Türk şiirinin yenilikçi ismi Orhan Veli'nin vefatının üzerinden 74 yıl geçti

Hayata 36 yaşındayken veda eden ve kısa süren yaşam yolculuğunda unutulmaz eserlere imza atan Orhan Veli Kanık'ın vefatının üzerinden 74 yıl geçti.

Son Güncelleme:

"İstanbul'u Dinliyorum", "Güzel Havalar", "Bir Garip Orhan Veli" ve "Anlatamıyorum" şiirlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda unutulmaz eseri miras bırakan usta şair, en özgün ve yenilikçi şairlerden biri olarak Türk edebiyatına adını kazıdı.

Kanık, Mızıka-yı Hümayun'da klarnist Mehmet Veli Bey ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocuğu olarak, 13 Nisan 1914'te Beykoz'a bağlı Yalıköy'deki bir konakta doğdu.

Asıl adı "Ahmet Orhan" olan şairin ailesi, Soyadı Kanunu'nun ardından "Kanık" soyadını aldı. Kanundan önce, babasının adındaki "Veli"yi sahiplenen Kanık, edebiyat çevrelerinde "Orhan Veli" olarak tanındı.

HALİFE ABDÜLMECİD'İN SARAYDA DÜZENLEDİĞİ TÖRENDE SÜNNET EDİLDİ

Unutulmaz şairin çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir'de geçti.

Adnan Veli ve Füruzan (Yolyapan) isimli 2 kardeşi olan Kanık, mütareke sırasında Akaretler'de bulunan Anafartalar İlkokulunun ana sınıfına devam etti. Kanık, 7 yaşındayken son Halife Abdülmecid'in Yıldız Sarayı'nda düzenlediği törende sünnet edildi.

Edebiyat sevgisinin ilk tohumlarının ekildiği Galatasaray Lisesinde, yatılı olarak ilkokula başladı. Henüz çocukken yazdığı ilk hikayesi, "Çocuk Dünyası" dergisinde basıldı.

Mehmet Veli Bey, tayini Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefliğine çıkınca ailesiyle Ankara'ya taşındı.

Orhan Veli Kanık, ilkokulu Ankara Gazi İlkokulunda, ortaokulu Ankara Erkek Lisesinde tamamladı. Ortaokulda, Garip akımını birlikte başlatacakları Oktay Rifat Horozcu ile arkadaş olan usta şair, birkaç yıl sonra Halkevlerinde bir müsamere sırasında Melih Cevdet Anday ile tanıştı.

Lisedeyken hocaları Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç, Halil Vedat Fırtınalı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun ilgisiyle karşılaşan Kanık, ilk yazılarını, lisedeyken çıkardığı "Sesimiz" adlı okul dergisinde yayımladı. Kanık, ilk yazılarında aruz veznini kullandı.

ŞİİRLERİNDE ZAMAN ZAMAN "MEHMET ALİ SEL" TAKMA İSMİNİ KULLANDI

Kanık'ın ilk şiirleri Nahit Sırrı Örik'in teşvikiyle dönemin en önemli edebiyat dergilerinden Varlık'ın yanı sıra İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik dergilerinde okuyucuyla buluştu.

Şiirlerini zaman zaman "Mehmet Ali Sel" takma ismiyle yayımlayan Kanık, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne 1932'de girdi ancak okulu tamamlayamadı.

Orhan Veli Kanık, bir süre Galatasaray Lisesinde öğretmen yardımcısı olarak görev aldı, 1936-1942'de ise Ankara PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu'nda çalıştı.

Hece ölçüsüne dayanan, kafiye ve redife özen gösteren ilk dönem şiirlerinde geçmişi özleyiş, çocukluk anıları, doğa sevgisi, umutsuzluk ve yalnızlık gibi temaları hüzünlü bir dille işleyen şair, eski biçimde yazdığı için bu şiirleri hiçbir kitabına almadı. Kanık, "yeni biçimli" ilk şiiri "Ağaç"ı Oktay Rıfat'la yayımladı.

Usta şair, Fransız sembolistlerin etkisinden kurtuldu, vezin, kafiye ve söz sanatlarını bırakarak, serbest şiire yöneldi. Sokaktaki insanın şiirini yazdı.

TÜRK ŞİİRİNDE YENİLEŞME HAREKETİNİ BAŞLATTI

Liseden arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile 1941'de "Garip" adlı şiir kitabını yayımlayan Kanık, Türk şiirindeki yenileşme hareketini başlattı. Garip akımı, Türk şiir tarihinde büyük bir kırılmanın ve köklü bir değişikliğin sembolü oldu.

Kanık, Garip kitabının ön sözünde, isim belirtmeden hem Nazım Hikmet'in toplumcu şiirine hem de simgeci ve geleneksel hece şiirine karşı çıktı. Şiirin, insanın beş duyusuna değil kafasına hitap eden bir söz sanatı olduğunu savunan şair, ölçü ve kafiyenin şiiri yozlaştırdığını, bunun için şairaneliğe sırt çevrilerek yeni araçlar ve yeni yollarla çoğunluğa seslenmek gerektiğini vurguladı.

Gelibolu'da vatani görevini yapan şair, hayatının 25 yılını, "1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim." sözleriyle özetlemişti.

Kanık,1945'te başladığı Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosundaki görevinden 1947'de ayrıldı.

1 Ocak 1949'dan itibaren 15 günde bir yayımlanan iki sayfalık "Yaprak" dergisini çıkarmaya başlayan usta kalem, 15 Haziran 1950'ye kadar 27 sayı yayımlanan dergiyi maddi sıkıntılar nedeniyle yayımlayamayınca Ankara'dan İstanbul'a döndü.

Nazım Hikmet için "Görmüyor musun, Her yanda hürriyet; /Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; /Git gidebildiğin yere..." dizelerini yazan Kanık, diğer yazarlarla 1950'de cezaevinde açlık grevi yapan Nazım Hikmet'e destek oldu.

Orhan Veli Kanık, "İstanbul'da, Boğaziçi'nde/Bir fakir Orhan Veli'yim/Veli'nin oğluyum/Tarifsiz kederler içindeyim" dizeleri nedeniyle babasını üzerken, şiirlerini de babası besteledi.

"ÇOK GENÇ ÖLDÜ, YAZIK OLDU AMA ÖLÜMSÜZ"

"Ölüme Yakın" başlıklı şiirinde, "Ölünce kirlerimizden temizlenir / Ölünce biz de iyi adam oluruz / Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış / Hepsini unuturuz" dizelerini kaleme alan şair, Kasım 1950'de Ankara'da, belediyenin kablo döşetmek için açtırdığı çukura düşerek başından yaralandı.

İstanbul'a döndükten sonra bir arkadaşının evinde otururken birden fenalaşan şair, kaldırıldığı hastanede beyin kanaması dolayısıyla 14 Kasım 1950'de vefat etti. Cenazesi, Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı'nda, tasarımını Abidin Dino'nun yaptığı mezara defnedildi.

Neyzen Tevfik, Kanık'ın ölümünün ardından yaptığı açıklamada, "Yaprağından yararlandığımız verimli bir dal ansızın kırıldı, düştü. Toprağa, doğanın ta koynuna girdi." ifadelerini kullanırken, Nazım Hikmet ise "Öyle sanıyorum ki Orhan Veli bizim en güzel şairlerimizden biri. Çok genç öldü, yazık oldu ama ölümsüz." ifadelerini kullanmıştı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, "Büyük bir şair, büyük bir edip, çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir insanı kaybettik.", Kanık'ı 12 yaşından beri tanıyan Ahmet Hamdi Tanpınar ise "Çok severdim. Şiirin büyük damarından gelme bir şairdi. Böylelerinin hayatı kendisini yakarak bulur." açıklamasını yapmıştı.

Sonraki Haber