Bir Arda Güler güzellemesi: Ancelotti harika yemeklerin kısık ateşte pişirildiğini bilir
La Galerna'da Eduardo Ruiz imzasıyla yayınlanan yazıda Arda Güler'e övgüler yağdırıldı. Ruiz, Arda için "Sesini yükseltmeden dağları yerinden oynatabilecek bir dahi" diye söz etti.
İşte Eduardo Ruiz'in o yazısı:
"Arda Güler'in kökeninin ötesinde Mesut Özil'i hatırlatan bir yanı var. Dar, sarkık omuzlar, pazar öğleden sonrasını andıran durgun görünümü, hâlâ şekillenmemiş vücudu, üstesinden gelmesi gereken savunmacıların varlığıyla bir tezat oluşturuyor. Fırtınanın ortasında porselen bir vazo gibi. Ancak Mesut çok dikkat çeken bir oyuncu olmasına rağmen Alman futbolcuyla kıyaslamak Arda'nın hakkını vermiyor. Çünkü Güler eşsiz bir parlaklık saçan 'aura'sıyla olağanüstü yeteneklere sahip oyuncuların ışığını yayıyor.
Tıpkı sıra dışı oyuncuların kadraja girer girmez veya sahneye çıktıkları anda ekranı veya sahneyi doldurmaları gibi Güler'in yarı yapılı vücudu da ayak bastığı andan itibaren oyun alanını dolduruyor. Bu bariz kırılganlık, melankoli için yaratılmış gibi görünen ama kararlılık saçan gözlerden meydan okurcasına görünen özgüveni gizliyor. Güler, on dokuz yaşına uygun olmayan bir duruş, güven ve cesaretle sahada performans sergiliyor ve bu bana Vinícius adında birinin ilk göz kamaştırıcı görünüşünü hatırlatıyor.
Yaşlı bir kurt olan Ancelotti'nin harika yemeklerin kısık ateşte pişirildiğini bildiğine inanıyorum ve bu yüzden çocuğa (Arda'ya) Modric ve Kroos'un lise futbolu ve biyoloji ile kendini emülsifiye etmesi için (birbiri içerisinde çözülmeyen iki maddenin üçüncü bir bileşik yardımıyla bir arada tutulması) gereken zamanı veriyor. O ergen bedenini bir yetişkininkine dönüştürmek gerekiyor. Tabii ki Güler, orta yaşın sabrıyla değil, gençliğin durdurulamaz hırsı ve azmi ile donatılmış ve bu nedenle oyun sahasındaki her saniyesini kararlılıkla yönetiyor.
Oyun alanına adım attığı andan itibaren topu istiyor, takım arkadaşının desteğiyle koşuyor, tek dokunuşla kombinasyon yapıyor, rakibinin üzerine top sürüyor, duraksıyor, rakibe baskı yapıyor veya top çalıyor. Ya da ne bileyim, oyunun son saniyesini, önceki doksan küsur dakikayı karartan ve anlamsızlığa mahkum eden bir sanat eserine dönüştürmek üzere olan bir deha patlamasına kapılıp gidiyor. Güler iki maçta da çöp dakikaları altına dönüştürdü.
Böylece spor yazarı Jesús Bengoechea'nın da söylediği gibi Arda Güler'in mührü açıldı. Neyse ki, Real Madrid Barcelona değil ve dolayısıyla Barça'da olduğu gibi, her on beş günde bir La Masía'dan gelen ve 'culé'nin geleceğin Ballon d'Or' adayı olarak gösterdiği gibi, henüz kimse onu altarlara yükseltmedi.
Arda Güler hali hazırda Pedri'den Gabi'den ve diğer benzerlerinin hemen hemen hepsinden daha fazla meziyete sahip. Ancak Real Madrid'in talepleri çok büyük. Her ne kadar beyazlarla kariyerine sakatlıklar nedeniyle iyi başlayamasa da, şimdilik Güler için bir şey net görünüyor: Bu çocuk, futbolunda benzersizliğin dehasının işaretini taşıyor. Sesini yükseltmeden dağları yerinden oynatabilecek kadar kuvvetli kendine olan inancından asla vazgeçmeyen bir dahi.