Tarihe saygısızlık, kare kare çirkin İstanbul

İstanbul'da her adımda tarihi eserlere yapılan hoyratlıklar karşımıza çıkıyor. Bazen tarihin tam ortasından geçen bir boru, klima ya da kablo bazen de ilk insanların çıktığı mağaralarda yakılan ateşler. İstanbul'u köşe bucak gezerek sorunları fotoğrafladık. Uzmanlar da çözüm önerilerini sıraladı.

Son Güncelleme:

İstanbul'da Bizans ve Osmanlı döneminden kalma tarihi eserlerin yanı sıra on binlerce yıllık mağaralara yönelik hoyratlık bitmek bilmiyor. Öyle ki, bazen bir mağarada bazen sadaka taşında bazen de çirkin bir eklenti ile tarihi eserlere zarar veriliyor. İstanbul'un tarihi noktalarını gezip, gözümüze çarpan çirkinlikleri fotoğraflarken; ilk durağımız Başakşehir’de bulunan Yarımburgaz Mağaraları oldu. İlk İstanbulluların yerleşim yeri olarak bilinen alandaki görüntüler yürekleri sızlatacak türden. Tüm uyarılara rağmen 400 bin yıllık mağara adeta bakımsızlıktan dökülüyor. "Muhteşem Yüzyıl" dizisinin çekimleri esnasında mağaranın içinde ateş yakıldığı ve çukurlar açıldığı biliniyor. Yor isimli filmin çekimleri sırasında da mağaranın içinde bir süs havuzu oluşturularak senaryo gereği söz konusu havuz dinamitle patlatıldı. Arkeologların hassas aletler ile çalışması gereken alanlar yok edilirken, uzmanlar ise tarihi eserlerin hem hikayelerini anlattı hem de çözüm önerilerini sıraladı.

Yarımburgaz Mağaraları, tinercilerin uğrak mekanı haline geldi.

ATEŞ YAKIYORLAR

Birinci derece sit alanı ve Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil olan mağaranın duvarlarında sprey boyalar ile aşk sözleri yazılı. Mağara girişlerinde bira şişeleri de bulunuyor. Mağaraların girişinde demir parmaklıklar bulunsa da yer yer aşınan alanlardan içeriye tinerciler girebiliyor. Film çekimleri nedeniyle yakılan ateş sonucunda ise mağaranın giriş kapısından yukarı kısmına kadar yer alanda karartılar bulunuyor. 

 Çemberlitaş'ta bulunan caminin duvarlarında çevre esnafı halı satmakta. 

BİLİNÇLENME ŞART

Tarihi eserlerin korunmasına dair yapılması gerekenleri anlatan Yüksek Mimar ve Restorasyon Uzmanı Feyhan İnkaya Takaoğlu ise  küçük yaşlardan itibaren bilinçlenmenin önemine dikkat çekiyor. Bu durumun yasalar ile korunmasına gerektiğinin altını çizen Takaoğlu, "Yetkililerin el birliği ile bunları çözmesi lazım, kurallar getirilmeli" diyor.

KAÇAK EKLENTİLER 

Takaoğlu, tarihi yapılara sonradan yapılan eklentiler ile ilgili de, "Dünyada modern de olsa ek yapamazsın şeklinde kararlar alınıyor, ülke olarak da bu aşamalardan geçmeliyiz. Yetkili birimlerinin uyarılarına rağmen yine de kaçak eklentiler yapılabiliyor. Mimarlar bu durumları yapıya zarar vermeden çözebilir. Klima ya da tesisat bağlantısını, su depolarını, dükkan bölümlerinin çözümlerini mimarların yapıp kurulların da onaylaması gerekiyor. Yerel yönetimler ile merkezi idarenin birlikte karar almaları gerekiyor" ifadelerini kullanıyor. 

Tarihi Mısır Çarşısı'nın üzerinden de bu şekilde borular geçiyor.

SARKAN KABLOLAR

Mimar Eren Bali Gürsoy ise tarihi yapılardan sarkan kablo, klimalar gibi sorunların ise genel olarak ele alınmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Bu tarz sorunları yeni restorasyonlarda da gözlemlediklerini anlatan Gürsoy, "Dükkanlardan taşmalar olabiliyor, dükkanların duvar boşluklarından oluşumlar yapılabiliyor, yeni eklentiler çıkabiliyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Burası da Beyazıt Meydanı'na giden yol üzerindeki çeşme ve musluğu yok.

MUSLUKLARI SÖKÜLÜYOR

Gürsoy, tarihi çeşmelerdeki vandallıkları da şu sözlerle anlatıyor:

"Bugün restore ediyorsunuz ama 2 gün sonra yeniden muslukları sökülüyor, üstüne yazılar yazılıyor, çöp atılıyor. Kültür bilincini arttıracak faaliyetlerin anlatılması şart."

Eyüp Sultan Mezarlığı da bakımsız bir halde. Fotoğraf: Bünyamin Bulut

Mimar Hatice Karakaya, tarihi eserlerin kentin yüzü olduğunu ve sahip çıkılması gerektiğine dikkat çekiyor. Vatandaşların tarihi eserlere zarar vermemeleri için sorumluluk verilmesi gerektiğini kaydeden Karakaya, "Kent bilinci çok önemli" diyor ve ekliyor: 

Osmanlı döneminde bir insan boyunda olan ve kalabalıktan uzak tenha köşelere konulan sadaka taşları, günümüzde küllük olarak kullanılıyor. 

"Sadaka taşlarının, günümüzde yol genişletmeleri, park ve bahçe yapımı ya da kaldırım çalışmaları esnasında kaybolup gittiği biliniyor. Sadaka taşları, günümüzde kül tablası olarak kullanılıyor. Sadaka taşının yardıma ihtiyacı olanın elini uzatarak alması için yapılan oyuk da çöp ve sigara izmaritlerinden görülmüyor."  

Kurşunlu Han batı cephesi, beden duvarı delinerek dükkan yapılmış. 

KEMİKLERİ SIZLIYOR 

İstanbul Beyazıt'ta bulunan, tarihi 300 yıl öncesine dayanan Çorlulu Ali Paşa Medresesinde de hoyratlığın izlerine tanık oluyoruz. Son yüzyılda nargilecilerin mekanı haline gelen mekan 1707'de  Sultan III. Ahmet dönemi sadrazamlarından Çorlulu Ali Paşa tarafından hayata geçirildi. Mimar Davut Ağa’ya yaptırılan eserin içi nargile kafeye dönüştürülürken, medresede dumana maruz kalmadan çay ya da kahve içmek imkansız. Duvarlarından kabloların sarktığı medreseyi her gün çok sayıda da turist ziyaret ediyor.

Kapalıçarşı Nurosmaniye bölgesinde de klimalar binanın güzelliğini kapatmış durumda. Fotoğraf: Bünyamin Bulut

UYUM SAĞLANMALI

Tarihsel Çevre ve Yapı Korumacıları Derneği Başkanı Adnan Demir, bu tahribatların 3 aşamada yapıldığını belirtiyor. En önemli sebebin birimler arası iletişimsizlik olduğunu anlatan Demir, binaların cephelerine doğalgaz ya da elektrik kutusu koyarken Anıtlar Kurulu, elektrik idaresi ya da belediyenin farklı görüşlerde olduğunu kaydediyor. Tarihi eserlerde zamanla oluşan ihtiyaçlar ile ilgili tahrip edilmeden uyum sağlanmasını anlatan Demir, "Tarihi bir duvarda plastik bir pencere açılabiliyor, ısıtma kaynaklı yerden borular geçirilebiliyor ya da aydınlatma amaçlı tarihi bir mekanın tavanı delinebiliyor" diyor. 

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber