Neden her yıl bu dönem kuraklık paniği yaşıyoruz? Yağışlar ne zaman başlayacak?

Her yıl ekim ayı sonu kasım ayının başı gibi İstanbulluları haklı bir kuraklık paniği sarıyor. Uzmanlar bu yıl endişe edecek bir şey olmadığını belirtirken, sonbahar yağışlarının 15-20 gün sonra başlayacağının altını çiziyor.

Son Güncelleme:

Her yıl bu zamanlar İstanbul için en merak edilen konuların başında barajların doluluk oranı geliyor. 4 Kasım itibarı ile İstanbul genelinde barajlardaki doluluk oranı yüzde 40'ın altına düştü. Bu, son 1 yılın en düşük seviyesi. Barajların doluluk oranları Alibey'de yüzde 22,9, Büyükçekmece'de yüzde 46,64, Darlık'ta yüzde 41,72, Elmalı'da yüzde 43,58, Istrancalar'da yüzde 26,78, Kazandere'de yüzde 27,01, Ömerli'de yüzde 42,92, Pabuçdere'de yüzde 3,42, Sazlıdere'de yüzde 44,02, Terkos'ta ise yüzde 43,34 olarak kaydedildi.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, normalde sonbahar yağışlarının kasım gibi başladığını belirtirken "Henüz sonbahar yağışları başlamadı ama 15-20 gün içinde yağışların başlamasını bekliyoruz" diyor.

DOLULUK ORANI ÖNCEKİ YILA GÖRE YÜZDE 10 FAZLA

Barajların doluluk oranının İstanbul'da bugün itibarıyla yüzde 40'ın altına düştüğünü söyleyen bilim insanı, henüz endişe edecek bir durum olmadığını, şimdiki doluluk oranının iki yıl önce yaşadığımız kuraklıktan yüzde 10 daha fazla olduğunu vurguluyor. Tolunay "O dönem aralık ayı da oldukça kurak geçmişti ve ocağın ortasına doğru yağışlar başlamıştı. Barajlar ancak ocak ortası gibi dolmaya başlamıştı. Şu anda İstanbul özelinde baraj doluluk oranlarına baktığımızda bu yılın son 10 yılda 5'inci, 6'ncı sırada olduğunu görüyoruz. Bu yılın 4 Kasım itibarıyla baraj doluluk oranı için ortalamalara yakın bir seviye diyebiliriz" diye belirtiyor.

İstanbul'daki Alibey Barajı'nda sular çekilince vatandaşlar göl havzasında piknik yapmaya başladı. Fotoğraf: AA

Kuraklığın devam edip etmeyeceği ile ilgili "Uzun vadeli değerlendirme yapmak pek mümkün değil" diyen Prof. Tolunay, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Genel küresel iklim senaryolarında la nina ve el nino yılları vardır. Pasifik Okyanusu'ndaki akıntılar bütün dünyanın iklimini az çok etkiliyor. Bu yıl la nina yılı olacağını biliyoruz. La nina yılı olunca biraz kurak olabiliyor. Ama önümüzdeki bir ay için değerlendirme yapılabilir, 'ocak ayında kar yağacak mı' diye sormak için biraz erken."

İstanbul'un en büyük sorununun nüfusun ve su tüketimi artması olduğunu söyleyen bilim insanı, tarih boyunca İstanbul'un su sorunu olduğunu belirtiyor. Tolunay, "İstanbul'un büyük nehirleri yok. Nüfusun çok hızlı bir şekilde artması su kullanımını da artırıyor. Her İstanbullu günde ortalama 190 litre su tüketiyor. İstanbul'un yıllık su tüketimi 1 milyar metreküpü geçti" diyor.

KURAKLIĞIN SEBEBİ SADECE YAĞIŞLAR DEĞİL

Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu hidrobiyolog ve limnolog Dr. Erol Kesici, her yıl kuraklık yaşanmasının normal bir durum olmadığını dile getiriyor. Ancak kuraklığın nedeninin sadece susuzluk olmadığını ifade eden Kesici, şunları diyor:

"Kuraklık çekmemizin başlıca nedeni suyu iyi yönetemememiz. Geçtiğimiz yıl Aralık-Mart arası yağış açısından çok verimli geçti. 4 ay öncesinde 'yağmur yağmıyor' derken ardından yağışlar nedeniyle baraj kapaklarını açmaya kalktık. Bizim fazla olan suyu yeraltına iletecek su sistemlerine ihtiyacımız var. Bizim suyun depolanması, suyun yönetilmesi konusunda çalışmamız gerekiyor."

İklime göre tarımı, kentleri ve sanayiyi ayarlamak zorunda olduğumuzu vurgulayan Kesici, "İklimi kurak olan bir yerde hala bol su isteyen ürünleri üretmenin bir anlamı yok. İklime göre tarım geliştirmemiz gerekiyor" diyor.

Geçtiğimiz yıllarda Ömerli Barajı'ndaki kuraklık böyle görüntülenmişti. Kaynak: Shutterstock 

'DİP SUYU' TEHLİKESİ 

Hidrobiyolog Dr. Kesici, atık suların tekrardan kullanılmasının önemine değinerek "Bizim atık su olarak bilinen 'gri suları' arıtıp yapılan analizlere göre tarımda veya günlük hayatta tekrar tekrar kullanmamız gerekiyor" diyor.

Baraj göllerinin doluluk oranlarının azaldığında dip suyu tehlikesine dikkat çeken Kesici sözlerini şöyle sonlandırıyor:

"Baraj göllerinin ve göletlerin bilimsel olarak dip temizliğinin yapılması gerekiyor. Barajlardaki en tehlikeli su, dip suyu dediğimiz daha çok algin olduğu atıkların ve ağır metallerin bulunduğu su. Su seviyesi arttıkça çözünen madde miktarı artıyor. Doluluk oranı yüzde 30, yüzde 40'lara düşen göletlerde dip suları kirli ve hastalık açısından çok tehlikelidir."

 Ek kaynak: AA

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber