Vefa Küçük: 'Görevim Başkan'a kafa tutmak değil'

Fenerbahçe 9 Nisan'da nefes kesen bir Yüksek Divan Kurulu Başkanlığı seçimine gidiyor. Mevcut başkan Vefa Küçük yeniden aday oldu. Seçilirse kafasındaki yeni dönem projelerini anlatan Küçük, rakibi Uğur Dündar hakkında sert ifadeler kullandı.

Son Güncelleme:

Fenerbahçe son yılların en çekişmeli Yüksek Divan Kurulu Başkanlığı seçimlerinden birine giriyor. Haber Global Spor Servisi Sorumlusu Fatih Demirkol ve Haber Global muhabiri Sercan Hamzaoğlu seçime dair konuşulan her şeyi, yeniden aday olan Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük'e yöneltti.👇

Fatih Demirkol: Siz görev yaptığınız süreci değerlendirirseniz, geliştirilmesi gereken ileri taşınması gereken şeyler var mıdır? Varsa nelerdir?

Vefa Küçük: Ben Fenerbahçe’de 32 senedir sert sorulara alışığım, 32 senedir sert tenkitlere de alışığım. Her şeye rağmen 32 senedir bu camianın şerefli görevlerinde bulundum. Kısmet olursa 9 Nisan’dan sonra da şu anda oturduğum makamda bir Fenerbahçeli olarak görev yapmaya devam edeceğim.

2014 yılında bir önceki divan başkanımız rahmetli Yüksel Günay’ın vefatından sonra, o günkü kulüp başkanımız Aziz Yıldırım, görevini layıkıyla yapan bir divan başkanının vefati aniden olduğu için, en azından onun kadar liyakatlı birinin divan başkanlığı koltuğuna oturmasının isabetli olacağına inandığı için, o liyakatlı kişi de onun gözünde, onun kalbinde ben olduğum için beni aday gösterdi.

Bu 8 senelik süreçte pandemiden dolayı ben 6 sene fiilen görev yapabildim. Pandemi nedeniyle Fenerbahçe yönetimi bu seçimleri 1 sene erteledi. (Bu süreçte) Hiçbir üyeyi görmeden sadece Fenerbahçe TV üzerinden yayın yaparak divan kurulları topladık. Geçen senenin temmuzu, ekimi ve bu sezonun ocak ayında divan kurullarını fiziken yapabildik. Beni tenkit edenler şunu söylüyorlar: “Divan kurulları pasif, faal değil. Gerekli tüzüğün ona verdiği yetkileri divan başkanı Vefa Küçük tam olarak yerine getirmiyor."

Fatih Demirkol: Tüzüğün verdiği yetkilerin hangisini yerine getirmiyorsunuz mesela?

Vefa Küçük: Bana göre hepsini yerine getiriyorum. 2014 yılında dernekler kanunu değişti ve Fenerbahçe Spor Kulübü de bir dernek.

Fenerbahçe Divan Kurulu tüzükte 3 madde halinde tarif edilir. Bunun ilkinde kimlerin Divan Kurulu üyesi olabileceği değerlendiriliyor. İkincisinde divan kurullarının işlerinin ne olduğu, görevlerinin ne olduğu geniş şekilde yer alır. Diğer maddede de Fenerbahçe’nin Divan Kurulları’nın ne zaman seçileceği ve süresinin ne olduğu ve bu seçimlerde divan kurulu nasıl teşkil edilir, oylama kaçta başlar, kaçta biter, sonucu ne olur bunları tarif eder.

Divan Kurulu çok geniş yetkilere sahip olup da o yetkileri biz ihmal etmişiz, yapamamışız biz yerine getirememişiz algısı, biraz seçime katılan arkadaşlardan. Vefa Küçük’ün yerine aday olurken neden aday oldular? 'Demek ki doğru yönetemiyor, beceremiyor iyi yönetemiyor gerekçesiyle' aday oldukları için.

Vefa Küçük’ü tenkit edecekleri şey: Tüzükte tarif edilen işlevi ve görevi yapamıyor, yapmak istese de zamanında Aziz Yıldırım karşısında cesur değildi, yani divan kurulunu tam temsil edemiyordu, şimdi de Ali Başkan karşısında temsil edemiyor.

