'Ben bu arkadaşla çalışamıyorum...' | 20, 30 ve 40 yaş nasıl birlikte çalışır?
Kuşaklararası çatışma yeni bir durum değil. Ancak bu çatışmalar artık iş hayatında daha keskin hissediliyor. Bir kuşak biraz daha özveri beklerken, diğeri ilave herhangi bir göreve mesafeli yaklaşıyor. Peki bu anlaşmazlıklar nasıl azaltılır? Farklı kuşakların çatışmadan çalışması mümkün mü?
Bugün birçok iş yerinde dört kuşak bir arada çalışıyor. Tabii aynı anda çalışmak zorunda kalan ilk kuşaklar boomer, X, Y ve Z değil ancak Z kuşağının büyümesiyle bu neslin çalışma anlayışı da dikkat çekmeye başlıyor.
33 yaşındaki medya çalışanı M.Ç., Z kuşağının çalışma anlayışıyla ilgili değerlendirmesine, “Bizden önceki kuşaklar sadece çalışmayı biliyor” demekte. “Benim kuşağım, en azından ben ve çevremdekiler dengeleme ve 'özel hayatım için çalışıyorum' mantığına sahibiz” ifadeleriyle başlıyor. Gördüğü Z kuşağı mensuplarının sadece özel hayat peşinde olduğu kanaatini dile getiren M.Ç, gözlemlerini “Bu benim sorumluluğum değil' diyorlar. Mesela ben çıkarken 'Yapacak bir şey var mı' diye sorarım, onlar ben gidiyorum deyip çıkıyorlar” şeklinde aktarıyor.
İç iletişim uzmanı Zozan Avcı, baby boomer olarak tanımlanan kuşaktaki insanların iş dünyasına girdiklerinde yeme-içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için çalıştıklarını ve bu kuşağın genellikle girdikleri işlerden emekli olduğunu belirtiyor.
Y ve Z kuşağı gibi yeni kuşakların ise ihtiyaçların karşılandığı, standartların artırıldığı bir dünyada olduklarını aktaran Avcı, “Bu nedenle onların işlerinden beklentileri çok daha farklı, yaptıkları işe anlam katmak istiyorlar. Çatışma da temelde bundan kaynaklanıyor” demekte.
İnsan kaynakları danışmanı Ayşe Topaktaş ise, kuşaklararası konuşmaların ve çatışmaların yeni bir konu olmadığının altını çiziyor. Topaktaş, Z kuşağının doğduğu dönemde dünyanın büyüme trendinde olmasının onların tüketici/üretici yaklaşımını değiştirdiğini kaydediyor. Diğer kuşaklar üretilene ve emeğe daha çok sahip çıkarken, bu kuşaklar için ortaya konulan emeğin çok görülmediğine vurgu yapan Topaktaş, “Çünkü büyüme ortamlarında bu yoktu. Bu nedenle de iş dünyasında diğer kuşaklar ile yaşadıkları en büyük çatışma bence ortaya konulan çaba” şeklinde konuşuyor.
“TEMBEL DEĞİLLER”
Zozan Avcı, Z kuşağının kendisinden önceki nesillerin çalışma hayatında kalmak için gereksiz özveride bulunduğunu düşündüğüne işaret ederek, sözlerine şöyle devam ediyor:
“İş yaşamında doğru olmadığı halde normalize edilmiş, bedelsiz fazla mesai, hafta sonu çalışma, başkasının işini yapma gibi durumlara itiraz ediyorlar. Bu itiraz kimi zaman dillendiriliyor, kimi zaman da bugün tüm dünyada 'sessiz istifa' olarak tarif edilen yeni bir durum olarak ortaya çıkıyor.”
Z kuşağının tembel olmadığının altını çizen Avcı, “Çalışmak istemiyorlar gibi bir durum söz konusu değil, sadece işlerine göre şekillenen bir hayat yerine hayatlarına göre şekillenen bir iş yaşamı istiyorlar” demekte.
Ayşe Topakataş ise, Z kuşağının diğer kuşakları nasıl gördüğü sorusuna ise (gülerek) “Bence sıkıcı görüyor” cevabını veriyor. “Çünkü youtuber ya da blogger olmak, bireysel olarak medyatik olmak veya bireysel olarak şirket kurmak gibi hızlı bir teknolojinin içine, çabasız üretimin içine doğdular” yorumunu yapan Topaktaş, Z kuşağının farklı bir dünya algısına sahip olduğunu, o nedenle diğer kuşakları daha yavaş görebildiğini düşündüğünü aktarıyor.
Mesleğinden ötürü sık sık stajyerlerle çalışan beyaz yakalı Ahmet B. ise, Z kuşağı tabiri çok büyük bir genelleme olduğundan bu kuşaktaki herkesi değil, bu stereotipteki kişileri kastettiğine vurgu yaparak, Z kuşağıyla çalışmanın en zor yanının iş disiplini ve işi "ciddiye" almak olabileceğini söylüyor. “Z kuşağının, muhtemelen kendilerine pazarlanan 'eğlenerek çalışmak', 'girişimcilik', 'rahatlık' gibi aslında içi doldurulmamış hayallerin etkisiyle işe başlayıp gerçeğin duvarına çarptıklarını düşünüyorum” diyen Ahmet B., kişiler arasında bir iletişim sorunu olmadığı ancak hayallerle gerçekler arasındaki iletişim kopukluğu sebebiyle Z kuşağının bocaladığı kanaatinde olduğunu belirtiyor.
“Twitter'da birkaç yüz karakterle; Instagram'da, TikTok'ta, Youtube'da birkaç dakikalık videolarla çok şey anlatılabildiğini düşünmekten kaynaklanan büyük bir yüzeysellik söz konusu” diyen Ahmet B., bu yüzeyselliğin iş yapış biçimine de yansıdığına dikkat çekiyor.
Ahmet B. gözlemlerini şu ifadelerle aktarıyor:
“Kapsamlı sonuçlar, uzun raporlar, derinlemesine yorumlar gerektiren işleri bile birkaç satırlık metinlerle halledebileceklerini düşünüyorlar. Fazlasının 'bürokratik' ve 'gereksiz' olduğunu zannediyorlar. Benim de iş hayatımda daha üst yaş grubunda gördüğüm ve gereksiz bulduğum, işi uzatan fazlalıklar var. Fakat bu yoğunluğu işi karşılayacak kadar seyreltmek gerekir.”
Kaynak: Web Özel