İş yerinde rekabetin ne kadarı iyi?

Plazalarda çalışanların performansının yükseltilmesi için türlü taktikler uygulanır. Bunlardan bazıları gerçekten iyi bir rekabet ortamı sağlayabilir fakat rekabetin dozu kaçarsa o iş yeri iyice karışabilir.

Son Güncelleme:

İnsanlar her zaman çok da sevdikleri iş yerlerinde çalışmayabiliyor. Zaman zaman ofisteki uyumun olmaması, insan ilişkileri veya iş tanımının kişinin isteğine göre olmaması, çalışanları şirketten soğutabiliyor. Bazılarının ise böyle bir problemi yok. Asıl problemleri işe karşı artık ilgi duymuyor olmaları. Bu tür çalışanlar genellikle şirket içerisinde ortalama üzeri performans sergiliyorlar ve belirli bir noktadan sonra ‘ben en iyiyim’ duygusuna kapılabiliyorlar. Bu ‘iyiyim’ duygusu aynı zamanda bir tuzak.

Çünkü çalışan kalitesi ortalama olan bir şirkette bu duyguya sahip bir personel çok daha iyi olabilecekken ortalama performansta kalabilir. Bazı yöneticiler ekip içerisinde zaman zaman rekabet duygusu yaratmak için çalışanları gruplara bölerek projeler veriyor. Bu proje ekipleri içerisinde arkadaşça bir rekabet ortamı üretime olumlu yansıyabiliyor.

John Winner 45 kişilik ekibini sık sık birkaç gruba bölerek onlara farklı görevler veriyor. Winner “Rekabet faydalı ve eğlenceli olabilir” demekte. Winner şu anda çalışma hayatına atılan kuşağın yumuşak olduğunu düşünmediğini ifade etmekte.

'REKABET HER ŞEYİNİ VERMEYE ZORLAR'

General Electric firmasının 2010 yılında üst düzey yöneticilerinden olan Ava Drayton zaman zaman farklı ekiplerin aynı odada kendilerine sunum yapmasını istediğini, sunumu iyi yapamayan ekibe başarılı olan ekip karşısında sert sorular sorduğunu belirtiyor. 59 yaşındaki tecrübeli yönetici, rekabetin insanların her şeylerini vermeye zorladığını aktarıyor.

Drayton günümüzde, genç ve orta tecrübedeki çalışanların iş-yaşam dengesini önemsediklerini ve terfi alıp almamayı çok da dert etmediklerini söylüyor. Avukatlar ile çalışan psikolog Connor McClenahan, sürekli hırslı avukatlar ile çalıştığını, hukuk firmalarında, avukatların birbirleri ile sürekli rekabet halinde olduklarını gördüğünü söylüyor. Uzman isim özellikle evden çalışanların, iş yerinden olan bitenden haberleri olmadığı için kendilerini işe gidenler ile rekabet halinde gördüklerini söylüyor.

REKABETİN İKİ YÜZÜ

Açık Pazar Enstitüsü isimli çalışma hayatı üzerine faaliyetlerde bulunan ABD merkezli STK’nın başındaki Barry Lynn iki tip rekabet olduğundan bahsediyor. Bunlardan ilki iyi rekabet. Lynn devam ediyor: "İyi rekabet koşullarında, iş yaparız, güçlü insanlar herkesin iyiliği için birbiri ile rekabet eder. 10 tane otomobil şirketi düşünün, bu sayede inovasyon ve teknoloji ilerler, fiyatlar düşer, işçi de bundan kazanır."

Peki ya kötü rekabet? Uzman isim konuyu açıyor: "Kötü rekabette güçlü insanlar kendileri için rekabet eder. 10 otomobil şirketinin tek bir otomobil şirketine dönüştüğünü düşünün. Bu firma kötü otomobiller yapsa bile bunu satın almak zorunda kalırsınız. Ayrıca bu şirketler çalışanlarına iyi davranmak zorunda da hissetmezler."

Lynn, ABD’de sağlık hizmeti almanın çok pahalı olduğunu belirtirken, bunun temel sebebini pek çok sağlık kuruluşunun birkaç holdinge bağlı olması şeklinde açıklıyor. Bazı uzmanlar ise özgüveni düşük personellerin rekabet anında yaratıcı olabildiğini vurguluyor.

'HEMEN İLK GÜNDEN GÖZLERİ KORKMASIN'

İş hayatında tecrübeli bazı isimler ise özellikle yeni başlayan çalışanların hemen ilk günden rekabet ile gözünü korkutmamak gerektiğini söylüyor. Bir de rekabeti bazen hissedip, ara sıra performanslarını yükselten çalışanlar var. Kimilerine göre bu kişileri motive edebilmek için para veya terfi dışında motivasyonlar bulunmalı. Bu tip personeller için takdir zaman zaman her şeyin ötesinde. Bazı çalışanlar ise rekabet ortamında, başarısız olduklarında yöneticileri tarafından sert bir şekilde uyarılabiliyor ve rekabet hissine karşı tamamen yabancılaşabiliyorlar.

Kaynaklar: Wall Street Journal, Open Market Institute, Business.com, Haberglobal.com.tr

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber