'Kadın gördüğü şiddetten utanıyor'
Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Gaye Erbatur, "Kadın gördüğü şiddetten utanıyor. Bu sanki onun suçuymuş gibi. Kadın, toplum ona baskı yapacak 'Sen şiddet görüyorsun mutlaka bir şey yapmışsındır' diye düşünüyor. Sorulduğu zaman da 'düştüm' diyor" dedi
Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık başkanlığında toplandı. Komisyona sunum yapan Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı ve eski milletvekili Gaye Erbatur, Meclis'te görev yaptığı sırada kadın hakları konusunda yoğun bir çaba harcadığını söyledi. Kadına yönelik şiddetin, kadın ve erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkisine dayandığını dile getiren Erbatur, "Şimdi bu eşitsiz güç ilişkisi, aile içi şiddeti ortaya çıkarıyor. Şimdi ne oluyor? Korku yaratan, tehdit edici, zorlayıcı, baskıcı, küçük düşürücü fiziksel veya cinsel şiddet içeren herhangi bir davranış ya da tekrarlayan davranış biçimlerini biz kadına yönelik şiddet olarak tanımlıyoruz. Bunlar çoğunlukla eş, sevgili, eski eş, eski sevgili tarafından ve bazen de bakıcılar tarafından uygulanabiliyor; çok yaygın ve maalesef daha çok erkekler tarafından kadınlara uygulanıyor" diye konuştu.
'AİLE İÇİ ŞİDDETTE ÇOCUKLAR KULLANILIYOR'
Erbatur, aile içi şiddet biçimlerinin fiziksel, cinsel, duygusal, psikolojik, ekonomik şiddet, kıskançlık, kontrol, tecrit etme, yalnızlaştırma, sevdiklerinden uzaklaştırma şeklinde tezahür ettiğini belirterek, "Eğitim seviyesi, etnik grup, sosyal veya ekonomik sınıf, durum, din, meslek, yaş gözetmeksizin toplumda en az her 4 kadından 1'ini etkiliyor. Kadın komşusuna kahveye giderken bile eşinden izin almak zorunda kalıyor. Dışarı çıkmasını engelliyor ve genelde bunları yapan kişi yaptığını inkâr ediyor. Karşıdaki kişiyi suçluyor ve yaptığı tacizi, tecavüzü önemsemiyor, kadının duygularını ciddiye almıyor. Çocuğu kullanıyorlar kadına karşı, eğer kadın ayrılırsa çocukları göstermeyeceğini, onları alacağını söyleyerek kadını tehdit ediyor" dedi.
'PATRONLUK TASLIYOR, HİZMETÇİSİ GİBİ DAVRANIYOR'
Erbatur, aile içi şiddetin nedenlerini ise şöyle sıraladı:
"Erkekler kadına patronluk taslıyor. Kadına hizmetçisi gibi davranıyor. Bütün önemli kararları kendisi veriyor. Kadın ve erkek rollerinin ne olması gerektiğine kendisi karar veriyor ve şöyle diyor: 'Kadın şunu yapamaz. Erkek bunu yapar.' Ekonomik şiddeti çok uyguluyor, kadının çalışmasını engelliyor, ona para vermiyor. Aile gelirinin ne olduğunu söylemiyor. Bu şekilde devam ediyor. Şimdi bunların hepsi aile içi şiddet, aile arasında sadece basit bir tartışma değildir. Bir taraf diğer taraftan daha fazla iktidara sahiptir ve davranışlarıyla diğer taraf üzerinde baskı, kontrol, zorbalık ve dayatma kurar. Eğer basit bir tartışma olsaydı her iki taraf da birbirlerinden korkmadan, düşünce ve duygularını rahatlıkla ifade edebilirlerdi. Oysa aile içi şiddette kadın korku içindedir. Söylemek istediklerini rahatça ifade edemez, durumu daha da kötüleştirmemek için sürekli olarak tetiktedir; erkek ise bütün tartışmalarda kazanan taraftır. Şimdi, kadınlar hem fiziksel şiddet hem de diğer şiddetleri görüyorlar ve bunlar gerçekten korkutucu oluyor.”
'AİLE OLANLARDAN DOLAYI KADINI SUÇLUYOR'
Boşanmış eşlerin uyguladığı şiddetin nedenlerine de dikkat çeken Erbatur, "Kadınların gidecek bir yeri yok, ailesi kabul etmiyor, olanlardan kadını suçluyor. Kadına yönelik şiddet mağdurlarıyla yapılan çalışmalarda bunların gösterdiği semptomların Nazilerin toplama kampındaki işkence mağdurlarının gördüğü semptomlarla aynı olduğu, benzer olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, aslında şiddet sistematik bir işkence gibi kadını yıldıran ve sonunda cins duruma dönüşen bir mesele. Öyle oluyor ki bu baskı sonunda kadının kendine güveni kalmıyor, kendine güveni kalmadığı için terk edemiyor, bununla ilgili bir şey yapamıyor. Sonuç, işte istemediğimiz hayat kayıplarına kadar gidiyor" dedi.
'KADIN GÖRDÜĞÜ ŞİDDETTEN UTANIYOR'
Kadınların gördüğü şiddetten utandığını kaydeden Erbatur, "Kadın gördüğü şiddetten utanıyor. Bu sanki onun suçuymuş gibi. Çünkü erkek onu o şekilde işliyor ki bu onun suçuymuş gibi davranıyor. Kadın bundan korktuğu için toplum ona baskı yapacak, 'Sen şiddet görüyorsun mutlaka bir şey yapmışsındır' diye düşünüyor. Sorulduğu zaman da 'düştüm' diyor" ifadesini kullandı.
'MEDYA SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN KADINLARIN SAYILARI ARTIRILMALI'
Prof. Dr. Çiller Dursun da, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda medyaya büyük işler düştüğünü belirterek, şunları kaydetti:
Medya sektöründe çalışan kadınların sayıca artırılması ve daha çok karar verme süreçlerine doğru ilerletilmeli. Temsilci, genel yayın yönetmeni, editör olmaları ya da medya sektörünün başka alanlarında karar verici pozisyonlara doğru ilerletilirse bu hem toplumsal cinsiyet eşitliğine hem kadına yönelik şiddetin temsil edilişindeki aksaklıklar, sıkıntılar, sorunlar, bunların tamamı ortadan kaldırılır gibi düşünülüyor."
İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu da, kadına yönelik şiddetle baş etmek zorunda olunduğuna dikkat çekerek, "Kadına yönelik şiddet, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkisinden kaynaklanıyor. Bu bir toplumsal sorun ve aynı zamanda, Dünya Sağlık Örgütü'nün son defa yine altını çizdiği gibi bir halk sağlığı sorunu" dedi.
Kaynak: DHA