Sinema vardı bir ara, n'oldu o? ?
Tiyatro ve sinemalar 1 yılda sadece 3 ay açık kalabildi. Peki AVM'ler, yüzme havuzları açıkken buralar neden kapalı? Bir taraftan da, pandemi bitse de kaç salon ayakta kalabilecek, büyük bir soru işareti. KÇÖ de bitti. Çalışanlar ne durumda? Neler yaşadılar, uzun yıllar sektörde olanlar anlatıyor...
Salgınla mücadele kapsamında alınan sosyal hayatı kısıtlayıcı pek önlemden biri de sinema ve tiyatroların kapatılmasıydı. Son bir yılda, yalnızca 1 Haziran 2020 itibarıyla başlatılan 3 aylık normalleşme sürecinde açık kalabildiler. O dönemde de yeterli seyirci yoktu. Seyirci olmayınca film çekilemedi, film çekilemeyince kazanç sağlanamadı... Perdeler kapandı, dizi setleri devam ederken sinema filmlerinin setleri durdu.
Sektör emekçileri ya günlüğü 47 TL'ye tekabül eden ücretsiz izne ayrıldı ya da işsiz kaldı. Tiyatro sahnelerinin sayısı azaldı. Pandemi bitse de ülkedeki 2 bin 950 sinema salonunun ne kadarının ayakta kalabileceği büyük bir soru işareti. Hele ki pandemiden önce de semt sinemalarının AVM'lere yenik düştüğü ve artan kira bedellerini, vergi borçlarını ödeyemedikleri için kapanmak zorunda kaldıkları anımsanırsa...
Senelerdir sektörde olan insanlar, Covid-19 salgının yarattığı maddi ve manevi tahribatın, sektörün geleceğini etkileyecek bir travmaya yol açtığına dikkat çekiyor.
Bir de tabii 'neden AVM'ler, zaman zaman da restoranlar açılırken sinema ve tiyatrolar kapalı' sorusu var. Virüsü bulaştırma açısından daha mı riskliler ki kapalılar? Ancak durum şu ki, milyon liralarla çekilen bir filmin, yarı kapasiteyle çalışan bir salona satılması maliyeti karşılamayacağı için açılmak da istemiyorlar.
Tüm bunları Haberglobal.com.tr okurları için 80 yıllık Özen Film’in Sahibi Mehmet Soyarslan, Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yeşim Özsoy, Sinema Halkla İlişkiler Uzmanı, Film Danışmanı ve sinema yazarı Nizam Eren ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Akın Kaya ile konuştuk. Türkiye'de 36 şehirde 97 sinema işletmesi ve 848 salon sayısı ile Türkiye'nin en büyük sinema zincirlerinden biri olan grup ise sorularımıza yanıt vermedi.
Özen Film’in Sahibi Mehmet Soyarslan.
1- Son bir yıllık süreç nasıl geçti, neler yaşadınız?
Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan: Sinemacılığın en zor yılıydı. Yalnız zor olmakla kalmadı, sinemacılığın geleceğini de etkileyecek bir travma yarattı. Kültür nasıl oluşur? Toplumların önce alışkanlığı olarak başlar, yerleşir ve toplum hafızasına girer, kültür haline gelir. Türkiye'de dijitalleşmenin de etkisiyle 'nasılsa televizyonda izliyorum' düşüncesi yerleşik. Pandemi, sinemada film izleme kültürüne iyice darbe vurmuş oldu. Seanslar eksildi, insanlar sinemaya gitmekten korktu. Sinema filmi olmadığı için dağıtımcılık yapamadık. Ufaldık, 7-8 kişiye düştük. Daha fazlaydık. Devamlı ufalıyoruz. Yaşamaya çalışıyoruz ama bir taraftan da devlete olan borçlarımız artıyor. TRT'ye 50 film gönderdik, 2'sini seçtiler mesela... Seçtikleri filmlerin parası da devlete borçlarımız karşılığında Maliye'ye gidecek. Durumumuz budur. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.
Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yeşim Özsoy: Kapalı olmak tiyatrolara ekonomik ve psikolojik olarak çok büyük zarar verdi. Bu aşamada Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı dijital destekler karşılıksız olmadığı ve anlık olduğu için alana ciddi bir destek sağlayamadı. Kısa Çalışma Ödeneği'nden yararlanabildi tiyatrolar ama kendi ekiplerinin büyük bir bölümü bağımsız çalıştığı için bu da anlamlı olmadı.
Kooperatifte şu an 64 tiyatroyu temsil ediyoruz. Pandemiden evvel bu rakam 34'tü. Lakin pandemiden evvel 25 olan sahne sayımız şu an 21 ve önümüzdeki süreç böyle devam ederse onların da yarısı tehlike altında. Açıkçası resim hiç iç açıcı değil. Tiyatrolarımızın yüzde 63'ü bu süreçte 500 TL’nin altında bilet geliri sağlayabildi ki bu hiçbir tiyatronun ayakta kalması için yeterli değil tabii.
Film Danışmanı ve sinema yazarı Nizam Eren: Sinema salonunda eskiden makinist, şimdi operatör dediğimiz bir arkadaşımız çalışır. Çok salonlu gişelerde 4 ya da 5 personel vardır. Güvenliği, müdürü, müdür yardımcısı derken çalışan insanların hepsi işsiz kaldılar. Film dağıtımcısı şirketlerin çalışanları da işsiz kaldı. Reklam gelirleri düştü. Dijital taraf kurtarıcı olmalı ancak önceden 400 bin TL verdikleri filme şimdi 'nasılsa ocağımıza düştüler' mantığıyla 200 bin TL teklif vermeye başladılar. Bu süreçte film de çekilemedi. Hiç kimse sete çıkamadı ama diziler devam etti. Haksız rekabet oldu. Bu, öncesinde de vardı. Bir sette yaklaşık 80 kişi çalışır, arka taraftaki insanlarla bu sayı 300'e yakındır. Ailelerini de ayrıca hesaba katmak gerekir. Hepsi hem ekonomik gelirlerini hem de bilgi pratiklerini kaybettiler.
2- Kısa Çalışma Ödeneği de bitti. Çalışanlar ne durumda, ücretsiz izinde mi?
Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan: Süreci şimdiye kadar Kısa Çalışma Ödeneği ile devam ettirdik. Şimdi mecburen herkes gibi biz de çalışanlarımızı ücretsiz izne göndereceğiz. Ancak ücretsiz izin desteği çok düşük bir tutar. Yaşanılan gerçekten çok acı. Biz üzerini tamamlarız diye düşünüyorum.
Film Danışmanı Nizam Eren: İşten çıkarma yasak olduğu için çıkarılamıyor çalışanlar. Ama bu yasak biter bitmez işten çıkarılacaklar. Ülkede yaklaşık 3 bin perde var. Pandemi sonrası sadece 300'ünün faaliyette olacağı tahmin ediliyor.
Bakanlıktan sinema salonlarına destek
3- Ne talep ediyorsunuz? Yarı kapasiteyle çalışmak işletmelerin istediği bir şey mi?
Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan: Sinema bir yerde gece eğlencesiydi. Şimdi restoranlar bile 7'ye kadar açık. Dolayısıyla herkesin erkenden evine dönmek zorunda olduğu bir dönemde açılmak da işletmelere zarar getirir. Sektörden konuştuğum insanlar da bu şartlarda açılmak istemediklerini söylüyorlar.
Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yeşim Özsoy: Özel tiyatrolar ülkemizde kamudan fonlanmayan ve tamamen kendi ayakları üzerinde duran yapılardır ve maalesef ticari statüleri var. Hal böyle olunca bilet satışı odakta olan bir alan. Sadece bilet satışıyla hem ekibi hem kendisini hem de eğer sahnesi varsa sahne masraflarını karşılaması normal şartlarda da çok zorlandığımız bir formül. Yani yarı kapasiteyle çalışmak yine bir yıkım demek. Ayrıca seyirci kapalı alanlar konusunda çok isteksiz. Tüm bunları düşününce yapılacak net birkaç şey var. Öncelikle devletin ciddi bir destek çıkması lazım hibe olarak ve proje bazlı sürdürülebilirlik üzerine pilot projelerin geliştirilmesi lazım.
Belediyelerin daha aktif olarak özellikle sahneleri kurtarmaları gerekiyor. Seyircimizin tiyatroların ürettikleri formüllere destek olması, kampanyalara ilgi göstermesi, üretimlere dijitalde ya da açık alanda olan etkinliklere bilet alarak destek olması maddi manevi iyi olacaktır.
Tiyatro emekçileri için: "Dayanışmanın 100'ü Şiir"
Film Danışmanı ve sinema yazarı Nizam Eren: İşletmecilerin neredeyse tamamı, şu dönemde salonların açılmasını arzu etmiyor. Çünkü sinema salonlarının açılması, elektriği, suyu, gazı, vergisi, personel giderleriyle bir işletme maliyetidir. Gelir sıfırlanmışken giderlerin sürmesi tabii ki istenilen bir şey değil. Devlet destekleri de yetersiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açıkladığı bir destek paketi, sanırım perde başına yıllık 15 bin liralık bir desteği öngörüyordu. 15 bin TL, o perdenin günlük gideridir. Bu anlamda sektöre köklü bir çözüm sunulmadı.
4- Restoranlar, AVM'ler açıkken sinema ve tiyatroların kapalı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Buraların diğer kapalı mekanlara göre bulaş riski nedir?
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Akın Kaya: Aslında kapalı alanlar olarak geçiyor. Ne kadar kapalı ve bir arada kalabalık olunuyorsa ve orada bulunma süresi ne kadar uzuyorsa risk de o kadar artıyor. Yani tiyatro ve sinema salonu olarak ayırmamak lazım. Bir toplantı salonu da olabilir. Uzun uzun toplantı yapılan bölümler var mesela... Kapalı ve havalandırılmayan alanlarda ne kadar uzun süre kalınırsa risk o kadar artıyor.
Açıkçası yavaş yavaş şu anki yoğunluk artarsa Ramazan'da tümüyle her yer kapanabilir.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Akın Kaya. (Kaya, aynı zamanda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı.)
Film Danışmanı ve sinema yazarı Nizam Eren: Zaten sinema salonu 200 kişilik koltuk kapasitesine sahipse bile yıl içinde bir sinema salonun Türkiye'deki doluluk oranı yüzde 15'i 18'i geçmiyor. Sinema salonlarının bu kadar kapalı kalmasında sürecin çok iyi yönetilemediğini ve durumu çok iyi anlayamadıklarını düşünüyorum. Çünkü sinema, izleyiciyle perde arasındaki bir iletişim biçimidir. Maç gibi tezahürat yapılmaz ya da bir rock konseri gibi değildir. Koltuklar arasında oluşturulacak boşluk kurallarına uyuldu. İçerideki havanın dışarıdan sirküle edilmesi kuralına da uyuldu ama yine de kapandılar. Anlamak çok zor.
5- Pandemi öncesinde bir haftada kaç film gösterime girerdi, 2020'de açık kalınan 3 aylık sürede ne kadar film gösterime girebildi?
Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan: Pandemi öncesinde yılda 15-20, bazen 30 film dağıtırdık. Şimdi film çekilemiyor ki... Dağıtılacak film yok.
Film Danışmanı ve sinema yazarı Nizam Eren: Sezona göre değişir aslında ama haftada 8'e yakın film gösterime girerdi. Pandeminin hemen öncesinde, 1 Ocak-31 Aralık 2019 aralığında gösterime çıkan film sayısı yaklaşık 214 idi. Pandeminin ortaya çıktığı 2020 Mart'a kadar sadece 24'e yakın bir film gösterime girebildi. Başka da olmadı.
EDİTÖRÜN NOTU: Vaka artışı bakımından riskli olan illerde hafta sonu sokağa çıkma yasağı iki güne çıkarıldı. Yarı kapasiteyle açılan restoran ve lokantalar yeniden paket servise döndü. 13 Mayıs'ta başlayacak Ramazan Bayramı'nın bitişine kadar tam kapanma konuşuluyor. Yalnızca 1 Haziran 2020 ile başlayan normalleşme süreci boyunca açık kalan sinema ve tiyatrolar ise, şimdilik mayıs ortasına kadar kapalı. Açılacaklar mı, mayıs ayında belli olacak. Ancak işletmeler yarı kapasiteyle çalışmayı, maliyeti karşılamadığı gerekçesiyle istemiyor.
Kaynak: Web Özel