İki dil bilmek sizi daha mı akıllı yapar?
Doğuştan iki dil konuşabilen insanların beyinleri farklı çalışıyor. Uzmanlara göre iki dil bilmek üçüncünün kapısını açarken bazı insanlar hata yapar, başkaları tarafından ayıplanırım korkusu ile yabancı dil konuşmaktan çekiniyor.
Bazı çocuklar daha beş yaşına geldiklerinde iki dili birden akıcı bir şekilde konuşabiliyor. Ömrünün önemli bir kısmını İngilizce kurslarında diğer bir yarısını da Anadolu Liselerinde İngilizce öğrenmek için harcamış olan bir kuşağa bu hayranlık uyandırıcı gelebilir.
Özellikle yeni nesil anne babalar çocukları ile küçük yaşlardan itibaren İngilizce konuşmaya başlıyor ki ileride dil sorunu yaşamasın. Peki iki dil bilmek düşünme yeteneğini nasıl etkiliyor? Ellen Bialystok’un Toronto’daki York Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalara göre; çift dil bilmek kişilerin ‘yönetim yetkilerini’ geliştiriyor.
Yale Üniversitesi’nden Marvin Chun’un yaptığı bir araştırmaya göre; 9-10 yaşları arasında iki dil konuşabilen 1000 çocuğun hafızalarının tek dil konuşabilen yaşıtlarına göre çok daha gelişmiş olduğu saptandı. Doktor Chun çift dil konuşan insanların beyinlerinin farklı noktalarının sürekli koordinasyon halinde olduğunu söylüyor.
BEBEK BEYİNLERİNİN FARKLI NOKTALARI ÇALIŞIYOR
Teksas Üniversitesi’nin yaptığı başka bir çalışma ise sürekli iki dil duyan ve tek dil duyan 6 ay-10 ay arası çocukları incelemiş. Bu bebeklerden tek bir objeye odaklanarak bakmaları istenmiş. Tek dil duyan da iki dil duyan çocuklar da objelere aynı şekilde bakmış ancak, objelere bakarken beyinlerinin farklı noktalarını kullandıkları tespit edilmiş.
20 yıldır Northwestern Üniversitesi’nde bilingualizm (çift dille konuşma) üzerine çalışan Doktor Vlorica Marian’a göre; eğer aileler bebekleri ile konuşacakları dili iyi bilmiyorlarsa, dil gelişimine olumsuz etkide de bulunabilirler.
Marian bu bebeklerin ilerleyen yaşlarda da hafıza ile ilgili sorun yaşama risklerinin düşük olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca bu çocuklar konuşmaya başladıklarında eşanlamlı nesnelerin bütün farklı manalarına hakim oluyorlar.
Yapılan araştırmalara göre iki dil konuşan insanların dünyaya karşı daha açık görüşlü oldukları, empati duygularının da daha gelişmiş olduğu gözlendi. Çin çift dilli eğitime son yıllarda ciddi şekilde yatırım yapıyor. Bazı okullarda çocuklar yabancı dilde eğitim alırken Çince okuma ve yazmayı hafta sonu kurslarında öğreniyorlar. Bir dili öğrenmek aynı zamanda başka bir kültürü de öğrenmek demek.
'RUSÇA KONUŞURKEN DAHA NAZİĞİM'
Çift dilli olmak üzere köşe yazıları yazan Doktor François Grosjean, “Rusça konuşurken kendimi daha nazik ve yumuşak biri olarak görüyorum, İngilizce konuşurken ise daha sert ve iş yapar gibiyim” demekte.
Grosjean’e göre farklı diller konuşmak o an insanların ruh halini de değiştirebiliyor veya değişen ruh hali o an konuşmak istedikleri dile göre değişiyor.
İki dil bilen insanlar bu dillerden birini doğuştan öğrenseler bile zamanla öğrendikleri bir dil, kullanmaya kullanmaya körelebilir. Essex Üniversitesi’nden Dil profesörü Monika S. Schmid, “İnsanlar kullanmadıkları sürece dili unutabilir, gramer hataları yapabilir veya başka sorunlar yaşayabilirler ama belli bir süre dili kullandıktan sonra hemen hatırlamaya başlarlar” demekte.
'İSTENİRSE AKICI KONUŞULUR'
Schmid yaptığı akademik çalışmalara göre; bir insanın istemesi durumunda gerçekten bir dili akıcı olarak konuşabileceğini söylüyor. Schmid dilin konuşulduğu kültür ile kurulan ilişkinin öğrenme sürecini yakından etkilediği görüşünde.
Uzmana göre yeni bir dil konuşmak isteyen insanların önüne çıkan en büyük engellerden biri de hata yapma veya başkalarının hataları ile dalga geçme korkusu. Bu insanlarda ciddi şekilde bir fobiye dönüşebiliyor.
Bazı uzmanlara göre; ise ikinci bir dili öğrenmek üçüncü dilin kapısını aralıyor. Yapılan bazı çalışmalar ise iki dil konuşulan evde bebeklerin dilleri birbirinden ayırabildiğini ortaya koyuyor. Columbia Üniversitesi’nden Profesör Janet Werker, “Bebekler özellikle konuşulan dili anne veya babalarının yüz ifadeleri veya mimiklerinden ayırt edebiliyor. O yaşta güçlü bir görsel hafızaya sahipler” değerlendirmesinde bulunuyor.
Kaynaklar: Psychology Today, Wall Street Journal
Kaynak: Web Özel