Beşiktaş ve Altay'ın efsane futbolcusu Muzaffer Etçil hayatını kaybetti

Son dakika haberine göre Beşiktaş, Altay ve Manisa formalarını da giyen efsane futbolculardan Muzaffer Etçil hayatını kaybetti.

Son Güncelleme:

Özellikle Altay'da efsaneleşen Beşiktaş ve Manisa'nın da formasını giyen eski futbolculardan Muzaffer Etçil hayatını kaybetti.

Arap lakaplı Muzaffer Etçil'in ölüm haberi Manisa'da büyük üzüntüyle karşılandı. Birçok kişi taziye mesajıyla üzüntüsünü dile getirdi.

Üyesi olduğu TÜFAD'dan yapılan açıklamada "Derneğimiz üyesi duayen antrenörümüz Muzaffer Etçil'in vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailesine, spor camiasına başsağlığı ve sabırlar dileriz" denildi.

Yıldız oyuncu bugün son yolculuğuna uğurlanacak.

Muzaffer Etçil, Manisa'da Bugün gazetesine verdiği röportajda futbol öyküsünü şöyle anlatmıştı:

""1962 yılında Dış Mahalle’de Taşlıtarla diye bilenen yerde başladı futbol sevdam. O zamanlar çocuktuk. Lastik ayakkabılarla Dış Mahalle’de Taşlıtarla’da mahalle aralarında ve Sultan Camii’nin arada bulunan Bayram yerinde top oynardık. Dış Mahalle Yıldırımspor’da gayri federal olarak top oynuyorduk. Yani lisansım yoktu. Beni ilk keşfeden Halil Hocam oldu. (Halil Onultmak) Bir gün Manisa 19 Mayıs Stadı’na turşu satmaya giderken rahmetli Kumar Ali gördü beni. Seni Mensucatspor’a alacağım dedi. Annem ve babam imzayı attı. Mensucatsporda lisansım çıktı ve futbola resmi olarak adım atışımın öyküsü başladı.

Ben fakir bir ailenin çocuğuydum. Turşu, simit ve gazete satarak geçti çocukluğum. Manisa 19 Mayıs Stadı’nda maçlarda, pazarlarda ve bayram yerlerinde turşu satardım. Simit satardım gazete satardım. Harçlığımı çıkarırdım aileme maddi katkım olurdu. Manisaspor’un maçlarını büyük bir heyecanla beklerdim. O zamanlar çocuktum. Hep o stadda futbol oynamanın hayallerini kurardım. 1964-1965 sezonunda Mensucatspor’a ilk gittiğim yıl dört maçta 19 tane gol attım. Sonraki yıl yine Mensucatspor’da Birinci Amatör Küme’de 36 gol attım. Artık herkes beni konuşmaya başlamıştı.

Manisaspor’a gitmeme kendim vesile oldum. Attığım goller. Gösterdiğim performans. Yani kısacası tırnaklarımı kazıya kazıya geldim Manisaspor’a. O zaman Yeni Asır Gazetesi tarafından Ege’de yılın futbolcusu seçilmiştim. Göze batan bir futbolcuydum. Amatör Milli Takım’a seçildim. Eskişehir’e gittim. Manisaspor’a transfer olmadan önce bir çok takım beni istedi ancak ben Manisalı olduğum için Manisaspor’u tercih ettim. 1966 yılından 1971 yılına kadar Manisaspor’da forma giydim.

BEŞİKTAŞ'A TRANSFERİ

1971 yılında Manisaspor’dan Beşiktaş’a transfer oldum. O dönemde beni Fenerbahçe ve Galatasaray da istiyordu. Manisaspor’da gösterdiğim yüksek performanstan sonra üç büyük takımların dikkatini çekmiştim. Ben Beşiktaş’a imza attıktan sonra Galatasaray beni kaçırdı. Beşiktaş’la sözleşme imzaladığım için Galatasaray’a gitmemin cezası 5 Bin Türk Lirasıydı. Galatasaraylılar biz bu parayı öderiz yeter ki gel dediler. Ben bu teklifi kabul etmedim. 1976 yılında Altay’a geldim. Beşiktaş’ta oynarken bir dönem İstanbulspor’a kiralık olarak gittim. 1979 yılında Altay’da futbolu bıraktım. Manisaspor’dan Beşiktaş’a giderken Manisaspor bu transferden çok iyi para kazandı. (300 Bin TL) Manisaspor’un o zamanlar çok borçları vardı. Beşiktaş Manisa’ya Manisasporla özel maç yapmaya geldi benim için. Ben Manisaspor için o dönem Milli Piyango gibi bir şey oldum. Manisa’nın adı o zamanlar pek duyulmazdı. Ben Manisaspor’un adını Türkiye’ye duyurdum. Bu yüzden de gururluyum.

Genç yaşta İstanbul’a gidiyorsunuz. İlgi var alaka var. Şöhretlisiniz.. Orada tutunmak kolay değil. Takımda çok seviliyordum. Vedat abiler, Sanlı abiler, Zekeriya abiler. Onlarla futbol oynamak muhteşem bir duyguydu. Gündüz Kılıç, Metin Türel ve Abdullah Gegiç ile çalıştım Beşiktaş’ta. Manisa’dan İstanbul’a gittiğimde kendimi bambaşka bir dünyada bulmuştum sanki. Beşiktaş’tan teklif geldiğinde ilk gece heyecanımdan uyku uyuyamamıştım. O yıllar çok güzel yıllardı. Sadece gazetelerden fotoğraflarını gördüğüm futbolcularla aynı takımda forma giymek inanılmaz bir duyguydu.

Evet oldu. Mesela İstanbul’a giderken ailemi yanımda götürürdüm. O dönemde İstanbul’a bekar gittim. Bunun da dezavantajlarını yaşadım. Annemi babamı mutlaka yanıma alırdım. Şimdi olsa kendime daha iyi bakardım. Altay a gitmez futbolu Beşiktaş ta bırakırdım. Şimdi futbola başlasam o zaman ki hataları yapmazdım. Belki de çok daha iyi yerlere gelirdim. Biz İstanbul’da aile özlemi de çekerdik. Bir bayram günü üç arkadaş ağladığımızı hatırlıyorum. Daha önce de söylediğim gibi oralarda tutunmak kolay değil.

ALTAY YILLARI

Altay’da üç yıllık futbol oynadım. Benim için her zaman öncelik her zaman Beşiktaştır. Ancak Altayı da Beşiktaş ve Manisaspor kadar severim. Eşim o dönem hamileydi. Hatta ikiz olacak dediler. Birinin adını Altay birinin adını Kartal koyacağım dedim. Tek olunca ben de Altay isminde karar kıldım. O dönemde Altay’da forma giydiğim için çocuğumun adını Altay koydum.

O dönemde Mustafa Denizli için Teknik Direktörlük kursu açıldı. Ben de Mili Takım kademelerinde bulunduğum için bu kursa çağırıldım. 53 kişi çağırılmıştı o dönem. Bulunduğumuz adreslere kapalı zarflar geldi. Şu gün şurada olacaksınız dediler. İnönü Stadı’nın altında bir toplantı yerine çağırıldılar. Gitmedim. Ben Teknik Direktörlüğü değil kahveciliği tercih ettim. Ticareti düşündüm. O zaman antrenörlükte bu kadar para yoktu. Antrenörlük daha sonra para kazanılan bir meslek oldu. Manisa’da büyük bir kahve açtım. Spor camiasından kopmadım. Bir süre Bölgesel ve yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptım.

Dağlar kadar fark var. Biz Şeref Stadı’nda toprak sahada antrenman yapar. İnönü Stadı’nda çim sahada maça çıkardık. Şimdiki şartlar çok daha güzel. Futbolcuya şimdi daha fazla sahip çıkılıyor. Bizim dönemimiz de üç büyüklerde futbol oynamak çok zordu. Şimdi ise kolay. Bizde forma aşkı daha ağır basıyordu. Şimdi işin içine çok para girdi. Futbolcular şimdi sakatlanmaktan korkuyorlar. İştahları yok. Biz daha iştahlıydık. O zamanlar televizyon yoktu. Bize çok büyük özlem vardı. Bizi sadece gazetelerden Siyah-Beyaz fotoğraflardan görüyorlardı. Şimdi de futbolculardan imzalar falan isteniyor ancak bizim dönemimizde ilgi daha fazla fazlaydı. Bir gün Adana’ya maça gittik. Bizi görmek için camları kırmışlardı. Şimdi televizyonlardan futbolcunun gözünün rengi bile belli oluyor.

UNUTAMADIĞI ANISI

1977 yılında Giresunspor’la maç yapacağız. Takım uçakla Giresun’a gidecek. Mustafa Denizli’yle beni korkuttular uçak düşecek diye. Mustafa Denizli’nin o zaman Volkswagen arabasıyla Giresun’a gittik. Biz Salihli’ye varmadan takım Giresun’a varmıştı. Maç Allah’tan berabere bitti. Yenilsek mutlaka ceza alırdık. Mustafa Denizli’yle güzel anılarımız oldu. Kendisiyle hiç sorun yaşamadık. O sol kanatta bende sağ kanatta oynuyordum. Çok goller attık. Ben Beşiktaş’tan çok Altay’da gol attım.

Beşiktaş’ta gösterdiğim performanstan sonra A Milli Takım’a seçildim. Ancak yaşadığım sakatlıklar ve şanssızlıklar nedeniyle A Milli Takım kadrolarında bulunmama rağmen forma şansı bulamadım. Bu benim içimde ukde olarak kaldı.

Öncelikle beni keşfeden rahmetli Halil Onultmak. Onun bende yeri çok ayrıdır. Kumar Ali ve Manisaspor’dan antrenörüm olan Fikri Bayrıl. Beşiktaş, İstanbulspor ve Altay’da da bir çok teknik adamla çalıştım. Hepsinin yeri bende ayrıdır ancak saydığım ilk üç isim benim için bambaşkadır.

"MUSTAFA DENİZLİ'YLE BİRLİKTE TRABZONSPOR'A 3 GOL ATTIK"

Benim Altay’da çok güzel günlerim geçti. Mustafa Denizli’yle birlikte Trabzonspor’a üç gol attık; Şükrü Ersoy gitti. Sonra Adanaspor’a attığımız gollerden sonra oradan da Abdullah Gegiç gitti. Sonra Gürsel Tekin. O da Orduspor’u çalıştırıyordu. Benim attığım golle Orduspor’u mağlup ettik. Gürsel hoca ayrılmıştı o maçtan sonra. Adımız hoca yiyen takım olarak anılmaya başlanmıştı.

O zamanlar yurt dışında maçlar oynardık. Doğu Almanya, Batı Almanya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya’da maçlara çıktık. Beni Doğu Almanya’dan çok istediler. Ancak o zaman oralarda para yoktu. O yüzden gitmedim. Türkiye’de kalmayı tercih ettim.

"MUZAFFER BİZİM EVLADIMIZ, BİZE GOL ATMAZ"

Beşiktaş’tan Altay’a geldim. İzmir Atatürk Stadı’nda Beşiktaş’la oynuyoruz. Tribünlerde 45-50 bin seyirci var. Maçın ilk yarısı golsüz sona erdi. Maçın devre arasında koridordayız. Bizim başkanımız Esin Özgener ve Beşiktaş’ın Başkanı Mustafa Üstünkaya var. Beşiktaş’ın başkanı Mustafa Üstünkaya bana dönerek, "Muzaffer bizim evladımız, bize gol atmaz" dedi. Ben de başkanım denk gelirse atarım neden atmayayım dedim. Sanki içime doğmuştu. Maçın 70. dakikasında golü attım ve maçı 1-0 kazandık. Beşiktaş adına çok üzüldüm. Ancak Altay adına sevindim. O dönem ligin son 2-3 haftasıydı. O maçı benim golümle kazandık. Beşiktaş lig ikinciliğinden oldu ve Avrupa’ya gidemedi. Keşke bu attığım gol başka takıma olsaydı diye düşündüm."

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber