Şiddet neden bitmiyor? "Mahremiyeti kaybettik"

Türkiye'de artan şiddet sarmalı artık kronik bir sorun haline geldi. Neredeyse şiddet ve cinayetin olmadığı bir gün yok. Herkesi tedirgin eden şiddet sarmalının nedenleri ve çözüm yollarını Sosyolog Doç. Dr. Zeliha Bürtek ile konuştuk. "Bence en önemli şey; biz mahremiyeti kaybettik" diyen, Doç. Dr. Bürtek, "Mahremiyeti ahlaki bir kavram olarak değerlendirmeyelim. Bence mahremiyet mesafe demek" ifadelerini kullandı...

Son Güncelleme:

Ülkemizde yaşadığımız önüne geçilemeyen olayların, sosyal çürümenin, toplum değerlerinin yozlaşmış olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bunu haberlerde, çevremizde, trafikte, dizilerde ve daha birçok alanda görüyoruz. Sosyal çürümenin getirdiklerini, neler yapmamız gerektiğini bir sokak röportajında hepimizin duygularını en iyi şekilde anlatarak tercüman olan Sosyolog Doç. Dr. Zeliha Bürtek ile konuştuk. "Kendi kendimizle yüzleşmeyi becerdiğimiz noktada bizim bir yere gelebileceğimizi düşünüyorum" diyor Zeliha Bürtek...

Doç. Dr. Bürtek, "Önce kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Kutsal kitapta da öyle söylüyor zaten. Önce kendi kendimizle konuşabilmeliyiz" diyor. 

BIKKINLIK VAR

Özellikle son zamanlarda yaşadığımız olaylara baktığımızda sosyal çürümeyi çok net görebiliyoruz. Nasıl bu duruma geldik? Sebepleri neler bu çürümenin?

"Bu hem bilinçli hem bilinçsiz. Bence herkes bundan sorumlu. Bence bunu tek bir kişiyle, tek bir partiyle tek bir söylemle yorumlamamız da doğru olmaz. Diğer taraftan daha gündelik hayata baktığımızda da bir aymazlık hali var. Toplumda bir yorgunluk, bıkkınlık ve yılmışlık hali var. Başta bu işler olurken böyle bir aymazlık ve yılmışlık yoktu. Bir mekânsal kontrollülük vardı. Ancak şu anda genel bir yılmışlık, bıkkınlık içinde, bir başı boşluk var. Kendini denize bırakıp dibe gideyim isteği oluştu ancak suyun kaldırma gücü bizi dibe çekmiyor. Sürekli yukarı atıyor. Suyun yüzeyinde yüzen Ophelia gibiyiz. Ama maalesef ki o nilüferlerin içinde yüzen Ophelia değiliz." 

MAHREMİYETİMİZİ KAYBETTİK

Dizilere baktığımızda hep bir silah, mafyatik tipler, şiddet görüyoruz. Bu dizilerin etkisi var mı sosyal çürümede? Yani rol model oluyor mu?

"Dizilerde yaşanılan bu olaylarda kontrollü olan, sınırlarında olan her şey her yerde mekan buldu. Dizilere giren silahlar aslında yerleri orası değildi ki... Eskiden bir filmde bile silahı taşıyan figürler ve silahı taşıyan kişinin kimliği belliydi. Bence en önemli şey; biz mahremiyeti kaybettik. Mahremiyeti ahlaki bir kavram olarak değerlendirmeyelim. Bence mahremiyet mesafe demek. Mahremiyet sessizlik demek mahremiyet susmak demek. Aynı zamanda mahremiyet bir boşluk demek. Aynı zamanda mahremiyet bir durmak demek. Biz bunu kaybettik. Sürekli konuşmak, sürekli bir saldırmak, sürekli eleştirmek, sürekli bir görme ihtiyacı. Sürekli bir şey de bunun gibi işte bir eşyadan hızla vazgeçip ötekine geçiyoruz."

Aslında bitirmeyi bilemiyoruz diyebilir miyiz? Kadın, erkek ilişkilerinde ayrılık veya bitiş kabul edilmediğinden şiddet ortaya çıkıyor olabilir mi?  

"İlişkilerde de bir sonlanma rızayla bir sonlanma olsa bile hep bir taraf bitirmediği için zaten bugünkü bu şiddetler oluyor. Altyapıyı ve kurumları inşa etmeden hızla bir şey olmaya çalışıyoruz. Bu noktada o zaman bize güven telkin edecek bir şey yok. Güveni veren araçlar yok. Güveni ilk başta ne verir? Devlet verir. Devletin altında kurumlar verir. Kurumun altında toplum verir, toplumun altında aile verir. Şimdi tersinden gidiyorum. İnsan yok dedim. Ben yokum. Benim içinde olduğum aile yok. Ailenin içinde olduğu toplum yok. Toplumun içinde olduğu devlet yok. Yukarıdan da geliyorsunuz yok, aşağıdan da yukarı geliyorsunuz yok. Dolayısıyla  böyle bir yerde güven zaten yok."

Doç. Dr. Bürtek, şiddetin adeta kanıksanır hale geldiğini söylüyor. 

ÖNCE KENDİMİZE BAKACAĞIZ

Nasıl aşacağız bu çürümeyi?

"Önce kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Kutsal kitapta da öyle söylüyor zaten. Önce kendi kendimizle konuşabilmeliyiz. Biz kendimizle dalga geçmeyi bilmiyoruz. Ötekiyle dalga geçiyoruz. Kendimizle de dalga geçebilmeliyiz. Bir başkasının yaptığı üzerinden bir başkasına 'tukaka' demeden önce. Kendi kendimize 'tukaka' diyebilmeliyiz. Kendi söylediğim bir sözden dolayı tedirgin olmalıyım. 'Karşı tarafı üzdüm mü' diye. Bunların hiçbiri olmuyor. Önce bir kendimize bakmamız gerekiyor. Bunu yapabilecek bir toplumuz. Kendi kendimizle yüzleşmeyi becerdiğimiz noktada bizim bir yere gelebileceğimizi düşünüyorum."

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber