TÜSİAD'dan enflasyonla mücadele açıklaması: Kararlılıkla bu sürece devam etmeliyiz
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, "Enflasyonu yıl sonunda yüzde 40'ın altına çekebilmeyi umuyoruz. Enflasyonu arzu ettiğimiz noktalara düşürene kadar kararlılıkla bu sürece devam etmeliyiz." dedi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in katılımıyla İstanbul'da gerçekleştirildi.
Orhan Turan, toplantıda yaptığı konuşmada, TÜSİAD üyelerinin temsil ettiği şirketlerin yaptıkları ihracat, yarattıkları katma değer, istihdam ettikleri insan kaynakları, ödedikleri vergi itibarıyla Türkiye ekonomisinde önemli bir ağırlığa sahip olduğunu ve ekonomiyi doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen her konunun bu nedenle TÜSİAD'ın ilgi alanına girdiğini söyledi.
Turan, Türkiye'nin enflasyonla mücadele konusunda çok tecrübeli bir ülke olduğuna dikkati çekerek, ülkenin çok uzun bir enflasyonist geçmişi olduğunu dile getirdi.
Yıllık enflasyonun 1990'lar boyunca yüzde 60'ın altında inmediğini anımsatan Turan, "2002'nin başında yüzde 70'lerde olan enflasyonun yıl sonunda yüzde 30'un altına getirebildik. Enflasyon, bir yıl sonra yüzde 20'nin, bir sonraki yıl yüzde 10'nun altına indi. 2011'de yüzde 4'ün bile altına indiğini görmüştük. Fakat 2016 sonrası dönemde uyguladığımız hatalı politikalar sonucunda enflasyon performansı kötüleşti. Son bir yıldır yeniden doğru para politikasına dönmüş olmamızı çok önemsiyoruz. Enflasyonu yıl sonunda yüzde 40'ın altına çekebilmeyi de umuyoruz. Enflasyonu arzu ettiğimiz noktalara düşürene kadar kararlılıkla bu sürece devam etmeliyiz." diye konuştu.
Turan, dış kırılganlıkların da takip ettikleri bir diğer önemli konu olduğunu belirterek, cari açık konusunun yıllardır mücadele edilen bir süreç olduğunu kaydetti.
Bu yıl bu oranın yüzde 2,5'lara kadar gerileme ihtimalinin umut verdiğinin altını çizen Turan, şöyle devam etti:
"Yine de düşük cari açık rakamlarını sürdürebilmemiz için yapısal değişimlere ihtiyacımız var. Fakat bunun ötesinde en önemli dış kırılganlıklarımızdan biri haline gelen ve TÜSİAD olarak son yıllarda özellikle altını çizdiğimiz zayıf Merkez Bankası döviz rezervlerinin son dönemde yeniden güçlü seviyelere geliyor olması çok memnuniyet verici. En önemli dış kırılganlıklarımızdan birini geride bırakıyoruz. Yılın geri kalanında da rezervlerdeki bu olumlu performansın devam edeceği inancındayız. 2001'de merkezi bütçe açığının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı yüzde 11,9 idi. 2005'te bu oranı yüzde 1'e indirdik. Bu 2000'li yıllardaki ekonomik istikrar hikayemizin müthiş bir ayağını oluşturur. İzleyen yıllarda da olağanüstü koşullar haricinde yüzde 1'ler seviyesinde tutabildik. Bu sene OVP'ye göre yüzde 6,4 tahmin ediliyor. Maliye politikasında son dönemde attığımız ve atmayı planladığımız adımlarla gerçek gerçekleşmenin bunun çok da altında olma ihtimali var, 2025 yılı hedefi ise 3,4."
TÜSİAD Başkanı Turan, 2013'te kişi başına düşen milli gelirin 12 bin 582 dolar olduğunu ve sonrasında gerilediğini söyledi.
Turan, "2023 sonunda yeniden 13 bin dolar seviyesine geldik. Biliyoruz ki geride bıraktığımız 10 yılı kaybetmemiş olsaydık bugün çok farklı bir tabloyu konuşabilirdik." dedi.
Şimdi ise yeniden doğru adımların atılmaya başlandığını dile getiren Turan, öte yandan vakit kaybedilen bu sürecin kendilerine sıkı sıkıya sarılmaları gerekenleri de tekrar hatırlattığını vurguladı.
"ENFLASYONLA MÜCADELE UZUN VADEDE İŞSİZLİĞE YOL AÇMAZ, BÜYÜMEYİ DÜŞÜRMEZ"
Orhan Turan, dünyada yaşanan değişimlerin kaçırılmaması gerektiğine vurgu yaparak, kaybedilen vaktin geri kazanabilmenin mümkün olduğunu kaydetti.
Bunun için öncelikle enerji tüketen, kısır çekişmeleri bir kenara bırakmak gerektiğine dikkati çeken Turan, "Siyasette normalleşme adımları hepimizi umutlandırıyor. Zamanımızı ve enerjimizi neyi hangi önceliklendirmeyle nasıl yapmalıyız sorularına ayırmalıyız. Ülkemizi ileri götürmek için tüm fikirlere açık olalım, özgürce tartışalım. Ama siyasette de ekonomide olduğu gibi bir zamanlar sahip olduğumuz ve sonradan yitirdiğimiz standartları geri kazanmaya çalıştığımızı da unutmayalım. Bunun için siyasetçiler arasında toplumda, hatta iş dünyasında bile yaygın olan bazı temelsiz kabulleri artık geride bırakıp yerine veriye ve bilime dayalı politikalar uygulayalım." ifadelerini kullandı.
Turan, enflasyonla mücadelenin uzun vadede işsizliğe yol açmadığının, büyümeyi düşürmediğinin altını çizdi.
Bunun için Türkiye örneğinin yeterli olduğunu söyleyen Turan, şöyle konuştu:
"Yüksek enflasyondan hiçbir ülke yarar görmedi. Yüksek enflasyon, ekonomiyi de, siyaseti de, toplumu da yorar, bozar, yozlaştırır. İhracat artışı için liranın değer kaybetmesi gerekmez. Düşük verimlilikle, yüksek maliyetle, yapılan üretimle rekabet gücü kazanılmaz. Dünya pazarlarında rağbet görmeyen ürünlerle ihracat artırılmaz. Kayıt dışıyla mücadele etmek KOBİ'lerimizi zora sokmaz. Kayıt dışılık, finansmanı pahalı ve erişilemez hale getir. Kayıt dışı çalışan bir firmanın modern teknolojilerden yararlanması, yetkin çalışanların istihdam etmesi zordur. Kayıt dışı haksız rekabet yaratır, vergi tabanını daraltır, kayıtlı işletmeler üzerindeki vergi yükünü arttırır.
Yerel bilgi ve tecrübeyi harekete geçirmek Türkiye'yi bölmez. Aşırı merkezi ve hiyerarşik bir yönetim anlayışı iyi ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkışını zorlaştırır. Milletin oyuyla seçilmesi gereken pozisyonlara atama yoluyla görevlendirme yapılması ya da seçilmiş vekillerin mecliste yer almaması ile milli irade korunmaz. İfade özgürlüğü siyaseti kaosa sürüklemez. Farklı fikirler, ayrılık değil, zenginlik getirir. Türkiye demokratik rüştünü ispat etmiş bir ülkedir. Özellikle son iki seçimin sonuçlarını düşündüğümüzde halkın siyasi ferasetinden şüphe etmek yersizdir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da dediği gibi, 'Demokrasi asla ve asla sıfır toplamlı bir oyun değildir.' Demokrasinin kazandığı yerde kaybeden olmaz. Sivil siyaseti güçlendiren her sonuç Türk siyaseti açısından eşsiz bir başarıdır."
Orhan Turan, bilimsel ve teknoloji ilerlemenin bilginin üzerine kurulu olduğunu kaydederek, gelecek yılları esas belirleyecek olanın yeşil ve dijital dönüşüm olduğunu söyledi.
Yeşil ve dijital dönüşüm konusunda doğru adım atılmasını zorlaştıran tereddütler olduğuna işaret eden Turan, "İklim değişikliğiyle mücadele ve çevreye duyarlı bir ekonomik büyüme modeli Türkiye'nin rekabet gücünü azaltmaz. TÜSİAD olarak biz yeşil ve dijital dönüşümü iş dünyamız için bir risk ve maliyet kalemi olarak görmüyoruz. Tam tersine Türkiye'nin rekabet gücünü koruyabilmesi için bu politikaları benimsemesi gerekiyor. Çünkü birçok ülke kendi ekonomisini bu doğrultuda dönüştürüyor. Dijital dönüşüm Türkiye için bir lüks, uyulması neredeyse imkansız bir fantezi değildir. Her teknoloji devriminde olduğu gibi teknolojiye ayak uyduramayanlar silinir, gider. Bu, bireyler için de firmalar için de ülkeler için de geçerlidir. Türkiye'nin dijital dönüşümü kaçırma lüksü de yoktur." açıklamasında bulundu.
"ENFLASYONLA MÜCADELE SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ"
TÜSİAD Başkanı Turan, TÜSİAD'ın yurt içinde ve yurt dışındaki temaslarına da değinerek, bu temaslarla Türkiye'nin ne kadar zengin bir potansiyele sahip olduğunu bir kez daha görme fırsatı bulduklarını dile getirdi.
Turan, Türkiye'nin yeniden şekillenmekte olan küresel değer zincirindeki konumunun güçlenmesinin mümkün olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Bunun bazı koşulları olacak. Bu koşulların en başında ekonomik istikrar geliyor. Enflasyonla mücadele sürecini destekliyoruz. Bu konudaki çalışmaların doğru yönde atılmış önemli adımlar olduğunu düşünüyoruz. Para politikasının mali disipliniyle de desteklemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde açıklanan kamuda tasarruf ve verimlilik paketini, kamu harcamalarının denetlenmesi ve kısıtlanması doğrultusunda atılmış bir adım olarak görüyoruz. Bu adımın önümüzdeki dönemde kamu ihale reformu, vergide adalet ve etkinlik, kayıt dışılıkla mücadele gibi alanlardaki çalışmalarla desteklenmesini de bekliyoruz. Enflasyonla mücadelenin başarılı olabilmesi için toplumun tüm kesimlerinde bu konuda bir mutabakat olması gerekiyor. Bu süreç reel kesim üzerinde de maliyet oluşturacaktır. İş dünyası da Türkiye ekonomisinin bir süredir devam eden sorunlarını çözmesi ve daha dengeli sürdürülebilir bir büyüme patikasına girmesi için oluşacak maliyetin kendi üzerine düşen kısmını da üstlenmelidir."
Enflasyonla mücadelenin yükünü başkaları üstlensin gibi bir düşünceleri olmadıklarının altını çizen Turan, "Bu çerçevede gündemdeki vergi düzenlemeleri, vergi yükünün mali güce göre adil şekilde dağıtıldığı ve hukuka güvenin korunduğu etkin bir vergi sistemine ulaşma amacına hizmet etmelidir. Bunun için düzenlemelerin vergi tabanını genişletmeyi hedeflemesini, adil, öngörülebilir ve uluslararası standartlara uygun olmasını gerekli görüyoruz. Ayrıca, düzenlemelerin istişare ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüş ve değerlendirmeleri alınarak hazırlanmasının son derece önemli olduğuna inanıyoruz." şeklinde konuştu.
Turan, bu alanlarda kapsamlı adımlar atılmaksızın sadece vergi yükünün önemli bir kısmını yüklenen kayıtlı mükellef grubu üzerindeki vergi yükünü daha da artıracak düzenlemelerle yetinilmesinin bu sürecin başarısını gölgeleyeceğini düşündüklerin ifade etti.
Vergi düzenlemelerinin amaçlarına ulaşması için kayıt dışı ile mücadelenin sıkılaştırılması gerektiğine inandıklarını aktaran Turan, "Makro ekonomik istikrarın ve öngörülebilirliğin sağlanması ve enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için diğer reform alanlarında da adım atılması gerekiyor." dedi.