Bir kerede efsane oldular, başka bir şey yapmadılar! Peki neden?

Edebiyat dünyasının unutulmaz romanlarından bazılarına imza attılar ancak ikinci romanlarını yazmadılar. Veya yazmaya ömürleri yetmedi... Bazısı başarıyı kaldıramadı, bazısı sadece yazmak istemedi. Peki ne oldu da böyle sonuçlar ortaya çıktı? İşte o efsane romanlar ve yazarları.

Son Güncelleme:

Yeni Zelandalı yazar Keri Hulme geçen hafta 74 yaşında hayatını kaybetti. Hulme edebiyat dünyasında oldukça özel bir noktada duran yazarlar arasında yer aldı. Bu özel yazarlar, kariyerlerinde yazdıkları tek romanla edebiyat dünyasını alt üst etmeyi başarmış yazarlar... Maori tarzı bir büyülü gerçeklikle kaleme aldığı epik romanı The Bone People ile 1985'te Booker Prize'a layık görülen Hulme da bu listeye girmiş oldu.

Bu listede kimler mi var? Emily Bronte, Margaret Mitchell, JD Salinger, Ralph Ellison, Harper Lee, Anna Sewell... Hepsi tek bir roman yazdılar. Çığır açan, biricik şaheserler... Listeye diğer türlerde eserler vermiş isimler de eklenebilir. Şairler Sylvia Plath ve Boris Pasternak, öykücüler Alice Munro ve Edgar Allan Poe ya da oyun yazarı Oscar Wilde gibi... Aslında Bronte de başarılı bir şairdi. Salinger ise eserleri bazısı tarafından devrim niteliğinde olarak görülen bir kısa öykü yazarıydı.

MÜKEMMELİN ARDINDAN...

Mükemmel bir eserin ardından sessizliğe dalış. Halkın gözünden uzakta tek bir sanatsal miras bırakmış olmanın parlaklığı, egonun çağrısına kapılmamış olmak, başka “o kadar da iyi olmayan” eserler yazmamış olmak... Bu fikirler elbette baştan çıkarıcı ancak nadiren doğru çıkan söylemler.

Pulitzer ödüllü Rüzgar Gibi Geçti'yi yazdıktan ve roman dev bir başarıya ulaştıktan sonra sessizce kalemini bırakan Margaret Mitchell dışında çok az yazar bunu başarabildi. Yaşamı boyunca tüm röportaj taleplerini reddetti ancak yakın çevresi, 48 yaşında sarhoş bir sürücü tarafından öldürülmeden evvel ikinci bir romanı düşündüğünü söylüyordu.

'BAŞARI ÇOK KÖTÜ ETKİ YAPTI'

Harper Lee de Bülbülü Öldürmek'ten başka bir roman yazmadı. (2015'te, Bülbülü Öldürmek'ten 55 yıl sonra yayımlanan Tespih Ağacının Gölgesinde, ilk romanın taslağı olarak da kabul ediliyor.) Ancak onun hikayesi biraz daha farklıydı. Lee daha sonra, “Başarı benim üzerimde çok kötü bir etki yaptı” diyecekti:

“Şişmanladım ama son derece kayıtsızdım. Eskiden olduğum kadar korkak bir şekilde devam ediyordum.”

Daha karmaşık olan durum ise şu: Yazar, her zaman yazardır! Hulme, Salinger, Mitchell ve Lee gibi bazı radikal figürler yazdıkları her şeyin yayımlanması gerektiğine inanmıyorlardı. İnanmadıkları bir diğer şey de sanat formlarının en yalnızı olan yazmanın halka açık bir şey olması gerektiği düşüncesiydi.

Hatta Keri Hulme, Booker Prize'ı kazandığını öğrendiğinde telefonun öbür ucunda “Hay Allah kahretsin” demişti. Başına buyruk bir bilinmezliği kucaklayan Hulme yazmaya devam etti ancak hiçbir şey eserini yayımlamadı. 2011'de Radio New Zealand'a konuştuğunda “Üretkenlik konusunda sıkıntım var gibi görünebilir” demişti:

“Ama yazmanın üretken olmakla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Bunun ünlü olmakla ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Yazmak uzun yıllar varlığını sürdürecek hikayeler ve şarkılar yaratmakla ilgili. Aksi takdirde yazmaya değmez.”

YAYIMLAMAMANIN HUZURU!

1951'de yayımlanan ilk ve tek romanı Çavdar Tarlasında Çocuklar ile zamanın ruhunu en iyi yansıtan romanlardan birine imza atan Salinger ise 1953'te New Hampshire'daki evine çekildi. 2010'daki ölümüne kadar neredeyse hiç ortalarda gözükmeyen Salinger, 1974'te The New York Times'a verdiği röportajda “yayımlamamakta müthiş bir huzur var. Huzurlu... Dingin... Yayımlamak mahremiyetime korkunç bir saldırı gibi” diye konuşmuştu.

Salinger, Mitchell ve Lee, yazıları üzerinde mutlak bir kontrol sağlamaya çalıştılar, Hulme gibi sadece kendi şartlarında yazma hakkını korurken çalışmalarının lisanssız baskılarını üretmeye çalışan vicdansız yayıncıların peşine düştüler.

Ancak romanlarıyla tanınmayı ve para kazanmayı umup bunu başaramayanlar da var. Emily Bronte'de böyleydi. İngiliz edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Uğultulu Tepeler'e imza atan Emily Bronte şiirleri istediği kadar okuyucu bulamadığı için roman yazmıştı.

İLK ROMANINDAN İKİ SENE SONRA ÖLDÜ

Uğultulu Tepeler yayımlandığı dönemde o kadar sert eleştirilere maruz kaldı ki muhtemelen Bronte bu yüzden başka bir roman yazmaya yeltenmedi. İşler Bronte'nin istediği gibi gitmedi. 1848'de ilk romanı yayımlandıktan iki sene sonra tüberküloz nedeniyle 30 yaşında hayatını kaybetti...

Bronte dilediği kadar değer görseydi ne olurdu bilinmez. Sylvia Plath da öyle. 1963'te henüz 30 yaşında yaşamına son veren Plath'ın ölmeden önce birkaç el yazmasını yok ettiği öne sürülüyordu. Plath'ın tek romanı Sırça Fanus, “Victoria Lucas” mahlasıyla ölümünden bir ay önce yayımlanmıştı.

*Bu haberdeki bilgilerin büyük bir kısmı The Telegraph'ta “From JD Salinger to Harper Lee: the strange life of the literary one-hit wonder” başlığıyla yayımlanan makaleden derlenmiştir.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber