Kılıçdaroğlu duyurdu: CHP'den kadınlarla ilgili yeni kanun teklifi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP lideri siyasi partilerde kadın kotasının yüzde 50 olması için kanun teklifi hazırladıklarını ve TBMM Başkanlığı'na sunulduğunu açıkladı.

Son Güncelleme:

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, kadınların siyasetteki yerinin güçlenmesi için yüzde 50 cinsiyet kotasının olduğu bir kanun teklifi hazırladıklarını söyledi. CHP lideri, "Bizde yüzde 30 cinsiyet kotası var. Bir kanun teklifi hazırladık, bunun siyasi partiler yasasına girmesi için. Hazırladık, kadın örgütleri ile görüştük. Dediler ki, niye yüzde 30, niye yüzde 50 değil. Biz yüzde 50 olarak hazırladık. Tabii listenin sonlarında değil. Kadınlar bir şey daha istiyorlar, fermuar sistemi olsun, eşitliği gerçek anlamda sağlayalım. Teklif dün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ben de bu teklifi imzaladım, TBMM Başkanlığı'na verildi" ifadelerini kullandı. 

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları:

(Rasim Öztekin'in vefatı) Bütün sanat dünyasına baş sağlığı diliyoruz. Onu unutmayacağımızı da ifade ediyoruz. 

(Gazeteci Levent Gültekin'e saldırı) Levent Gültekin, hepimizin tanıdığı bir gazeteci, yorumcu. Saldırıya tepki veren öncelikle iki kadın. Onlara da yürekten teşekkür ediyorum. Kalemini satmaz, kiralamaz. Düşüncelerini özgürce ifade eder ama bir gazetecinin düşüncelerini açıkladı diye saldırıya uğraması asla kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el demokrasiye kalkmış demektir. Olayı böyle yorumlamak lazım. Kendisi "Son zamanlarda sürekli tehdit alıyordum, kendimden çok ülkem adına üzülüyorum" diyor. Saldırıyı yapanlar sokaklarda geziyorsa, açıklanan eylem planının işe yaramadığı anlaşılmış oluyor. 

İMAMOĞLU'NUN "HAKARET" DAVASI

Ekrem İmamoğlu belediye başkanı seçildi, sonra YSK'ya talimat verildi, YSK'daki bir grup hakim seçimi iptal etti ve yeniledi. Dünya tarihinde olmayan bir kararla. 15 binlik fark 800 bine çıktı. Ekrem Bey bu süre içinde Karadeniz gezisi yaptı. Ordu'da vali hakaret gerekçesiyle şikayette bulundu. Şikayetçi valinin 12 tanığı dinleniyor, asıl mağdur olan İBB Başkanı, Ekrem Bey'in 10 tanığından 4'ü dinleniyor. Ordu Milletvekilimiz var, sizi de dinleyeceğiz diyorlar, onu da dinlemiyorlar. İddianameler hazırlanıyor, şimdi olay yargıda. Dosyada 2 bilirkişi raporu var. Eğer insan hakları eylem planı gerçek anlamda uygulanıyorsa bu davadan süratle bir beraatin çıkması lazım. Bunu birlikte göreceğiz. 

"(ÇİFTÇİLERE) SİZİN BU DEVLETTEN 210 MİLYAR LİRA ALACAĞINIZ VAR"

Erdoğan'ın, "Çiftçilerimiz ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacaktır" açıklaması var. Bir açıklama da Tarım Bakanı'ndan geliyor, "Ürününüz tarlada, etiniz sütünüz ise elinizde kalmayacak, gerekirse biz alırız." Bu da güzel, tam bir sosyal devlet. Siz alırsanız biz de memnun oluruz. Peki, gereği yapıldı mı? 3 toplantıdır söylüyorum. Nevşehir'de, Niğde'de kuru soğan, patates ambarlarda çürüdü. Niye almıyorsunuz? Söz verdiniz ekranlarda. Buradan bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum. Size verilen sözü tutmuyorlarsa sandıkta gerekli dersi bunlara vermek zorundasınız. Biz iktidara geldiğimizde hiç meraklanmayın, sizin AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. 

"BİR BABA ÇOCUKLARINA VERDİĞİ SÖZÜ YERİNE GETİREMİYORSA..."

Servisçiler plaka tahditi istiyorlar. Plaka onların kıdem tazminatı gibidir. Değerlenirse, satarlarsa oradan toplu para alacaklar. Yönetim kurulu üyesi iki olay anlattı. Ahmet Özsoy dedi ki; "Bir akşam beni bir üyemiz aradı, eşim ve çocuklarımla arabadayız ve intihar edeceğim, aylardır kiramı ödeyemiyorum. Müdahale ettik, vazgeçirdik." Yine anlatıyor; "Yine gecenin bir saatinde servisçi arkadaşım aradı, gece saat 11 eve gidemiyorum, çocuklarımın uyumasını bekliyorum, söz verdiklerimi alamadım, onların uyumasını bekliyorum eve gitmek için." Bu konuyu da hiçbir arkadaşımın unutmasını istemiyorum. Bir baba çocuklarına verdiği sözü yerine getiremiyorsa 21. yüzyılın Türkiye'sinde hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kim yönetiyor bu ülkeyi? Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu? 

"İŞKUR'DAN İŞ BEKLEYEN KADINLARIN TOPLAMI 1 MİLYON 400 BİN"

Hangi gerekçe ile kadın çalışmasın, üretmesin, sadece evde otursun. Olmaz. Kadın da çalışır. Çalışmak, üretmek istiyor. Anayasa diyor ki, çalışmak herkesin hakkıdır. O hakkı teslim edecek olan devleti yönetenlerdir. Son bir yılda 571 bin kadın işinden oldu. Bunların büyük bir kısmı da kayıtdışı. Onların işine son vermek daha kolay. Kadın da aksini iddia edemiyor. Elinde belge yok. İŞKUR'dan iş bekleyen üniversite mezunu kadın sayısı 472 bin. İŞKUR'da bekleyen ve çalışmak isteyen bütün kadınların toplamı 1 milyon 400 bin. Kadın iş buldu çalıştı ama diyor ki, eşit işe eşit ücret. Erkek daha yüksek ben daha düşük aylık almayayım. Kadınlar çalışırken iş güvenliği de istiyor. İş kazası dolayısıyla hayatımızı kaybetmeyelim diyorlar. İlgili bakanlık bu konuda üstüne düşen görevi yapmıyor. Kadınlar iş güvenliği isterken, Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın sorumluluğunu da hatırlatmak zorundadırlar.

Kadınlar diyorlar ki, sosyal devlet diyor anayasamız, madem sosyal devlet var, gereği neden yerine getirilmiyor. Çocuklarımız var, kreş olması lazım. Gidelim üretelim, çocuklarımızı alalım, eve dönelim. Haklılar. Yerel seçimlerde bütün belediye başkanı arkadaşlarıma talimatı verdim. Seçildiğiniz yerlerde kreşler yapacaksınız, anne çocuğunu getirip teslim edecek. Böylece kadın kenti tanıyacak. Onun da sinemaya, tiyatroya gitmeye hakkı var. O zaman o çocuğa sosyal devletin her türlü güvenceyi sağlaması lazım. 

83 milyon nüfusumuz var. Ülkemizde kadın konuk evi dediğimiz evlerin kapasitesi 3482. 10 bin kadına 1 kişilik yer var. Bu vicdani midir, ahlaki midir? Yasa çıkmış, gereğini yapın diyorsunuz, gereğini yapmıyorlar. Bunları anlatıyorum çünkü bu konuda yüzlerce şikayet geliyor. Bizim belediyelerimiz yapıyor. 

