Türkiye'de tarımın kritik sorusu: Destekler kafa mı karıştırıyor?

Bir tarım ülkesi olan Türkiye'de çiftçi ile devlet arasındaki ilişkinin önemli noktalarından biri de destekler ve teşvikler... Ancak bunlar zaman zaman kafa karışıklıklarına da sebep oluyor. Peki neden? Teşvkiler ve destekleri daha efektif hale getirmenin yolları neler?

Son Güncelleme:

Pandemi süreci, küresel enflasyon dalgası, tedarik krizi ve tüm bunların etkilerini global çapta katlayan savaş, tarım yatırımlarının ve iç pazarda yeterliliğin önemini bir kez daha ortaya koydu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) de 9 Haziran'da yayınladığı BM Gıda Görünümü raporunda kapıdaki sorunu dile getirdi.

Aslında bilinen ve deneyimlenen bir gerçek, BM çerçevesiyle gözler önüne serilmiş olurken Gıda Görünümü'nün baş editörü FAO ekonomisti Upali Galketi Aratchilage şu kritik tespiti yapıyor ve "FAO'nun son tahminleri, gıda piyasalarında olası bir daralmaya ve gıda ithalat faturalarının yeni bir rekor seviyeye ulaştığına işaret ediyor" diyordu.

BAKAN KİRİŞÇİ: 'DESTEKLERİN YÖNLENDİRME KABİLİYETİ YOK!'

FAO'nun önerileri arasında ise “düşük gelirli ülkelerin gıda güvenliğini korumak için bir strateji olarak ödeme dengesi desteği sağlamak için bir Gıda İthalatı Finansman Kolaylığı” sağlanması yer alıyor.

Bir tarım ülkesi olan Türkiye'de de teşvikler çiftçi için oldukça kritik bir rol oynuyor. 4 Mart 2022'den bu yana görevde olan Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi de bu kritik dönemde teşviklere yönelik önemli bir tespitte bulundu. Prof. Dr. Kirişçi, Habertürk canlı yayınında “Tarımsal destekler sayıca fazla ve karmaşık. Tarımsal desteklerin yönlendirme kabiliyeti yok” ifadelerini kullandı.

Maliyetlerin arttığı bir ortamda teşvikler ve tarımsal desteklerin önemi aşikar. Peki Prof. Dr. Kirişçi'nin bu tespitleri ne anlama geliyor?

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü'nden Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, “Bu konuda Sayın Bakan'a katılıyorum. Türkiye'de sektöre yönelik 60'tan fazla tarımsal destek kalemi bulunmakta. Bu hem sayıca fazla hem de karmaşık” derken şöyle devam ediyor:

“Hem de söz konusu mevcut desteklerle neyin amaçlandığı ve hangi sonuca ulaşıldığı konusu tartışmalı.”

'ÇOK FAZLA SAYIDA DESTEK VAR'

Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Öner Çetin de bu noktada “Sayın Bakan'ın ifade ettiği gibi çok fazla sayıda destek var; bu da işi karmaşıklaştırıyor” diyor ve devam ediyor:

“Destekler maalesef özellikle geçmişte suistimal edilmişti. Hatta hala zaman zaman suistimaller sürüyor. Bunları sadeleştirmek ve böylece söz konusu uygulamaları çok daha etkin hale getirmek gerek.”

Teşviklerin “planla-uygula-kontrol et-önlem al” döngüsünü tamamlayacak bir mekanizmayla proglamlanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özçatalbaş ise temel sorunu şu şekilde ifade ediyor:

“Destekler içinde; toplum sağlığını ve ihracat hedefini öne alan sağlıklı ürün üretimine yönelik destek kalemleri toplam içinde yüzde 4’ün altında. Yine Ar-Ge ve tarım danışmanlığı destekleri ise yüzde 1’in altında. Geri kalan yüzde 95'in çok büyük ölçüde fiyatı ve maliyeti düşürmek amaçlı olduğu çıkıyor. Sadece bu bile Türkiye'de tarım desteklemelerinin yeni baştan düzenlenmesini zorunlu kılıyor.”

Harran Üniversitesi Bölgesel Coğrafya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Benek de bir örnek veriyor ve “Bir dönem Doğrudan Gelir Desteği (DGD) vardı; buna karşı çıkmıştık zira destek direkt olarak tapu sahibine gidiyordu. Halbuki desteğin tarlayı işletene gitmesi lazım” ifadelerini kullanıyor.

Desteklerin kayıt altına alınması ve tüm kalemleri kapsayacak şekilde dizayn edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Benek, lokal ürünler yetiştiren küçük ölçekli üreticilere de teşvikler getirilmesi gerektiğini vurguluyor.

'DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ' VURGUSU!

Prof. Dr. Özçatalbaş da DGD'ye vurgu yapıyor. 1999'da hayata geçen DGD ile yaşanan politika değişikliğinde, AB süreci, IMF ve Dünya Bankası da rol oynamıştı.(*) Bugün yaşanan ve Bakan Kirişçi'nin de altını çizdiği karmaşada DGD'nin etkisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özçatalbaş söz konusu desteğin üreticiyi kendini geliştirmeye veya ülkenin tarım hedeflerini gerçekleştirmeye itmediğini yani yönlendirmeden tamamen yoksun olduğunu aktarırken şu vurguyu yapıyor:

“Verimlilik ve kaliteyi göz ardı eden, sadece üreticinin gelir düzeyini artırmaya yönelik DGD, Türkiye’nin kararlı bir destek politikası geliştirmesine de bir bakıma engel oldu. Öyle ki DGD, üretici kaydı olan herkese yapılan parasal ödemeyi kapsıyordu.”

Bu aracın çok düşük gelirli ülkelerde işe yarayabileceğini ifade eden Prof. Dr. Özçatalbaş, Türkiye'nin kurumsal kapasite ve beşeri kaynak açısından dünya çapında bir tarımsal potansiyeli olduğuna dikkat çekiyor ve böylesi yanlış araçlardan hızla uzaklaşmak gerektiğini ifade ediyor.

*Türkiye Tarımında Doğrudan Gelir Desteği Uygulamaları, Doğuş Üniversitesi Dergisi 9/2008

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber