATO'nun temel felsefesi ile çatışmak anlamına geldiğini ifade etmiştir." dedi.

"TÜRKİYE NATO İÇİN KİLİT, VAZGEÇİLMEZ BİR ÜLKE"

Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un eleştirilerine de değinerek, "NATO toplantısında görüyorsunuz ki Macron da Türkiye'nin ittifak içerisindeki gücünün, öneminin farkındadır." ifadesini kullandı.

Ayrıca katkılar konusunda da Türkiye'ye kimsenin söyleyecek bir sözü olmadığını belirten Çelik, "Burada mali katkılarını yerine getirmeme konusunda ve zaman zaman NATO'ya rağmen bireysel birtakım çıkışlar yapma konusunda asıl sorgulanması gerekenin Fransa olduğunun da zaten herkes farkındadır." diye konuştu.

Fransa'nın hem mali katkılar konusunda mükellefiyetlerini tam olarak yerine getirmediğini hem de çeşitli yerlerde tek taraflı tasarruflarda bulunma gibi birtakım yaklaşımları ortaya koyabildiğini belirten Çelik, "Dolayısıyla Türkiye'yi eleştirenlerin aslında NATO içerisinde sorgulanması gereken odakları olduğu, ama esas olarak burada ortaya çıkan tabloda Türkiye'nin NATO için kilit, vazgeçilmez bir ülke olduğu ve herkes tarafından da güvenilir ve barış misyonlarının aranılan ortağı olarak ifade edildiği bir kere daha görülmüştür." değerlendirmesinde bulundu.

"HASTALIKLI BİR ZİHİNDEN BAŞKA BİR ŞEYİN ÜRÜNÜ OLAMAZ"

Sözcü Çelik, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Ceren Özdemir cinayeti sonrasında infaz sistemi ile ilgili olarak muhalefetin, 15 Temmuz sonrası KYK ile yapılan düzenlemelerin hata olduğu ve bunun sonucunu bugün Ceren'lerin ödediği şeklindeki eleştirilerine ilişkin görüşleri sorulan Çelik, şu yanıtı verdi:

"Her yasal düzenlemenin sonrasında ortaya çıkan toplumsal eylemleri, o toplumsal eylemlerin öncesindeki yasal düzenlemeye bağlarsanız, hiç kimse yasa çıkaramaz. Hiç kimse ne kanun çıkarabilir, ne KHK çıkarabilir. Yani burada böyle bir olaydan bile Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef almaya dönük bir yaklaşım ortaya konulmasını doğrusu sadece ayıplamak durumundayım. Buna siyasi olarak verilecek bir cevap da yok. Burada yasal düzenlemeleri, yönetmelikleri eleştirebilir ama böyle bir mantık silsilesi kurulması, hastalıklı bir zihinden başka bir şeyin ürünü olamaz. Bu yasal düzenlemeler, dünyanın her yerinde kapalı, açık cezaevi var ve dünyanın her yerinde Türkiye'de de aynı şekilde kapalı cezaevinden, açık cezaevine geçişin çeşitli koşulları var, kanunlarla, yönetmeliklerle düzenlenen. KHK ile düzenlenen ise 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonraki yoğunlaşma neticesinde bir kereliğine yapılmış bir disiplin affı ile ilgili bir mesele. Bu son olayla da onun bir alakası yok. Alaka kurulması da bu yasal düzenlemelerin neticesiymiş gibi bu eylemler, çok yanlış bir şey. Bu hem yüce Meclisin iradesine, hem Cumhurbaşkanlığı makamının iradesine dönük bir saygısızlıktır ve böyle bir acı yaşanırken de bunun istismarıdır."

Çelik, her tekil olaydan sistemi, kanun çıkaranların hepsini yargılayan bir sonuca gidilmesinin, Meclisi ve diğer kurumları çalışamaz hale getireceğini dile getirerek, "Dünyanın her yerinde ve Türkiye'de kapalı cezaevinden açık cezaevine geçişin şartları ve kuralları var. Bunlar da zaman geçtiği zaman yeniden düzenlenir. Şu anda da zaten bu bütün bu konuları bir sistem bütünlüğü içerisinde, yani teker teker alarak değil bir sistem bütünlüğü içerisinde, yeniden nasıl değerlendirebiliriz diye bir çalışma zaten Adalet Bakanlığı tarafından yürütülüyor." şeklinde konuştu.

"BU ÜÇ TARAFIN DİYALOĞU İLE VARILACAK BİR MUTABAKATA BAKAR"

Muhalefetin, asgari ücretin belirlenmesi noktasında yapılan açıklamayı sakıncalı bulması, "işsizlik üzerinden tehdit ve şantaj var" şeklindeki sözlerine ilişkin görüşleri sorulan Çelik, asgari ücretin Bakanlık, işçi ve işveren tarafı olmak üzere, belli bir mutabakat içerisinde yıllardır belirlendiğini ifade etti.

Burada Bakanlık, işçi ve işveren tarafının kendi pozisyonlarını açıklayabileceğini anlatan Çelik, "Çeşitli belgelerde, siyasi süreçlerde, çeşitli müzakere zeminlerinde ortak bir noktada çözüm bulunmasıyla ilgili olarak bir yaklaşım var. Bakanlığın yaklaşımı da burada sosyal taraflarla bütün bu hadisenin bileşenleriyle mümkün olan azami noktaları yakalayabilmek, ortak bir nokta çıkarabilmek." dedi.

Görüşmelerin halen devam ettiğine dikkati çeken Çelik, şunları söyledi:

"Eminim ki bütün taraflar optimum, herkes için faydalı olan bir noktada hem sistemin sürdürebilmesi hem kendileri açısından yararlı gördükleri bir noktaya ulaşabilme açısından bunu da aynı mutabakatla gerçekleştirirler, diye bir umudumuz var. Mutabakat olmadığı zaman da nasıl mekanizmalar olduğunu biliyoruz. Mekanizmalar, sürecin nasıl işleyeceği açıktır. Şu anda Bakanlığımızın da bu konuda büyük bir hassasiyet gösterdiğini biliyorum. Mümkün olan en iyi mutabakatı aramak, belli bir diyalogla bu noktaya ulaşmak şeklinde."

Çelik'e Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'ın asgari ücretin 2 bin 578 TL'nin üzerinde olması gerektiği ve bunun altında bir rakamla masaya oturmayacakları yönündeki sözleri hatırlatılarak, AK Parti'nin asgari ücretle ilgili bir rakamı olup olmadığı soruldu.

Asgari ücret konusunda Bakanlık, işçi ve işverenler arasında gerçekleşecek bir müzakere sürecinde parti olarak "bizim önerimiz şudur" gibi bir yaklaşım ortaya koymalarının doğru olmayacağını ifade eden Çelik, "Bu üç tarafın diyaloğu ile varılacak bir mutabakata bakar." dedi.

Türk-İş Başkanı'nın kıdem tazminatıyla ilgili "Eğer getirilirse, böyle bir şey dayatılırsa 1 milyon 300 bin kişiyi toplarız" şeklindeki açıklamasına ilişkin görüşleri sorulan Çelik, "Bununla ilgili bir gündem yok. Bakanlıkla diğer gruplar arasındaki görüşmelerle yeri, zamanı geldiğinde varılacak bir sonuç." değerlendirmesinde bulundu.

"NİHAİ BİR ÇERÇEVE ORTAYA ÇIKTI DİYEBİLECEĞİMİZ BİR DURUMDA DEĞİLİZ"

Bir gazetecinin, "İnfaz düzenlemesi ile ilgili AK Parti ve MHP arasında bir görüş ayrılığı mı var, özellikle suçların kapsamı konusunda? AK Parti'nin infaz düzenlemesi hala geçerli mi? Hazır olduğu belirtiliyor, bütçe görüşmesinden sonra Meclise sunulacağı ifade ediliyor, son durum nedir? Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Bahçeli'nin görüşmesi olur mu?" sorularına ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında yüz yüze ve telefon görüşmesi konusunda bir sıkıntı olmadığını dile getirdi.

İhtiyaç duyulursa bu konuda veya başka konularda görüşme trafiğinin sonuna kadar açık olduğunun altını çizen Çelik, Cumhur İttifakı'ndaki güçlü dayanışmanın devam ettiğini söyledi.

İnfaz düzenlemesiyle ilgili Cumhur İttifakı'nın bu konuları değerlendirdiği bir mekanizması olduğunu, bu mekanizmanın halen çalıştığını, partideki ve Adalet Bakanlığındaki çalışmaların devam ettiğini söyleyen Çelik, "Dolayısıyla o noktada 'nihai bir çerçeve ortaya çıktı, bu nihai çerçeve somutlaştı ve dosya kapandı' diyebileceğimiz bir durumda değiliz. Çalışmalar devam edecek, bu kendi içerisinde evrilecek. Arkadaşlarımız da kendi aralarında görüşmeye devam edecekler. Dolayısıyla Cumhur İttifakı açısından bir sorun söz konusu değil burada. Bununla ilgili çalışma, hem Partideki hem Bakanlıktaki hem de Cumhur İttifakı'nın kendi çalışması tamamlandığı zaman zaten ilgili sonuçları sizlerle paylaşırız." dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Kendi parti kongresinin kararlarını anayasa maddesi yapan, parti devletinin dünyadaki en çarpıcı, en çarpık örneklerini siyasi hayatımızda temsil eden ve bunun patentine sahip olan kesim CHP'dir. Bu konuda biraz daha kendileriyle yüzleşerek konuşmalarında fayda vardır." dedi.

Çelik, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak ve diğer CHP'lilerin "parti devleti" eleştirilerinin anımsatılması üzerine, siyasi okuryazarlıkla ilgili bir fasıl açılması ve bunun ne olduğunun konuşulması gerektiğini belirterek, "Devlet, siyaset ve bütün bu meselelerle ilgili siyasetin sınırı neresidir konuşmak lazım." dedi.

"Parti devleti" kavramının kendilerine ait olmadığını vurgulayan Çelik, "Bu, CHP'nin patentinde olan bir kavramdır. Nihayetinde kendi kongrelerini, Teşkilatı Esasiye'nin, anayasanın maddeleri haline getirmiş siyasi gelenekten geliyorlar. Parti-devlet özdeşliğinde partinin üstte, devletin altta olduğu bir yaklaşımdan geliyorlar. 'Parti devleti' gibi bir patente sahip oldukları ve dünyadaki parti devletleri içerisinde de en can yakıcı tarihe sahip oldukları için bu konuda aşırı hassasiyet göstermeleri normaldir." değerlendirmesinde bulundu.

MYK ve MKYK toplantılarına ilişkin bilgi veren Çelik, bu toplantılarda bazen partinin değerlendirmesi, görüş belirtmesi gereken 50, 60 gündemin olduğunu ifade etti.

Çelik, "Yani bir hafta, on gün içinde buna yakın iç ve dış politikada gündem oluyor. Tabii ki biz bunlarla ilgili bir görüş oluşturuyoruz. Burada sizinle bunların bazen 3'ünü, 5'ini paylaşıyoruz, gündemin önceliğine göre. Ama bizim hazırlık yaptığımız dosyalar bazen haftada 50, 60 gündemi bile bulabiliyor." diye konuştu.

Yoğun bir çalışma çerçevesinde bunlarla ilgili görüş oluşturduklarını belirten Çelik, şöyle devam etti:

"Bazı konularda partinin kurumsallaşmış görüşleri var, bazı konularda yeni görüş oluşturmamız gerekiyor, bazı konularda güncellememiz gerekiyor. Çok tabiidir ki burada AK Parti MYK ve MKYK'sinin görüşlerini söylüyorum. Bu siyasi gündemlerle ilgili nihai olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza soruyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın o konudaki görüş ve talimatlarını alıyoruz. Netice itibarıyla da burada mesela şöyle bir şey söyleniyor, hani bu kararlar AK Parti'nin MYK ya da MKYK'sinde alınıyor gibi. Hayır arkadaşlar burada bahsettiğim gündem konuşuluyor AK Parti MYK ya da MKYK'sinde. Diğer konularla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız kendisinin böyle bir karar aldığını, hükümetin böyle bir karar aldığını bize söylediği zaman biz onları buradan sizle paylaşıyoruz. 'Hükümetin, partinin bu konudaki kararı bu şekildedir' diye."

"KENDİLERİYLE YÜZLEŞEREK KONUŞMALARINDA FAYDA VARDIR"

İktidar partisinde, hükümetle ilgili süreçlerle partiyle ilgili süreçler arasında doğal bir iletişim ve etkileşim olacağını belirten Çelik, ancak hükümetin kararlarının, parti MYK ve MKYK'sinde alınmadığını vurguladı.

Çelik, şunları kaydetti:

"Buradaki mekanizmalar konusunda hepimiz hassasız. Böyle bir şey söz konusu değil. Bazen Sayın Cumhurbaşkanımız mesela Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 5-6 saatlik bir mesaisi olur. Sadece bir, iki görüşmesi söz konusudur partiyle ilgili, o zaman onları bile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul etmiyor, buraya gelip burada bir mesai ortaya koyup daha sonra tekrar Külliye'ye dönüyor. Parti devleti meselesi zihniyetinden Türkiye'nin arındırılması, sivil siyasetin yerleşikleştirilmesi konusunda biz bir gayret içerisindeyiz ve bir siyasi tarih oluşturduk bununla ilgili olarak. Ama kendi parti ,kongresinin kararlarını anayasa maddesi yapan parti devletinin dünyadaki en çarpıcı, en çarpık örneklerini siyasi hayatımızda temsil eden ve bunun patentine sahip olan kesim CHP'dir. Yani onların bu konuda biraz daha kendileriyle yüzleşerek konuşmalarında fayda vardır."

Ömer Çelik MKYK Ak Parti