Muavenet, liman, çuval, ABD'nin karanlık Türkiye sicili

Türkiye'ye ait SİHA'nın, terörle mücadele sırasında ABD F-16'sı tarafından düşürülmesine yönelik tepkiler sürüyor. Olayın ardından ABD makamları tarafından yapılan açıklamaların hiçbiri Türk kamuoyunu tatmin etmezken, SİHA hadisesi ABD'nin yakın dönemdeki skandallarını yeniden gündeme getirdi.  ABD'nin Mehmetçikleri şehit ettiği en önemli hadise 2 Ekim 1992'de yaşanmış, TCG Muavenet, Ege Denizi'nde icra edilen 'NATO Kararlılık Tatbikatı'92 sırasında Amerikan uçak gemisi USS Saratoga tarafından vurulmuştu. Muavenet'in köprü üstü ve savaş harekat merkezinin ağır hasar aldığı olayda,  gemi komutanı Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Aktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit düşerken, 22 Türk askeri yaralanmıştı.

"ŞARAPNEL PARÇALARI CİĞERİNDE"

ABD'li makamlar, o gün de Sea Sparrow füzelerinin yanlışla ateşlendiğini ve 3.6 mil uzaklıktaki Türk gemisinin istemeyerek vurulduğu açıkladı. ABD savaş gemisi Saratoga'dan açılan ateş ile Muavenet'te yaralanan askerlerden biri de teğmen rütbesi ile gemide görevli Uluç Kılıç'dı.
Yıllarca ABD nezninde verdiği hukuk savaşından bir sonuç alamayan Kılıç, Amerikan gemisi Saratoga’dan atılan füzelerin şarapnel parçalarını akciğerinde taşımaya devam ediyor.

KOLU VE BACAĞI KOPMUŞTU

Vurulmadan önce kaptan köşkünde hummalı bir çalışma ve tatbikata hazırlık yaptıklarını anlatan Kılıç,  yaşadıklarını ise görüşmemizde şu sözlerle anlatıyordu: "Birden ani bir patlama oldu. Yüzümü kapadım çünkü yanıyordu. Yüzümden sonra vücudumda da yanma hissettim. Gemide, alarm, uğultu ve bağrışmalar vardı. Helikopterlerle Saratoga'nın revirine götürüldük. Akciğerlerimdeki kanı boşaltmak için kalın bir hortum taktılar. Tarifi imkansız bir acı çekiyordum. Karşı yatakta İkmal Subayı İlter Özdil'i gördüm. Özdil'in kol ve bacağı kopmuştu. Beyninden yaralanan Ahmet Tırnova'nın sesi gemiyi sallıyordu."

SÖZLER TUTULMADI 

Yaşanan bu hadiseden bir yıl sonra 11 Mart 1993’te dönemin ABD Donanma Komutanı Frank B. Kelso, Türk yetkililere gönderdiği mektupta, mağdurların  tüm tazminat taleplerinin adil ve kanunlara uygun biçimde çözümleneceğine dair verdiği sözleri tutulmadı. Amerikalı avukat Kirk A. Guidry ise mağdurlar adına 1994 yılında Amerikan Savunma Bakanlığı’na tazminat davası açılması için başvuruda bulunurken, 5 yıl süren mahkeme sürecinden de sonuç çıkmadı. 

ÇATIŞMANIN EŞİĞİNDEN DÖNÜLDÜ

ABD'nin skandalları sadece Muavenet'in vurulmasıyla sınırlı kalmadı. 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'den rededilmesinden sonra İskenderun'da çatışmanın eşiğinden dönüldü.  2003 yılı Ocak ayının son günlerinde İskenderun Limanı’na yanaşan dev ro-ro gemisinden indirilen ABD askerleri, bir anda limanın iç güvenliğini koruyan Türk birliğini harekete geçirdi. Limanın Güvenlik Komutanı Deniz Piyade Binbaşı Ruhi Çalışkan, 50 Amerikan komandosunun limanda bulunmasının hukuk ihlali olduğunu söyleyince Amerikalı subaylar ile arasında tartışma başladı. Türk askerleri ise silahlarını doğrultarak ABD askerlerini etkisiz hale getirdi.

BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA 

Bu olaydan bir yıl sonra ise bu kez çuval skandalı patlak verdi. ABD üçüncü skandala 4 Temmuz 2003'te Irak'ın Süleymaniye kentinde imza attı. Bölgede görev yapan görev yapan Türk özel timine ABD'li askerler tarafından yapılan ani baskın sonrası, bir binbaşı ve 11 TSK mensubu derdest edilip, başlarına çuval geçirilmek suretiyle 60 saat süresince alıkonuldu.

Kaynak: Web Özel