Yunan'ın kaçış hızına yetişemedik!

Atatürk'ün emriyle işgalci Yunan ordusunu imha eden Mehmetçiklerin 102 yıl önce yazdıkları destan, ABD arşiv belgelerinde de yer alıyor. Arşivlere göre, Yunan askerleri 31 Ağustos’tan sonra cepheden o kadar hızlı bir kaçıyordu ki, Türk birlikleri kaçan Yunanlılara yetişmekte zorluk yaşıyordu.

Son Güncelleme:

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde; "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasını benimseyen Türk milleti; 30 Ağustos 1922'de eşine rastlanmayacak bir destana imza attı. Büyük Zaferin 102.yılında arşivlerden yansıyan bilgiler ise Türk halkının emperyalist güçlere direnişinin çarpıcı belgesi durumunda. 1919-1927 arasında, ABD Yüksek Komiseri sıfatıyla Osmanlı topraklarında görev yapan Tuğamiral Mark Lambert Bristol'a ait raporlarda bozguna uğrayan Yunan Ordusu'nun adeta çil yavrusu gibi dağıldığına değinilirken, şu çarpıcı tespitler yer alıyor: "Yunan geri çekilişi 31 Ağustos’tan sonra o kadar hızlı bir şekilde gerçekleşti ki, Türk birlikleri kaçan Yunanlılar'a yetişemedi. General Trikopis ve kurmay heyeti 2 Eylül’de Uşak’ta Türkler'e esir düştü. Mustafa Kemal askerî kurallara uygun bir şekilde, büyük bir nezaketle muamele etti."

ABD belgelerine göre Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taktik dehaya sahipti. 

"TÜRKLER GİZLİCE SIZDI"

Amerikan belgelerinde Yunan Ordusu'nun, Atatürk'ün askeri, taktik dehası sayesinde gafil avlandığına da değiniliyor. Belgelerde Yunanlıların, Ağustos ayı içinde bir Türk taarruzunun gerçekleşeceğine ikna olduğu, ancak ana hedefin bilinemediği de yer alırken, Tarihçi Prof. Dr. Hikmet Öksüz ise dokümanlarla ilgili şu bilgileri aktardı: "Amerikan arşiv belgelerinde Yunan Ordusu’nun moralinin düşük olduğu da kayıt altına alınırken, buna karşın ayağında çarığı bile olmayacak kadar büyük bir yokluk içinde mücadele eden Türk Ordusu’nun moralinin oldukça yüksek olduğuna değiniliyor. Belgelerde savaş sahasındaki durum da aktarılıyor. Bristol, 'Türkler, bütün ordu birliklerini gizlice, Yunanlıların haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandırmayı başardı' ifadesini kullanıyor."

BAŞKOMUTAN EN ÖNDE

Prof. Dr. Öksüz, belgeler üzerinden şu saptamaları da dile getirdi: "Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa harp meclisi toplayarak taarruzun şiddetle devamına karar verdiler. Türk Orduları 30 Ağustos’ta düşmana esaslı bir darbe vurma emrini aldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi cephe ilerisine, 1. Ordu karargâhına giderek taarruzu yönetti. Allıören-Yeniköy-Adatepe arasında gerçekleşen savaşta Yunanlılar ilk gün olduğu gibi önce yoğun bir top atışına tutuldu. Daha sonra da zorlu bir cephe savaşıyla yok edildi."

SÜVARİLER UÇUYORDU

Öte yandan 30 Ağustos'tan, 9 Eylül'e kadar geçen süre de Mehmetçikler tam anlamıyla bir kahramanlık hikayesine imza atmıştı. Mehmetçikler, Büyük Önder Atatürk'ün direktifiyle 3 ve 4 Eylül’de Alaşehir’e, 5 Eylül’de de Salihli’ye, ertesi gün Salihli ile Karataş arasındaki Ahmetli’den geçtiler. Bu tarihten sonra Yunan Ordusu’nun büyük bir kısmı askerî disiplinden yoksun bir şekilde dağınık gruplar halinde başıbozuk geri çekiliyordu. Yunan askerleri küçük gruplar halinde İzmir’e doğru kaçmaktaydı. 8 Eylül’de Ana Türk Ordusu İzmir’in 30 mil uzağındaki Karataş’a ulaştı. Türk Ordusu zorlu bir savaştan sonra kesintisiz takip ile üç günde yaklaşık 100 mil yol kat etmişti."

 Sovyetler Birliği'nin Ankara Büyükelçisi olarak görevlendirilen Semyon Aralov, Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadelenin subay kadrosu ile Büyük Taarruz öncesi temas halindeydi. 

MAHŞERİ ANDIRIYORDU

30 Ağustos günü, 5 gün 5 gece süren meydan muharebesi son bulurken, Yunan Ordusunun esas kuvveti imha edildi. Mustafa Kemal Paşa ise 31 Ağustos’ta muharebe meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatıyordu: "Muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun ihraz ettiği zaferin azameti ve buna karşılık, hasım ordusunun uğradığı felaketin dehşeti beni çok duygulandırdı. Sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, mahfuz ve örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobiller, sınırsız teçhizat ve malzeme ile ve bütün bu metrukât aralarında yığınlar teşkil eden ölülerle, toplanıp karargâhımıza sevk edilen esir kafileleri ile hakikaten bir mahşeri andırıyordu."

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber