Sesi TRT'den, kendisi gurbetten bir güzel kadın: Yeşim Günver

Yeşim Günver son zamanlarda Jade Yeşim Günver; emekli TRT spikeri, serbest gazeteci, sosyal medya stratejisti ve anne. Fatma Arsan, Günver ile haberglobal.com.tr için ABD'de konuştu

Son Güncelleme:

Yeşim Günver ile bir TRT spikeri, serbest gazeteci, sosyal medya stratejisti, anne ve 20 senedir Amerika’da: “20 senedir Amerika’da yaşayınca “yeşim”i öğretmekten yorgun düşüp, ingilizcesi olan “Jade”i kullanmaya başladım ve duble Yeşim oldum. O kadar çok Yeşim var ki geriye dönüp baktığımda. 56 yaşıma girdiğim şu günlerde sanırım beni ben yapan da bunların bir kombinasyonu ama en çok da anne olan Yeşim’i seviyorum.” 

Amerika’ya ne zaman geldiniz?
Amerika’ya 2002 Ocak ayında yerleştik. Ondan önce eşim Cengiz Günver 1995’te kurduğu şirketi için sık sık New York’a gidip geliyormuş. Biz 2001’de evlendik ve yeni bir aile olarak üç çocuk, tabii ki kolay bir transformasyon değildi. Eşimin bilgisayar şirketi Türkiye’de de çok büyük projelere imza atmış bir şirket; Atatürk havalimanından Agit zirvesine; e-devlet belge arşiv otomasyonundan Genelkurmay’a kadar. Fakat 2000’deki kriz malum, Amerika’ya yerleşelim ve Hintlilerin yaptığı gibi iş alıp, Türkiye’de yaptıralım diye yola çıktık. Ama maalesef Amerika’da aldığımız ilk çok büyük bir projeyi Hintlilerle yapmak zorunda kaldık. Türkiye’de işin başından ayrıldığınız zaman herşey dağılıyor. 

Bu arada ben TRT’de spikerdim ve istifa ettim ama malum 11 Eylül ve sonrası NY ve Birleşmiş Milletler çok gündemdeydi. 2003 yılında tekrar TRT’de bu kez NY Muhabiri olarak göreve başladım. Ve 2006 yılına kadar da bu görevi sürdürdüm.

Peki bu Amerika’yı nasıl buldunuz?
 

Amerika’yı nasıl buldum. Daha önce de gelmiştim turist olarak. Ama yaşamak çok farklı. 

İki çocuğumu da burada büyüttüm. İpek’imiz ise her yaz ve kış bizi ziyaret etti. 

Ben bir alışveriş merkezinin parkında bile kaybolduğum günleri hatırlıyorum. Paraya sıkışıp, bir büyük hamburger menü alıp çocuklarımla yediğimiz günü de! Anneme, babama, sevdiklerime özlemle geçen bir hayatı, bir kenara koyarsanız değil bir kere, on kere de olsa yine aynı kararı verir ve Amerika’ya taşınırdım. Neden; çünkü burada insana ve emeğe çok saygı var. Çok çalışmak lazım ama zaten hayatın doğalı da o. İliklerinize, kemiğinize işliyor… Kızlarımın ikisi de çok güzel okudular. Hatta hem okudular, hem çalıştılar. Buradaki bu, “ayaklarının üzerinde durmanın”  sistemin bir parçası olmasını çok sevdim. 16 yaşında Merve ilk Party City’de işe başladı ve hala bir gün bile işsiz kaldığı günü hatırlamam. Mesela geçenlerde malum pandemi nedeniyle çok kişi işsiz kaldı; Merve bunlardan biriydi. İşten çıkarıldığı haberi geldikten bir hafta sonra yeni bir işe başladı. İşte bu azmin zaferi. Ben de annesi olduğum için gurur duyuyorum. Diyorum ya ben en çok anne olmayı sevdim. Amerika tüm zorluklarının yanında eğer çalışkansanız meyvalarını toplayabileceğiniz bir ülke.

Buralarda yaşamak kolay mı?Ekonomik ve sosyal yaşam standartları aşısından öyle görünüyor ki burada hayat Türklere çok rahat, hele ki kadınlarımız için müthiş özgürlükler sağlıyor ne dersiniz?
 
Şu anda bence hiç kimseye hiç bir şey kolay değil. Standartlar açısından evet, sistem çok güzel oturtulmuş. Amerika sonunda bir kıta ülkesi ve bir ucunda olan öbür ucunda da var. Bence bu müthiş bir başarı. Fakat bu söylediğinize katılmıyorum. Yani müthiş özgürlükler kısmına! Tabii aslında özgürlük tanımından ne anladığımız ile de doğru orantılı. Yani mesela senin özgürlüğün benim özgürlüğümün bittiği yerden başlar diye bakıyorsak evet. Çünkü kimse kimsenin işine karışmaz asla. 

Fakat onun dışında burada kadınların hala çok büyük bir seksizm altında yaşadığını düşünüyorum. Erkek hala çok güçlü ve kadına sadece belli roller seçilmiş. Ve de bunu eşitlik söylemi altında yapıyorlar ki bence bu çok daha ironik.

Burada başarı, emeğin karşılığı gelir mi? Yoksa özellikle kadınlar için, yola taş koyma, egoların çarpışması, hala erkek egemen dünyanın aklındaki “eksik etek” yaftası burada da karşımıza çıkar mı?

Yine sorunuzu az önceden cevaplamış gibi oldum ama aynen de öyle. Yani kadın hala eksik etek. Mesela hala kadın ile erkek aynı parayı almıyor. Üstelik maalesef çok da eşitiz deyip kadına çaktırmadan hem bahçedeki çimi biçtiriyor, hem de çocuklara baktırıyor. Ben buraya taşınmadan önce Amerika’lı kadının bu devirde bu kadar zorlandığını fark etmemişim. 

Çok sayıda kadın derneğine üye oldum. Kadın hakları için inanılmaz bir mücadele veriliyor. Yıllar önce yerel bir belediye başkanlığı seçiminde görev aldım. Masadaki tek kadın bendim. Anlatsam fıkra olur. Ama en son masaya yumruğumu vurup, sekiz erkeğe sözümü geçirdikten sonra 14 seçim noktasından 13’ünü bizim adayımız aldı. Kadınlar bence dünya da daha fazla politika ve karar mevkilerinde yer almalı.

İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sizin de yüreğinizden geçenleri paylaşabilir misiniz biraz?

İstanbul Sözleşmesi, dünyada Altın Kural olarak kabul edilmiş ve ismini vermiş, ilk imzacısı olmuş bir ülke olarak değil çıkmayı düşünmek ya da tartışmak; bunun gurunu taşıyarak dünyaya örnek olmalı. Kadına şiddet değil ki zaten sadece koruduğu insana şiddet! Üzücü olan aslında çoğu insanın tüm sözleşmesyi okumamış olması. Keşke haklarımızı daha iyi bilsek. Bence her şeyin başı cehalet. Cehalet sizi güçsüz kılar, çok daha kolay boyunduruğa sokar.

Peki Kahve Bahane Sohbetleri nasıl ortaya çıktı ve nereye gidecek bu sohbetler? Başka projeleri de beraberinde getirir mi?

Kahve Bahene sohbetleri hep hayal ettiğim ekip çalışmasını hayata geçirdi. Daha da önemlisi sanırım kişi hayatta sevdiği işi yaparsa mutluluğu yakalıyor. Mutlulukta başarıyı getiriyor. 

Yıllardır spikerlik ve gazetecilikten uzak kalmıştım. Keşke mesleğimi tekrar yapabilsem diye hayal ederken bir gün insta live üzerinden arkadaşımın doğum gününü kutladım. Ertesi gün ilk olarak Fulin Arıkan arkadaşıma ulaştım. 2020 Ocak ayının sonuydu. Derken arkadaşım Elif Dağdeviren’e ulaştım. Covid söylentileri başlamıştı. Hatta o gün apar topar bir deneme yaptık. Son olarakta Washington’dan arkadaşım Evrim Bunn teklifimi kabul etti. Ufak ufak başlayalım derken, Covid gündeme pat diye oturdu. Aslında başlangıç amacı, ben NY sokaklarını gezeceğim, mesela Elif bana soracak hadi şu sokağa gir, mağazayı beraber gezelim ya da tam tersi olacaktı. Bu arada Almanya’dan Fulya Kip, İngiltere’den Zeynep Örf, Ispanya’dan Mimoza Cendey, Italya’dan Ahmet Ebcim (Roma Bileti) de ekibe katıldılar, sağ olsunlar. Bugün ben sana bağlanayım, yarın sen bana derken baya bir formata oturttuk. Hala çok başındayız ama eski yayıncılık etiği ile interaktif yayıncılığı birleştirerek devam ediyoruz. Konuklarımızın ve katılımcılarımızın katkılarıyla çok daha büyüyen bir aile oluyoruz.

Bu arada, şimdilerde iyilik üzerine müthiş bir projemiz var, takip ettiniz mi bilemiyorum ama Evrim’in gruba getirdiği “2020mezunlarınamesajlar” “geleceğeinatlaışıktut” sosyal sorumluluk projesi de çok başarılı oldu. Katılan herkese tekrar teşekkürler. @kahvebahanesohbetleri instagram ve YouTube kanalından ayrıca her birimizin kişisel instagram hesaplarından da takip edebilirsiniz.

Şimdi tekrar gurbet hayatının özüne dönersek; buralarda hayata yeni başlayacak kadınlara ne öğütlersiniz. Onlar hangi yollardan geçecekler nelerler karşılacaklar, neleri yapsınlar yapmasınlar örneğin, ne tavsiye edersiniz?

Tavsiye en zor olan kısım. Göçmen olmak zor. Rahmetli büyük annem derdi ki evladım biz hiç bir yerli olamadık. Girit göçmeni anne tarafım. İlk beş yıl göçmenlikte çok zor. Sonra zaten ne oralı, ne buralı olabiliyorsunuz. Tek tavsiyem, kendilerine inansınlar, güvensinler ve iş biçmesinler kendilerine. Ekmek parası kazanmak kolay değil, hele şimdi. Siz yaptığınız işi severseniz, o da sizi sever ve her şekilde mükafatlandırır. Hayat da öyle değil mi zaten, ne verirseniz onu alırsınız. 

Size ve okuyan herkese gönül dolusu sevgiler. 

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber