Londra’dan mektuplar-2 | Ada'da enerji krizi nasıl hissediliyor?

İngilizler enerji konusunda kışın zor geçeceğinin farkındalar. Hatta asıl krizin daha başlamadığını bilseler de Rusya'ya karşı izlenen politikanın doğru olduğunu düşünüyorlar.

Son Güncelleme:

Avrupa'da bu kışı çok zor geçirecek ülkeler arasında İngiltere de yer alıyor. İngilizler gaz arzının azalmasıyla yaklaşmakta olan Putin soğuklarının el yakan fiyatlarını şimdiden hissediyorlar. 

Konuştuğumuz kişiler faturalarının iki kat arttığını, üç kata kadar artacağını söylediler ki asıl kriz Ekim ayında başlayacak.

Tahminlere göre, doğalgaz fiyatları yüzde 90, elektrik fiyatları yüzde 71 oranında artacak; yani enerji fiyatlarına ortalama yüzde 80'lik bir artış bekleniyor. İngiltere'nin gündeminde Kraliçe II. Elizabeth'in vefatı var tabii ama hane halkını düşündüren asıl konu monarşinin geleceği değil, artan enerji fiyatları ve daha da çok hissedilen enflasyon.

İngiltere Kraliçe'sinin tabutunu görmek için sırada bekleyen bir kişiyle konuştuğumuzda biz açmasak bile konu enerji krizine gelebiliyor. Çünkü artık enerji faturasına ceplerinden hiç olmadığı kadar fazla para çıkıyor. Burada yaşayan Türkler de “Zaten kira çok pahalı ve biz bir de öngörülemeyen elektrik ve doğalgaz faturasıyla uğraşıyoruz” diyor. Asıl gündemi oluşturan bu konu yakın zamanda siyasetin ve medyanın gündemini de domine edecek. Kraliçe'nin cenaze töreniyle birlikte yas tamamlanınca göreve gelen yeni Liz Truss hükümetinin çözmesi gereken öncelikli konu enerji krizi olacak. 

Kısa süre önce göreve gelen Başbakan Liz Truss, Downing Street'teki başbakanlık konutunda. Fotoğraf: Reuters

LIZ TRUSS ENERJİ İÇİN NE YAPACAK?

Truss, 100 milyar sterlinlik bir destek paketi açıkladı. Kamu borçlanması yoluyla vatandaşların enerji faturaları yıllık 2.500 sterlinde sabitlenecek. Bu da vatandaşın yılda ortalama 1.000 sterlin tasarruf edebilmesi demek. Faturaya yansımayan tutarı vatandaşın yerine hükümet ödeyecek. Bu paket destek alıyor çünkü İngilizler hükümetin kendilerini yalnız bırakmadığını düşünüyor. Fakat kamu borçlanması, uzun vadede vergi mükelleflerinin bu masrafı ödemesi demek. Bu nedenle paketi sert şekilde eleştirenler de var.

Muhalefetteki İşçi Partisi, “Enerji şirketleri tarihi karlar elde ederken, neden onlara ek vergi getirmiyoruz da kamu borçlanmasına gidiyoruz? ” diye soruyor. Neo-liberal politikalarıyla Thatcherism terimini literatüre kazandıran Margaret Thatcher'ın "parodisi" olarak görülen Liz Truss ise geri adım atmaya niyetli değil. Enerji şirketlerine ek vergi getirilmesinin istihdam kaybına neden olacağı ve uzun vadede ekonominin yavaşlayacağı argümanına sarılarak şimdilik, tek çarenin bu yol olduğunu söylüyor.

Diğer yandan, hala sokaklar ışıl ışıl, gözle görülen tasarruf tedbiri yok. Işıklandırmalar devam ediyor. Fransa ya da İspanya'daki gibi sert önlemler henüz alınmadı. Burada daha çok hükümetin sübvansiyon politikası hissedilecek

İngilizler, Kraliçe II. Elizabeth'in yasını tutuyor fakat enerji faturaları da ülkedeki gündemlerden biri. Fotoğrafta Kraliçe'nin tabutunu ziyaret edebilmek için sırada bekleyen insanlar görülüyor. Fotoğraf: Reuters 

Konuştuğum bir başka kişi de enerji krizinin Liz Truss'ın yarattığı bir sorun olmadığı ve Truss'ın günah keçisi haline getirilmesiyle enerji krizi üzerinden bir erken seçimin gündeme alınacağı kanaatinde. Bu durum, yeni hükümetin bıçak sırtı bir konumda kalmasına neden oluyor.

HÜKÜMETİN RUSYA POLİTİKASININ ARKASINDALAR 

İngiltere'nin eski Başbakanı Boris Johnson ise enerji krizinin baş sorumlusu olarak Putin'i göstererek “Putin Avrupa'yı soğukta bırakarak cezalandırıyor,  Avrupa'ya işkence ediyor” demişti. Yatırımlara tepki olarak Avrupa'ya gaz vanasını tamamen kapatan Putin ise, enerji krizinin asıl sorumlusunun halklarının çıkarlarına aykırı davranan Avrupa hükümetleri olduğunu savunuyor. 

Haber Global Dış Haberler Müdürü Süheyla Demir. Fotoğraf: Süheyla Demir

Ben de Londra'da insanlara bu konuyu sordum. Doğrudan ceplerine yansıyan enerji krizinde hükümetlerinin payı olduğuna inanıp inanmadıklarını öğrenmek için "hükümetin Rusya'ya karşı uyguladığı yaptırım ve baskıya dayalı politikasını destekliyor musunuz?" sorusunu yönelttim. Fakat İngilizlerin bunun sorgulanmasından bile hoşlanmadıklarını çok net anladım. Öyle ki bir kişi endişeyle “Yoksa siz Rus musunuz?” diye sordu. 

İngilizler enerji krizine Putin'in yol açtığını düşünürken Rusya'ya karşı izlenen politikanın sonuna kadar arkasındalar. Ukrayna'ya verilen askeri ve mali desteği sahiplenip kucaklıyorlar. 

Ancak sadece bu yılla geçerli kalmayacak enerji krizi İngilizlerin fikrini değiştirir mi ya da Putin'in Rusya'sı bu baskılara daha ne kadar dayanır bunu zaman gösterecek. 

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber