8 Mart temalı Var/Yok sergisi açıldı

Kadınların bugünkü konumları ve üzerine düşünmeyi ve düşündürtmeyi hedefleyen "Var/Yok" 3D online sergisi açıldı.

Son Güncelleme:

8 Mart, 1857’de eşit şartlarda çalışmak, insanca yaşamak isteyen ve bu mücadele için seslerini yükselten kadınların bugünkü konumları üzerine düşünmeyi ve düşündürmeyi hedefleyen “Var/Yok” 3D (üç boyutlu galeri) online fotoğraf ve video sergisi, www.varyok.art adresinde açıldı.

Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölüm Başkanı Doç. Uğur Günay Yavuz, danışmanlığını yürüttüğü öğrencileri; Öğr. Gör. Ahmet Sait Yıldız, Öğr. Gör. M. Uluç Ceylani, Seçil Taylan Erdemli ve Şenol Günel, Antalya Konyaaltı Belediyesi’nin desteği ile “Var/Yok” sergisi aracılığıyla sanatseverlerin karşısına çıktı.

Sergi; toplumda kadına bakışı, kadının özne olarak varlığı ekseninde üretilen 25 video ve fotoğraftan oluşuyor. “Var/Yok” sergisi, İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları nedeniyle 3D altyapısı ile online açıldı ve www.varyok.art adresinde 1 ay süre ile gezilebiliyor.

Sergiye dair

Doç. Zehra Yiğit'in sergiye dair izlenimleri şöyle:

"Bilinçdışının dil gibi yapılandırıldığı önermesini tartışmaya açan Jacques Lacan, Özne’nin Öteki ile olan ilişkisinin bir boşluk sürecinden doğduğunu söyler. Özne’nin Öteki’nin bakışına ve arzusuna göre aldığı konum, bilinçdışını Ötekinin söylemine dönüştürmeye zemin hazırlar. Var/Yok Sergisi “kendi olma” halinin imkansızlığına yönelik güncel örnekleri siz sanatseverlere kadın olmak üzerinden sunuyor. Toplumsal bilinçdışını temsil eden deyişler üzerinden, gündelik yaşamda dile dökülen cinsiyetçi kodları tartışmaya açan Seçil Taylan Erdemli, hem bir kadın hem de bir sanatçı olarak Türkiye gerçeği ile sanatseverleri yüzleştiriyor. Kendi bedeniyle manifestosunu imzalayan Uğur Günay Yavuz, “Kadınlık Halleri” adlı otoportre çalışması aracılığıyla bir yandan kadının toplumsal konumunu sorgulatırken, diğer yandan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri üzerinden bu konumun tekinsizliğine dikkat çekiyor.

Özne olarak kadın bazen erkek, bazen toplum, bazen de sistemin bakışı içinde tanımlanır ve konumlanır. M. Uluç Ceylani kapitalist sistemde, tüketilen nesneler arasında yerini alan,-sistemin bir yandan yüceltip diğer yandan sömürdüğü- kadın bedenine odaklanıyor. Ve kadın gerçeğine ulaşmanın imkansızlığını, eserlerindeki gerçeğin çarpık görüntüsü ile tartışmaya açıyor. Ahmet Sait Yıldız ise varlık ve yokluk kavramından ilham alarak, kadın varoluşuna odaklanıyor. Özne olarak kadının, tam olmasının zorluğuna dikkat çeken Yıldız, tekrar tekrar başa saran, sonra yeniden tam’lanmaya çalışan kadının umutsuzluğunu gösteriyor. Şenol Günel ise, fotoğraflarını aracı tutarak Arap kadınlarının gerçeğini Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden alıp Türkiye’ye taşıyor ve yalnızlığın bir seçim değil de yazgı olduğu görüşünden hareketle bir köşede görülmez olmanın ağırlığı üzerine sanatseverleri düşündürüyor. Bu sergide yer alan eserlerin her biri, cevabını bildiğimizi sandığımız ama bilmediğimiz; gerçek yanıtlarını vermekten hep kaçındığımız sorularla yüzleşmemizi ve yeniden sormamızı sağlıyor… Tam da bu noktada Gayatri Chakravorty Spivak’ın sorusunu Öteki ya da ikinci sınıf olarak konumlandırılan kadınlar üzerinden yanıtlamak zor bir yüke dönüşüyor: Kadın konuşabilir mi? Konuşsa bile sesi duyulabilir mi?”

Sonraki Haber