Ben kulüp hiyerarşisine camianın başkanı olduğu gerçeğine uygun şekilde davrandım ve görevimi her iki başkana karşı da tüzüğün bana verdiği yetki ve Divan Kurulu'nun bize verdiği selayet gereği ifa ettiğime inanıyorum.

Bizim görevimiz esas kulübü temsil eden yönetime ve başkana kafa tutmak değil. Arkadaşlar biraz kelime olarak bunu kullanmıyor da ben neden Ali Koç’a ve Aziz Yıldırım’a kafa tutamamışım. E kafa tutan kulüpler var. O kulüplerin başkanlarıyla divan başkanları arasında yaşanmış olanlar var.

O kulüplerin kendi divan kurullarında yaşanan kavgalar var. Birbirlerine medya üzerinden bir sürü ithamlar yaparken kendilerine fayda sağlamaktan ziyade kulübe zarar verdiklerini bile bile bunu yaptılar. Ben hiçbir zaman geçmişte Aziz Yıldırım’a bugün de Ali Koç’a tabir yanlış olsa da tekrtarlıyorum kafa da tutmadım. Tutmam da.

Ama hem tüzüğün bana verdiği yetki, hem de benim Fenerbahçe terbiyemi de iç içe koymak suretiyle her türlü tenkidi, her türlü danışma fonksiyonumuzu, faydamızı yüz yüze yaparız. Bunu da çıkar ne camianın içinde ne de başka yerde konuşmayız.

Röportajın görüntülü hali için 👇

Fatih Demirkol: “Aidatların 500 lira olmasına Vefa Bey’in itiraz etmesi gerekiyordu” türünden görüşler var. Aidatlara itiraz dilekçesini gündeme getirmediğiniz söyleniyor. 500 lira aidat sizce fazla mı?

Vefa Küçük: 500 lira tabii ki fazla. Bazı üyelerimiz şunu karıştırıyor. Yüksek Divan Kurulu Başkanı olarak ben genel kurulda yer almıyorum. Geçen sene yapılan seçimli genel kurulda benim yönetmem istendiği için, genel kurula gitmeden önce de gerçekten aidatlar 250 lira olsun diye kulüp içinde bir hareketlilik oldu. Üyeler arasında imzalar toplandı.

125 imzayla 250 lira olsun diye bir teklif yapıldı. Bu teklif benden önce Yönetim Kurulu'na verildi. Kongreyi de ‘zaten Vefa Bey yönetecek’ tahminiyle kongreden bir iki gün önce bana da verildi o teklifin sureti. Gündemde yıllık aidatın tespiti maddesi vardı. Yıllık aidat 12-13 enedir 50 lira olarak devam ediyordu.

Kulübün dengelerini, üyelerin kulüp içindeki pozisyonlarını ve üyelerin ekonomik durumlarını yakından bilen bir insanım. Yönetim kuruluna “Aidatı ne düşünüyorsunuz, ne teklif edeceksiniz?” diye soru yönelttim. Sayın Erol Bilecik, Sayın Burak Kızılhan’a ve birkaç kere de Sayın Başkan Ali Koç’a “Aidatı teklif ederken lütfen iyi tartın, iyi düşünün. Çünkü 500 lirayı eğer kafanızdan geçiriyorsanız bu yanlış. Fazla olur, çok tepki alırsınız. 300 lira gibi düşünebilirsiniz, sakın 500 lira yapmayın” dedim.

Yönetime ışık tutmak adına ve yönetimin 500 lirada ısrar etmemesi adına temayül yoklaması yapacağımı söyledim. Önce 250 lirayı oyladım. Tabi belli sayıda el kaldırdı üyelerimiz. “Pekiyi 500 lira isteyenler?” dedim. El kaldırıldı. Geçmişte 1 oy farkla sonuçlanan seçimi yaşamıştım. (Başkanlık seçimi) Onun tecrübelerini de taşıyan bir insan olarak 250 liranın oturduğum yerden 500 lira isteyenlere göre çok büyük farla el kaldırıldığını göremedim.

Hemen hemen birbirine yakın çıktı oylamalar. Usulen Ali Başkan’ın ağzından çıkan oylanacak. Vefa Küçük’ü tenkit edenler usulü bilmediği için de tenkit ediyorlar. Ali Başkan durdu durdu düşündü. “Şimdi oylamaya geçiyorum” dedi. Ben müdahale ettim. “Müsade edin” dedim. “Bu oylamayı ben yapacağım. Bu genel kurulu ben yönetiyorum. Oylamayı siz yapamazsınız” dedim.

O ikazım üzerine arkaya doğru geçti Ali Başkan. “Ali Başkan” dedim. “Sizi rakamı söylemeye davet ediyorum. Oylamayı yine ben yapacağım. Yanlışlıkla sakın söylediğiniz rakamı oylamaya teşebbüs etmeyin” dedim. Bizim Nevşehir’de çok kullanılan bir cümle vardır: “Ağanın eli tutulmaz.” Yani ben demek istedim ki “500 lira ağır olacak.”

Ben ona “Niye 500 lira söyleyeceksin?” diye ikaz etme yetkimi zaten kullanmışım. Genel kurulda kullanamam. Kullanırsam tarafsızlığımı yitiririm. Ali Başkan durdu durdu ve tam rakamı söylerken çok az insanın duyduğu şekilde bana döndü. “Vefa Bey 500 lira kabul edilmezse ne olur?” dedi. “50 lira devam eder” dedim.

Yani “250’yi oylarız” diyemezdim çünkü orada usül hatası olurdu. 250’yi teklif edenler o gün 4500 üye vardı. 450 üye olması lazım en az yüzde 10 üyelerin imza sayısı. Artı orada olmaları lazım, artı bir şey daha var, o dilekçeyi benim nazara alabilmem için Genel Kurul Başkanı olarak tek tek kaç imza ise isim isim okuyup “Burada mısınız?” demem lazım. 1 saat de öyle geçecek. Ve hesap olarak 125 imza yetmediği için benim onu oylama şansım yok.

Biraz daha önceye dönersek Ali Koç Başkan düşündü düşündü, “500 lira” dedi. Ben tabii Ali Koç’un söylediği rakam 500 de olsaydı 100 de olsaydı 1000 de olsaydı o rakamı oylayacaktım.

Katılanların büyük çoğunluğuyla 500 lira kabul edildi. O günden bugüne divan başkanlığı seçiminde “isteseydi Vefa Bey 500 lirayı engellerdi, isteseydi 500 lirayı oylamazdı, isteseydi rakamın daha düşük olmasını sağlardı. Yanlış yaptı. 250 lirayı oylaması gerekirken oylamadı.” aleyhime bunlar işleniyor. Hala buna rağmen bu izahlarıma rağmen 500 liranın günahını bana yükleyen varsa devam etsinler. Ben artık onların inançlarını değiştiremem.

Sercan  Hamzaoğlu: Sizi yeni dönemde tekrar aday olmaya iten en önemli etkeni merak ediyorum. Bir de Fenerbahçe’de tekrar Yüksek Divan Kurulu Başkanı seçilirseniz yapmak istediğiniz, kulübe teslim etmek istediğiniz bir proje var mı? Divan üyeleri neden sizi seçsin?

Vefa Küçük: Divan Kurulu beni neden seçsin? Ben Fenerbahçe’de sevilen, itimat edilen bir insanım. Adaletli, tarafsız yöneteceğine inanılan bir kişiyim. 2013 yılından beri yapılan bütün seçimleri ben yönettim. 3 tane çekişmeli genel kurul yönettim. Bunlar çekişmeli, hatta hile olacağı düşünülen seçimlerdi.

2018 seçimlerinden önce Aziz Yıldırım’a oy vereceğimi, onun seçilmesini arzu ettiğimi söyleyerek, Aziz Yıldırım-Ali Koç birleşmesiyle tarafsız yönetme şerefine ulaştım. Herkes oturduğu yerden çok kolay zannediyor bu işleri. Taraf tutsan dahi, kime oy vereceğin bilinse de kongreyi tarafsız yönetme hasleti, bunları kolay kolay kimse yapamaz. Bunun için yeniden görevimi sürdürmek istiyorum.

İki, 8 senenin 6 senesini fiilen canlı olarak divan kurulu üyelerimizle birlikte yaptık. O zaman Vefa Küçük’ün kötü yönetimi, Vefa Küçük’ün işte neyse yalan yanlış benim hakkımda söylenenlerin hiçbirisi yoktu. Bu yeni çıkan bir olaydır. Bir seneden bu yana işlenen, söylenen ithamlardır, suçlamalardır. Bunların hiçbirini kabul etmediğim için de ben adayım.

Daha önce de açıkladım. Biz 2018’de 3 yıllığına seçilmiştik. 2 yılını tamamlamıştık, pandemi araya girdi. Görev süresinin son 1 yılını fiilen icra edemedik. Kafamızı dışarı çıkaramadık. Hiç kimse çıkaramıyordu. 'Bu son bir yılı kapsayan 2 yılı Vefa Küçük pasif geçirmiş, artık yönetemiyormuş. Olması gerektiği kadar cesur ataklar yapamıyormuş yönetime karşı, başkana karşı. Bizim haklarımızı savunamıyormuş. Korkuyormuş, çekiniyormuş' gibi bana hiç yakışmayan, üzerime kondurmadığım, haksızlık yapılan tenkitlere uğradım. Görevimi tamamlayabilseydim zaten bırakacaktım. Benim 1 senem daha varken pandemi çıktığı için o nedenle şimdi 2 seneliğine seçileceğiz.

Sercan Hamzaoğlu: Araya giriyorum, yapamadığınız ilave olarak yapmak istediğiniz ne var?

Vefa Küçük: Yeni gelen arkadaşlar da kazanmış olsa Vefa Küçük’ün yapamadıklarını yapacaklar. Biz zaten 6 senede ne yaptıysak aday olan arkadaşlar “Bunları bunları yapacağız” diyor. Zaten ben 6 senede bunları yaptım.

Burada en çok tenkit alan husus 'İhtisas kongrelerini niye kurmadın?' Biz gelirsek ihtisas komitesi kuracağız. Yüksek Divan Kurulu üyeleriyle daha çok haşır neşir olacağız.” Ben biraz daha abartarak söyleyeyim: “Gideceğiz kulübe, Başkan'a ve kulübe kafa tutacağız” demek istiyorlar. Şimdi pandemiden önce ben Ali Başkan ile görüşmeler yaptım. Aziz Yıldırım zamanında da yapmıştım.

Biz 25 kişilik bir komite kuracaktık Divan Kurulu üyelerinden. Köprü görevi görecek, üyelerimizden gelen taleplerimizi yönetime güçlü şekilde naklettirecek bir komite teşkil edecektik. Ali Başkan ile ben bunları görüştüm, kabul etti ama pandemi girdi yapamadık.

Tüzüğe göre; daha geniş yetkimiz yok. Yüksek Divan Kurulu’nun bir ağırlığı var. Ama geçmişte Aziz Başkan’a şimdi de Ali Başkan’a kafa tutma gibi bir mecburiyetimiz yok. Her şey gönül rızası ile olur, ikna ile olur.

Şimdi yeni gelecek arkadaşlar ikna yolunu mu tercih edecekler, çatışma yolunu mu tercih edecekler bu biraz şüpheli. Bizim porjelerimiz yaptıklarımız, yapamadıklarımızı eklemek suretiyle, aday olan 2 arkadaşımız, ben son adayı hesaba katmıyorum. Bunların güzel düşünceleri oldu. “Bunları yaparız” kazanırsak dediler. Onları dikkate almak suretiyle, onların düşüncelerini dikkate almak suretiyle  9 Nisan’dan sonra ben o uygulamayı yapacağım.

Çok detaya girmiyorum süre olmadığı için. Yani biz Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceğiz. Keşfedilmiş bir Amerika’nın üzerine eklemeler yapacağız. Ay'a da yeniden gitmeyeceğiz. Fenerbahçe’ye yeni bir adet getirmeyeceğiz. Fenerbahçe’nin bugüne kadarki en azından benim son 8 senemin 6 senesinde yaptığımız gibi yönetimle ters düşmeden, yönetimin emrine girmeden, yönetimin uydusu haline gelmeden bu çalışmamızı uygulamaya koyacağız.

Fatih Demirkol: '3. adayı saymıyorum' dediğiniz Sayın Uğur Dündar. Şimdi orada Fenerbahçe TV’deki programda da çok sert bir tavır gördük sizde ve işin açıkçası genel kamuoyunun alışmadığı bir Vefa Küçük de gördük. Neden bu kadar tepki gösterdiniz?

Vefa Küçük: “Niye bu kadar sert tepki verdim?” diye kendimi sorguladığım oluyor ama “Az bile tepki verdim” diye tenkit ettiğim de oluyor. Nail Kır arkadaşımız bir senedir adaylığını açıkladı. Belli bir arkadaş gurubu ve destekle kendini seçime hazırladı. Saygı duymamız gerekir.

Sait Yılmaz arkadaşımız yaklaşık 3-4 aydan beri aday. Onun da belli bir gücü, destekçileri var. Ona da saygı duymam gerekir. Şimdi 3 aday yarışacak zannederken aniden 4. aday ortaya çıktı.. Aslında perde arkasında aniden değil. Çıkış şeklini camiamız öyle zannediyor. Ben öyle zannetmiyorum. O bir plan ve program içinde, arkasından onu destekleyenlerin Fenerbahçe’deki yakın tarihte ulaşmak istedikleri emelleri uygulamak için, o emellerin uygulayıcısı olarak ortaya çıktı.

Şimdi bu arkadaşımız Uğur Dündar, neredeyse 10 gün önce veya 15 gün önce adaylığını açıkladı. Bu sinsi bir planın gecikmiş uygulamaya konmuş bir hali. Fenerbahçe TV 3 adayı karşılıklı canlı yayında konuşturacak. Uğur Dündar’ın adaylığı 24 Mart’tan önce olduğu için ona da davet yapıldı. Bu beyefendi tenezzül etmedi.

Ben alınganlık göstermiyorum çünkü sevindim onun aday olmasına. Neden sevindiğimi de anlatacağım. Diğer arkadaşlarımızı da kaale almadı. Kendisi çok üstün bulunmaz meziyetlere sahip olduğu için canlı yayına gelemedi. Tabii niye gelemediğini ben söyleyeyim. Benimle yüzleşmeye cesareti yok. 1999’da beni Fenerbahçe başkanlığına teşvik etti. Benimle yönetimde beraber olacağımı söyledi. Aday olduğumda onu listeye alacağımda mutabık kaldık.

Kulübe hibe yapmamız gerektiğini söyledim. Benim dışımdaki her üyeye “1’er milyon hibe ederseniz sizi yönetime alırım”dedim. Kendisine de bunu teklif ettim. Her zaman yaptığı gibi alın teriyle kazandığı için onun dışında herkes ben de dahil alın teriyle kazanmadık. Gayrimeşru yollarla zengin olduk! Çünkü sıkıştığı zaman alın teri, vatan, millet, Sakarya nutuklarına sığındığı için “100 bin dolar verebilirim” dedi. Sonunda da çok açık söylüyorum, beni sattı. Beni sattığı gibi 3 arkadaşını bana tavsiye etmişti yönetime almam için, onları da sattı.

Fatih Demirkol: 'Sattıyı' açıklar mısınız?

Vefa Küçük: 'Sattıyı' açıklayayım. Tabii ki sattı derken Türkçe’de çok kullandığımız mecazi anlama da gelen şekilde ben ifade ediyorum. “Gitti beni para karşılığı sattı” gibi bir terbiyesizliği yapmam. Öyle bir ithamım da yok. Niye sattığını ona sormak lazım.

Fatih Demirkol: Yani ne oldu da siz bu cümleyi kullanıyorsunuz?

Vefa Küçük: İhanet etti. Yalnız bana değil, tavsiye ettiği 3 arkadaşına da ihanet etti. Seçime bir hafta kala benle iletişimi kesti. Gitti rakibim olan Aziz Yıldırım’ın listesinden birinci sıradan aday oldu.

Şimdi ben izleyicilere soruyorum. Seçime bir hafta kala benim listeme girmek isteyen, beni başkanlığa teşvik eden, hatta 100 bin dolar vermeye razı olan Uğur Dündar’a ne oldu ki son dakikada Vefa Küçük’ü terk etti, arkadaşlarını terk etti, Aziz Yıldırım’ın listesinden birinci sırada aday oldu?

Ben bunların hesabını soruyorum. Yoksa adaylığına itirazım yok. Gelsin, zaten dersini alsın Fenerbahçe’de. Vefa Küçük’ten ders alsın değil. Yüksek Divan Kurulu'nun oylarıyla dersini alsın, geldiği yere geri gitsin.

Ben neden ona ağır laflar ediyorum? Beni yalanlaması için ediyorum. Sizin huzurunuzda da sizin kanalınızda da teklif ediyorum, çık karşıma istediğin televizyonda ben bunları yüzüne anlatayım. Beni yalanla varsa cesaretin. Böyle bir olay yaşanmamışsa de ki "Sen yalan söylüyorsun". Şu ana kadar çıkamadı. Bundan sonra da çıkacağını hiç sanmıyorum. Yine de söylüyorum. Sizin Haber Global de dahil  Fenerbahçe TV’de de çıkmaya hazırlıklıyım.

Karşılıklı bu söylediklerimi gıyabında söylemiş olmak istemiyorum. Çıkamayacağını bildiği için söylüyorum. Çıksın yüzüne söyleyeyim. O da bana cevabı versin. Teklifime, talebime rağmen şimdi okuyorum, "Vefa Küçük benim sınıf arkadaşım. Şimdi konuşursam onu üzerim.” Üz be kardeşim. Hatta beni yerin dibine batır varsa cesaretin. Gel buyur. Beraber program yapalım. “Yalan söylüyorsun” diye yüzüme söyle. Eğer gelemiyorsan zaten benim söylediğim her şey misli misli gerçekleri yansıtıyor. Kaçma, korkma gel.

Sercan Hamzaoğlu: Uğur Dündar’ın Aziz Yıldırım tarafından desteklenirken Yüksek Divan Kuluru Başkanlığı'na itildiği konuşuluyor. “Vefa Bey’i de Ali Koç destekliyor” gibi söylentiler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Vefa Küçük: Uğur Dündar daha yok ortada resmen. Olacağını ben tahmin ediyordum ama kendisi “Tarafsız adayım, birleştirmeye geldim” edebiyatını daha yapmamıştı.

Diğer adaylardan birisi aynen şunları söylüyordu, “Vefa Küçük Ali Koç’un adamı” Adamı bir de. Adayı başka, adamı başka. 'Divan kurulunda biz bir Vefa Küçük’ün hakkından gelelim sonra sıra Ali Koç’a gelsin idi' mesele. Ocak ayındaki Divan Kurulu'nda ben çıktım, “Ben hayatımda kimsenin adamı olmadım. Aziz Yıldırım ile 4 yılım geçti. Ali Koç’la da 4 yılım geçiyor. Zamanında Aziz Yıldırım ile birbirimizi sevip saydığımız için “Aziz  Yıldırım’ın adamı denmişti. Ben kimsenin adamı değilim, adam gibi adamım” dedim.

“Kimsenin özel uçağına, gemisine, yatına, yelkenlisine takasına binmedim” dedim. Bugün de bu lafımı tekrarlıyorum. Ne Aziz Yıldırım’la kulüpte mesaimizin dışında gece hayatımız, arkadaşlık, dost yemeğimiz oldu, ne de Ali Koç ile oldu.

Ben müstakil bir adamım ve adayım. Tabi beni çok itham ediyorlar. Uğur Dündar kimin adamı biliyorum ama açık açık söylersem hoş olmayacak. Camia zaten neden onun son dakika aniden ortaya çıktığını biliyor. Ben çok iddialı bir laf ettim. Fenerbahçe’de uygulanmak istenen bir projenin parçası olarak ortaya çıktı. Onu kimlerin çıkardığını camia çok iyi biliyor. Onların Vefa Küçük’ü devirip Uğur Dündar’ı Divan Başkanı yapmanın ötesinde maksatları var. Vefa Küçük’ü kullanamadıkları için yeni bir adaya ihtiyaç duydular. Allah işlerini rast getirsin. Hem Uğur Dündar’ın hem onu ileri sürenlerin.  

Fatih Demirkol: Eğitim konusunda çok ciddi çabalarınız oldu. Sonra üniversitenin kapanması gündeme geldi ama üniversite son haliyle yoluna devam ediyor. Şimdi kolej meselesi gündeme geldi. Kolej konusunda yaşananları siz şahsen nasıl değerlendiriyorsunuz? Divan kurulu olarak bu konuyla ilgili yönetimle görüşmeniz, eğer devir konusunda karşıysanız muhalefetiniz oldu mu?

Vefa Küçük: Çok net cevaplayacağım. Fenerbahçe Koleji’nin kapatılması kararı yüzde yüz, hatta yüzde milyon yanlış. Ama bir kavram kargaşası oluyor son günlerde, Fenerbahçe Koleji kapatılmıyor.

Bana göre Fenerbahçe ismi olan her yerde iş birliği çok zaruri olmadıkça yanlıştır. Fenerbahçe ile diğer üniversitesi ve koleji olan grupla yapılan anlaşmadan önce benim kesinlikle haberim olmadı. 3 gün sonra başkanvekilimiz sayın Erol Bilecik bana telefonla ana başlıklarını söyledi.

Bu karar kolej velileri tarafından infialle karşılandı. Bu tepki doğru bir tepki. Fenerbahçe ismine güvenerek çocuklarını orada okutmak isteyenler, Fenerbahçe isminin tamamen ortadan kalktığını zannederek büyük tepki verdiler. Halbuki Fenerbahçe ismi tamamen ortadan kalkmıyordu. Bir işbirliğiydi. Bunun bir benzeri üniversitede de yapıldı. Ben ondan sonra kanaatimi söyledim. Tabi iş işten geçtikten sonra bir şey söylemenin de bir kıymeti yok. Maalesef yönetim çoğu insanın bilgisi olmadan bu işlemi yaptı. Yanlıştı, yanlış olduğunu buradan da söylüyorum. Şimdi düzeltmeye çalışıyorlar. Düzeltirlerse çok iyi olur. Velilerin de gönlü tatmin olur. Bu yanlışı düzeltmeleri lazım. Üniversitenin kuruluşu Aziz Yıldırım’ın eseridir. İkinci sırada benim büyük emeğim vardır.

Üniversite 26 Kasım 2016’da kurulduktan sonra Aziz Yıldırım’ın isteğiyle ben üniversitenin mütevelli başkanvekili oldum. Başkanı zaten kulüp başkanıdır. Ali Başkan geldiği zaman kulübün içinde bulunduğu mali şartlardan dolayı, üniversitenin de ilave külfet getirmesinden beisle üniversiteyi kapatmak istediler. Ben karşı geldim. YÖK’ten bir sene süre istediler. Niyet kapatmaktı. O niyetleri değişti.

Benim çok büyük tepkim oldu. Hatta küskünlük yaşadım ki ben o anda kapatsalar dahi bir sene sonra başkanvekiliyim. Bana bir şey danışmadılar. Kolejde yaptıkları gibi kararı aldılar, uygulamaya geçtiler. Benim büyük tepkilerim üzerine, sadece bu değil tabii. Medicana Grubu çok ehil bir grup. Hastaneleri, okulları var. Karşımıza şans olarak onlar çıktı.

Hüseyin Bozkurt’un sahibi olduğu grup karşımıza çıktı ve bir iş birliğine gidildi. O iş birliğinden sonra da üniversitenin yönetimi Medicana Grubu'nun ağırlığında, 7 tane yönetici var üniversitede 2 tane Fenerbahçe’den Turan Şahin, Vefa Küçük olarak biz varız.

Ben üniversiteyi verdiğim tepkiyle kurtarabildim. Kolej olayının içinde değildim. Benim söylememle düzeltiliyor anlamı çıkmasın bununla. Yönetim Kurulu ve Başkan da yaptıkları yanlışı farkında, telafi etme peşindeler. Velilere de hitap ediyorum. Sizinle beraberim. Bu yanlışlığı düzeltmek için manevi desteğinizi sürdürün.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber