İskenderun'dan Miami'ye uzanan gurbette bir Türk kadını öyküsü

Bilişim sektöründe çalışırken bir gün karar verdi ve ABD'ye tam iki ay sonrasına tek yön bilet aldı. Şimdi Miami'de siber güvenlik üzerine bir şirkette çalışıyor. Güneş Sayın'la haberglobal.com.tr için Fatma Arsan konuştu

Amerika’da bir güzel kadın, İskenderun’dan Miami’ye uzanan bir hayat hikayesi ve güzel projeler…

“Scales Studio’yu kurarken ileride sanat alanında da faaliyet gösteren bir şirket hayal etmiştik. Eşim, ben ve yakın arkadaş çevremiz müze, sanat galerileri, enstalasyon sergileri kovalayan insanlarız ve sanatın özellikle de isyankar sanatın dünyayı iyileştireceğine inanan insanlarız.” diyor Güneş Sayın.

Önce kısaca tanıyalım mı; Güneş Sayın kimdir, neler yapar, nasıl yaşar?

80’lerin ilk yarisinda İskenderun'da doğdum ve üniversiteye kadar da orada yaşadım. Yeni yerler görme, farkli kulturleri tanima hevesim küçük yaşlardan beri vardi ve o yaşlarda yurt dışını görme gibi bir şansım oldu ve ilgimi daha daha kamçıladı. 

Selçuk Üniversitesi'nin İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra, Ankara’da bölümümle çok alakasız bir sektörde, bilişim teknolojileri alanında çalışırken buldum kendimi. Bilişim sektörünün önde gelen şirketlerinde çalıştığım dönemde Türkiye'nin önemli telekom ve kamu projelerinde yer aldım.  6.5 yil kadar Ankara’da yaşadıktan sonra Texas’a taşındım ve 7 yıl kadar da Texas’ta yaşadım. Pandemi sürecinde de eşimle Miami’ye taşındık ve nisan ayından bu yana Miami’de ikamet etmekteyiz. 

Yaklaşık 4,5 yıldır, siber güvenlik alanında faaliyet gösteren Houston merkezli uluslararası bir şirkette çalışıyorum. Müşteri başarısı ve deneyimi geliştirme konusunda süreç yaratım, detaylandırma ve eğitim faaliyetlerini yürütüyor, bir yandan da yazılım ve mühendislik gruplarının kullanıcı deneyim çalışmalarına (UAT) katılıp geri bildirimlerde bulunuyorum. Ayrıca eşimle birlikte 2016 yılında vintage otomobil ve motosiklet restorasyonu üzerine kurduğumuz Scales Studio için, teklif ve sözleşme konularında aktif rol alarak; şirketin muhasebe işlerini yürüterek destek oluyorum. Scales Studio’yu kurarken ileride sanat alanında da faaliyet gösteren bir şirket hayal etmiştik. (Eşim, ben ve yakın arkadaş çevremiz müze, sanat galerileri, enstalasyon sergileri kovalayan insanlarız ve sanatın özellikle de isyankar sanatın dunyayı iyileştireceğine inanan insanlarız.) Bu hayalimizi gerçekleştirebilmek için Scales Studio’yu dünyanın sanat merkezlerinden biri olan Miami’ye taşımaya karar verdik ve şu anda bir yandan da Scales Studio Art’ın yaratım süreci ile meşgulüm.

Amerika'ya nasıl geldiniz, Amerika'yı nasıl buldunuz? Güneş Sayın’ın gözünden buradaki hayat, iyisiyle kötüsüyle, artısı eksisi, hayata kattıkları ya da varsa götürdükleriyle nasıl?

Amerika’yla ilk tanışmam üniversitem sayesinde oldu. 2002 yılında exchange programı kapsamında University of Houston’a geldim ve 3. sınıfı bu üniversitede okudum. Mezuniyetimde Türkiye'de çalıştığım dönemde çok yoğun ve stresli bir çalışma hayatım vardı, çok deneyimli ve yetenekli insanlarla çalışmanın yanı sıra, Türkiye'de 2000’lerin başlarından beri gitgide  artan yozlaşmaya, iş ahlakının yitip gitmesine de tanık oldum. Küçük şeyler birikip çok büyük stresler yaratmaya başlamıştı. Bir gün ofiste çok bunaldığım bir anda yakın bir arkadaşımı aradım ve konuşmanın sonunda tamam artık ben gidiyorum dediğimi hatırlıyorum. Seyahat acentasını arayıp bana tek yön Amerika bileti ayarlamasını istedim tam 2 ay sonrasına. O biletle de Houston’a uçtum. 

Amerika’ya gelirken bir tedirginlik yok desem yalan olurdu herhalde ama beni bir şey itiyordu da. İş bulmak, çalışma vizesi, oturum izni... Bunların hiçbirinin hemen olamayacağının farkındaydım. 2002’de Houston’da tanıştığım ve sonrasında bağımı hiç koparmadığım bir arkadaşım insan kaynakları şirketinde çalışmaya başlamıştı ve Amerika’ya yerlesmem için çok ısrar ediyordu. Hatta sponsor firma bulmama yardım edeceğini söyleyince şansımı denemeye karar verdim. Houston’a geldikten tam bir ay sonra sponsor bir firmam vardı ve H1B vize (çalışma vizesi) işlemlerim başlamıştı. O dönemde sosyal hayata ağırlık verdim ve Houston’da hatırı sayılır bir çevre yaptım. Bağlantılarınız her yerde olduğu gibi Amerika’da da önem teşkil ediyor: Ev bulmamda, iş bulmamda hatta araba alırken bile bağlantılarımın bana büyük yardımı oldu.

Amerika iyi eğitim almış, sorumluluk sahibi ve iş etiği olan insanlar için büyük fırsatlar sunan bir ülke. Beyaz yakalıların iş bulması pandemiye rağmen pek de  zor olmuyor. 

Ama eğer işverenseniz yukarıda bahsettiğim özelliklere sahip aday bulmak da çok kolay olmuyor maalesef. Burada kurumsal şirketlerin işe alım prosedürlerinde adli ve finansal sicil kayıtları ile birlikte uyuşturucu ve uyarıcı madde laboratuvar testleri de yaygın bir uygulama. 

Ateşli bir girişimciyseniz şirket kurmak için de davetkar bir ülke Amerika. Burada sabit vergiler yok, kazandığınız sürece vergi ödemek durumundasınız ancak her girişimcinin sıkıntılı zamanları olan ilk yıllar kar edemiyorsanız da sorun olmuyor. Çünkü en azından bir de vergi yükü binmiyor sırtınıza.  

Amerika’da bana tuhaf gelen ve hala da anlamlandıramadığim bir spor izleme obsesyonu mevcut. Hayatını bunun üzerine kurmuş insanlar var, gece gündüz ailece Amerikan futbolu, basketbol, beyzbol izleyen bir kitle düşünün. Hatta her gün tuttuğu takımın formasını giyen, şapkasını takan, bardağıyla su içen ve spordan başka bir şey konuşmayan bir kitle. 

Amerika’da özendigim bir konu varsa o da küçük yaştan itibaren kendine bir şekilde hobi edinebilmiş insanların sayısının Türkiye'ye oranla çok daha fazla oluşudur. Ülkemiz orta halli insanların hobi edinebilmesi için çok da elverişli bir ülke değil maalesef. Herhangi bir hobiyle büyümemiş yetişkinlerin de çocuklarını bu konuda cesaretlendirdiğini pek görmedim.

Amerika’da kadının konumu nedir? Burada da kadın olmak zor zanaat mi?

Tabii ki cinsiyet eşitliği konusunda dünya hala beklediğimiz medeniyet seviyesine erişmiş degil. Amerika da bu konuda mükemmel sayilmaz maalesef; hatta Amerika’da yaşadığınız bölgeye, bölgenin inançları ve geleneklerine göre kadına bakış ibresi Norvec, İsviçre seviyesinden. Suudi Arabistan, Afganistan’a bile kayabiliyor. Neyse ki Amerika’da kanunlar önünde kadın ve erkek eşit ve Amerika kanunları uygulamada birçok ulkeden daha başarılı. Dolayısıyla kadınları mağdur etmiyor. Özellikle boşanmalarda kadınların çok büyük avantajı olduğunu söyleyebilirim. 

Ben yaşadığım yeri ve çevreyi bilinçli olarak seçen insanlardanım. Önce Houston’ın Montrose-Museum district kısmında yaşadım, bilenler bilir o bölge sanat galerilerinin, müzelerin bulunduğu LGBT çevrelerinin özgürce yaşadığı çok renkli bir bölge. Şimdi yaşadığım Miami de sanatla eğlencenin birleştiği, dünyanın hemen her yerinden insana ev sahipliği yapan bir sehir. Sanat varsa eşitlik var, anlayış var, adalet var demek pek de yanlış olmaz herhalde. 

