Abdullah Ağar'dan deprem bölgesiyle ilgili flaş uyarı

Kahramanmaraş depreminin ardından bölgede yaşananlar iç ve dış güvenlik sorunlarını da beraberinde getirdi. Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar deprem bölgesinin acilen emniyete alınması gerektiğini belirterek dış tehditlere karşı da "Zafiyetlerimizi suistimal etmek isteyenler olabilir" diyerek uyardı.

Son Güncelleme:

Son Dakika Haberi... Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde Hatay, Gaziantep, Malatya, Osmaniye, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa'da binlerce bina yıkıldı. Can kaybı 20 bini aştı. Enkaz altında umutlu bekleyiş sürüyor. Türkiye ilk andan itibaren deprem bölgesi için adeta seferber oldu. Dünya da bu felakete kayıtsız kalmadı. Dört bir yandan arama kurtarma ekipleri ve yardımlar yağıyor. 

Ancak bütün milli güç unsurlarını zorlayan ve derinden etkileyen çok ağır bir felaketle karşı karşıyayız. Bölgede yol kesme, yağma ve hırsızlık olayları da yaşanıyor. Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar haberglobal.com.tr'den Şifa Kaymak'a yaptığı değerlendirmede sadece iç değil, dış güvenliğe de dikkat çekerek "Zafiyetlerimizi su istimal etmek isteyenler olabilir. Bazı tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz" uyarısında bulundu. 

Ağar iç güvenliğin ve huzurun sağlanması için "Deprem bölgelerinde ortaya çıkan son derece gelişmiş, istismarlara açık büyük bir travma, hassasiyetler, zafiyetler ve kırılganlık var. Afet zaten kendi içinde son derece büyük ve zor. Fiziki güvenlik başta, milli güç unsurlarını ilgilendiren her konuda koruyucu, engelleyici, caydırıcı ve ortadan kaldırıcı tedbirin geliştirilmesi gerekiyor. Sadece fiziki güvenlikle ilgili değil, sosyolojik, psikolojik, demografik, moral ve siyasi güvenlikle de ilgili hem deprem alanını hem depremzedeleri hem görev yapan yüz bini aşan görevliyi, hem de 85 milyonu ilgilendiren geniş güvenlik önlemleri alınması gerektiğini vurguladı. Bu işin makro ölçekte bütüncül bakış, siyaset ve stratejilere ihtiyacı olduğu gibi, yerel ve taktiksel (mikro) alanlara da özgün uygulamalara ihtiyacı oluyor." dedi.

"DEPREM BÖLGESİNİN İZOLE EDİLİP EMNİYETE ALINMASI LAZIM"

Ağar sözlerine şöyle devam etti:

Deprem bölgesinde büyük bir yıkım, acı var. Bu yıkım ve acının geliştirdiği ağır bir travmanın geliştiğini ve daha da gelişebileceğini görmek zorundayız. Böylesine travmatik bir ortamda güvenlik, kurulmaya çalışılan düzen, sağlanmaya çalışılan fayda ve istikrarla ilgili tehditler ortaya çıkabilir. Bunun bir doğal tarafı var. Yani acının, yıkımın, çaresizliğin, yokluğun, korkunun, endişe ve kaygıların, gelmeyen ya da geciken desteğin ürettiği acı, öfke ve travmalar var. Bunların etkisindeki insanlar güvenliğin ya da istikrarsızlığı konusu olabiliyor. Bu anlaşılabilir, makul ve maruz görülebilir. Bahse konu bu insanlar afetzede/masum oldukları makul ve mantıklı çözümler üretilebilir. Yani halkın bireysel olarak ortaya koyduğu tepkilerden bahsetmiyorum. Bu var ve olacak zaten. Ancak bu insanlar, bu insanların yaşadığı acı yıkım ve başta evleri olmak üzere fiziki ve manevi varlıkları, güçleri ve hassasiyetleri istismar edilebilir. Yani şahsi isyanlar, istikrarsızlaştıcı emeller doğrultusunda kullanılabilir. Yani halk kışkırtılabilir. Ya da onlar üzerinden ana toplum maniple ya da provoke edilebilir.



Deprem alanlarının dışarıdan gelecek olumsuz etkilere karşı da emniyete alınması gerekiyor. Kendi ihtiyaç ve çaresizlikleri (ya da asıl suç ve kötü niyet kapsamında) bir takım kötülüğe odaklı şahıslar kanun dışı pek çok işe; naaş istismarı, gasp, yağma, hırsızlık, talan, tehdit gibi (zaten hassaslaşmış ve kırılganlaşmış olan) güveni ve istikrarı bozucu meşum işlere girişebilir. O nedenle deprem alanlarının izole edilip emniyete alınması lazım. Buralara sadece yetkili ekiplerin girmesi gerekir.

"DEVLET ALTI AKTÖRLERİN/GÜÇ ODAKLARININ ELİNE DÜŞMESİ İSTİKRARSIZLIĞI GETİRİR"

Ağar "Bir diğer yandan halkın kendi adaletini tesis etmeye kalkması da büyük bir tehdittir. Yakalanan hırsız ve yağmacıları halkın cezalandırmaya, linç etmeye kalktığına dair bazı görüntüler var. Bu otorite eksikliği anlamına gelir ki, son derece tehlikelidir. Otoriteyi, kamu düzenini ve adaleti devlet tesis eder. Başka hiçbir makam ya da kişi değil. Bu kavramların kişilerin ya da devlet altı aktörlerin/güç odaklarının eline düşmesi istikrarsızlığı getirir" ifadelerini kullandı.

Ağar sözlerine şöyle devam etti:

Özellikle bu tür istikrarsız ortamlarda güvenliği tesis edici iradenin sadece devlet ve devletin kolluk güçlerinin olduğunun altını ısrarla çizmek istiyorum. Eleştirileri görüyor ve anlayabiliyorum. Ancak böylesine bir ortamda eleştiri yapıcı ve yapılan çalışmalara destek sağlayıcı bir şuurda ve ruhta olmalıdır. Eleştirileri yapılan çalışmalara fayda olması gerekiyor. Yüzbinlerce insan ve emek var. Doğru söze bile tepki gösterilen hassasiyet ortamı var.
Bir acı ve yıkımızım vardı. Şimdi siyasi hizip üzerinden gelişen son derece tehlikeli bir fitnemiz var. Bu ıstırap, makro ve mikro güvenliğin bir konusu mu? Artık, ne yazık ki evet. Sadece hizipçiler ve partizanların milli bütünlüğe, ortak akıl ve ruha, ortak güç ve ortak etkiye verdikleri zarar değil, bu çatlaktan çıkan terör örgütlerin ve sivil uzantılarının ‘sureti haktan, yandaş ve karşıt gözükerek’ büyük bir güvenlik sorunu oluşturdukları ortada. Bu sayede yapılan devlet düşmanlığı, toplumla devletin arasını açma çabası, son derece tehlikeli sonuçları olabilecek, depremle kendini bir kez daha gösteren son derece önemli bir güvenlik sorunu olarak önümüzde duruyor. Çok dikkatli olmalıyız.

"ZAFİYETLERİ SU İSTİMAL ETMEK İSTEYENLER OLABİLİR"

Ağar dış güvenliğe de dikkati çekerek "Ortaya koyduğumuz mücadelelerde, etkide, dış güvenlikte birileri bu hassasiyetinizi istismar etmek isteyebilirler. Bunu sadece güç, güvenlik, askeri ve terörle mücadele kavramları içinde değerlendirdiğimiz konu, alan ve mücadeleler üzerinden değil, siyasi, ekonomik, demografik, topografik, antropolojik, kültürel, dini/misyoner, kamu diplomasisi üzerinden yapmaya kalkışabilir, maniple edebilirler. Ya da bütün bunlar üzerinden hibrit ve karmaşık, demokratik, insani ya da sureti haktan gözüken bazı asimetrik tehditlerle karşı karşıya kalabilir." şeklinde konuştu.

"ABD'NİN ASKERİ ARMADA YARDIM GÖNDERMESİ TEHLİKELİ"

Ağar sözlerine şöyle devam etti: 

Örneğin ABD'nin George HW Bush uçak gemisi liderliğinde içinde kruvazörler, destroyerler, firkateynler başta pek çok irili ufaklı savaş gemisini deprem bölgesine göndermeye kalkmak, en azından bunu dile getirmek nedir? Sözü bile çok tehlikeli. Yap yardımını. Zaten USAID ve ABD Dış işleri Bakanlığını üzerinden yapıyorsun. Müteşekkiriz. Sadece bizim yaramız için değil, kendi devletliğin ve insanlığın için gerekli, hatta zorunlu bir şey. Ama askeri armada göndermeye kalkmak, dile getirmek! Bu yıkım, acı ve kanayan bir yara üzerinden nasıl bir dolap çevirmek?
Öte tarafıyla bir yönetim zafiyeti, krizi yönetemiyorlar algısı yaymak, buna dair yayınlar yapmak!
Deprem de olsa, acı da olsa, yıkım da olsa jeopolitik acımasız bir dünya. Pek çokları depremin sunduğu fırsatlara bakıyor, ne yazık ki.

Öte yandan Yunanistan’ın acımızı paylaşıyor gözükmesi, yardım göndermesi, devlet televizyonunda Türkçe şarkılar söylemesi, Hepimiz Türküz diye yazılar yazmaları, uluslar arası hukuku hiçe saydığı, haksız yere işgal ettiği, silahlandırdığı, adalar meselesini, 12 mili, MEB’i çözmüyor ne yazık ki. Ama yaptığı kamu diplomasisiyle bunları yokmuş gibi gösterip mevzi kazanabiliyor, şirin gözükebiliyor. Yunanistan gerçekten acımızı paylaşıyorsa, onun gerçek dostluğunu göreceğimiz yer, işte o güvenlik sorunlu hayati gasp edilmiş alanlardır.
Bunlar Depremle birlikte gelen ve şimdilik göze çarpan stratejik ölçekte güvenlik meselelerin bazı boyutları.

Bizim Irak, Suriye, Güney Kafkaslar, Libya, Ege ve Doğu Akdeniz’de son derece ağır, riskli mücadelelerimiz var. Bütüncül bir yaklaşımla; depremin ürettiği hassasiyetler, güvenlik sorunları, bu hayati alanlarda bir zafiyet üretmeden makro ve mikro ölçeklerde çözülmesi gerekiyor.

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber