Türkiye'den 3 aşamalı plan
Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hayata geçirmeye çalıştığı Filistin planını yazdı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla hayata geçirmeye çalıştığı bir Filistin planı var. İnsani yardımların ulaştırılması, ateşkes yapılması ve barış konferansı.
Çok ama çok zorlu bir süreç. Planın ilk aşaması yani insani yardımların Gazze’ye ulaştırılması bile büyük bir mesele. Halbuki bu tür savaş, saldırı ortamlarında veya afet durumlarında ilk günden yapılması zaruri olan eylemdir, insani yardım konusu.
Yardım yok mu var. Sadece Türkiye onlarca tır dolusu malzeme götürdü, Refah kapısına. Doktorlarını gönderdi. Ama İsrail, yardım tırı dinlemiyor, bombardıman tehdidi nedeniyle o tırlar Gazze’ye kolay kolay giriş yapamıyor.
Filistin öyle bir mesele ki, bir eylem planının en insani adımının atılması bile sağlanamıyor.
İnsani yardım girse, ne olacak? Sorun çözülecek mi? Hayır. Gazze’dekiler aç karnına değil tok halde bombalanmış olacak.
Bu nedenle ateşkes şart. Peki ateşkes yapılsa ne olacak? Gazze, 11 binden fazla ölen insanı, binlerce yıkık binasıyla 7 Ekim öncesine dönmüş olacak. 7 Ekim öncesi Gazze nasıl bir yerdi?
Bugün yaşanan katliamlara her an müsait olan bir bölgeydi. Yani ateşkes sağlansa da yarın öbür gün Gazze yine bombalanabilir. Bunun önünde hiçbir engel yok.
Türkiye’nin planına gelince. İlk başta yardımların ulaştırılması ve ateşkes, diyor Türkiye. Problem bunlarla çözülmüyor. Bu ikisi sağlanırsa, işin peşini bırakmıyor. Tüm bunlar sadece sıfırdan başlamak anlamına geliyor. Planın asıl önemli parçası barış konferansı.
Ortadoğu bugüne kadar bir çok barış konferansına tanık oldu. Sonuncusu 2007 Kasım ayında ABD’de yapılan Annapolis zirvesiydi. Sonuç öncekiler gibi fiyaskoydu.
Çünkü Filistinliler ABD eliyle İsraillilerle oturdukları tüm müzakere masalarında, maça 3-0 geride başlamak zorunda kaldılar.
Türkiye ise barış konferansı ısrarında, bu makus talihi dengeleyecek bir çözüm sunuyor.
Uluslararası bir barış konferansı ve garantörlük mekanizması.
Yani sadece batının değil sadece İsrail destekçilerinin değil Türkiye başta olmak üzere müslüman ve Arap ülkelerinden de temsilcilerin olacağı bir süreci hayata geçirmeyi planlıyor.
Yardımların ulaştırılması ve ateşkesin ardından bu sürecin başlatılması da yetmez.
Türkiye’nin ajandasında bir sonraki hamle de var. Siyasi sürecin iki devletli çözümle sonuçlandırılması.
Bugün Gazze’de, Batı Şeria’da, Kudüs’te gördüğümüz yıllardır devam eden bu işkenceler ancak ve ancak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak siyasi süreçle son bulur. Yoksa tarih ortada.
1948’den beri hep kan akmış. Ateşkeslerin arkasına somut sonuç içermeyen siyasi süreç veya adına “barış görüşmeleri” denilen müzakereler iliştirildikçe, Filistin adına hiç ama hiçbir şey yapılmamış, olmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o nedenle 7 Ekim’den bu yana çabalıyor.
Umurlarında olmayanları, umurunda olsa da ses çıkarmaya gücü-cesareti olmayanları tek tek arıyor, zirvelerde topluyor, yanlarına gidip, umut aşılamaya, cesaretlendirmeye çalışıyor.
Çünkü insani yardım, ateşkes gibi zaruri ihtiyaçların peşine yapılması gereken gerçek anlamda bir barış konferansı için küçüğü-büyüğü, Müslümanı-Hıristiyanı demeden, bu plana destek olacak, sayısı ne kadar fazla olursa o kadar iyi olacak, ülke lazım, devlet lazım.