Başarmak için, güçlü olmak, güçlü kalmak için neler yapmalı?

Başarmak kimisi için rahat bir hayat yasamak, kimisi için de Mars’ta koloni kurabilmektir - ne yönden baktığınıza bağlı aslında. Türkiye'den gelip buradaki yasama adapte olabilmek ve iyi bir iş sahibi olabilmek de basarmak kabul edilebilir  tabii ki. Başarılı olabilmek için dediniz gibi güc önemli. Güç de sizin bağlantılarınız/çevreniz sayesinde elde ettiğiniz bir şey Amerika’da. Çevreniz sayesinde çok kolay iş bulursunuz, insanlar size daha çabuk güvenir, bulduğunuz işte (tabii ki başarılı iseniz ve hakediyorsanız) yükselmeniz için önünüz açılır. 

İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sizin yüreğinizden geçenler nedir? Kadınlarımızın elindeki gücü onlara nasıl gösterir onların asıl bireyler olduğunu onlara nasıl kabul ettirebiliiz? Özellike burada gurbette onlara güç katacak ne tavsiyelerini olur?

İstanbul sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçilmesi açısındani önem teşkil etmekle birlikte Türkiye’de bir türlü uygulanamamış olması gerçekten son derece üzücü. Türkiye’de adaletin geldiği nokta maalesef içler acısı... Türkiye’de adaletin derhal yeniden yapılandırılması ve insanların adalete güveninin yeniden inşa edilmesi zorunlu. 

Kadına yönelik şiddetin sınıf ya da eğitim seviyesi gözetmeksizin toplumun her kesiminde var olduğunu medyaya da sıkça yansıyan olaylar sebebiyle üzüntüyle takip ediyoruz. Devletin şiddet goren, tehdit edilen kadınlara sahip çıkması için İstanbul Sözleşmesi'ni uygulaması elzem. Eğitimli ve ekonomik gücü elinde olan ve şiddete maruz kalmış kadınların olayı mutlaka ama mutlaka adalete intikal ettirmeleri ve hiçbir sekilde şiddetin üstünün örtülmesine izin vermemeleri gerekiyor. Ve bunun için de cesaretlendirmeleri gerekiyor. Benim en cok endişe ettigim konu ise küçük yaşta evlendirilen, eğitimsiz ve ekonomik özgürlüğünü eline almamış olan, kendini şiddet gördüğü hayata mahkum hisseden kadınlar. Bu kadınlarımıza sahip çıkmak hepimizin gorevi olmalıdır. Onların güvenliğinin sağlanması ise Istanbul sözleşmesi hükümlerini uygulamak suretiyle devletin sorumluluğu. 

Kadınlara özsaygının küçük yaşlarda aşılanması ve öğretilmesi gerekiyor. Tuttuğunu koparan, girisimci ve güçlü kadınların yetismesi için küçük yaşlarda güçlü ve özgüvenli kadınları rol model almaları sağlanmalıdır. Hayatının iplerini eline almak isteyen, güçlenmek isteyen kadınlarımız için de STK’lara büyük sorumluluk düşüyor. Kadınların birbirini kollamak için bir destek ağı oluşturması da çok önemli. Komşunuz, arkadaşlarınız, ailenizden birileri de olabilir şiddet gördüğünü düşündüğünüz kadınlara destek olun, onları bilinçlendirin ve içinde bulundukları durumdan çıkabilmeleri için cesaretlendirin. Etrafımda fiziksel şiddet gören yakınım olmadı ancak kendi ayaklarınin üzerinde durmak isteyen ve işe ihtiyacı olan insanlara kendi imkanlarım dahilinde referans olarak iş sahibi olmalarını sağlayabildim ve sağlamaya da devam ediyorum.  

Türkiye’de bu tarz uygulamalar var mı emin değilim ama Amerika’da özellikle kadın girisimcilerin ürünlerinin üzerine “women owned business” ibareleri eklenmeye başlandı. Elimden geldiğince bu tarz girişimcilere destek veriyor ve arkadaslarımın da bu girişimleri desteklemesini sağlıyorum. 

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber