Seyyar Gurme Eşref Borça ile Dedeağaç'ı Ziyaret
Dedeağaç; yerel adıyla Aleksandropolis, sınırımızın dibinde hemen, kapı komşusu yani. Denenmeli...
Seyahatinizi iyi planlar, gümrükte de şansınız yaver giderse İstanbul'dan yola çıkıp 3,5 saat sonra Dedeağaç'a ulaşmanız mümkün. Bunun için sabah saat 05:00 gibi yola çıkmak gerekiyor. Yol, Silivri'den sonra otobandan ayrıldığından trafik ışıkları yoğunlaşıyor. Sabah erken yola çıkarsanız ışıklar devreye girmeden bölgeyi geçebilirsiniz. İpsala Sınır Kapısı'na geldiğinizde eğer dönemsel bir sıkıntı yoksa her iki kapıyı toplam yarım saatte geçersiniz. Her ne kadar pul almak sıkıntılı olmasa da her türlü yurtdışı ziyaretinizden önce bu işi banka şubelerinden halletmenizde fayda var. Kapıları da geçer geçmez artık Yunanistan'ı saran meşhur otobanın başındasınız. Dedeağaç için yol kısa, yaklaşık yarım saat sonra tatil başlar.
Dedeağaç'ın merkezi, konaklamak için ideal ve benim son gittiğimde kaldığım gibi uygun ve temiz bir şehir otelinde kalabileceğiniz gibi, 5 yıldızlı otellerde de konaklayabilirsiniz. Tamamıyla sizin beklentiniz ve ihtiyaçlarınıza kalmış. Bizim gezi felsefemizde otel ön planda olan bir unsur değil; daha çok temiz, ekonomik ve küçük şehir otellerini seçiyoruz.
MAKRİ KÖY'E UĞRAMADAN DÖNMEMELİ
Eğer yazın gittiyseniz öncelikli istikametiniz 12 kilometre mesafedeki Makri Köyü olacaktır. Şehirden kısa süre yol yaparak geleceğiniz Makri'de hem güzel ve uzun plajlar hem de yemek imkânı mevcut. Plajda yapacağınız deniz ve güneş keyfinden sonra karnınızı hemen plajın üst kısmındaki Taverna Ai Giorgis'de doyurabilirsiniz. Burası, hem deniz kıyısında ve tepeden denize hâkim manzarasıyla hem de genel olarak beklentileri karşılayacak seviyede deniz ürünleri ve yemekleriyle en çok tercih edilen mekânlardan. Bizim yemekteki tercihlerimiz arasında yer alan tarhanalı karides, yeni şeyler deneme maceralarımızdan birindeki yol kazası olarak kalacak, uyarayım.
Sahilde değirmenin hemen altında yer alan Milos Restoran'ın ızgara kalamarı ve acılı peynirli mezeleri tirokafteri, hafızamda yer edenlerden. Bu iki restoranın yanında bölgeye giden Türkler'in en çok gittiği fakat benim henüz uğramadığım Nisiotiko ve Porto Elia da tavsiye edebileceğimiz mekânlar.
Özellikle deniz ürünlerini sevmeyenler için bizdeki büfe ve dürümcülerin muadili mekânlarda kuzu, domuz ve tavuktan yapılan Yunan şiş kebabı souvlaki'yi de tercih edebilirsiniz.
Yunanistan denince aklına adalar gelenlere de cevaptır bir nevi Dedeağaç, Kavala ve Selanik. Dedeağaç da bu rotanın ilk durağı. İster giderken ve gelirken uğrayın, isterseniz kalın. Kalamar, ahtapot, midye dahil deniz ürünlerine doyun.
Sonuç olarak; Yunanistan'da yaşanan kriz sonrasında vergilerdeki artış, bizde de euro'nun TL karşısında fahiş yükselişiyle koşullar ağırlaşsa da, eskiden uygun olan Yunanistan tatili, ekonomik olmaktan çıksa da o kültürü tanımak ve aslında ne kadar da benzer olduğumuzu görmek açısından hâlâ cazibesini koruyor komşu. Deniz ürünü sevenler için bolluk halen geçerli...
Yazı: Eşref Borça