Saçkıran, tüm aile psikolojisini bozuyor: 'Sürekli kanser soruları...'
Oscar Ödülleri'ndeki 'tokat skandalı' hala konuşuluyor. Geceye damga vuran olayın ardından, saçkıran hastalığı olarak bilinen alopesi de yeniden gündeme geldi. Peki bu hastalık hem hasta hem de ailesi üzerinde nasıl bir duygusal etki bırakıyor? Hekimlerin gözlemleri neler?
Akademi Ödülleri'ne Will Smith'in, komedyen sunucu Chris Rock'a canlı yayında attığı tokat damgasını vurmuştu. Ünlü komedyen Chris Rock, 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü kazanan Will Smith'in eşi Jada Pinkettt Smith'in alopesi (saçkıran) nedeniyle kazıttığı saçları ile alakalı bir espri yaptı.
Rock'ın sözleri sonrası sinirlerine hakim olamayan Will Smith, ayağa kalkıp platforma yürüdü ve Rock'a bir tokat attı. Milyonları şoke eden tokadın ardından Smith, Instagram hesabından yayınladığı özür açıklamasında, "Benim dün geceki hareketlerim kabul edilemez ve affedilemez. Espriler işin bir parçası fakat Jada'nın sağlık durumuyla ilgili bir espri bana çok fazla geldi ve duygusal davrandım" ifadelerini kullandı.
ALOPESİNİN NEDENLERİ ARASINDA...
Geceye damga vuran tokatla alopesi yeniden gündeme geldi. Halk arasında saçkıran veya kılkıran olarak bilinen hastalık, herhangi bir belirti olmaksızın saç, sakal bölgesi, kaşlar, kirpikler ve diğer vücut kıllarını döküyor. Seyrinin belirsiz olması nedeniyle hastalığı geçiren kişileri zorlayan alopesinin nedenleri arasında stres, hücresel ve humoral (sıvısal) bağışıklık, endokrin, bulaşım ve sinirsel etkenler gibi etkenlerin rolü olduğu söylense de hastalığın nedeni tam olarak bilinmiyor.
- Peki bu hastalığın hasta kişi üzerinde nasıl bir duygusal etkisi olabiliyor? Vücudunun herhangi bir yerinde saçkıran çıkan bir kişinin tedavisi nasıl ilerliyor?
- Tedaviyi yapan kişilerde psikolojik bir yükü var mıdır?
- Otoimmün hastalıklarda bir artış var mı? Sebepleri nedir? Hastaların mücadele süreci nasıl?
- Hekimlerin gözlemleri neler? Hastalar ne diyor?
KANSER HASTASI SANILIYORLAR
Türk Dermataloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Durdu, saçkıran hastalığının genetik bir hastalık olduğunu, enfeksiyonlar, ilaçlar, bazı endokrin problemler ve stres ile tetiklenebileceğini belirterek şunları söyledi:
"Hastalık tedavi edilse dahi hastalığı tetikleyen enfeksiyon, ilaç kullanımı ve stres devam ettiği sürece yeni lezyonlar çıkmaya devam ediyor. Saçkıran deri üzerinde olduğu için özellikle insanları çok etkiliyor. Böbrek veya karaciğer hastalığı olan kişiler dışarıdan hastalığı görünmediği için günlük yaşamına devam ediyor ama deride en ufak bir problem olduğunda bu durum kişinin hayat kalitesini düşürüyor."
Saçkıran hastalığı şiddetli olduğunda ve tüm saçı etkilediğinde bu hastaların görünümleri kanser tedavisi alan kişilere benzediğini belirten Durdu, "İnsanlar saçları tamamen döküldüğü zaman, toplum tarafından kanser hastası sanılıyorlar. Bunu duydukça hastaların daha fazla psikolojileri bozuluyor. Hastalarım sürekli 'Kanser mi oldun' sorularına maruz kaldıklarını söylüyor. Daha sonra hastaların da kafası karışıyor ve kanser korkusuna giriyorlar" şeklinde konuştu.
Üç yıl boyunca dışarı hiç çıkmayan, bu hastalık nedeniyle okulunu ve mesleğini bırakan hastaların olduğunu belirterek bu cilt hastalığının insanların hayat kalitesini nasıl etkilediğine örnekler verdi.
'AİLECEK AĞLADIKLARINDA...'
Hastaların psikolojik destek aldığında, 'Saçkıran zamanla daha da yayılacak mı' korkusuna girdiğini de dile getiren Durdu, "Bu da bireyin hastalığını gittikçe tetikliyor. Saçkıran hastalarının çoğu görüşmeye tek değil aile ile birlikte geliyor. Çünkü hastalık bütün ailenin psikolojisi etkilemeye başlıyor. Hastalık nedeniyle anne-baba-kardeş birlikte ağladıklarında doktorları da etkilemeye başlıyor" diye konuştu ve devam etti:
"Sadece saç dökülmesi olmasına rağmen hastalarda daha büyük yaralar açan bu hastalıkta hastaların bu kadar etkilenmeleri hekimlerin de bazen daha ağır tedavileri başlamalarına neden olabiliyor."
Ülkede ekonomik krizler arttıkça, otoimmün hastalıkların oranının da artacağına dikkat çeken Durdu, "Bu hastalıklar da artıyor. Pandemi döneminde arttı ama hastalar gelmiyorlardı, yasakların kalkmasıyla sayının arttığı ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
'TEDAVİ EDİLMEZSE DAHİ...'
Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği Eski Başkanı, dermatolog Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir ise, bu hastalıkta tipik şeklinde birdenbire bölgesel dökülmelerin meydana geldiğini söyleyerek, "Yaklaşık 0.5-10 santim boyutunda veya daha geniş boyutta tamamen kılsız alanlar oluşur. Bu tip durumlar hiç tedavi edilmezse dahi 5-7 ay gibi bir zamanda kendiliğinden iyileşebilir" ifadelerini kullandı ve devam etti:
"Seyrek olarak çok geniş, bazen de tüm başı kapsayan, hattâ vücut kıllarını dahi döken tipler gelişebilir. Bunlar gerçekten zor vakalardır. Hastanın yapması gereken en kısa zamanda bir dermatoloğa görünüp, tedavi ve önerileri ondan almaktır."
Gerek eş-dost önerileri, gerekse internet aracılığıyla söylenen saçmalıklara (kazıma, sarımsak ya da başka tahriş edici maddeler sürme) inanılmaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Aydemir, "Bu hastalığın varlığı, hastada fazladan bir psikolojik soruna da yol açabilir ve bu durumda kırılması zor bir kısır döngü başlar. Diğer psikolojik kökenli hastalıklar (dematolojide psikolojik köken oranı yüzde 30) hekimleri ne kadar zorlarsa bunlar da aynı ölçüde bizi zorluyor" dedi.
Kaynak: Web Özel