Nahit taşını nakış gibi işliyorlar

Göbeklitepe ile başlayan taş oymacılığı ellerinde çekiç, keski ve taş yontma tarağı ile nakış işler gibi Şanlıurfa’ya özgü ‘’nahit’’ taşı, üniversiteli öğrencilerin elinden hayat buluyor.

Son Güncelleme:

Şanlıurfa’da Göbeklitepe ile başlayan, 12 bin yıl öncesinde taşlara çizilen hayvan ve insan figürleri ile her yönüyle zor ve zahmetli bir meslek olan unutulmaya yüz tutmuş taş oymacılığı mesleği, kadınların elinden tekrar canlanıyor.

Urfa evleri kalın taş duvarları, tonozlu kemerleri ve kuş takaları, ince taş işçiliğinin seçkin bezeme örnekleri ile otantik, estetik ve görsel zenginlik sunuyor 

Yumuşak yapısı ile işlemeye uygun Urfa taşı, taş ocaklarında taşlar kesildikten sonra atölyeye getiriliyor. Taşlar öğrenciler tarafından Şanlıurfa geleneksel kent dokusundaki evlerin duvarlarında, eyvan kemerlerinde, pencere tonozlarında, kuş takalarında ve kapı girişlerinde en çok kullanılan süslemeler tasarlanıyor.

Öğrenciler ellerinde çekiç, keski, taş yontma tarağı ve ince fırçalarla nakış işler gibi ince işçilikle günler süren çalışmanın ardından Urfa evlerinden ağırlıklı olarak görülen hayat ağacı, bitkisel motifler ve geometrik süslemeler ile otantik, estetik ve görsel zenginliği ortaya çıkarıyorlar. 

Koruma altına alınan, kış aylarında sıcak, yaz aylarında serin tutma özelliği ile bilinen tarihi evlerine artık kadın eli değecek. Yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken, taş süslemeler, nakışlar, kuş yuvaları, revaklarda yer alan birçok süsleme kadınların ellerinden şekilleniyor.

Harran Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Mimari Restorasyon Programında, yürütücülüğünü Dr. Öğretim Üyesi Hülya Öztürk Tel ile Öğretim Görevlisi Dr. Mahmut Karaçizmeli’nin yaptığı süsleme ve onarım teknikleri dersinde kız öğrenciler, Urfa’da Taş işlemeciliği mesleğinin tarihe karışmaması için nakış dokur gibi çaba harcıyor. 

2002 yılında Urfa Kentsel Sit Alanı ( Sur İçi yerleşkesi ) UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı. Kayıt altına alınan 1020 adet Şanlıurfa’nın tarihi evi aslına uygun olarak restore edilerek butik otel, restoran ve kafe olarak turizm hizmetine sunuluyor

Öğrenciler, kaybolmaya yüz tutan mesleği öğrenerek nesilden nesille aktarmayı hedefliyor. Urfa Taşı işlenerek oluşturulan motifli süslemeler, başta camiler olmak üzere kentin birçok tarihi konak, ev ve sokaklarında yeniden can buluyor.

Sanata açılan kapı

Harran Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Hasan Şahin, okulun faaliyetlerine ilişkin şunları söyledi:

"Yüksekokulumuzda adından anlaşılacağı gibi daha çok teknik programlarla ilgili eğitim veriyoruz. Şu an 10’a yakın programlarımızda eğitimlerimiz devam ediyor. Programlarımızın birçoğu endüstriyel üretime yönelik ara eleman yetiştiriyor. Elektrik bölümü, makine bölümü, otomotiv, bilgisayar programcılığı, veb tasarım ve kodlama gibi bu programlarımızın içinde mimari restorasyon programımızın farklı bir yeri var. Bunun nedeni de şu: Bir yandan sanata bakıyor, yani bizim teknik bilimlerin üniversitemizin sanata açılan bir kapısı. 

Burada kurulan taş işleme atölyemizde hocalarımız ve öğrencilerimizle Urfa’nın kadim el sanatı kültürü olan taş işlemeciliğinin tekrar canlandırılması bu iş el becerisi ile yapabilen belki usta diyebileceğimiz nitelikte elemanların yetiştirilmesi ve bu çalışmaların hem Urfa’mızın kent mobilyası dediğimiz şehirlerimizde bahçelerimizde, parklarımızda örneklerinin sergilenmesi. Hem de mimari yapılanmada bir yapı elamanı olarak Urfa taşının işlenerek kullanmasını tekrar canlandırmak hedefimiz var. Urfa taşını, Urfa taşı işçiliğinin bölgemizde de örneklerini çok gördüğümüz bu sanatın ve bu yapı elemanının hak ettiği kıymete kavuşması. Öğrencilerimizin staj ve işyeri uygulamaları kapsamında restorasyonu devam eden tarihi yerlerin projelerinde çalışarak yer alıyorlar."

12 bin yıllık gelenek 

Mimari Restorasyon bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hülya Öztürk Tel ise atölyenin çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:

"Atölye 2017 yılında kuruldu. 30 öğrenci ile yola çıktık ve yedi yıldır Urfa taşı işlemeciliği yapıyoruz. Süsleme ve onarım teknikleri adında bir dersimiz var o ders kapsamında öğrencilerimize uyulmalı somut olmayan kültürel miras olan taş işçiliğini öğrencilerimizle yaşatmaya çalışıyoruz. 

Urfa’daki taş işlemeciliği Göbeklitepe ile beraber başlıyor. Yani 12 bin yıl öncesinde taşlara çizilen hayvan ve insan figürleri ile başlıyor ve daha sonra Harran’da devam ediyor. Emeviler döneminde Harran Ulu Cami'nin sütunları ile devam ediyor ve daha sonrada Şanlıurfa geleneksel kent dokusundaki hem evlerin hemde dini yapılarda kullanılmaya başlanıyor. Mimariye oldukça hakim bir taş işlemeciliği ve somut olmayan kültürel miras olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü Urfa’da taş işlemeciliği tutmuş. 

Biz de bunu canlandırmak amacıyla bu taşın sürdürebilirliğini sağlamak amacıyla öğrencilerimizle beraber çalışıyoruz. Öğrencilerimizin yaptığı taş işlemelerden bir sergi açtık ve bir taş bahçesi de düzenleyerek hem gölge elemanı, bankları ve süs havuzlarımızı Urfa taşından imal ederek bu taşın betonlaşan Urfa’da tekrar canlanmasını sağlıyoruz. Urfa mimarisinde geleneksel konutlarda oldukça fazla kullanılmış bu süslemeler daha çok bitkisel ve geometrik olarak karşımıza çıkıyor. Zaten bizim amacımızda geleneksel Urfa evlerinde birebir örnek aldığımız bu taş süslemeleri birebir çizimini yaptırıyoruz, taş uygulamasını yaptırıyoruz. Öğrencilerimiz mezun olduklarında hem uygulama alanında kendilerini işleme konusunda değerlendirmiş olurlar diye böyle bir işe giriştik se sürdürebilirlik açısından iyi olacak."

Sokaktan modern çizimlere 

Mimari Restorasyon Bölümü öğrencisi Abdulkadir Çiftçi, çalışmalarını anlatırken, "Bu atölyede hummalı bir çalışma sonucu bu taşları seçip Urfa’daki geleneksel evleri gezip tanıyıp, onların fotoğraflarını çekip projelerini ve tarihçelerini inceleyip onlardan teker teker bir motif seçip, seçtiğimiz motifleri önce el çizimi ile sonra Autocad çizip burada işlemeye başladık. Bu dersten öğrendiğimiz şey Urfa taş işlemeciliği, Urfa’nın yok olan tarihsel taş işlemeciliğini yeniden canlandırıyoruz, yeniden Urfa’mıza kazandırıyoruz' dedi. 

Mimari Restorasyon bölümü öğrencisi Zeliha Acemoğlu ise ”Göbeklitepe’den beri gelen bir kültür bu... Şanlıurfa’da ve biz taşa işleyerek yeniden canlandırdığımızı düşünüyoruz bu açıdan tarihi Urfa evlerinde gördüğümüz süslemelerin ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu da anlamış oluyoruz, tarihçesini de öğrenerek... Bitkisel ve geometrik motifler. Belirlemiş olduğumuz mahallere gidip oradaki geleneksel yapılarda evleri araştırıp süslemelerin bulunduğu yerlere bakıp fotoğraflarını tarihçesini araştırıp süslemenin yapının tarihçesini araştırıp ondan sonra süslemenin çizimi ile başlayıp el çizimi Autocad çiziminden sonra taşa karbon kâğıdı ile aktardıktan sonra el ile taşa işlemiş olduk" diye konuştu. 

Sonraki Haber