Hala çözülemeyen bir gizem: Havana sendromu
Küba'da görev yapan Amerikalı diplomatlar baş dönmesi, kulak çınlaması gibi enteresan şikayetler ile yıllarca doktorlara başvurdu. Hastalığın kaynağı hala bilinmiyor. Elektromanyetik bir radyasyon biçimi olan mikrodalgalardan şüpheleniliyor...
Genellikle bu hastalıktan mustarip olanlar sesler duyduklarını söylüyor. Sanki metallerin birbirine ‘sürtünür gibi olduğu’ sesler. Bazıları kaslarının ağrıdığını bazıları ise kafa taslarında müthiş bir ağrı hissettiklerini söylüyor. Sesleri duyanlar kulaklarını kapatsalar bile uğuldama geçmiyor. Bazıları ise aylarca kendilerini yorgun hissediyorlar.
Havana Sendromu ilk olarak 2016 yılında, Küba’nın başkenti Havana’da, ABD Büyükelçiliği’nde çalışan personelde ortaya çıktı. CIA bu hastalığı ilk etapta gizli tutsa da olay sızdı.
Doktorlar hastalığa tam olarak bir tanı koyamıyor su sebepten uzun süre psikolojik olduğu üzerinde duruldu. Bu da durumu tam olarak açıklamazken ABD Büyükelçiliği, Küba devletinin kendi personeli üzerinde sonik bir silah denediğini düşünmeye başladı.
SİNİR SİSTEMİNİ ETKİLİYOR
Son günlerde başka bir ihtimal de konuşulur oldu. Akademisyen James Lin mikrodalgaların hastalığa sebep olabileceğini söyledi. Bu teorisi sadece masa başı çalışmaya dayanmıyordu kendisi de bu hastalıktan çekmişti.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bazı insanların civarlarındaki bir radar açılıp sinyal gönderdiğinde sesler duymaya başladığı gözlendi. 1961 yılında Doktor Allen Frey, mikrodalgaların sinir sistemini etkilediğini ispatladı. (Frey etkisi)
KENDİ ÜZERİNDE DENEDİ
1970 yılında Profesör Lin kendisi de mikrodalgaların insan vücudu üzerindeki etkisini kendi üzerinde denedi. Mikrodalgalara maruz kaldığında sesler duymaya başladı. Lin mikrodalgaların yaydığı enerjinin beyin tarafından ses olarak algılandığını tespit etti. Lin daha fazla tıbbi zarar görmemek için deneylerini yarıda bıraktı.
Soğuk Savaş’ın tırmandığı 70’li yıllarda iki tarafın da bilim insanları zihin kontrolü üzerine çalışmaya başladılar ve mikrodalgaları yakından incelediler. Profesör Lin, Rusların çalışmalarının daha ağır insan deneyleri içerdiğini gözleri ile görmüş. ABD’li ajanlar da o yıllarda Rusların çalışmalarını gizlice takip etmişler.
1970’li yıllarda amacı tam olarak bilinmese de Rusların, Moskova’daki ABD Büyükelçiliği’ne mikrodalgalar gönderdikleri ortaya çıkmıştı. 1974 yılında ABD’liler mikrodalgaları fark etti ama tehlikeli bir durum olduğunu düşünmediler.
Mikrodalgaları fark eden ve Washington’ı bu konuda uyaran dönemin büyük elçisi Walter Stoessel, 1975 yılında efsane Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’ı uyardı. Kissenger olayları yatıştırdı. Stoessel 66 yaşında lösemiden hayatını kaybetti. Konu hakkında da ailesi hiçbir açıklamada bulunmadı.
Rusların mikrodalgaları ABD’li diplomatları dinlemek için mi yoksa onlara zarar vermek için mi kullandığı bilinmiyor.
Irak ve Afganistan işgallerinin arkasındaki adam
'KULAKLARIM ÇINLIYOR, KUSACAK GİBİ OLDUM'
2017 yılının Aralık ayında Küba’da bulunan ABD’li diplomat Marc Polymeropolous, “Kulaklarım çınlıyor, başım dönüyordu, kusacak gibi hissettim” diyor. Polymeropolous’un baş ağrıları hiç geçmedi, 2019 yılında emekli oldu. Emekli diplomat daha sonra Rusya ile ilgili konularda çalışan arkadaşlarında benzer rahatsızlıklara şahit olduğunu söylüyor.
Ulusal Güvenlik davaları konusunda uzman avukat Mark Zaid Havana Sendromu konusunun tam olarak incelenmediğini bunun sebeplerinden birinin ABD’nin kendi yaptığı deneylerden kaynaklanıyor olabileceğini söyledi.
Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra da ABD ordusunun mikrodalga silahlar üzerinde çalıştığı biliniyor. Bu silahlardan biri (Günaydın) insanların sesler duymasını amaçlıyordu, bir diğeri (İyi geceler) ise mikrodalga ışınlar ile insanları öldürmeyi amaçlıyordu. Resmi kayıtlara göre iki proje de başarılı olmadı.
ABD'Yİ KÜBA'DA KİM İSTEMEZ?
Uzun yıllar Sovyetler Birliği, Küba’yı coğrafi konumundan dolayı ABD’ye bir tehdit gibi kullandı. 2015 yılında ABD’nin yeniden ülkede elçilik açmasının en çok Rusya’nın işine gelmediği yorumları da yapılıyor.
İsmini vermeyen ABD’li bir yetkili Havana Sendromu’na inanmadığını söylerken Orta Doğu’da bu tip semptomları gösteren diplomatların daha sonradan ‘gıda zehirlenmesi’ geçirdiklerinin ortaya çıktığını anlatıyor.
Bugün Havana Sendromu üzerindeki gizem ortadan kalkmadı. Bu sendrom diplomatları bazı bölgelerde görev yapmaktan korkuturken hastalıkla ilgili her bilinmezlik yeni bir efsanenin de ortaya çıkmasına neden oluyor.
-Yurakıdaki derlemede yer alan bilgilerin tamamı BBC’de Gordon Corera imzasıyla yayımlanan ‘Havana syndrome ’ and the mystery of the microwaves’ isimli makaleden alınmıştır.