Londra’dan mektuplar-1 | ‘Kraliçe bize manevi güç veriyor!’

Bu çağda İngilizler için monarşinin ne anlama geldiğini Londra’ya ayak basmadan önce bilmiyor, doğrusu anlamıyordum da. Sokaklarda yürüdükten sonra fark ettim ki kraliçe onlar için ortak bir güç.

Son Güncelleme:

Sokaklarda yas yok, yas televizyonlarda. Komedi programları kaldırıldı, BBC’yi açınca herkesin siyah kıyafet giydiğini görüyorsunuz. Dışarıda eğlence, canlı müzik devam ediyor. Otobüs duraklarında belediyenin astığı taziye afişleri var. Onu bu şekilde anıyorlar. Belki de 100-200 yıl önce bir İngiltere Kraliçesi ölmüş olsaydı daha ciddi bir yas görecektik. Belki de hayat duracaktı.

İngiltere’de demokrasi ile monarşi yıllardır dengeli bir biçimde var oluyor. Senelerdir karşılıklı paslaşıyorlar, kraliyetin demokratik süreçlere bir etkisi yok. Hatta bir anlamda vergi mükellefleri üzerinde yük bile olduğunu düşünenler var.

Monarşinin gücü sembolik, parlamentoyu açıyor, kağıt üzerinde hükümet kraliçeye veya krala hizmet ediyor. Ama Kraliyet ailesinin en ufak eleştiri hakkı bile yok, oy bile kullanamıyorlar. Siyaseti yönetmek açısından güçlü değiller.

'III. CHARLES'A GÜVENİYORUZ AMA...'

Monarşi yanlıları ellerinde çiçekler ile Kraliçelerinin yanına gidiyor. Kral III. Charles’a güvendiklerini söylüyorlar, elinden geleni yapacağını düşünüyorlar ancak daha fazla yapmasını istiyorlar. Monarşi yanlıları dahi Kraliyet ailesinin küçülmesi gerektiği görüşünde. Kamu görevi yapan Kraliyet ailesi üyelerinin sayısının azalmasını istiyorlar. İngiltere’de pek çok insan daha da sembolik bir monarşiyi temsil eden İskandinav modelinin benimsenmesini istiyor.

Hükümdarın daha ulaşılır olması, halkla daha çok temas etmesi, ulusa sesleniş sırasında konuşma dilinin sıradan vatandaşa daha yakınlaşması gibi talepler Kraliçe II. Elizabeth zamanında yavaş da olsa karşılandı. II. Elizabeth 1970 yılındaki Avustralya ziyaretinde korumalı bir araçtan halkı selamlamak yerine halkın tam ortasında yürüdüğünde bir tabuyu yıkmıştı.

Pek çok dükkanın üstünde Kraliçe II. Elizabeth'in siyah beyaz fotoğrafları asılı. Fotoğraf: Süheyla Demir

ESKİSİ GİBİ DEVAM ETMESİ İMKANSIZDI

Son zamanlardaysa, seyahatleri için gerektiğinde trene bile biniyordu. Tabii şunu da göz önünde bulundurmak gerek; II. Elizabeth 70 yıl hükümdarlık yaptı. Bu süre içerisinde kitle iletişim araçları gelişti, medya demokrasi sürecinde daha güçlü hale geldi, kraliyet ailesi üyeleri daha medyatize bir hal aldı. Böyle bir dönemde Kraliyet in eskisi gibi devam etmesi imkansızdı. 

Görüştüğüm İngiliz vatandaşları Kraliyet ailesinin küçültülmesi gerektiğini düşünüyor. 

GELMEDEN ÖNCE ANLAMIYORDUM...

Londra’ya gelmeden önce Kraliyet ailesine bu denli sevgi duyulmasını anlamlandıramıyordum. Biz de monarşi ile yönetilen bir ülkenin üzerine inşa edilen Cumhuriyet’te yaşıyoruz. Bu modern çağda nasıl olur da monarşiye meşruiyet tanınır, anlamıyordum. Kraliyet ailesinin masraflarının vergi mükellefleri üzerinden karşılanması bana tuhaf geliyordu.

Daha sonra televizyon için gerçekleştirdiğimiz röportajlarda 8-9 yaşlarında bir çocuk bana şunu söyledi: Kraliçe bize manevi güç veriyor.

Görüştüğüm küçük bir kız çocuğu kraliçenin kendilerine güç verdiğini söylüyor. Görüntü: Haber Global

Burada şunu anladım; hükümetlerin sürekli değiştiği bir ülkede, sabit kalan bir monarşi, Kraliçe’nin istikrarlı varlığı, onlara güven veriyor. Bu bir çocuğu bile mutlu ediyor. Bu benim çok ilgimi çekti.  
Pek çok İngiliz Kraliçe’den bahsederken ‘tarihte eşi benzeri az olan’ ifadesini kullanıyor. Onun görev bilinci ve adanmışlık duygusunu övgüyle anlatıyorlar. II. Elizabeth’in ölümünden 48 saat öncesine kadar görevinin başında olması da onları çok etkiliyor. Zaten bu saltanatı sürdürürken insanlara hizmet ettiğini hissettirmek için çok çalışmak zorundaydı. 70 yıl boyunca gösterdiği emekler karşılığını bulmuş gibi.

Haber Global Dış Haberler Müdürü Süheyla Demir. Fotoğraf: Süheyla Demir

Ayrıca İngilizler, monarşinin İngiliz Milletler Topluluğu üzerinde bir etkisi olmasından da memnun. Kraliçenin 50'den fazla ülke üzerinde İngiltere'nin gücünü/etkisini sabitlediğini düşünüyorlar.

Londra’ya gelince anladım ki İngilizler; geçmişteki güçlerini tüm dünyaya ilan eden ve yeniden hatırlatan bu aileye önem veriyorlar. Geldiğimden bu yana toplumun pek çok kesimi ile görüşüyorum. Bir İskoç diyor ki; Ben İskoçların ayrılık kararına saygı duyuyorum ama benim monark ile bir sorunum yok. Onları tehdit olarak görmüyorum. Cumhuriyetçi bir İngiliz’le henüz karşılaşamadım.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber