Greta'nın öncüsü küçük kız 'dünyayı beş dakika' susturmuştu!
İsveç Parlamentosu önünde başlattığı oturma eylemleriyle iklim değişimine karşı yapılan öğrenci protestolarının sembolü haline gelen, İklim Zirvesi'nin açılış konuşmasını yapan Greta Thunberg'in geçmişte bir öncüsü olmuştu: Severn Suzuki Cullis...
İngiltere'den açıldığı sıfır karbondioksit salınımlı yelkenliyle Atlantik Okyanusu'nu geçerek New York'a gelen 16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg Iklim Zirvesi'nin açılış konuşmasını yapmış, kimi zaman duygusal, kimi zaman sert açıklamalarla dünyada en çok konuşulan isimlerden biri olmuştu.
Ancak, henüz sosyal medyanın olmadığı zamanlarda , Greta'ya da ilham olan, 27 yıl önce BM'nin Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda (UN Conference on Environment And Development) yaptığı konuşmayla liderleri susturan bir isim daha vardı: O zamanlar 12 yaşında olan Severn Suzuki Cullis...
Asperger sendromuna sahip Greta, iklim değişikliği nedeniyle çocukların hayallerinin çalındığı yönünde konuşma yaparken gözlerine yansıyan öfke, hem basın hem sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştirilere maruz kaldı. 1992 yılında yaptığı konuşma nedeniyle Cullis için de aynı sözler söylenmişti.
3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında Brezilya'nın başkenti Rio de Janeiro'daki BM'nin Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda yaptığı konuşmayla Severn Suzuki Cullis, 'dünyayı 5 dakikalığına susturan kız' olarak anılmaya başlamıştı.
GRETA'DAN DÜNYA LİDERLERİNE SERT SÖZLER!
İşte Cullis'in o konuşması;
"Merhabalar, ben Severn Cullis Suzuki, Çevresel Çocuk Organizasyonu adına konuşuyorum. Biz kanada'dan 12 ve 13 yaş gurubunda olan çocuklarız ve bir fark yaratmaya çalışıyoruz; Vanessa Suttie, Morgan Geisler, Michelle Quig ve ben. Buraya gelmek için gerekli parayı kendimiz topladık ve beş bin millik yolu, siz yetişkinlere, yöntemlerinizi değiştirmeniz gerektiğini söylemek için geldik. Buraya hiçbir gizli amacım olmadan geldim, ben geleceğim için mücadele ediyorum.
Benim geleceğimi kaybetmem, bir seçimi kaybetmek gibi bir şey değil ya da stok piyasasında birkaç puan kaybetmek değil. ben burada bütün gelecek nesiller için konuşuyorum. Ben, dünyanın her tarafında çığlıkları duyulmayan ve açlıktan ölmek üzere olan çocuklar için konuşuyorum. Ben, dünyanın üzerinde gidecek başka yerleri kalmadığı için ölmekte olan sayısız hayvan adına konuşuyorum. Güneş ışığına çıkmaya korkuyorum, çünkü ozonda delikler var. Havayı ciğerlerime çekerken korkuyorum çünkü içinde hangi kimyasallar var bilmiyorum. Eskiden Vancouver'da babamla balığa giderdik. Birkaç yıl önce her tarafı kanserli bir balık bulduk ve şimdi gezegenimizdeki hayvanların teker teker soylarının tükendiğini öğreniyoruz. sonsuza kadar yok oluyorlar…
Yaşam sürem içinde, sürüler halinde dolaşan vahşi hayvanları görebilmeyi düşlüyorum. Yabani kuşları ve kelebeklerle dolu yağmur ormanlarını… Fakat şimdi merak ediyorum bunlar benim çocuklarımın görebileceği zamana kadar bile dayanabilecekler mi? Benim yaşlarımdayken, siz de böyle küçük şeyler için endişelenmek zorunda kaldınız mı?
Bütün bunlar şimdi gözlerimizin önünde oluyor ve bizler sanki elimizde sınırsız çözüm olanağı ve sınırsız zaman varmış gibi davranıyoruz. Ben sadece bir çocuğum ve bütün çözümlere tabii ki sahip değilim, fakat farkına varmanızı istiyorum ki bütün çözümlere siz de sahip değilsiniz. Ozon katmanındaki deliği nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz. Su akımı sona erdiğinde somon balığını nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Soyu tükenmiş hayvanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Çöl olmuş ormanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Madem nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz, o halde lütfen bozmaktan vazgeçin!
