Mutluluğu çok mu abartıyoruz?

Mutlu olmak herkesin hayali, herkesin isteği... Lakin son dönemde küresel çapta sosyal medyanın da etkisiyle endüstrileşmiş bir mutluluk pazarlanıyor. En azından bu yönde ciddi görüşler var. Peki gerçekten zamane mutluluklarını çok mu abartıyoruz? Zaman zaman mutsuzluğa da şans vermeli miyiz?

Son Güncelleme:

Harvard Business School, sosyal bilimci Arthur Brooks tarafından verilen Liderlik ve Mutluluk kursuna ev sahipliği yapıyor. Yedi haftalık program “başkalarını mutluluğu artıracak şekilde yönlendirmek” için kişiye kendi başarılarının derinlerine inmeyi ve bu başarıları anlamayı öğretiyor. Kursta yer bulmak mümkün değil...

Yale ise Profesör Laurie Santos tarafından yönetilen son derece popüler zindelik kursunu online olarak düzenliyor. Kurs, bireye “mutluluğu artırma” ve “sonunda, belirli bir seviyede zindeliği hayata başarıyla dahil etme” sözü veriyor.

PANDEMİNİN ETKİSİ...

Dünya çapında pandemi insanların psikolojilerini de derinden etkiledi. Örneğin Birleşik Krallık'taki ilk karantinadan bu yana bireylere konulan depresyon tanıları neredeyse iki katına çıktı. Tahminlere göre yaklaşık 1.6 milyon kişi ki bu rekor seviye, bu durumdan kurtulmayı bekliyor.

Ortadaki durum şuna benziyor: Bir şeyin ciddi bir biçimde yanlış olduğunun farkında olmak, bunu kabul edecek noktaya ulaşmak ancak işleri daha iyi hale getirmek için profesyonel yardıma erişememek. Kolumuz kırıldığında bu şekilde devam edemiyorken, zihnimizdeki çözülebilir problemlerle yaşamaya çalışmak hiç sağlıklı bir durum değil.

Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi'ne göre İngiltere ve Galler'de en ciddi risk grubundaki 45-49 yaş arası erkeklerde intihar oranı 100 binde 16.9 ile son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bununla birlikte başta 25 yaş altı kadınlar olmak üzere gençler arasında da intiharlarda artış görünüyor. Bu oranlar Covid'in olmadığı 2019 yılına ait oranlar. Durum hiç hoş değil.

Burada durumun yeteri kadar ciddiye alınmadığı ortaya çıkıyor. The Telegraph yazarı Hannah Betts, dünyanın genelinde son dönemde yayılan ve adeta pompalanan banal “mutluluk” formüllerinin de gelinen noktada payı olduğunu dile getiriyor.

Mutluluk ne kadar öğretilebilir? Bu mümkün mü? Pek öyle olmasa gerek. Lakin hedonik teoride son derece uzmanlaşmış “üzgün” insanlar da bu hayatta mevcut. Bu durumun farkında olmaktan hoşnut değiller belki ancak varlar. Neşeli doğan insanlar olduğu gibi...

Mutluluğa ulaşmak için sıradan dergilerdeki kişisel gelişim makalelerini okumak yeterli olmadıkça, ne yazık ki öngörülebilir bir dizi tekniği bir araya getirmek, elbette mutluluğa eşit olmayacaktır.

Hannah Betts, terapist arkadaşı Jules'un da altını çizdiği “mutluluğun gerçekte ne olduğunun” altını çizmek gerektiğini söylüyor. Pek çok durumda bu kazanımı elde etmek oldukça zor. Birkaç denemeyle olacak iş de değil. Gerçek mutluluğu elde etmek zor ve Betts'in altını çizdiği üzere aslında mutluluk abartılıyor!

Gerçekten de durum öyle mi? Betts'in argümanını açmasına izin verelim...

“Memnuniyeti toplumsal olarak bir takıntı haline getirmiş olabiliriz ancak çoğu zaman memnuniyet dendiğinde kastedilen hissiz, hantal, doymak bilmez ve pasif bir durum. Bu yaşamanın en ilginç yolunu bulmak değil ağır bir banliyo “güzelliğine” hapsolmak.”

Betts mutsuzluk dönemlerinden çok fazla şey öğrendiğini de ifade ediyor. Sürekli parıldamak, ağzın kulaklara varması sürdüğü müddetçe eğlenceli ancak bu tek hedefimiz mi olacak? Sonuç gülmekse sürekli olarak gıdıklanmak da yeterli olabilir mi? Pek çok modern düşünürün de altını çizdiği şekilde suni mutluluk böyle bir şey.

Peki ne yapmak lazım? Mutlu olmayalım mı?

Yani elbette mutlu olalım ancak zaman zaman mutsuz olmanın, moralimizin bozuk olmasının, canımızı sıkan durumların da kıymetini bilelim. Bu bize sunulan paketin bir parçası! Hem de çok önemli bir parçası.

Mutluluktan parıl parıl parlamadan da mutlu olmak mümkün. Elbette mutluluğunu böyle yaşayanlar devam etsinler ancak tek mutluluk formülü bu değil. Ve en önemlisi de mutlu olmamak üzgün olmakla aynı şey değil; hele hele mutlu olmamak, mutlu hissetmemek depresyonda olmakla aynı şey hiç değil. Mutlaka depresyon belirtilerini göz önünde bulundurmanız gerekir ancak her mutsuz olduğunuz andan korkmanıza gerek yok. Zaman zaman mutlu olmamak, insan olmanın bir parçası.

*Bu haberdeki bilgilerin çok büyük bir kısmı The Telegraph'ta “The happiness industry is wrong – feeling sad is just part of the package” başlığıyla yayınlanan makaleden derlenmiştir.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber