'Ben aslında doktorum!' İnsan kendini böyle bir yalana nasıl inandırır?

Türkiye günlerdir 'sahte doktor' vakasının hikayesini konuşuyor. Birçoğumuzun hayretler içinde takip ettiği hikaye bu tür olaylara şahit olanları ise şaşırtmadı. Çünkü kendi gerçeğine yani alternatif bir gerçekliğe inanan kişiler pek de az değil.

Son Güncelleme:

Tekirdağ'ın Çerkezköy Devlet Hastanesi'nde kendisini pratisyen hekim olarak tanıtan ve sahte diploma ile görev yaptığı anlaşılınca tutuklanan Ayşe Özkiraz'ın hikayesine ilişkin detaylar günlerdir ülke gündemini meşgul ediyor. Hatta iki hafta içinde Mersin'de dördüncü sahte doktor vakası görüldü.

Etrafındakileri doktor olduğuna inandırıp ameliyatlara girebilen, kendi adına çelenk ve plaketler yaptıran, sahte diploma çıkaran genç kadının hikayesini okurken akıllara “Bir insan kendini alternatif bir gerçeğe nasıl bu kadar inandırabilir?” sorusu geldi. Biz de bu soruyu ruh sağlığı uzmanlarına sorduk...

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Bahadır Bakım bu durumu açıklamaya “idealize edilmiş self (kişinin kendini idealize etmesi)” kavramı ile başlıyor.

Bakım, “Burada kişi çocukluktan itibaren kendine bir ufuk, bir hedef belirler. İlerleyen yaşlarda bu çocukluk hedefinden ne kadar uzaklaşılırsa kişi o kadar depresyona girer, öfkeli olur ve kendine yabancılaşır” demekte.

Özkiraz'ın ameliyathane önlüğü ile fotoğrafı büyük yankı uyandırmıştı. Fotoğraf: İHA

Bu durumun bazı kişilerde bir savunma mekanizması şeklinde görüldüğünün altını çizen Bakım, kişide “Ben doktor olamadım ama bir doktor kadar bilgiye sahibim. Onlar kadar büyük operasyonlar yapabilirim” gibi çevreye yönelik, adeta narsisistik yaklaşımlar oluştuğunu dile getiriyor.

Kişinin kendini daha önemli hissetmek ve çevresinde daha fazla söz sahibi olabilmek için kendine sahte de olsa farklı bir kimlik edindiğine işaret eden Bakım, “Aslında kısmen bunun bilincindedir, kısmen de bilincinde değildir. 'Ben doktor olmadığımı biliyorum ama onlar kadar bilgiliyim' şeklinde bir yaklaşım üretir. Bu yaklaşım kişinin iyi hissetmek adına oluşturduğu narsisistik bir savunmadır, kendini önemseme ihtiyacıdır” ifadelerine yer veriyor.

Bakım, kişinin o kimlikle mutlu olabildiğini ve onun etkisiyle böyle davranışlarda bulduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu bazen paranoyaya kadar gider. Onlar narsistik yelpazenin en son ucudur.”

"SAYGI DUYULMA GİBİ İHTİYAÇLAR..."

Uzman psikolog Alanur Özalp ise, alternatif bir gerçeğe inanma durumuyla ilgili çoklu faktörlerin söz konusu olduğuna dikkat çekiyor. Özalp, “Birincisi, o meslekleri olmak isteyip de olamayan kişilerden oluşan grup. İkinci grup ise, 'Sen bu işlerden anlıyorsun' ifadeleriyle yakın çevresinden ilgi gören grup. Bir kısmı da gerçekten psikolojik rahatsızlığı olan insanlar. Bazen kişide bu üç unsur da mevcut olabiliyor” ifadelerine yer veriyor.

Bu tür kişilerde saygı duyulma ya da birilerinin kendisi için dua etmesi gibi ihtiyaçlar görülebildiğini vurgulayan Özalp, gerçek olmayan özgüven varlığına işaret ediyor. Özalp sözlerine şöyle devam ediyor:

“Mesela doktorluk zor bir meslek olduğundan kendisini o mevkiye koyuyor. Bu gerçek olmayan özgüven de psikolojik rahatsızlık olduğunu gösterir. Psikolojik rahatsızlıkları olmayanlar 70 yaşında bile okuyup, hayalini kurduğu mesleğin eğitimini alabiliyor. Ayrıca, bu ara böyle vakaların neden arttığının da düşünülmesi gerekiyor.”

"KİŞİLER BAZEN HEZEYANLAR GELİŞTİREBİLİRLER"

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu ise, kişinin değiştiremeyeceği inançta olması halinin “hezeyan/sanrı” olarak ifade edildiğini kaydediyor. Bunun beyindeki birtakım maddelerin dengesizliği ile ortaya çıkan net bir psikiyatrik hastalık olduğuna vurgu yapan Kulaksızoğlu, değerlendirmesine şu şekilde devam ediyor: 

“İnsanlar kanseri tedavi edeceğine, enerji olmadan enerji üretebileceğine inanabilir. Kişiler zaman zaman kendilerinin belirli bir kabiliyette olduğuna, bazı şeyleri yapabileceklerine dair yanlış inanışlar, hezeyanlar geliştirebilirler. Bu bazen bir tedavi bulmak olur, bazen enerji sorununu çözmek olur, bazen dokunabildiği insanları iyileştirebilme olur, bazen de 'ben çok başarılı bir doktorum' olur.”

Bir diş teknisyeninin kendini diş hekimi olarak tanıtarak, birtakım tedaviler yapıp, para kazanmasını tamamen kötü niyet olarak ifade eden Kulaksızoğlu “Ama hiç alakasız birinin diş hekimi olduğuna kuvvetle inanıp da diş hekimi gibi davranmasıyla sahtecilik yaptığını bilerek davranması arasında büyük fark var. Çünkü hastalık size bunu düşündürür. Alternatif bir gerçeğe inanmanın ardında sanrısal bir bozukluk vardır” demekte.

  

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber