Özgür Özel'den 'cumhurbaşkanı adayı' açıklaması: Bugün yeni yürüyüşün ilk günü

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasına ilişkin bilirkişi raporu tartışması hakkında Özel, "Bu rapora korsan diyen, esas adaleti kaçırmaya, adalete karşı korsanlık faaliyeti yürüten Adalet Bakanı'ndan başkası değildi" dedi. Özel, CHP'nin cumhurbaşkanı adayının partiye üye olacak kişiler tarafından belirleneceği bir sürecin de bugün başladığını söyledi.

Son Güncelleme:

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu.  Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasına ilişkin bilirkişi raporu tartışması hakkında Özel, "Bu rapora korsan diyen, esas adaleti kaçırmaya, adalete karşı korsanlık faaliyeti yürüten Adalet Bakanı'ndan başkası değildi" dedi.

Özel, CHP'nin cumhurbaşkanı adayını belirlemeye kadar gidecek sürecin bugün başladığını belirterek, "Bugün ilk gündür. Tarih belirlendikten sonra artık gelenler oy kullanamayacaklar. Bundan sonraki cumhurbaşkanını, Atatürk'ün partisini ilk seçimde iktidar yapacak cumhurbaşkanını belirlemeye var mısınız? Varsanız hepinizi baba ocağına bekliyoruz. Partiye kaydolan herkes cumhurbaşkanını belirleme seçiminde oy kullanabilecektir. İktidarı değiştirmeye hazır mısınız?" dedi. 

Özel'in açıklamaları:

"Bugün iktidarda olan partiye Erdemliler Hareketi döneminde dahil edilmiş, kadın kolları kuruculuğu yapmış, bakanlık dönemi yapmış ama orada ne olduğunu gördükten sonra yollarını ayırmış. Geçen seçim döneminde Manisa'da partimizin listesinden seçilmiş ve bugün memleketim Manisa'nın yıllara sari emeğiyle burada örgütümüzün başkanı var. Partinin birinci parti olduğunu görmeden kabristanda yatanların hepsinin hatırasına selam olsun. CHP'nin Manisa'dan seçilmiş 4. milletvekili Selma Aliye Kavaf'ı kürsüye davet ediyorum. 

KARTALKAYA FACİASI

Geçen hafta grup toplantımızı İstanbul'a taşıyarak yeni bir başlangıca motiveydik. Ancak o sabah hepimizin yüreğini dağlayan, sayının 70'in üzerine çıktığını öğrendiğimiz bir süreçte (Kartalkaya'daki yangın faciası) biz ne partiye katılım düşünebilirdik, ne grup toplantısı yapmayı ne orada yeni bir başlangıcı anlatmayı. Hiç düşünmeden toplantımızı iptal etti. Grubumuzu uzmanlıklarına göre hızlı bir şekilde Kartalkaya'ya yönlendirdik. Rakamın 70'in üzerinde olduğunu biliyorduk ama bunu bilenlere dedik ki, yetkililer açıklasın spekülasyon olmasın. Biz rakamı bildikten 6 saat 10 dakika sonra. Saatler sonra gerçek rakamlar açıklandı. Neyi bekliyorlar diyorduk. Bir umut mu var, rakamlar acaba yanlış olabilir mi? O gecenin o vaktinde telefonunu alamadan ayrılmış acaba hayatını kaybetmemişler var da onu mu bekliyoruz diye. Oysa ki maalesef rakam 78, 36'sı çocuk ve beklediğimiz bir partinin Ankara kongresi. Beklediğimiz birisinin rozet töreni. O an hepimiz nasıl bir aklın, vicdanın içinde olduğumuzu, bir partinin kongresinin, bir memleketin yasının önüne geçebildiğini, kimimiz kızarak söylenerek, kimimiz ağlayarak ama hepimizin içini yaralayarak öğrendik. 

Bir başka otelin içinde göz gözü görmezken Bakanlara geçmiş olsun dedik, bilgi aldık. Millet canıyla uğraşırken, karne hediyesi diye götürdüğü evlatlarının bedenlerini teslim almaya uğraşırken, yasın acının en büyüğü, kokuların en kötüsü genizleri yakarken, suçluluk telaşıyla bir bakanın çıkıp yalanla hedef göstermesi, polemikler yaratmasını doğru bulmadığımı, acının başka bir şey hesap sormanın başka bir gün olduğunu, o günün geleceğini ama günün o gün olmadığını orada da söyledik. Bir telaş vardı. Ellerindeki kiri başkalarına bulaştırmaya çalışanların bir telaşı vardı. CHP olarak biz sorumlular kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, kimin nesi olursa olsun şeffaf bir soruşturma ile cezalandırılmasına taraftık, hala tarafız. Bir yandan algı operasyonu yapmaya çalışanlar, yangından 36 saat sonra 2007 tarihli AK Parti döneminde verilen bir belgeyi servis ettiler. Yukarıda Bolu Belediyesi ve yangın tedbirleri alınmıştır olur raporunu veren belediye diye, kendi dönemlerinin AK Parti belediyesinin verdiği belgeyi servis ettiler. Bu rezillikleri ortaya çıkınca bu kez Anadolu Ajansı'nı, hepimizin maaşlarını vergileriyle ödediğimiz TRT'mizi alet ederek, yangın otelin dışında, 70 metrekarelik kafeteryayı yangının çıktığı ve belediyenin ruhsat verdiği lokanta diye servis ederek yeni bir algı operasyonuna giriştiler. Bize kapalı zarfta mahcup ifadelerle savunma yollayan genel müdürlere diyorum, dünyanın hiçbir yerinde kamu yayıncılığı bir siyasi partinin aparatına dönüştürülemez. Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın. 

Gerçek Bolu Belediyesi'nin 9 kriterden 8 kriteri tutturmayan otele uygunluk belgesini vermemesidir. Gerçek 2019'a kadar görevi olmadığı için AK Parti belediyesinin 12 yıl o oteli denetlememiş olmasıdır. Gerçek söz konusu alanın Milli Park alanı olması, buraya yangın söndürmeye gitmenin belediye tarafından bile izne tabi olması, söz konusu bölgenin turizm bölgesi olması, ruhsatı İl Özel İdaresi'nin, işletme belgesini Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın vermesidir. Faaliyeti durduracak olan da bizzat Turizm ve Kültür Bakanlığı'dır. Varsa ihmali olan, eksiği olan, yine de CHP'li olarak bu ülkenin adaletine, onların görevlendirdiği bilirkişilerin şahis namuslarına güveneceğimizi söyledik. 

BİLİRKİŞİ TARTIŞMASI

Bilirkişi görevlendirdiler, 7.5 gün çalıştılar. Güvenlik kayıtlarını incelediler, yangının 4. kattan çıktığını not ettiler. Artık gözaltı süreleri dolarken TRT'nin kameramanı otelin önünde anons çekti, biraz önce bilirkişinin ön inceleme raporu tamamlandı, Bolu Başsavcılığı'na teslim edildi, görevi bitti, gözaltındakiler de adliyeye sevk ediliyorlar. TRT'nin bu bilgiyi bilirkişilerden aldığını bilmeyen yok ama bizlere telefonlar yağmaya başladı. Bilirkişilerden, yakınlarından dediler ki raporu hazırladık, teslim almıyorlar. 3 değişiklik istiyorlar. Bolu Belediye Başkanlığı'nı ilave edin, bakanlığı çıkarın, yangının lokantadan çıktığını yazmışsınız, 4. kat diye belirtmeyin diyorlar. Dedim ki, o raporu bana verin. O raporu aldık ve o raporun ilgili sayfalarını sosyal medyadan paylaştım. Sonuçta diyor ki, yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından Bolu Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü, 2009'dan sonra ruhsat ve yapı izin vermeden yetkili olan Bolu İl Özel İdaresi, başkanı vali ve turizm işletmesi düzenleyen kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı. Bolu'da mahkemeye ışık tutsun diye, kim suçlu suçsuz kargaşayı bitirecek heyet bunu yazdı verdi, alamayız dediler. Bakanlığı sil dediler. Meslek onuruna sahip çıkan bilirkişiler imzayı atmayınca görevden el çektiririz dediler. O aşamada bunu paylaştım. Ardından iki bakanı hızla aradım. İçişleri Bakanı'nın mazeretini ilettiler. Malatya'da saha çalışmasında dediler. Adalet Bakanı, her çaldığında açtığı o telefonu açamadı. Çünkü bu bağlantının bakanlıktaki bir genel müdür tarafından aranarak baskıya döndüğünü, savcıların bilirkişiyle birlikte hareket ettiğini, haberin varsa istifa et, yoksa al istifalarını diyeceğimi bildiği için, o organizasyonun sarayla adalet arasındaki kancası kendisi olduğu için o telefona çıkamadı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı'na ulaştım, her şeyi anlattım. Ucu nereye giderse gidecekti, bakana gitti diye durduruyorlar dedim. O bilgiyi Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın insafına emanet ettim. O sırada telefonlara çıkmayan bakan raporu yalanmaya, korsan rapor demeye kalktı. Nedir korsan olan? Yetkisiz birinin davetsiz birinin gelip bildiri okumasıdır. Öyle mi Adalet Bakanı? Al sana korsanlar. Bu yedi kişi, Türkiye Bolu Başsavcılığı 2025/962 soruşturma dosyası bilirkişileri. Bu rakam başsavcılığın soruşturma dosyasında var. İsimleri var. Bu fotoğraf o otelde çekildi. Bu rapora korsan diyen, esas adaleti kaçırmaya, adalete karşı korsanlık faaliyeti yürüten Adalet Bakanı'ndan başkası değildi. Ele geçiriliş yöntemine korsan diyor olabilir. Ey Adalet Bakanı, bu rapor hepimizin içini yakan bu facianın sorumlularını belirten bu rapor, ne o başsavcının ne onları arayan genel müdürün ne senin ne Recep Tayyip Erdoğan'ın malı değildir ki ele geçirişimiz korsanlık olsun. Adaleti çalmanıza izin vermedik, vermeyeceğiz. 

Kültür ve Turizm Bakanı, özel televizyon programında güya kendini aklamak için 1.5 saatlik yayında, kendisine sorulan objektif sorulara, 12 kez bilmiyorum, 5 kez ben bilmem bilemem, 4 kez bilemem bilemiyorum yanıtlarıyla 21 kez somut, net sorulara bilmiyorum yanıtını vermiştir. Konuşmada kaçacak yeri de olmayınca, başkanı Bolu Valisi olan Bolu İl Özel İdaresi'ne topu atmış, Turizm Bakanlığı yetkili değil demiştir. Tarihte ilk kez İl Özel İdaresi, bakana cevap vermiş, denetim görevi yok, burası turizm belgeli işletme, denetimin kimde olduğu belli, yönetmelikte her şey var demiştir. 10 gün içinde suçlular ortaya çıkar diyen İçişleri Bakanı'na da, her çıktığında sorumlulardan hesap sorulacak diyen Erdoğan'a da şunu söylüyorum. Sayın Erdoğan, siz yürütmenin başındasınız, bu iki bakanı da atayan sizsiniz. Birbirlerini suçlayan, yalanlayan, şirketin 2 yılda bir yangın güvenliği yaptığı, 15 Aralık'ta denetlediği şirketten yetki belgesi almış bu insanlar, bir ay sonra otel cayır cayır yanıyorsa hala neyi bekliyorsunuz? Normalde istifa etmesi lazım, bütün ülke bunu bekliyor ama istifa etmiyor. 'Sağlık Bakanı'na istifa ettirdi mi de bana ettirecek, ne oldu Yenidoğan Çetesi' diyormuş. Görevden alması lazımmış. Siz de diyormuşsunuz ki, önümüzde büyük kongre var, kongreden sonra parti yönetimini de bakanları da değiştireceğim zaten. O gün değiştiririz. Bu yangının yükü partinin sırtına kalmasın. Şubat sonunu bekleyelim, kabine revizyonunda bunu da değiştirelim, sonra da bunu televizyonlarda yangından dolayı değiştirildi dersiniz, partinin sırtına yük vurmamış oluruz. Lanet olsun düzeninize de sarayınıza da. 

Bir yandan da ülkeye neler oluyor bunları konuşmak, hatırlamak lazım. Bu saldırılar, keşmekeş, tutuklamalar, gözaltılar herkesi tedirgin eden bu ortam olmadan memlekette ne vardı? Partimiz vatandaşları tebaa olmaktan çıkarıp eşit yurttaş haline getiren, memleketi kendi iradesi ile seçimlere kavuşturan partidir. Bu parti, millet karar verince 47 yıl ikinci parti olarak kalmıştır. Birinci parti olamamıştır ama suçu millette değil, kendinde aramıştır. AK Parti 23 yıldır ülkeyi yönetme yetkisi almıştır. 31 Mart 2024'te millet yeni bir karar verdi. 47 yıl sonra partimizi birinci parti, AK Parti'yi de ilk kez ikinci parti yaptı. Kibirlenmedik, birileri bir zamanlar başarılıyken 'ey CHP, Baykal, Sivas'ın doğusunda yoksun ya' deyip kürsüden dalga geçenlere nazire yapmadık ama 7 bölgede il belediyesi olan tek partiyiz. Çünkü Ege'de 9 belediyenin 9'una da sahibiz. Biz böbürlenmek, kızdırmak yerine  bu zaferi kazandığımız gece, TRT şoku atlatmak için ekrana CHP'nin birinciliğini kısa kısa getirip götürürken "Bu galibiyetin kaybedeni yoktur" dedik. 

TARTIŞILAN SORUŞTURMALAR

Bu saldırıların hepsi, belediyenin hizmet aramasını kıskanıp tekerine çomak sokan, kuyu kazan bir anlayışa sahiptir. SGK ile silkelettiği Kent Lokantası'ndaki 4 kap sıcak yemeğin, yarım çorba fiyatına verilmesidir. Silkeletmeye çalıştığı kreştir, "hoşgeldin bebek" paketidir, Anne Kart'tır, doğal gaz, et ve süt desteğidir. Belediyelere kara çalma için elinde ve ardında dünya kadar haksızlık barındıran birisini İstanbul'un başına musallat ettiler. Bir göreve gelmek için iyi işler yapmak lazım. Onun iyi iş diye yaptığı, Canan Kaftancıoğlu'na hepimizin gözü önünde 9 yıl önceki tweet'lerden siyasi yasak getirmek, milletvekili Enis Berberoğlu'nu Meclis kürsüsünden kaldırıp Maltepe Cezaevi'ne götürmek, Selahattin Demirtaş'ı Edirne Cezaevi'ne hapsetmek, Gezi'nin, Soma davasının avukatı Can Atalay'ı hapse atmak. Selçuk Kozağaçlı'yı hapse atmak, Sözcü gazetesini yargılamak, TTB'yi kapatmaya çalışmak, Sırrı Süreyya Önder'i yargılamak ve onca davayı başaran kişiyi getirmektir. İnsanların adalet duygularını katlettik, artık siyasete gel dedi, geldi. İstanbul'a bir akın düzenlemeliyim dedi. Bir hakim-savcı siyasete giderse bir daha görevine dönmez. Çünkü artık siyasidir.

Bir kez daha Ekrem İmamoğlu'na soruşturma açan biriyle karşı karşıyayız. Ahmet Özer'i Beşiktaş iddianamesinden ikinci kez tutuklayacak kadar acze düştüğünü hepimiz biliyoruz. Rıza Akpolat'ı sen silkeledin ödeyecek maaş kalmadı, çöpü toplayana verecek para kalmadı. Belediye çalışanlarına arsa satıp maaş ödeyen Rıza kardeşimi içeri atan bir anlayışa karşı biz söylemeye de direnmeye de mücadeleye de yılmayacağımızı ve adım adım bu organize kötülüğe karşı nasıl direneceğimizi ifade etmeye çalışacağım.

AYŞE BARIM'A 'GEZİ' SORUŞTURMASI

Yeni bir cadı avı ile karşı karşıyayız. Meşhur sanatçılar, onların bir menajeri, sanatçıya bende çalışırsan dizide oynarsın baskıları varmış, herkes oraya bakarken, "Sen 12 yıl önce Gezi'ye gittin mi?" diye Gezi soruşturması başlatmak. Demek ki, hiç bu işlere girmemek lazım. Ne yapılırsa yapılsın susmak, sinmek lazım. Sokaklara dökülünce kapıya gelebiliyorlar hissini yaratmak için organize bir mesele. Gezi'ye gidenlerden hesap sorulmuyor. Gezicilerin bugünkü tavrı sorgulanıyor. O gün Gezi'ye giden Tamer Karadağlı, Devlet Tiyatroları'nın başına atandı. Yavuz Bingöl'e kimse hesap sormuyor? Senin Gezicin terörist benim Gezicim milli diyen kötü ruhla karşı karşıyayız. Gezi'de bulunanlara siz devleti yıkmaya kalktınız diyenlere açıkça hatırlatmak istiyorum. Tayfun Kahraman kardeşimdir, partimin üyesidir. Bakırköy Kadın'da yatan Çiğdem Mater de Mine Özerden de yıllardır orada hepimizin yerine yatmaktadır. Tayfun Kahraman, gencecik yaşında demiştir ki; "Topçu Kışlası yapılmayacak, ağaçlar kesilmeyecek, mahkeme kararı beklenecek, AKM yıkılmayacak, AVM yapılmayacak. Gözaltındaki yurttaşlar da serbest bırakılmalıdır." Tayfun Kahraman, şu anda Gezi ile darbe yaptırmakla suçlanıyor. O gün Gezi'ye heyet yollayan MHP, 'hükümet istifa' sloganları ile Gezi Parkı'na yürüdü. Birisi Meclis Başkanvekili, heyetteki bir vekil yolundan sapmadı, İYİ Parti'de milletvekili. Size teslim olan, sizden beter olsun korkaklar. Sizden beter olsun. 

BAHÇELİ'YE '15 TEMMUZ' YANITI

Bahçeli, Ekrem Başkanıma 4 sayfa yazmış. Hakaret, istifa. 15 Temmuz'dan ders almayanlara sesleniyormuş; "Yüreğiniz yetiyorsa sokağa çıkın da görelim, deneyin boyunuzun ölçüsünü alalım." demiş. Biraz utanmak, kurumsal hafıza, hiç olmazsa bir ar olur, bu lafları etmez de unutulsun diye bırakırsın. 15 Temmuz akşamı, hatta 16 Temmuz saat 02:00. Bu kardeşiniz, millet yeni görev verene kadar ana muhalefetiz, darbecilerin karşısındayız dedikten saatler sonra, Bülent Tezcan, CNN Türk canlı yayınına bağlanıp "Şimdi demokrasiye sahip çıkmanın zamanıdır" dedikten saatler sonra, o kürsüden Levent Gök, Tekin Bingöl ayrı ayrı sokağa çıkın, darbeye karşı direnin dedikten saatler sonra, bunu diyen Bahçeli ne açıklama yaptı. MHP'nin internet sitesinde bu var; "Halkı sokağa daveti, Türk askeri ile muhtemel bir çatışma içerisine girmesi vahim bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır. Sokaklara çıkarak iç savaş şartlarına hizmet edilmesi düşünülemeyecektir. Hiçbir dava arkadaşım karanlık sürecin tarafı olmayacaktır." Ey sayın Bahçeli, 15 Temmuz'da FETÖ'ye dersini veren kahramanların saygıyla önünde eğiliyorum. Kahraman CHP'lilerin yakasına döktüğü senin yediğinden fazladır. Sen mi sokakta hesap sormuşsun? Daha tweet'i silmemişler, kolaylık olsun, MHP'nin resmi sitesinde. 15 Temmuz'da kimin yandan eklenmiş koltuk değneği olduğunu görsünler. 

Yarım kalan hesaplaşma özlemin varsa çık karşıma diyor. Sen o gün 36 yaşındaydın, içinde biriktirdiğini dışarı döktün. O gün 6 yaşındaki Özgür Özel seni ve senin bu kin dolu aklını bu ülkenin başından kovana kadar da mücadeleye devam edecek. Hangi görüşte olursa olsun iktidara kafa tutan herkesin davasını, mücadelelerini sahipleneceğiz. Ümit Özdağ'a yapılan muameleyi kendime yapılmış sayıyorum. Taban tabana zıt görüşlerim olsa da. Teğmenlere de. Gezi yüzünden 1000 gündür ya da 7 yıldır içeride yapana da. Sırf seni başkan yardımcısı yaptırmayacağız diye içeriye tıktığın genel başkana da, 12 yıl sonra ifadeye çağrılan sanatçılara da, bütün benliğimizle, CHP olarak sahip çıkacağız. 

"CUMA GÜNÜ GİDİN O İFADEYİ VERİN"

Ekrem Başkanla bir toplantıda yargının siyasallaşmasını eleştiren konuşma yaptık. Ekrem Başkan, Cem Aydın'ı kastederek 'Cem benim evladım' dedi. İstanbul Başsavcısı'na seslendi, evladımla uğraşma, ben buradayım dedi. Biz iktidar olunca senin evladın da güvende olacak dedi. Kalktı yanıma oturdu, gelirken tebrik ettim, oturunca elini tuttum, "Çok iyi dedin, böyle bir teminat vermeye ihtiyaç var, bunu tekrarlamalıyız" dedim. Sıkıntıda olan AK Partili, oy verdi diye, AK Partili biliniyor diye, bunların çocuklarına bizimkiler bunları yapıyor, iktidar değişince benim çocuğumun başına gelir mi der, bu teminatı verelim. Bu konuşmadan 10 dakika sonra soruşturma açıldı. Ekrem Başkan bu cuma günü ifadeye çağrıldı. Buradan ifade etmek isterim ki, ifadeye çağrılan demokrasi ve adalet isteyen herkes, demokrasi isteyen herkes. Ekrem İmamoğlu ki, ifadeye çağrılan CHP'lilerin hepsidir. İfadeye çağrılan İstanbul'u bunlara karşı muhafaza edeceğim diye yola çıkıp İstanbul İttifakı'ndan oy alan Ekrem İmamoğlu'dur. Milliyetçi demokratlar cuma günü ifadeye çağrılmıştır. İstanbul'un tüm demokratları cuma günü ifadeye çağrılmıştır. Ben cuma günü ifadeye çağrılan herkese ayağınıza sağlık, gidin o ifadeyi verin diyorum. 22 yıldır girdim ve yendim ezberi bozulmuştur. Gözlere uyku girmemekte, anketten yükselen umut dalgası birilerini fena halde korkutmaktadır. Kötülüğe karşı yoksullarla, işsizlerle, emekçilerle, emeklilerle, Türkiye'nin gelecekten ümidini kesmiş ama 31 Mart akşamı 1 seçim daha beklemeye kararı almış gençlerle yeni başlangıç zamanı gelmiştir. 

CUMHURBAŞKANI ADAYI NASIL BELİRLENECEK? ÖZEL AÇIKLADI

Artık bir yeni başlangıca, yeni sürecin tarihine hazır olmak noktasında mutabakatımız tamdır. İki demokrasi kahramanının da partim görev verirse diye başlayarak kurdukları onurlu cümlelere yürekten teşekkür ediyorum. Yeni bir takvimi başlatıyoruz ve çağrı yapıyoruz. Bugün bu kötülüğe karşı, gözü dönmüş adaletsizliğe karşı demokrasiyle geldiği koltuğu kötülükle bırakmamak isteyenlere karşı yeni yürüyüşün ilk günüdür. Sandık görevlilerinin teker teker tespitinden, bir oyu çaldırmamak için tecrübelerle aldığımız derslerle edindiğimiz deneyimlerle korumaktan, kurmaktan, sonlanma aşamasına geldiğimiz partimizin programını bir iktidar programına dönüştürmekten, cumhurbaşkanı adayımızı belirlemeye kadar yeni bir sürecin ilk günündeyiz. Bugün başlıyoruz. Önümüzdeki süreç içinde. Şubat, mart ve nisanda tüm hazırlıkları tamamlayarak, kötülüğün karşısına 2025 yılında sandık geliyor, biz hazırız demek için adayımızla birlikte bugün başlıyoruz. Adayı bir partinin genel başkanı olarak ben değil, parti meclisi değil, elbette partinin vereceği önemli kararı tatbik edecek grubun mensubu olarak hepimiz ama sayıları 1 milyon 600 bine yaklaşan, Atatürk'ün partisine kayıtlı 1 milyon 600 bin cesur yürekle birlikte, ben belirlemek istiyorum diyen herkese söylüyorum. Bugün ilk gündür. Tarih belirlendikten sonra artık gelenler oy kullanamayacaklar. Bundan sonraki cumhurbaşkanını, Atatürk'ün partisini ilk seçimde iktidar yapacak cumhurbaşkanını belirlemeye var mısınız? Varsanız hepinizi baba ocağına bekliyoruz. Partiye kaydolan herkes cumhurbaşkanını belirleme seçiminde oy kullanabilecektir. İktidarı değiştirmeye hazır mısınız?"

Sonraki Haber