Yazarların Beyoğlu kavgası!
Araştırmacı Ercan Çankaya "Bir Semt İki Nesil" başlıklı çalışmasında Türk edebiyatının zirvedeki isimleri üzerinden Beyoğlu'ndaki sosyokültürel dönüşümü anlatıyor. Türk modernleşmesinin bütün sorunlarının yansıdığı meşhur semt; kimlik çekişmeleri içindeki ünlü edebiyatçıların gözünden ele alınıyor. Edebiyatçıların Beyoğlu'nda müdavimi oldukları mekanların ayrıntılı bir dökümü de çalışmada yer alıyor.
İstanbul Araştırmaları Misafir Araştırmacı Programı kapsamında Ercan Çankaya tarafından hazırlanan "Bir semt iki nesil, Beyoğlu'nda küçük aylak adamlar" başlıklı çalışma; İstanbul'un en önemli muhiti Beyoğlu'ndaki sosyal ve kültürel dönüşümü Türk edebiyatının en ünlü isimlerinin tanıklıklarıyla anlatıyor. Yakup Kadri'den Mithat Cemal Kuntay'a, Peyami Safa'dan Nazım Hikmet'e ve Sait Faik'e kadar pek çok edebiyatçının; Beyoğlu'nun elit kahvelerinde, arka sokaklarında geçen hayatları dönemin siyasal çekişmeleriyle birlikte ele alınıyor.
ODAĞINDA 1940'LAR VAR
Çalışma özellikle edebiyat dünyasının siyasi olaylardan en fazla etkilendiği 1940'lara odaklanıyor. Nazım Hikmet, Kemal Tahir ve Orhan Kemal gibi edebiyatçıların suçlu bulunup ağır cezalara çarptırıldığı 1938’deki 'Donanma Davası' ile Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü 1948 yılı arasındaki olaylar Türkiye'nin entelektüel tarihi açısından büyük önem taşıyor. Çalışmanın girişini kaleme alan Doç. Dr. Özlem Çaykent bu durumu "Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Dünya Savaşı’na uzanan yazar kuşağının Beyoğlu metaforlarındaki dönüşümü Türkiye’de yaşanan daha geniş çaplı kültürel ve siyasi çalkantıların bir mikrokozmosu olarak düşünebileceğimizi görüyoruz" sözleriyle özetliyor.
PERA'DAN BEYOĞLU'NA
1940’larla birlikte Beyoğlu'da yeni bir yazar tipinin ortaya çıktığını belirten Çankaya, ilçede iki dünya savaşının getirdiği yoksulluk, Türk nüfusun artması, gayrimüslim ve Levanten sakinlerin ayrıcalıklarını kaybetmesi gibi gelişmelerden sonra Beyoğlu’nu konu alan metinlerin değiştiğini vurguluyor. Çalışkan bu durum için "Çoğu Batılı eğitimden geçmiş bu insanların, bohem bir hayat sürseler de modernist bir edebiyat yerine daha milliyetçi ve muhafazakâr bir edebiyatı tercih etmelerine neden olmuştur" diyor.
MUHAFAZAKAR PERA
Çalışmada Beyoğlu'nun modern yaşamının içinde olan ancak milliyetçi ve muhafazakar yönü de ön planda olan edebiyatçılara dikkat çekilerek, Peyami Safa'nın bu edebiyatçıların en başta gelen örneği olduğu belirtiliyor. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi büyük isimlerin muhafazakarlığı İtalya'dan, Fransa'dan yayılan devletçilikle paralel bir şekilde ele alınırken, Tanpınar'ın bu özelliği için "Beyoğlu’nu Batı’nın zayıf ve yoz bir taklidi olarak görüyordu. Fakat hayatının çoğunu o da Beyoğlu’nda geçirdi. 1940’larda Türkiye’de yaşayan Fransızların ve gazetecilerin sıklıkla ziyaret ettiği Beyoğlu’ndaki Strasbourg Birahanesi’nin müdavimlerinden biriydi" ifadelerine yer veriliyor.
KİM, NEREYE GİDERDİ?
Çalışmada edebiyatçıların Beyoğlu'nda müdavimi oldukları mekanların detaylı bir dökümü de yer alıyor. Buna göre Cennet Bahçesi'nde (Bugünkü Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Sosyal Tesisleri) Oktay Akbal ve Salah Birsel'e rastlanıyordu. Elit Kahvehanesi'nde ise (Asmalımescit’te, bugünkü İsveç Konsolosluğu karşısı) Sait Faik demir atmış durumdaydı. Lebon Pastanesi, Giovanni Scognamillo ile Yahya Kemal'in uğrak yeriydi. Ayhan Işık Sokak'ın girişindeki Nisuaz'ın kitlesi bir hayli kalabalıktı. Ahmet Hamdi Tanpınar, Aziz Nesin, Hilmi Ziya Ülken, Necati Cumalı bu mekanda sık sık boy gösteriyorlardı. Saray Sineması'nın müdavimlerinin ise (Bugünkü Demirören AVM’nin bulunduğu yer) Cavit Yamaç, Sabahattin Kudret Aksal ve Samim Kocagöz olduğu belirtiliyor.
Kaynak: Web Özel