'Dünya'nın sonunu Grönland getirebilir!
Grönland'da çoğunlukla kıyıdaki dağlarda bulunan ve daha büyük Grönland buz tabakasıyla doğrudan bağlantılı olmayan çevre buzulları, 2000 ile 2021 yılları arasında geçen yüzyılın son yıllarına göre iki kat daha hızlı eridi. Peki bu ne anlama geliyor?
Northwestern Üniversitesi'nde jeoloji bilimleri profesörü ve makalenin ortak yazarı Yarrow Axford, "21. yüzyılda Grönland'da bir buzul olmak 1990'larda olduğundan çok daha karmaşık hale geldi" diyor.
Axford'un ekibi, Güney Grönland'daki buzulların 2000 yılından bu yana ortalama yüzde 18 oranında azaldığını ve adanın geri kalanındakilerin ise yüzde 5 ila 10 oranında azaldığını buldu.
Kuzey Arizona Üniversitesi'nde Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) doktora sonrası araştırmacısı ve başyazarı Laura Larocca, " Bu buzullar iklim değişikliklerine çok hızlı tepki veriyor " dedi. 2000 yılından bu yana Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklıklar küresel ortalama sıcaklığın iki katı kadar hızlı arttı.
Araştırmacılar, 1930'lara ait tarihi fotoğrafları, 1000'den fazla buzulun modern uydu ölçümleriyle karşılaştırdı. Araştırmacılar, her iki görüntü türünü de dijital haritalara dönüştürerek buzulların uçlarının yıllar içinde ne kadar gerilediğini ölçtüler.
Grönland'daki buzların erimesi, küresel deniz seviyesinin yükselmesindeki en büyük etkenlerden biri. Grönland'ın buzulları aynı zamanda doğal ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve hidroelektrik yoluyla elektrik sağlanması açısından da yerel olarak önemli. Hatta bazı Grönlandlılar içmek için buzulların eriyen sularına güveniyor. Buz eridikçe bir süre daha fazla su mevcut olacak, ancak ısınma kontrol altına alınmazsa buz ve su tükenecek.
Axford'a göre çevredeki buzullar, Grönland'ın geri kalan kar ve buzları için bir "erken uyarı sistemi" olabilir. Bu tek tük buzullar, ülkenin iç kısımlarını kaplayan geniş buz tabakasıyla karşılaştırıldığında küçük, ancak bazıları tüm şehri batırabilir. Bu buzullar Grönland'ın toplam buz tabakasının yalnızca yüzde 4'ünü oluşturuyor ancak adadaki buz kaybının yaklaşık yüzde 14'üne denk geliyor. Sonuç olarak, deniz seviyesinin yükselmesine orantısız bir şekilde olumsuz katkıda bulunuyor.