'Gündüz insanı değilim' diyenler bir de buradan bakın...

Ofiste öğle yemeği saatine kadar ayılamayanlar, uyuduğu için toplu taşımada durağı kaçıranlar, sabahları beş tane alarm kurup zorla uyananlar... Her sınıfta ya da ofiste "gündüz insanı olmadığını" söyleyen en az bir kişiye denk geliyoruz. Peki gerçekten gece kuşu muyuz, yoksa uyku kalitemiz mi kötü?

Son Güncelleme:

Toplu taşımaların gündüzleri akşam yoğun saatlere göre daha sessiz olduğunu hepimiz fark etmişizdir. İş ve okul servislerinde de durum farklı değil. Akşam saatlerinde sohbet ederek evlerine dönenler, genelde gündüzleri uyuyarak işe gidiyor. Bu durum da aklımıza bir soruyu getiriyor: 'Gündüz insanı' olmadığını düşünenler, aslında sadece uykusunu iyi alamıyor olabilir mi?

Uzmanlar, yetişkinlerin ihtiyaç duyduğu gece uykusunu 7-9 saat olarak belirtiyor. Peki, Türkiye'de uykuyla aramız nasıl?

Önce, Türkiye'de uyku sürelerine ilişkin yürütülen araştırmalara kısaca değinelim. Türk Nöroloji Derneği Uyku Tıbbı Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Gülçin Benbir Şenel, Türk Uyku Tıbbı Derneği'nin 2010-2012 yılları arasında, 56 farklı şehirde toplam 137 merkezde gerçekleştirdiği TAPES çalışmasını bu konuda referans olarak sunuyor. Şenel, araştırmada 5 bin 21 katılımcının büyük oranda yatış saatinin 23.00-24.00 civarında, kalkış saatinin ise 06.00-08.00 civarında olduğunun gözlemlendiğini aktarıyor. Şenel, çalışmada uykusuzluk şikayetinin de tüm toplumda %51 olarak izlendiğini belirtiyor.

UYKU YAŞAM KALİTEMİZİ DE ETKİLİYOR

Doç. Dr. Şenel, televizyon karşısında geçirilen sürenin fazla olmasının ve akşam saatlerinde çay tüketimi ile sigara kullanımının da uykusuzluk hastalığı ile ilişkili olarak belirlendiğine işaret ediyor.

Uykusuzluk ve yetersiz uykunun, sadece gündüz yaşam kalitesini etkilemekle kalmadığının altını çizen Şenel, uykusuzluğun aynı zamanda hipertansiyon, şeker hastalığı ve kalp hastalıkları riskinde de artışa neden olduğunu kaydediyor.

Şenel ayrıca, yetersiz uykunun depresyon ve anksiyete gibi nöropsikiyatrik hastalıklara da neden olabildiğini dile getiriyor.

Nöroloji Uzmanı Dr. Ayşegül Daldal ise, uykulu olma halinin kişinin normalde uyanık olması beklenen zamanlarda ve ortamlarda ortaya çıkması olarak ifade edildiğini aktarıyor. “Bu durum kişinin günlük aktivitelerini, performansını olumsuz etkiler ve karşı konulamaz uyuklamalara neden olur.” diyen Daldal, bu konudaki açıklamalarını şöyle sürdürüyor:

Hastalar hekime çoğu kez iş başında veya araba kullanırken uyukladıkları için başvurur. Aşırı uykululuğu olanlarda diğer yakınmalar konsantrasyon eksikliği, unutkanlık ve sinirliliktir. Çocuklarda ise uykululuk kendini hiperaktivite ve öğrenme güçlüğü şeklinde yansıtabilir.

YATMADAN ÖNCE YERKEN BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN

Ayşegül Daldal, beslenmenin uyku üzerine etkileri konusunda yapılan gözlemlerin ise, yüksek karbonhidratlı yemeklerin uykululuğu, yüksek proteinli yemeklerin ise uyanıklığı arttırdığını gösterdiğini belirtiyor.

Gülçin Benbir Şenel de, yatma saatlerine yakın zamanda yapılan egzersizin, bazı hormon seviyelerinde artışa neden olarak uyku gecikmesine yol açtığını aktarıyor. Şenel, geç saatlerdeki sosyal aktivitelerin, ışık ve ses uyaranlarının, kişiler ile etkileşimler esnasındaki duygusal dalgalanmaların da uykunun ritmini bozduğunu belirtiyor. Şenel, “Çay, kahve ve benzeri uyarıcı içecekler ise yatma saatinden altı saat öncesine kadar tüketildiğinde uyku saatlerini geciktirebilmekte ve kalitesini bozmaktadır.” diyor. Şenel'in verdiği bilgilere göre ayrıca, yatmadan iki saat öncesinde tüketilen yüksek karbonhidrat içerikli bir beslenme ya da alkol tüketimi de uykunun yapısını bozuyor.

UYKUSUZLUĞUN İŞE VE SOSYAL HAYATA ETKİSİ

Gülçin Benbir Şenel, yetersiz uykunun okul, iş ve sosyal hayatı etkilediğine değiniyor. Şenel bu konuda, “Uykunun sosyal aktivitelere vakit ayırma isteğine ve hafıza başta olmak üzere hayati fonksiyonlara etkilerinin yeterince bilinmemesi nedeniyle, uykusuzluk şikayetleri sıklıkla göz ardı edilmektedir” diyor.

Şenel, artmış uyku dürtüsünün, dikkat ve hafızayı belirgin ölçüde azaltarak, okul performansını düşürdüğünü, iş ve trafik kazalarına neden olduğunu aktarıyor ve ekliyor:

“Artmış uyku dürtüsü, çalışma barışını bozar ve sosyal ilişkilerin de bozulmasına neden olur.”

Dr. Ayşegül Daldal da, uyku hijyeni eğitiminin önemine dikkat çekiyor. Daldal, bu konuda başlıca önerileri şöyle sıralıyor:

📌Her akşam aynı saatte yatılması ve her sabah aynı saatte uyanılması;

📌Gündüz uykusunun kaldırılması;

📌Gün içinde düzenli egzersiz yapılması;

📌Yatak odasında aşırı ses, ışık, ısı olmaması, yatak odasının uyku ve cinsel yaşam dışında kullanılmaması;

📌Gece uyunamadığında yatakta uyumak için ısrar edilmemesi;

📌Yatmadan önce solunum egzersizleri gibi gevşeme egzersizleri yapılması.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber