İnsanın bitmeyen arayışı, varoluşçuların yeniden yükselişi

Son dönemde çok satanlar listesinde felsefe kitaplarına olan büyük ilgi dikkat çekiyor. Türk okuyucular Stoacı ve Varoluşçu düşünürlerin eserlerine yoğun rağbet gösteriyorlar. İletişim ve yaşam kolaylaşmasına karşın insanın temel arayışları ve sorularına cevaplar halen felsefe kitaplarında saklı.

Son Güncelleme:

Felsefenin güçlü alanları arasında kabul edilen Stoacılık ve Varoluşçuluğun büyük yazarlarının eserleri Türkiye'de son dönemde en çok satanlar arasında yer alıyor. Listelerde özellikle Fransız düşünür Albert Camus ve Alman filozof Friedrich Nietszsche'nin kitapları ön plana çıkıyor. Peki felsefenin edebiyat, sanat ve insan yaşamıyla en çok iç içe olan alanı kabul edilen ve insanın mutluluğu, mutsuzluğu, yalnızlığı ve varoluş amacı gibi temel soruları ele alan Varoluşçuluk nedir ve neden bu kadar popüler hale geldi?

Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard insanlığın en derinindeki soruları varoluşla açıklayan ilk isim olarak kabul edilmekte.

ÖNCE 'KORKU' SORGULANDI

Varoluşçuluğun modern dönemde fikir babası Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard kabul edilmekte. İnsanların halen üzerinde fikir yürüttüğü 'saçma', 'bunaltı', 'korku', 'kaygı' gibi bir çok kavramı felsefe temelinde ilk kez açıklayan düşünür ayrıca akımın temel vurgularından olan tek gerçeğin yaşam olduğu ve bu yaşamdaki sebepler ve sonuçların da ancak deneyimlerden doğduğu fikrini ortaya koymasıyla bilinmekte.

YAŞAMIN VE İNSANIN ANLAMI

Varoluşçu eserlerin günümüzde yeniden popüler olması ele alınan konuların insanların aklında halen büyük kaygı ve sorunlar olarak yer almasından kaynaklanıyor. Varoluşçu felsefenin en büyük önerimlerinden olan ve Arthur Schopenhauer'den Albert Camus ve Jean Paul Sartre'ye kadar uzanan “insanın acılardan, kederlerden oluşan bir dünyaya kendi bilinci dışında atılmış olduğu” düşüncesi tüm yaşamın anlamlandırılmasını zorunlu kılmakta. Akımın düşünürleri arasında “En iyisi dünyaya hiç gelmemekti” ya da “İnsan kendisini aşmalı ve iradeli, güce sahip istençli yeni bir üst insan yaratmalı” diyenler bulunmakta. Diğer yandan “Hayatın temel anlamı ve deneyimi içinde bulunulan anda oluştuğu için insan tüm varlığıyla anın içinde özgürce kalabilmeli” ya da “Biz anlam yüklemedikçe kendiliğinden bir anlama sahip olmayan yaşamın absürtlüğü kabullenilip hayatın her anından beklentisiz şekilde keyif alınmalı” fikrini ortaya koyan düşünürler de bulunmakta.

OTANTİK İNSAN

İnsanın yaşamında, kararlarında, düşüncesinde ve karakterinde özgür olması gerektiğini ileri süren varoluşçu felsefenin temeli 'otantisite' olarak kabul edilir. Otantisite ise insanın eylemlerinin değerleri ve istekleriyle tam bir uyum içinde olması dolayısıyla özgür bir düşünce ve hayata sahip olabilmesiyle kendisini yüceltir.

Rus yazar Fyodr Dostoyevski'nin özellikle 'Karamazov Kardeşler' kitabının çok satanlar arasında olması da okuyucuları yeniden modern filozofların eserlerine yönelten sebepler arasında yer almakta.

FREUD'UN ETKİSİ

Psikanaliz biliminin kurucusu kabul edilen nörolog Sigmund Freud ve analitik psikolojinin kurucusu kabul edilen psikiyatr Carl Jung'un varoluşçuluğun dünyada yeniden ivme kazanmasındaki en büyük isimler arasında oldukları kabul edilmekte. Çok güçlü şekilde varoluşçu filozoflardan etkilenen iki ismin eserleri de tüm dünyada çok satanlar arasında yer alıyor. Diğer yandan varoluşçu düşünürlerinin tamamını derinden etkileyen klasik edebiyatın en büyük romancılarından Rus yazar Fyodr Dostoyevski'nin özellikle 'Karamazov Kardeşler' kitabının çok satanlar arasında olması da okuyucuları yeniden modern filozofların eserlerine yönelten sebepler arasında yer almakta.

HİÇ BİTMEYEN BOŞLUK

Sıra dışı entelektüel birikimi dolayısıyla Avrupa'nın son “Rönesans Adamı” kabul edilen İtalyan yazar Umberto Eco kitapseverlerin modern insanın içinde olduğu sıkıntılar dolayısıyla da varoluşçu düşünürlerin eserlerini okuduklarını ifade etmekte. Eco, 'Devlerin Omuzlarında' kitabında bu sıkıntıyı şu ifadelerle açıklamakta: “Modern insan Nietszsche'nin önceden görüp uyardığı 'Son İnsan'a dönüştü. Yaşamaktan bıkmış, ilgisiz, duyarsız, hayatta risk almayan ve konfor ile güvenlikten başka bir şey aramayan insan... Buradaki tehlike kişinin daha anlamlı ve yaratıcı bir hayat yerine değersiz şeyler ve sıkıcı faaliyetlerle uğraşması. Bu boşluk ise ancak boşluğu tanımlayan düşünürlerin eserlerinde anlamlanıyor.”

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber