Silah bulundurma ruhsatı başvurularında yüzde 34'lük artış! Peki sebebi ne?
Son dönemde dikkat çeken silahlı şiddet olayları bireysel silahlanma ile ilgili endişeleri artırırken 2020 yılında silah bulundurma ruhsatı başvurularındaki yükseliş de dikkat çekti. Peki bu artışın sebebi ne olabilir? Bu yönelim ne anlatır?
Jandarma Genel Komutanlığı 2020 Yılı Faaliyet Raporu'nda dikkat çeken detaylardan biri de silah bulundurma ruhsatı başvuruları oldu. 2019 yılında 13 bin 206 bulundurma başvurusu yapılırken bu sayı 2020'de 17 bin 751 olarak kayıtlara geçti. Kaydedilen yüzde 34'lük artış dikkat çekti.
Bu yıl taşıma ruhsatı başvurusunda ise yüzde 46 oranında düşüş görülürken 2018 ile 2019 arasındaki yükseliş de çarpıcı tabloyu gözler önüne serdi:
Büyütmek için görselin üzerine tıklayabilirsiniz.
Peki kaydedilen bu artışın sebebi ne? Pandemi ne kadar etkili? Dizilerdeki şiddet unsurlarının rolü var mı? Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan ile konuştuk.
Öncelikle başvurulardaki artıştan söz ederken 1 Temmuz 2019 tarihindeki gelişmeyi de aktarmakta fayda var. Söz konusu tarihten bu yana vatandaşlar ruhsat başvurularını e-devlet üzerinden yapabiliyor.
Jandarma Faaliyet raporunda şu ifadeler yer alıyor:
“Vatandaşların silah ruhsat başvurularını e‐devlet vasıtasıyla yaparak, başvuru sürecinin elektronik ortamda takip edilmesini sağlamak ve vatandaş memnuniyetini artırmak amacıyla, Jandarma Silah Bilgi Sistemi Projesi 01 Temmuz 2019 tarihinde tamamlanarak vatandaş ve il/ilçe jandarma komutanlıklarının kullanımına açılmıştır.”
Umut Vakfı; hukukun üstünlüğü, barış ve uzlaşma, yurttaşlık bilinci, şiddet ve bireysel silahsızlanma konusunda akademik çalışmaların yanı sıra eğitimler ve kampanyalar gerçekleştirmekte. Vakıf ayrıca kamuoyu oluşturma, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları da yapmakta. Psikyatr Dr. Ayhan Akcan, vakfın yönetim kurulu üyelerinden...
PANDEMİNİN ETKİSİ
Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, pandeminin muhtemel etkileri üzerine şunları söylüyor: “Pandemiyle beraber, evde aile bireyleriyle yaşayan insanlar korkmaya başladı. Dolaylı yoldan en basit hareket olarak hem 'at, avrat, silah' kültürü hem de göçebe kültür ile beraber 'Ruhsat altında bir silah alayım, evde bulunsun' mantığı ön plana çıktı.”
Bireysel silahlanmaya karşı çalışmalar ve farkındalık projelerine imza atan Umut Vakfı'nın yönetim kurulunda yer alan Akcan, tüm dünyada benzer bir durumun gözlemlendiğini de aktarırken “Maalesef bütün dünyada durum böyle. ABD başta olmak üzere, silah talebi arttı. Artan korkuyla birlikte insanlar kendilerini güvende hissetmek için silah edinmeyi bir çözüm olarak algılıyor ama değil” ifadelerini kullandı.
FBI, Mart 2020'de 3.7 milyon silah başvurusu dahilinde geçmiş kontrolü yaptı. Geçmiş kontrolünün hayata geçtiği 1998'den bu yana en yüksek sayıya ulaşıldı. Bu tablo, Mart 2019'a kıyasla 1.1 milyonluk bir artış anlamına geliyor. Sadece 21 Mart 2020 tarihinde 210 bin kontrol yapılırken, 21 Mart, en çok başvurunun yapıldığı gün oldu. Yukarıdaki tabloda ise Brookings tarafından yapılan bir araştırma dikkat çekiyor. 2010'dan bu yana en büyük sıçramanın Ocak 2020'den itibaren yaşandığı görülüyor. Geçmişte Sandy Hook İlkokulu Saldırısı, San Bernardino Saldırısı ve Parkland Saldırısı gibi olayların bireysel silahlanmayı artırdığı da dikkat çekti.
CEZALAR ARTINCA...
Akcan, artışın ikinci sebebini aktarırken “Kaçak silah bulundurmanın cezai müeyyidesi yani yaptırımı arttı” dedi ve ekledi: “Kaçak silah vardı ama ruhsat altına alınmıyordu.”
KORKUTAN ARTIŞ!
“Aynı zamanda üçüncü sayfa haberlerinden de görüyoruz bu artışı. 2020 yılında 3 bin 700 vakada 2 bin 500 kişi ölmüştü. 2015 ile 2020 yılını karşılaştırdığımızda silahla işlenen cinayetlerde yüzde 40'lık bir artış var. Nereden baksanız her yıl yüzde 5 ile yüzde 8 arası artış var. Bunu biliyoruz” diyen Akcan bu verilerden yapılan çıkarımı da söyle aktarıyor:
“Resmi rakamlar ise ruhsat talebinin azaldığını gösteriyordu. Biz de kaçak silahların daha yaygın olduğu sonucuna varıyorduk. Türkiye'de silah talebini engelleyemezsiniz. Bunun bir tek yolu var o da sert yasal tedbirler koyup yasayı işleterek olur.”
Antalya'da aile faciası!
“Peki bu olumsuz gidişatın temelde yatan sebebi ne olabilir” sorusu bu noktada akıllara geliyor. Mesleki zorunlulukları nedeniyle bir silah bulundurmak ve taşımak dışında olanlar dışında, bir insan neden silah bulundurmak ister?
'EN İLKEL YÖNTEM'
Psikyatr Dr. Akcan şöyle açıklıyor: “Psikolojik olarak insan karnını doyurup temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendisini güvende hissetmek istiyor. Sigorta sistemleri de bunun bir parçası, devletin kolluk kuvvetleri ve alarm sistemleri de bunun bir parçası. Kişisel olarak ise en ilkel güvende hissetme yöntemi ise “Bir silah alayım, kendimi koruyayım” düşüncesi...”
'ERKEKLERDE DAHA FAZLA'
“Bunun cinsiyetle ilişkisi var -erkeklerde daha fazla- ama eğitimle çok da alakası yok. Silah temin edenlerin yüzde 70'i maalesef 'Alayım, caydırıcı olsun' düşüncesiyle alıyor. Şark kültürü, göçebe kültürü ve Akdeniz kültürüne bağlı olarak silahla kendisini korumayı düşünüyor” diyen Dr. Akcan daha derin bir problemden de söz ediyor.
Günlük olayların da ABD'deki silah satışlarında ciddi bir etkisi olduğu görülüyor. Dini bayramlar ve resmi bayramlarda düşüş yaşanırken Trump'ın açıklamaları ve protestoların da satışlar üzerindeki etkisi dikkat çekiyor.
Sayılar çok çarpıcı durumu gözler önüne seriyor:
“Bu bireylerin 5'te 1'inin babasında veya kardeşinde de silah var. Yüzde 10-12'sinin geçmişinde husumet içeren bir olay var. Can güvenliği ile ilgili sorun yaşamış olanlar var. Yüzde 30'unda ciddi düzeyde öfke problemi var, yüzde 50'si kişilik özelliği olarak silahla kendini tamamlama isteği duyan korkak insanlar...”
Dr. Akcan, bu verilere yaptıkları araştırmalardan sonra ulaştıklarının altını çiziyor. “Türkiye'de talebi engelleyemezsiniz” ifadelerini kullanan Akcan, kolluk kuvvetleri dışında kimseye silah verilmemesi gerektiğini belirtiyor ancak bunun pek de olası olmadığını vurguladı.
Umut Vakfı, 'Bireysel Silahsızlanma' başlığıyla ünlü isimlerin de yer aldığı bir kampanyaya imza attı. ?
MEDYA VE DİZİLER...
Şiddet içeren ve hikayelerin illegal karakterler üzerinden ilerlediği dizilerin popülerlik kazandığı günlerin çocukları, bugünün yetişkinleri oldu. Özellikle dizilerin şiddet kültürüne katkı sağladığı tartışmaları da zaman zaman gündeme gelirken Dr. Akcan'a bu konu hakkındaki görüşünü sorduk.
Gerçekten böyle bir etkiden söz edebilir miyiz?
Medya ve TV'nin caydırıcı olmaktan ziyade özendirici ve teşvik edici olduğunun altını çizen Dr. Akcan, “Hem medyadaki teşhircilik hem de dizilerdeki teşhircilik hem de antisosyal kişilik bozukluğu (yani silah edinmeye yatkın kişilik yapılanması) arttı. Silah sahibi olmak eskiden köyden kente taşınan veya kültürel özellikler taşıyan bir davranıştı ancak şimdi metropollerde yaşayan ve silaha ilgi duyan bir genç nesil geliyor. Doğrudur, bunu söyleyebiliriz” dedi.
Alkol ve sigara sahnelerinden olduğu gibi silahlar için de buzlama yapılması gerektiğini ifade eden Dr. Akcan, “Bir buçuk saatlik bir dizide en az 20 tane şiddet içeren sahne yer alıyor ve bu sahnelerin en az üç tanesinde silah kullanılıyor. Bu veriyi TBMM'de hazırlanan bir komisyon raporundan aktarıyorum. Bu da teşvik ediyor” diye konuştu.
Editörün notu: Ateşli silah bulundurma ve taşıma devletin vatandaşlarına tanıdığı yasal bir hak. Burada asıl dikkat çekilmesi gereken nokta öfke kontrolü ve zihinsel gelişimin önemi. Sansür ve yasak mekanizmasının sonuç üretme noktasında tek başına fayda sağlayacağını öne sürmek elbette tam anlamıyla doğru olmayacaktır. Ateşli silahlar; şiddet eğilimlerini, öfke problemlerini kısa yoldan acı sonuçlara götürebilecek araçlar; ancak şiddet kültürünün önüne geçilmedikçe "tabancanın" tetiğe basan eller, tutacak "ateşsiz silahlar" da bulacaktır.
Kız meselesi silahlı kavgaya dönüştü: 4 yaralı
Kaynak: Web Özel