Kaderin değişsin Afrika

Uzun yıllar İngiltere’de yaşamış şimdilerde görev için bir Afrika ülkesine taşınan bir arkadaşımla kısa bir sohbet ettik bugün… Bu iletişimi kurmamızda payı büyük olan kıtaya buradan teşekkürlerimle…

Son Güncelleme:

Akıllı telefonun üretimi için gerekli 70’i aşkın materyalin yarısından fazlası Afrika’nın yeraltı kaynaklarının ürünü. Yani Afrika yoksa telefonumuz yok.

Afrika’dan uzaklara bakmak…

Arkadaşım bir araba almayı düşündüğünü ancak sokaklarda belirli alanlar dışında ışık olmadığını, geceleri araba kullanman için yerli olman gerektiğini, yolların bol çukurlu ve çamurlu olduğunu söyledi. O nedenle bu planını ertelediğinden bahsetti.

Ve son olarak, telefonu kapatmadan hemen önce "Dilara, İngiltere’den değil de Afrika’dan bakınca 'sosyolojik çamur' uzaktan çok daha net görülüyor" dedi.

O bahsettiği sosyolojik çamur da, yoldaki çamur da Afrika’nın, Afrikalı’nın değil; o çamur İngiltere’nin, Fransa’nın, Amerika’nın, Portekiz, Belçika, İspanya ve nicesinin. Ne zor değil mi? Afrikalı görünüp Fransız gibi konuşmak İngiliz gibi düşünmek...Yıllarca katliamlara, işkencelere maruz kalan insanlardan o kadar büyük değerler götürüldü ki; çalınan sadece madenler, enerji kaynakları, toprak, can değildi. Çalınan onların kimlikleriydi aynı zamanda.

Bu kıta neden iştah kabarttı?

30 milyon kilometrekarelik bir kıtadan bahsediyoruz. Doğal kaynaklar bakımından tam bir cennet. Tarım için işlevsel topraklar, sanayinin göz bebeği maden yatakları, enerji kaynakları… Bu sayede tarih boyunca Afrika, emperyalist güçlerin karınlarını doyurduğu bir mesken oldu. Sömürgeci devletler doymak bilmeyen mideleriyle bu güzelim cennet kıtayı ve masum insanlarını yıllarca yemekten usanmadı.

Altın, elmas, uranyum, platin, nikel, boksit, kobal…Bunlar Afrika kıtasından bulunan başlıca doğal kaynaklar. Zengin ancak mutlu olmayan Afrika’nın çilesi hiç bitmedi. Aşina olduğumuz bir iki olayla bu çileyi hatırlatmaya çalışayım.

Karşı koyarsan kafan gökyüzüne karışır!

İngilizler kan donduran yöntemle Hindistan’da müslümanları katlettiler. Onlara karşı koyan müslümanların kafalarını topun ağzına bağlayıp verilen komutla ateşleyip kafalarını patlatarak öldürdüler.

Kestiğimiz elinizle ağzınız tatlansın!

O dönemlerde kauçuk toplamak oldukça zordu. Hangi dönemler? 1885 ve 1908 yılları arasından bahsediyorum. Kauçuk ağaçlarına küçük bir yarık açılır, o yarıktan akan akışkan, yoğun sıvı vücuda sürülür daha sonra vücutta sertleşen sıvı kazınarak çıkarılırdı. Bu nedenle sertleşen sıvıyla birlikte insanların derisi yüzülürdü. Kauçuk toplama hedefini o gün tutturamayan çoluk çocuk, yaşlı, genç kim varsa eli kesilirdi. Günümüze gelelim, çağdaşlığın zirvesi bugünlere ve Belçika’ya gidelim. Meşhur kesik elli çikolatası vardır hemen her köşe başında. Bu çikolatanın hikayesi işte budur. Biz bu yaptıklarımızdan utanmadık, siz de utanmadan bu çikolatalardan alın yiyin.

Gelin onlar adına utanacağımız bir başka olayı daha paylaşayım.

Dünya tarihinin en aşağılık bahçesi…Belçika kralı II. Leopold, Brüksel’de insan hayvanat bahçesi kurdu.260 Kongolu bu bahçeye getirilip sergilendi ve dönemin kaynaklarına göre milyonlarca Belçikalı bu insanları görmeye gitti.

Avrupa’da bu bahçelerde Afrikalılar, Amerika’da ise Filipinliler sergileniyordu. Bu durum Meksika dalgası gibi diğer Avrupa ülkeleri ve ABD’ye de yayıldı. İnsanat bahçelerinde, insanlar değil onların kalplerindeki acınası gaddarlık ve ırkçılık sergilendi.

Afrika halkı bu enkazdan kurtulacak.

Yaşadıkları sokakların isimlerini değiştirerek mi? Evet. Böyle böyle ufak görülen etkili adımlarla yıllardır terleriyle, kanlarıyla kazandıkları bağımsızlıklarını zihinlerde de perçinleyecekler. Rhodes’un bir ayağı Cape Town’da diğer ayağı Kahire’de duran pozunu gözünüzün önünde getirin. Öyle bir hınç duymalı ki; bu büyük İngiliz sömürgecisi narsist Rhodes’un kıtanın durumunu anlatan bu pozu akıllardan tamamen silinmeli.

Bu hınç eğitimle beslenir.

Yıllar boyu, 15. Yüzyılla birlikte kasıtlı bir politikayla kirli düzenlerini devam ettirmek için bölgeyi tanımayan yabancı öğretmenleri ortaya salıp Afrika halkının beyinlerini istila etmeye çalıştılar. Misyonerlik faaliyetleri başta olmak üzere sömürgeciliğin ve hristiyanlığın daha kolay, kılçıksız yayılması için her yolu mübah bellediler.

Durum o kadar acıydı ki; dönemin Afrikalı elitleri, operasyonun en büyük ayağının yürütüldüğü okullara çocuklarını emanet ettiler. Yol hiç değişmemiş değil mi?

Neyse ki bağımsızlığını kazanan Afrika halkı bu kötü gidişatı fark edip eğitim hakkını elit kesimden genele yayma çabası içine girdi. Müfredatı arındırmaya ve Afrika kültür ve tarihini merkeze oturtmaya çabaladılar ve bugün hala çabalıyorlar.

Sokakların aydınlanacak cennet kıta !

Bu aydınlık onlara ‘’hak’’ farkındalığı ve doğru işbirlikleri ile gelecektir. Vicdanı olan, vicdanı olmayanın da sesi olan, atalarından bugüne dek sömürge ayıbına düşmemiş, düşmeyecek olan, tek bir sesin milleri aşacağına inanan Türk duruşu, Türkiye eliyle, bölgede hep minnetle anılan ve anılacak olanla gelecektir.

Sonraki Haber