Burada hükümetlerinizin temsilcileri olabilirsiniz, iş adamları, organizasyoncular, gazeteciler ya da politikacılar... Fakat gerçekte siz annelersiniz ve babalarsınız, teyzelersiniz, amcalarsınız ve hepiniz birilerinin çocuklarısınız.
Ben hala bir çocuğum ama biliyorum ki, hepimiz ailenin bir parçasıyız. 5 milyar gücünde daha geniş bakacak olursak 30 milyon tür gücünde ve hepimiz aynı havayı paylaşıyoruz, aynı suyu ve toprakları... Sınırlar ve hükümetler bunu asla değiştiremez.
Ben hala bir çocuğum ama burada aynı şeyin içinde olduğumuzu biliyorum ve tek bir dünya gibi tek bir amaca doğru ilerlememiz gerekir. Kızgın olsam da kör değilim, korku içinde olsam da dünyaya nasıl hissettiğimi söylemekten korkmuyorum.
Benim ülkemde çok fazla israf var. Satın alıyoruz ve atıyoruz, satın al ve at gitsin. Kuzey ülkeleri henüz yoksul olanlarla paylaşmıyor. İhtiyacımızdan fazlasına sahip olmamıza rağmen, zenginliğimizin bir miktarını kaybetmekten korkuyoruz. paylaşmaktan korkuyoruz.
Kanada'da ayrıcalıklı bir yaşam sürüyoruz; çokça yiyeceğimiz, suyumuz, barınağımız, saatlerimiz, bisikletlerimiz, bilgisayarlarımız ve televizyonlarımız var. Bu listeyi bitirmek iki gün alabilir.
İki gün önce burada Brezilya'da, sokakta yaşayan çocuklarla birlikte vakit geçirdik ve gerçekten şoke olduk. Bu çocuklardan bir tanesi şöyle dedi: 'Keşke zengin olsaydım. Eğer zengin olsaydım, bu sokaklarda yaşayan bütün çocuklara yiyecek, elbise, ilaç, sığınacak bir çatı, sevgi ve şefkat verebilirdim.'
Sokakta yaşayan ve hiçbir şeyi olmayan benim yaşımdaki bir çocuk paylaşmaya bu denli gönüllüyse, neden biz her şeye sahip olanlar hala bu kadar açgözlüyüz?
Benimle aynı yaşta olan bu çocukları düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum, nerede doğmuş olduğumuz, nasıl da büyük farklar yaratıyor. Ben de onlardan birisi olabilirdim, Rio'nun Favellas bölgesinde yaşayanlardan ya da Somali'de açlıktan ölmek üzere olanlardan birisi olabilirdim. Ortadoğu'da savaş kurbanı olanlardan birisi ya da Hindistan'da bir dilenci…
Ben henüz sadece bir çocuğum, ama savaşlar için harcanan onca para yoksulluğun ve çevresel çözümlerin bulunmasında kullanılsa, dünyanın nasıl harika bir yer olabileceğini biliyorum.
Okullarda, hatta anaokullarında bile bize nasıl davranacağımızı öğretiyorsunuz: Diğerleriyle kavga etmeyin, çalışkan olun, başkalarına karşı saygılı olun, dağıttığınızı toplayın, diğer canlılara zarar vermeyin, paylaşın, açgözlü olmayın. Peki madem öyle, bize yapmamamızı söylediğiniz şeyleri, neden sizler yapıyorsunuz?
Bu toplantıya katılan sizler, sakın unutmayın bunu kimler için yaptığınızı. Bizler sizin kendi çocuklarınızız. Nasıl bir dünyada yetişeceğimize sizler karar veriyorsunuz. Ebeveynler çocuklarını rahatlatabilmek için 'her şey güzel olacak' diyebilmeli ve 'elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz' ve bir de 'bu dünyanın sonu değil' Ama artık bunları söyleyebileceğinizi sanmıyorum. Sizin öncelikler listenizde bile yer alabiliyor muyuz?
Babam her zaman 'Sen yaptığın şeysin, söylediğin değil' der ve sizin yaptıklarınız geceleri beni ağlatıyor.
Siz yetişkinler bizleri sevdiğinizi söylüyorsunuz. size meydan okuyorum, lütfen yaptıklarınız sözlerinizi yansıtsın…''