'Ruh eşleri' gerçek mi? Bilim ne diyor?

Bilim insanları hepimizin bazı insanları "özel" olarak görmemizi ve hissetmemizi sağlayan bir sinir sistemi ile doğduğunu söylüyor. Peki buna neden olan ne? Neye göre beynimiz böyle bir karar veriyor? Bu gerçekten bir ruh eşimiz olabileceği anlamına mı geliyor?

Son Güncelleme:

Dr. Amir Levine, “Biyolojik olarak konuşmak gerekirse ruh eşi kavramı tamamen gerçek. Ancak tüm ilişkilerde olduğu gibi ruh eşlerinin de durumu karmaşık olmaya müsait” diyor. Elbette bilimsel olarak kabul edilmiş, evrensel bir ruh eşi tanımı yok. Öte yandan insanlar, canlılar aleminde uzun vadeli ilişkiler kurabilen seçkin azınlıkta yer almakta. Burada söz edilen ise cinsel tekeşlilik değil. İnsanlar başka bir insanı özel olarak görebilmeyi sağlayan nöro devreler ile evrimleşti.

Birini kalabalığın içinden ayırma, diğerlerinden üstün tutma ve sonra on yıllar geçirme kapasitesine sahibiz.

'DNA'MIZ, YÜZÜMÜZ, BEYNİMİZ BENZERSİZ AMA...'

Bir psikiyatr olan Dr. Amir Levine aynı zamanda bağlılıklar üzerine çalışmalar yapmış ve kitap yazmış bir isim. “Benim için büyüleyici olan, hepimizin benzersiz olması. DNA'mız benzersiz. Yüzlerimiz benzersiz. Beynimiz benzersiz... Ve yine de hepimiz, başka bir kişiyi herkesten daha özel görmek için bir sinir devresine sahibiz” diyen Dr. Levine bunun hayvanlar aleminde çok nadir olduğunu da söylüyor.

Çayır faresi adında küçük bir kemirgenin de benzer bir bağlılık kurduğu biliniyor. Buna göre bir çayır faresi “ruh eşi” olarak gördüğü bir başka çayır faresi buluyor ve sadece bir kez çiftleşiyor. Ondan sonra sürekli olarak birbirlerini takip ediyorlar. İncelemeler sonucunda bu farelerin beyinlerinde ve sinir sistemlerinde fazla miktarda oksitosin ve vazopressin olduğu ortaya çıktı. Bu hormanlar güven, sevgi ve bağlanma duygularıyla bağlantılı hormonlar olarak öne çıkıyor. Söz konusu hormonlar sayesinde çayır fareleri eşleriyle derin bir yakınlık kuruyorlar.

Ancak bazı çayır farelerinde daha fazla oksitosin reseptörü bulunurken bazılarında bu hormondan daha az bulunmakta. Haliyle bazıları eşlerine karşı daha dikkatli, hassas ve şefkatli. Örneğin bu hormonun fazla olduğu fareler, eşlerini diğerlerine kıyasla onları daha çok tımarlıyor ve yalıyor.

Bu değişkenliği insanlarda da görüyoruz. Yarattığımız bağın gücünde büyük farklılıklar gösterebilmekteyiz. Bazı insanların bakım verme eğilimleri daha fazladır; bazı insanlarda daha az var.

KIVILCIMLAR VE KOKULAR...

Milyon dolarlık soru ise şu: Kıvılcım nasıl oluyor? Neden bazı insanlar bizi çekiyor da diğerlerine çekilmiyoruz? Çekim yasaları tam olarak anlaşılmış değil. Bilimsel olarak desteklenmeyen birçok psikolojik teori var. Bazıları karşımızdaki insanda ebeveynlerimizi aradığımızı söylüyor. Ancak çalışmalar bu konuda farklı görüşler de sunuyor.

Dr. Levine, “Nörobilim araştırmalarına baktığınızda, tek eşli kemirgenleri birbirine bağlayan şeyin koku olduğunu görüyorsunuz. İnsanlar için de muhtemelen görme ve koku duyuları öne çıkıyor olmalı” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor:

“Çok gelişmiş bir görsel sistemimiz var ve araştırmalar gösteriyor ki görünüş, eşlerimizi nasıl seçtiğimizin önemli bir parçası. Vücut kokuları bizi rahatlatır ve hatta ilişkiyi sürdürmeye yardımcı bile olabilir. Birine bakarız, kokusunu hissederiz ve bunlar bize bir anlam ifade eder.”

Biyolojik olarak konuşursak, yakın arkadaşlar da bir tür ruh eşidir. Yakın arkadaş olan insanlar genellikle birbirlerine karşı bir benzerliğe sahiptir. Yakın arkadaşların benzer beyin yapılarına sahip olduğunu ise biliyoruz. Bu yıl yapılan bir araştırma ise yakın arkadaşların kokularının da benzerlik gösterdiğini buldu.

Araştırmada bilim insanları 20 çift arkadaş seçti ve onlardan aynı tişörtü birkaç gün giymelerini isteyerek vücut kokusu örnekleri topladılar. Elektronik olarak kokuyu analiz eden araştırmacılar yakın arkadaşların kimyasal imzalarının, rastgele bir araya getirilen insanlardan önemli ölçüde daha benzer olduğunu buldu.

BİRDEN FAZLA RUH EŞİNİZ OLABİLİR

Ruh eşleriyle ilgili zorluk, beynimize kazınmaları. Bu, saygı duymamız gereken güçlü bir biyolojik sistem. İster bir ayrılık ister bir kayıp olsun, birini aşmak ve iyileşmek zaman alıyor. İşlerin karmaşıklaştığı yer de burası. Birini özel kıldığımız bu sistemi beynimiz tekrar tekrar devreye sokabiliyor.

Dr. Levine, “Büyük bir aşkı kaybettikten sonra bile bu ruh eşini bulabilme yeteneği, bu alanı bu kadar çok sevmemin nedenlerinden biri. Çünkü çok fazla umut var” ifadelerini kullanıyor. Bu da aslında insanın acı kayıplardan ya da ayrılıklardan sonra yeniden başlamasına yardımcı olan özel bir mekanizma olarak oldukça kıymetli...

*Bu haberdeki bilgilerin büyük bir kısmı The Washington Post'ta “Are soul mates real, according to science?” başlığıyla yayınlanan makaleden derlenmiştir.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber