Myanmar'da darbe! Ordu yönetime el koyduğunu ve 1 yıl boyunca ülkeyi yöneteceğini açıkladı

Myanmar'da darbe! Ordu yönetime el koyduğunu ve 1 yıl boyunca ülkeyi yöneteceğini açıkladı

Son dakika... Myanmar'da, Devlet Başkanı Win Myint ile Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii'nin gözaltına alındığı bildirildi. Bu gelişme "Myanmar'da ordunun darbe yaptığı" şeklinde yorumlara neden oldu.

İktidardaki Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) Partisi Sözcüsü Myo Nyunt, Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Suu Çii ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alındığını açıkladı.

Nyunt, daha sonra Reuters'a telefonla yaptığı açıklamada, Suu Çii, Win Myint ve partinin diğer yöneticilerinin sabahın erken saatlerinde "alındığını" belirtti.

Myo Nyunt, açıklamasında, "Halkımızdan düşünmeden karşılık vermemesini ve yasalara uygun şekilde hareket etmesini istiyorum." ifadesini kullandı. Sözcü Myo Nyunt, kendisinin de gözaltına alınmayı beklediğini ifade etti.

Ülkede, 8 Kasım seçimlerinin sonuçlarıyla ilgili tartışmaların sürdüğü sırada, Genelkurmay Başkanı'nın 27 Ocak'ta kanunların düzgün şekilde uygulanmaması halinde Anayasa'nın feshedilebileceğini açıklaması ve ardından Suu Çii'nin gözaltına alınması, "Myanmar'da ordunun darbe yaptığı" şeklinde yorumlara neden oldu.

Başkent Nepido ve Yangon kentinde askerler sokaklar indi, Nepido'da telefon ve internet hatları kesildi. Ayrıca 14 bölgedeki bölge bakanlarının aileleri, bakanların askerler tarafından evlerinden "alındığını" ifade etti.

MYANMAR ORDUSUNDAN AÇIKLAMA

Myanmar ordusundan yapılan açıklamada, siyasetçilerin 'seçim hilesine' yanıt olarak gözaltına alındığı ve ülkede 1 yıllık olağanüstü hal ilan edildiği kaydedildi.

BM'DEN KINAMA

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Myanmar’da yapılan darbeyle ilgili olarak, "Ordunun yönetime el koymasını ve sivil hükümet yetkililerini gözaltına almasını kınıyorum" dedi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Myanmar'da ordunun yönetimi ele geçirtmesinin ardından yaşadığı endişeyi dile getirdi. Guterres orduyu halkın iradesine saygı göstermeye çağırdı.

ABD'DEN SERT TEPKİ

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, Myanmar ordusunun eylemlerini tersine çevirmesini söyledi. Blinken, "Myanmar ordusunu, tüm hükümet yetkililerini ve sivil toplum liderlerini serbest bırakmaya ve 8 Kasım'da gerçekleşen demokratik seçimlerdeki halk iradesine saygı göstermeye çağırıyoruz" dedi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, "ABD, Myanmar ordusunun, Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii ile diğer sivil yetkilileri gözaltına alması dahil ülkedeki demokratik geçiş sürecinin altını oymak üzere attığı adımlardan endişe duyuyor. Myanmar'ın demokratik kurumlarına desteğimizi sürdürüyor, bölgesel ortaklarımızla koordinasyon içerisinde orduya ve diğer tüm taraflara demokratik normlara ve hukuk devleti esaslarına uymaları ve gözaltına alınanların bugün serbest bırakılması çağırısında bulunuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

ABD'nin Myanmar'daki seçim sonuçlarını değiştirmeye veya ülkenin demokratik geçiş sürecini engellemeye yönelik tüm girişimlere karşı olduğunu kaydeden Psaki, "Bu adımlar geri atılmazsa ABD, sorumlulara karşı adım atacak." uyarısında bulundu. Psaki, ABD'nin Myanmar halkının yanından olduğunu da yineledi.

AVUSTRALYA: DERHAL SERBEST BIRAKMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Myanmar’da ordunun yönetime el koymasına tepki gösteren Avustralya Dışişleri Bakanı Marise Payne, Devlet Başkanı Win Myint ile Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii'nin gözaltına alınmasından endişe duyduklarını söyledi.  Payne, "Orduyu hukukun üstünlüğüne saygı göstermeye, uyuşmazlıkları yasal mekanizmalarla çözmeye, tüm sivil liderleri ve yasa dışı bir şekilde gözaltına alınan diğerlerini derhal serbest bırakmaya çağırıyoruz." ifadelerini kullandı.

MYANMAR PARLAMENTOSUNUN BUGÜN AÇILMASI BEKLENİYOR

Başkent Nepido'daki Myanmar parlamentosunun "seçimde hile" tartışmalarının gölgesinde bugün açılması bekleniyordu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, 29 Ocak'ta yaptığı yazılı açıklamada, Genel Sekreter Antonio Guterres'in Myanmar'daki "son gelişmeleri büyük endişeyle takip ettiğini" belirterek tüm tarafları "provokasyonun her türlüsünden kaçınmaya, 8 Kasım genel seçim sonuçlarına saygı duymaya ve demokratik normlara bağlı kalmaya" çağırmıştı.

NE OLMUŞTU?

Myanmar'da Seçim Komisyonu, 29 Ocak'ta iktidardaki Aung San Suu Çii'nin partisinin zaferiyle sonuçlanan seçimde ordunun sonuçların belirlenmesinde hile yapıldığı iddialarını yalanlamıştı.

Myanmar Genelkurmay Başkanı Hlaing, 27 Ocak'ta kanunların düzgün şekilde uygulanmaması halinde Anayasa'nın feshedilebileceğini söylemişti. Ancak Myanmar ordusundan (Tatmadaw) 30 Ocak'ta yapılan açıklamada, Hlaing'in "Anayasa'nın feshedilebileceğine" dair açıklamalarının "darbe" tehdidi olmadığı savunulmuştu.

Ordunun desteklediği ana muhalefetteki Birlik İçin Dayanışma ve Kalkınma Partisi (USDP), 26 Kasım 2020'de, Myanmar’da 8 Kasım 2020'de düzenlenen ve iktidardaki Demokrasi İçin Ulusal Birlik Partisinin (NLD) kazandığı seçimde "oyların yeniden sayılması" çağrısında bulunmuştu.

Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Ang San Suu Çii'nin liderliğindeki NLD, seçimde 642 sandalyeli ulusal meclisteki 346 sandalyeyi kazanarak hükümet kurabilecek çoğunluğa ulaşmıştı.

Ordunun desteklediği ana muhalefetteki USDP, 25 sandalye ile ikinci sırada yer alırken Şan eyaletindeki etnik grupları temsil eden Demokrasi İçin Şan Milletleri Partisi (SNLD), 15 sandalyeyle üçüncü olmuştu.

Myanmar'da ordunun 2008'de hazırladığı Anayasa, iktidar partisinin Meclisin kontrolünü sağlamasına engel oluyor. Ordu, Anayasa'nın değiştirilmesini önleyebilmek için Meclis üyelerinin yüzde 25'ini seçim olmadan atıyor, bazı kilit bakanlıklar da askerlerin elinde bulunduğundan hükümet üzerinde doğrudan kontrol uyguluyor.

İki meclisli parlamenter sistemle yönetilen Myanmar'ın Senatosu 224, Temsilciler Meclisi 440 üyeden oluşuyor.

Ordu tarafından 56 senatör ve 110 milletvekilinin atandığı ülkede her iki meclisten toplam 322 sandalye elde eden parti, hükümet kuracak çoğunluğu sağlıyor.

İngiltere'nin Asya'dan Sorumlu Devlet Bakanı Nigel Adams, Myanmar'daki seçimlerde azınlıkların bulunduğu bölgelerde seçime katılımın engellendiğini, Myanmarlı yetkililerin ilk fırsatta buralarda "özgür ve adil seçimleri" yapması gerektiğini ifade etmişti.

Avrupa Birliği (AB) de Myanmar hükümetine çağrı yaparak ülkedeki demokratik sürece Arakanlı Müslümanların da olduğu tüm etnik, dini ve azınlıkların dahil edilmesini istemişti.

Ülkede 8 Kasım 2020 seçimlerinde 5 milyonu ilk kez olmak üzere 37 milyon seçmen oy kullanmış, yaklaşık 7 bin aday, toplam 1171 ulusal ve yerel meclislerdeki sandalyeler için yarışmıştı.

SUU Çİİ KİMDİR?

19 Haziran 1945 yılında Burma'da dünyaya gelen Suu Çii, Burma bağımsızlık hareketinin öncüsü Aung San'ın kızı. Babası 1947 yılında rakipleri tarafından suikast sonucu öldürüldü. Annesinin Hindistan Büyükelçisi olarak görevlendirilmesi üzerine ailesiyle birlikte Delhi'ye gitti, öğrenimine burada devam etti. Yüksek lisans için gittiği Oxford Aziz Hugh's Üniversitesi'nde felsefe, politika ve ekonomi alanlarından dereceyle mezun oldu. Dönemin pop şarkıcısı Ma Than E ile yaşamaya başladı. New York'ta bulunduğu 3 yıl boyunca Birleşmiş Milletler'de bütçe üzerine görevlerde bulundu, yazılarını danıştığı tarihçi akademisyen Michael Aris ile aralarındaki arkadaşlık ilişkisi ilerledi, 1972 yılında Aris ile evlendi. Suu Çii, evliliğinden iki erkek çocuk sahibi. 

1985-87 yılları arasında akademik kariyer yaptı, 1988 yılında ise annesinin rahatsızlığı sebebiyle Burma'ya dönerek siyasete atıldı, ancak hemen ertesi yıl hükümet tarafından "yabancı ülkeler adına casusluk faaliyeti ve ülkede birliği sağlamak yerine yabancı ülkelerin çıkarına uygun hareket etmek" suçundan ev hapsi cezası aldı. 1990 yılında öncüsü olduğu NLD partisi, seçimlerde büyük oranda oy kazandı ancak yönetim seçimleri tanımadı. Yine aynı yıl Rafto ve Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü, 1991'de ise Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.

Ev hapsinde olan Suu Çii'nin ziyaretine gelen yabancı konuklar ve İngiliz vatandaşıyla evli olması, onu ‘emperyalizm yanlısı’ suçlamasıyla karşı karşıya bıraktı. Ailesinin vizeleri hükümet tarafından iptal edildiği için 1995 yılında eşi ve çocuklarını son kez gördü. Devreye Kofi Annan ve Papa 2. Ioannes Paulus girdi, ancak bu girişimler faydasız kaldı. 1997 yılında eşini kaybetti, cenazesine katılamadı.

1989 yılında Suu Çii için başlayan ev hapisleri sıklıkla yaşanmaya başladı. 1995 yılında ev hapsi sona erdi, 2000 yılında yeniden ev hapsi başladı, 2002'de serbest bırakıldı. 2003 yılında 'Depayin Katliamı' olarak anılan, hükümet yanlıları ile Suu Çii yanlıları arasında yaşanan şiddetli olaylardan sonra ev hapsine resmen geri gönderildi. 2007 yılında, Kofi Annan itirazda bulunmasına rağmen, tutukluluğu uzadı. Ev hapsinin 12. yılında dünya çapında 12 şehirde taraftarları tarafından gösteriler düzenlendi. 2008 yılında, ev hapsi 1 yıl daha uzatıldı. 2010'da ise ev hapsi sona erdi.

2009 yılında John Yettaw isimli Amerikalı bir destekçisi Suu Çii'nin gözaltında tutulduğu göl evine yüzerek gittiği, 2 gün evinde kaldığı, ayrıca yasak bölgede yüzdüğü için 4 yılı ağır çalışma olmak üzere 7 yıl hapse mahkum edilir. Daha sonra ABD yetkililerine teslim edilir. Çii ve Yettaw ülkeden çıkarılır, "Yabancı ülke ajanlarıyla işbirliği" suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılır. Birleşmiş Milletler, Amerika, İngiltere gibi ülkeler, Myanmar üzerindeki baskılarını artırmaya başlar.

Myanmar yasalarına göre, yabancı vatandaşla evli olan ve hapis cezasına çarptırılmış birinin seçimlere katılması yasaktır. Bu nedenle Suu Çii'nin partisi seçimlere katılamaz. Ancak özellikle İngiltere ve Amerika’nın baskıları sonucu, 2012 yılında partinin seçimlere katılmasına izin verilir. Bağımsız aday olan Suu Çii, parlamenter olur. 2014 yılında Forbes tarafından dünyanın 61. en güçlü kadını olarak da listede yer alır. 2015'te yapılan seçimlerde ise, oyların çoğunluğunu alır ve "Myanmar'ın Şansölyesi" ünvanını kazanır. Ancak yabancıyla evli olması nedeniyle, devlet başkanı olamaz. Danışmanı Htin Kyaw'ı devlet başkanı olarak seçer.

Suu Çii’nin iktidarın gücünü eline almasına kadarki yaşam öyküsüyle, bu tarihten sonraki yaşam öyküsü neredeyse birbirinin tamamen tersi. O güne kadar diktatörlüğün baskısını iliklerine kadar hisseden Suu Çii, iktidara geldikten sonra ise devletin tüm gücünü Müslümanlara şiddet olarak yönelten bir yarı diktatöre dönüştü. 1982 yılında bölgede etnik kimlikleri kabul edilmeyen Müslümanlara 'beyaz kart' kimlikleri verilir, hatta 2008 ve 2010 yıllarında seçimlerde oy kullanma hakkı da tanınır. Ancak Nobel Barış Ödüllü Suu Çii’nin yönetimindeki ülkede 2015 yılındaki seçimlere az kala bu kartlar ve oy kullanma hakları Müslümanların ellerinden alınır.

Kaynak: AA

son dakika son dakika haber