SAMSUN'DA TÜRKİYE'Yİ AYAĞA KALDIRAN KADINA ŞİDDET OLAYI

Kadınlar kendilerine yönelik şiddetin sonlandırılmasını istiyorlar. 6284 sayılı yasa var. Kadın şiddete uğradığında nelerin yapılması gerektiği yazılı ama maalesef gereği yerine getirilmiyor. Samsun'daki görüntüleri sonuna kadar izleyemedim. O küçük kız çocuğunun nasıl kaçtığını, olaya baktığını, nasıl çaresiz kaldığını görüyorsunuz. Sosyal medyanın en büyük yararı bu. Bir görüntü, Türkiye'yi salladı. Bu yapılır mı? Böyle bir şiddet uygulanır mı? 

Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliği istiyorlar. Bu konuda 2008 yılında çalışmalar yapılmış. Ulusal eylem planı hazırlanmış. Bunların hepsi tozlu raflarda kaldı. Kadını ikinci sınıf gören bir anlayışı sonlandırmak zorundayız. Türkiye'de kadın raporu yayınlandı bakanlık tarafından. 81 il valisinden sadece 2'si kadın. 1058 kaymakamdan sadece 50'si kadın. 2853 daire başkanından sadece 463'ü kadın. 259 büyükelçiden 65'i kadın. Bürokrasinin yüzde 88'i erkek, yüzde 12'si kadın. 50 yıl geçti aile destekleri sigortası çıkmadı. Gördüğünüz her siyasetçiye bunu aktarmanızı istiyorum. Kadın örgütlerinden en büyük arzum, güçlü bir şekilde bunun arkasında durmaları. Biz belediyelerimize, kadın kooperatiflerinin kurulmasına mutlaka öncelik yapın talimatını da verdik. Büyükşehir belediyelerinde de üretilenlerin satışını gerçekleştirelim dedik. 

"KADINLAR İÇİN YÜZDE 50 CİNSİYET KOTALI KANUN TEKLİFİ HAZIRLADIK"

Kadınlar siyasette eşitlik istiyorlar. Madem 83 milyonun yarısı erkek ve kadın, hatta kadınlar biraz daha fazla. Neden eşitlik istiyorlar? Kendisi oy kullanma hakkına sahipse, o zaman diyor ki, benim de seçilme hakkım var. Önüme konulan engeller var. Bizde yüzde 30 cinsiyet kotası var. Bir kanun teklifi hazırladık, bunun siyasi partiler yasasına girmesi için. Hazırladık, kadın örgütleri ile görüştük. Dediler ki, niye yüzde 30, niye yüzde 50 değil. Biz yüzde 50 olarak hazırladık. Tabii listenin sonlarında değil. Kadınlar bir şey daha istiyorlar, fermuar sistemi olsun, eşitliği gerçek anlamda sağlayalım. Teklif dün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ben de bu teklifi imzaladım, TBMM Başkanlığı'na verildi. O arada yeni bir öneri geldi kadınlardan, dediler ki, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ise o gün neden tatil olmuyor. Bizim için tatil olsun. Bu ne demek, kadınlar demokrasi istiyor demek. 

"TÜRKİYE, KENDİ ÜLKESİNDE ALTINLA DÖVİZLE KENDİ VATANDAŞINA BORÇLANMAK ZORUNDA KALDI"

Türkiye, kendi ülkesinde altınla dövizle kendi vatandaşına borçlanmak zorunda kaldı. Türk Lirası ile değil. 27 Şubat 2019, altın sertifikası çıkardılar, damat ekonominin başında. O tarihte altının gramı 223 liraydı. Parası olanlar aldı, sertifikanın ödenme tarihi 24 Şubat 2021. Altının gramı 223 liradan 414 liraya çıktı. Yüzde 85 artış. Kim ödeyecek? Devlet. Üzreinde yüzde 4 faiz var, maliyet yüzde 90'a çıkıyor. Bir devletin yüzde 90 ile borçlanması ne demektir. Siz kendi vatandaşınıza Amerikan Doları üzerinden, altın üzerinden borçlanıyorsunuz, çünkü iktidara güvenmiyorlar. Parayı hepimiz ödüyoruz. 

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber