Şenol Güneş Haber Global'de
Milli Takımın Euro 2020 macerası öncesi Teknik Direktör Şenol Güneş Haber Global'de Onur Tuğrul'un konuğu oldu.
Milli Takımın Euro 2020 macerası öncesi Teknik Direktör Şenol Güneş Haber Global'de Onur Tuğrul'un konuğu oldu.
SORU: Avrupa Şampiyona'sına 4 ay kaldı artık, hazırlıklarınız ne aşamada? Özellikle açılış maçını sormak istiyorum, İtalya'da İtalya'ya karşı oynayacaksınız. Grupları çok iyi bitirmiş bir takım. Sonra da Azerbaycan'a gidiyorsunuz Galler ve İsviçre. Fikstür açısından nasıl görüyorsunuz?
CEVAP: Avrupa Şampiyonası'na katılacağımız kesinleştikten sonra bir boşluk oldu. Ama biz o boşluğu organizasyon için hazırladık. Hem kamp yerleri, hem rakiplerle konuşup maç programları yaptık. Mart'ta iki maçımız var, Slovenya ve Avusturya ile deplasmanda oynayacağız. Liglerin bitimiyle birlikte Antalya'da Azerbaycan ve Kuzey İrlanda ile oynayacağız. Arkasından da Hırvatistan ve İrlanda ile iki maç daha oynayıp kamp yerine geçeceğiz. Azerbaycan'da kendimizi ev sahibi olarak görüyoruz. İnşallah gruptan çıktığımızda Londra, Amsterdam veya başka bir şehirde 16 takım arasına kalmak istiyoruz. Burada önemli olan nereden geldiğimizi biliyoruz, oyuncu grubuyla Avrupa Şampiyonası finallerine katılabilme için birlikte olduk. Bir oyun felsefesi, formatı oturtmaya çalıştık. Aynı zamanda bu oyuncu grubunun yetenek ve karakter olarak toplum tarafından benimsenmesi çok önemliydi. Oynadığımız oyun da zaman zaman beğenildi. Ama bu tabii grup maçlarıydı. Şimdi finallere gidiyorsunuz, kendi gruplarından çıkıp gelmiş en güçlü takımlarla karşılaşacaksınız, o yüzden oynadığımız futbolun üzerine çıkmamız lazım. İlk maçımızda İtalya'yla oynayacağız. Pas yaparak hızlı hücuma çıkabilen, gol yemedi denilecek kadar az gol yiyen ve çok gol atabilen bir takım. Kendi oyunumuzu nasıl geliştiririz, onlara ters gelecek bir oyunu nasıl oynayabiliriz diye analiz yapıyoruz. Dünya devi bir takım ve ev sahibi takım. İlk maç, izlenecek bir maç olacak. Hem sportif sonuç almak için, hem tanıtım için, hem de fair-play çerçevesinde oyunumuzu gösterebilmek için çok güzel bir maç olacağını düşünüyorum. Galler maçı kilit maç olabilir. Galler öyle zayıf bir takım değil, güçlü takım. Biz de onlardan aşağı kalır değiliz, ancak işin ciddiyetini kavramamız için söylüyorum. Grupta her türlü sonuç çıkabilir. Herkese 'bu takım futbol oynamak istiyor' dedirtmek istiyoruz. Bu şampiyona hem bize tecrübe hem de güven getirecektir.
SORU: Belli bir milli takım şablonu yarattınız, hem sistem hem oyuncu havuzu olarak. Ama belli sakatlıklar yaşandı, Merih, Yusuf, Dorukhan gibi... İyileşenler de oldu, Emre Akbaba gibi. Elinizde şu an için nasıl bir havuz var?
CEVAP: Bu işin doğasında sakatlık var. Biz sadece 1-2 oyuncuya bağlı kalırsak, o zaman ülke futbolunu feda etmiş oluruz. Evet Merih bizim için sinerjisiyle, oyunuyla çok katkı yapan bir oyuncu. İnşallah tekrar dönecektir. Takımla birlikte götürebilirim ama oyun olarak bilmiyorum, yetişmesi zor görünüyor. Yusuf biraz daha iyiye gidiyor, Abdülkadir 2 hafta içinde düzelecek, Dorukhan da 1-2 ay içinde geleceğini düşünüyoruz. Ama bunların performanslarını bilmiyoruz. Bu isimler olsun veya olmasın, biz oraya gidip en iyisini yapacağız. Sol bekte sayısal bir sıkıntımız var. Hasan Ali'nin uzun süredir devam eden bir sakatlığı mevcut. Umut Meraş dışında pek bir alternatifimiz yok. Oyunculara tek tek değil, tümüne birden bakmamız lazım. Elimizde bir kadro var, bunlara katabileceğimiz birkaç oyuncu var; Emre Akbaba, Mert Çetin, Mert Hakan. Bunlara bakacağız. Takıma katkı yapan, büyüten her oyuncuya kapımız açık. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her oyuncuyu alabiliriz. Ama önce kendi yeteneğine inanmalı ve takıma katkı yapmalı. Bir takım oyunu oynuyoruz, kadroya aldığımız herkes bu oyuna katkı yapmalı.
SORU: Oğuzhan Özyakup kiralık olarak Feyenoord'a gitti, orada transfer öncesinde sizinle görüştüğü konusunda bir açıklaması var. Siz çok da destek oldunuz ona milli takım sürecinde, nasıl değerlendiriyorsunuz transferini?
CEVAP: Biliyorsunuz Beşiktaş'ta çalışırken benim oyuncumdu. Yetenekli bir oyuncu, Türkiye'nin özel oyuncularından bir tanesi. Futbolcular bazen yaptıklarının üzerine koyabilir, bazen de beklentilerin altında kalıp güvensizlik yaşayabilir. Ben Oğuzhan'ın ikinci kısımda bahsettiğim gibi bir dönemden geçtiğini düşünüyorum. Bir hava değişikliğine ihtiyacı var. Her zaman söylediğim şeyi yine söylüyorum, oynayamıyorsanız oynayabileceğiniz bir takıma gidin. Bana sorduğunda Beşiktaş'ı çalıştırırken söylediğim şeyi söyledim, git ve oyna dedim, bu Beşiktaş'ın iç işlerine karışmak değil.
SORU: Türk futbolunda son günlerde çok fazla gerilim oldu, özellikle Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında. Kupada da eşleşmeleri ihtimal dahilinde. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
CEVAP: Türkiye'nin Fenerbahçe'ye, Beşiktaş'a, Galatasaray'a, Trabzonspor'a, Başakşehir'e, Sivas'a, Alanya'ya ve diğer tüm takımlara ihtiyacı var. Hepsi yarışacak. Bu rekabeti yok etme savaşı değil, en iyisinin ortaya çıkacağı bir yarış bu. Bunun içinde hatalar var mı? Var. Oyuncu, antrenör, yönetici, hakem hepsinin hatası var. Bir hata üzerinden gider, kendi eksiğinizi de görmezseniz, inanın sonunda siz kaybedersiniz. Bugün başarılı olan, ki çok büyük başarılı kabul ediyorum, Sivasspor'u ve Alanyaspor'u, Trabzonspor'u da kısmen buraya koyuyorum; ekonomik olarak küçülüp ödemelerini de problemsiz yapıyorlar, ödemelerini yaptıkları için de başarılı oluyorlar. Huzur olduğu için, huzursuzluk olmadığı için. Fakat kavgayı saha sonucuna bakarak yaratırsanız o size bir şey kazandırmaz. Söylemlerin bir çoğunda haklı sebepler olabilir; hakem hatası, transfer, ekonomi, şanssızlık olur bunların hepsi olabilir. Ama büyük kulüpler bunların hepsini aşabilecek kulüplerdir. Bunu baskı yaparak yapmazsınız, işinizi daha iyi yaparak yaparsınız. "Hakem hatasına rağmen kazandık" diyen başkanlar oluyor, demek ki kazanabiliyorsun, o zaman "hakemle kaybettim" deme. Bu tür söylemler yerine, neyi yaptın neyi yapamadın onu söyle. Bu konuşmanın, kavganın kimseye yararı yok. Ama rekabetin var. Rekabet eden takım sayısı ne kadar fazla olursa o kadar iyi olur. Yanlış var mı? Evet. Ama sinirlenmeden söylemek lazım. Şu an daha dışarıda kaldığım için çok sakinim ama ben de kulüp çalıştırırken hakem eleştirileri yaptığım oluyordu, doğrudur. O an adrenalin yükseldiği için duygularımızı ifade ederken söylemlerimizin biraz dozu kaçıyordu. Ama hiçbir yararı yok. Düşün ki bir hakem hata yaptı, çocuklar bile görüyor o hatayı, bunu söylerken üslubuyla söylerseniz çok etki yapar. Çünkü herkes kabul ediyor o hatayı. Bunun karşılığında yanlış yapan düzelir, siz de bir daha haksızlığa uğramazsınız. Ama siz kavgayı yaratırsanız o zaman konu unutulur, kavgacılık kalır. Yani haklı olmak başka, haklılık ile devam etmek başka bir şey. Biri size tekme attığında, ona tekmeyle cevap verirseniz siz de ceza alırsınız. Ama tekme atana tekmeyle cevap vermezseniz, o cezasını kamuoyu nezdinde de almış olur. Baktığınızda herkes şikayetçi, ama 7 kulüp şampiyonluk yarışı veriyor. Demek ki bir dizayn yok. Olsaydı 1-2 takım önde olurdu. Hatalar var mı? Kesinlikle var. Ben de katılıyorum. Ama hata bu işin doğasında var. Bizim futbol konuşmamız lazım. Şu anda futbolcuları konuşmuyoruz, hocaları konuşmuyoruz, sadece hakemleri konuşuyoruz. Sadece onları konuşuyorsak, bütün hakları da onlara verelim o zaman. En az hak alan onlar, en fazla konuşulanlar onlar. Kesinlikle hata yapanlar var, ama buradan nemalanmak için, baskı yaparak bir sonuç almak isteyenlerin önünün kesilmesinden yanayım.
SORU: Yabancı tartışması devam ediyor. Reşit Akçay 'bence altı yabancı adil olur' dedi, 'inşallah Trabzonspor şampiyon olur' sözü çok tartışıldı bilmiyorum yorum yapmak ister misiniz, yabancı konusunda neredeyiz?
CEVAP: Mustafa Reşit Akçay Trabzonlu. Onu söylediği zaman bizde algı hemen oraya gidiyor. Aynı Mustafa Reşit Akçay Trabzon maçına çıksın, en çok kazanmak isteyen o olacaktır. Bazı söylemler taşınamadığı için söylememek lazım. Zemin buna müsait değil. Kültür sıkıntımız var. Bunu aşmamız lazım. Ben Trabzon'da doğdum, Trabzonsporluyum. Beşiktaş'ı çalıştırırken benim için en büyük kulüp Beşiktaş'tı. Bursa'yı çalıştırırken Bursa'ydı. Şimdi milli takımdayım, ben ahlaksız bir iş yapabilir miyim? Gereksiz bir durum yaratılıyor. Söylemlere dikkat etmek lazım. Zaman zaman yöneticilerimiz siyasilerin isimlerini veriyorlar. Bütün siyasiler bütün kulüplerle yan yana oluyorlar. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devletimiz bugün bütün kulüplere çok büyük katkı yapıyor. Ama herkes, başkasına yapılan katkılardan bahsediyor. Öyle bir art niyet yok. Devlet birinin öne çıkmasını istiyorsa, zaten yapar. O zaman Cumhurbaşkanı Kasımpaşalıysa, Rizeliyse onlar şampiyon olur. Yok öyle bir şey. Fenerbahçe - Trabzonspor rekabetini kavgaya dönüştürmenin kimseye bir yararı yok, zararı var.
Mali konular düzeltilirse kavgalar azalır. Yabancı oyuncu konusu da, mali disiplin sağlanırsa, kriterler oturtulduğu zaman, zaten çözülür. Bu olmadığı için sayıdan bahsediyoruz. Bugün dört büyük kulübün borçları toplamı yaklaşık 10,5 milyar TL. Borçların sebebi yabancı oyuncular. Liglerde silinen puanların sebebi çoğunlukla yabancı oyuncular. Paramızı döviz karşısında korumak istiyorsak, tarımda ve sanayide olduğu gibi, ürettiğimiz oyuncuları satıp dışarıdan aldıklarımızı kaliteli ve az sayıda alıp onları da satıp yine kazanmamız gerekiyor. Dövizi bu şekilde kazanırız. Yoksa 'Türk oyuncusuna döviz vermeyelim, TL üzerinden sözleşme yapalım'la çözülmez. Yabancıya döviz veriyoruz, 14 yabancının yarısını oynatmıyoruz. Yarısı boşa gidiyor. Kolaylarına geliyor, menajer getiriyor, kimsenin tarama yaptığını düşünmüyorum, oyuncuyu alıyorlar.
- Karşı argüman olarak "hepsini Türk yapabilirsin, yabancı oynatmak zorunda değilsin" kullanılıyor hocam.
Kulüp yapısı bu olduğu müddetçe yapamazsınız. Kulübün sahibi kim? Yok. Başkan hesabı kitabı kendisi mi veriyor? Hayır. O zaman mümkün değil. Ben de başkan olsam aynısını yaparım. Günlük başarı için bu yol seçiliyor. Yabancı kuralı çıktığında parasal bir caydırıcılığı vardı. Yabancıyı fazla alan o gün için 6-7 milyon TL bugün için belki 20-30 milyon TL para ödüyordu, almayan ise aynı şekilde para kazanıyordu. Ama Kulüpler Birliği ne yaptı, işine gelmedi kaldırdı. O zaman hiçbir anlamı kalmadı. Saçmaladık yani. O zaman da bu borçlar büyüdü. Soruyorum ben size, bundan 5-10 sene önce daha mı fazla para giriyordu kulüplere? Daha az giriyordu. Daha az borç vardı. Şimdi daha fazla para giriyor, daha fazla borç oluyor. Peki saha sonucu bakımından daha mı başarılıyız? Hayır değiliz. Benim arzum kulüplerimiz ve milli takımımız aynı paralelde başarılı olsun Avrupa'da. Bütün hazırlıklarımızın amacı bu olmalı.
- Netleştirdiğiniz bir yabancı sayısı öneriniz var mı hocam?
Bu sene için 14 yabancının 10'unun sahada olmasını, sonraki senelerde 12 yabancının 9'unun sahada olmasını, bir sonraki sene 10 yabancının 8'inin sahada olmasını tavsiye etmiştim. Toplam yabancı sayısından 2, sahadaki yabancı sayısından her sene 1 eksiltecektik. Rakamların üzerinde durmuyorum, tartışılabilir. Yabancıya tamamen karşı değilim, ama alırken seçip almalıyım. Son gün hadi bir transfer yapalım diyip değil, hep öyle yapılıyor bizde. Biz kendi gerçeğimizi niye yalan konuşup değiştirmeye çalışıyoruz. Kulüp ismi verdiğinde problem oluyor. Hayır tartışmıyorum. Aldıkları oyuncuları 1 yıl geçmeden bırakıyorlar, bırakın 1 yılı, 3 ay geçmeden bırakanlar oluyor. Çünkü araştırmadan, son anda alınıyorlar. Taraftar da "hakkın var, al, al" diyor.
- 'Yabancı serbest olsun' diyenlerin kısıtlama konusundaki endişesi de Türk futbolcularının rekabetsiz ve kalitesiz bırakılacağı, paralarını daha da artıracağı şeklinde. Örnek verilen isim Tarık Çamdal mesela.
Tarık Çamdal ve Mehmet Topuz, bunun dışında var mı? Sayıları çok olan yabancı oyuncu var. Rakamların yüksekliğinden vazgeçtim. Galatasaray Emre Akbaba'yı kaça aldı? 3-4'e aldı, yabancı alsaydı kaça alacaktı? 10'a alacaktı aynı tipte bir oyuncuyu. Hangisi kârlı? Kuralla ilgisi yok, hatayı o paraları vererek sen yapıyorsun kulüp olarak. Sen kulübün parasını cebinden çıkıyormuş gibi düşünerek hareket ediyor musun, mali bütçene bakıyor musun transfer yaparken, bunlara bakacaksın. Falcao'nun maliyeti ne kadar, Adem'in maliyeti ne kadar? Konu Galatasaray, Trabzonspor, Fenerbahçe değil. Mesela Trabzonspor kimi sattı? Yusuf. Kimleri satmayı düşünüyor, Abdülkadir ve Uğurcan. Şimdi kaç tane yabancı aldılar? Trabzonspor doğru işler yaptı, ama şu an farkında olmadan belki de yanlış işler yaptı. Kulübün kurumsal yapıları oturursa bu sıkıntılar azalır, bugün için 6-7 tane oyuncuya kendi adamlarınıza baktırıp, tarayıp alıyorsanız size yeter. Ama siz transferin son günü menajerin verdiği listeden "hocam bir de sen seyret" diyip transfer yapıyorsan o zaman zaten yanmışsın. Biz Beşiktaş'ta en iyi oyuncuları aldık. Pepe'yi aldık. N'oldu Pepe? Gitti. Nasıl gitti? Şov yaptık, büyük bir oyuncuyu aldık, marka değerimizi yükselttik, ama giderken erozyona uğruyorsun.
- Bu kredi kartıyla harcama yapmak gibi mi hocam, paranız yok ama...
Doğru değil bu. Ne marka değerini, ne oyuncu değerini artıyorsun. Üretimimizi yapmamız gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı'yla görüşüp yeniden yapılanmaya geçmeye başlamamız lazım. Çocuklarımızın okullarda futbol oynaması gerekiyor. Okulunu da okumalı. Bir süre sonra bu çocukları sektörel bazda düşünürseniz tarım ve sanayide olduğu gibi bunları destek vererek yurtdışına ihraç etmemiz gerekiyor. Bir kısmı 3. ligde, 2. ligde, 1. ligde, Süper Lig'de oynayabilir, en iyilerini de Avrupa'ya gönderebilirsek senede 50-100-200-300 milyon dolarları kazanabiliriz. Bunu yapmamız gerekiyor. Bunu yapmadan olmaz. Gelen yönetimler geçici geliyor, uzun vadeli risk alamıyorlar, alamazlar da zaten. Günü kurtarmaları gerek. Yabancı hakkı var, kullanması lazım. Onu kullandıktan sonra nasıl gönderirim diye bakıyor. Oyuncu göndermek isteyen birçok kulüp var, gönderemiyor. Oyuncu gitmek istemiyor çünkü.
- Sunay Akın'ın programında 'model gibi kaleciler var' demeciniz olmuştu, Karius'u kastettiğiniz konuşulmuştu... Belki anlatmak istersiniz.
Bazı konuşmaları medyamız değişik algılayabiliyor. Sunay Akın'ın idol olarak gördüğü bir kaleciydim ben, beni övdüğü bir esnada "benim iyiliğimden değil, o zaman pek kaleci yoktu, olanlar da mankenlik yapıyordu" dedim Mehmet Kulaksızoğlu'nu kastederek. 15 gün sonra konuşmayı yayınladı, Karius'un bir maçına denk geldi, bi baktım "Karius'u kastetti" haberleri dönüyor. Ne alakası var. O zaman tek manken Türkiye'de Karius. Benim için manken Mehmet Kulaksızoğlu, ama onlar için Karius. O zaman cevap versem konu yine alevlenecek, sustum.
- Röportaj yapacağımızı duyurduğumuz andan itibaren Azerbaycan'dan birçok meslektaşımız, birçok insan sizinle konuşmak, sizden mesaj almak istedi. Çok fazla ilgi var size. Oradaki taraftarlara ne mesaj verirsiniz?
Kura belli olduktan sonra Azerbaycan'a gittik, iki otel iki de sahaya baktık. Futbol Federasyonu'nun tesisleri vardı, çok güzeldi. Bir de Neftçi'nin sahasına baktık, orada idman yapacağız. Yerleri tespit ettik. Zaten yabancılık çekmiyorsun. Ekonomik durumuna baktığın zaman refah düzeyi iyi görünüyor. Gezerken hep onu hissettim, Türkler de var Azerbaycanlı arkadaşlar da var. Bizim Tacettin vardı Beşiktaş'ta, Ziya'nın kardeşi. Benim oyuncumdu Bolu'dayken, o da orada Neftçi'nin alt yapısında, onları da gördüm. Dolayısıyla hiçbir yabancılığımız yok. Sıcak bir karşılama oldu. Ama çok acil ayrıldım, bir daha geleceğimi söylemiştim, bu hafta Cumartesi günü Neftçi Bakü ile Karabağ'ın güzel bir maçı vardı, gidemedim toplantı çıktı. Yine gideceğim Bakü'ye bir basın toplantısı sözüm var. Hem basın toplantısı yapıp hem de Federasyon'u ziyaret edeceğim. Çünkü sağ olsunlar hep ilgilendiler bizimle. Buradaki ilgi neyse orada da aynı ilgiyi gördüğümü düşünüyorum. Aynı şekilde takıma karşı da bir sevgi ve sahiplenmeleri olacağını düşünüyorum. Zaten bizi ev sahibi olarak görüyorlar orada. Bu ev sahipliğini hep beraber iyi gösteririz diye düşünüyorum.
Şenol Güneş röportajının tekrarı bu akşam saat 20.10’da Haber Global’de.