Mısır cezaevlerindeki koşullara dikkat çekmek için İstanbul'da yürüdüler
İstanbul'da, Fatih Camisi'nde başlayıp Saraçhane Parkı'na kadar devam eden yürüyüşe, yakınları Mısır'daki cezaevlerinde bulunanların yanı sıra Türkiye'den birçok sivil toplum kuruluşu ve meslek grubu üyesi de katıldı.
İstanbul'da, Mısırlı Mahpuslar İçin Dayanışma Grubu, "10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü" kapsamında, Mısır cezaevlerindeki ağır koşullara dikkati çekmek amacıyla yürüyüş düzenledi.
Fatih Camisi'nde yatsı namazının ardından bir araya gelen, yakınları Mısır'daki cezaevlerinde bulunanların yanı sıra çeşitli sivil toplum kuruluşu ve meslek grubu üyeleri, "Müslüman Zulme Boyun Eğmez" yazılı pankart açtı.
Tekbir getirip "Mısır halkı yalnız değildir", "Katil Sisi" sloganları atan ve ellerinde meşale taşıyan grup, Saraçhane Parkı'na kadar yürüdü.
Mısır'da cezaevinde bulunan Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) liderlerinden Muhammed el-Biltaci'nin eşi ve Mısır'da darbe karşıtı gösteri sırasında vurularak öldürülen Esma el-Biltaci'nin annesi Sena el-Biltaci, burada yaptığı açıklamada, İnsan Hakları Günü'nde insan haklarından bahsetmeye geldiklerini ancak Mısır'da insan haklarının olmadığını ve olması için çaba sarf ettiklerini söyledi.
Kızı Esma'nın, Sisi cuntası tarafından Rabia Meydanı'nda şehit edildiğini, eşi ve oğlunun ise şu an cunta zindanlarında bulunduğunu hatırlatan Biltaci, eşinin ilaçlarını dahi almasına izin verilmediğini dile getirdi.
Oğlu ve eşiyle birlikte 6 yıldır Mısır zindanlarında çoğu genç en az 60 bin kişinin bulunduğunu ifade eden Biltaci, tek kişilik hücrelerde onlarca insanın yaşamak zorunda bırakıldığına ve en küçük bir insani talebin bile karşılanmadığına vurgu yaptı.
Mısır yönetiminin içerideki 60 bin insanı, günden güne erimesine izin vererek, kendi hallerinde ölüme terk ettiğini ifade eden Biltaci, şunları anlattı:
"Kendi hallerinde ölüme terk ediyor ki birileri kalkıp 'Siz öldürdünüz' demesin, kendi hallerinde öldüler desinler. Bugün bu organizasyona gelenlere çok teşekkür ediyorum, dünyada bizim çağrımıza kulak verip bu çağrıyı seslendirenlere de teşekkür ediyorum. Unutmayın ki, sizin burada yaptığınız en küçük çağrı ve eylem bile Mısır'da umudu tükenmekte olan insanlara bir umut olacak, Türkiye'de ve dünyanın başka bir yerinde kardeşlerinin olduğunu ve kendileri için kalplerinin attığını ve umutlu olduğunu onlara hatırlatacak."
"MISIR'DA YAŞANANLARI KELİMELERLE ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Eşi Mısır cezaevinde mahkum olan ve kendisi de Mısır cezaevlerinde işkence göre Dr. Noha Kasım da Mısır'da yaşananları kelimelerle anlatmanın mümkün olmadığını söyledi.
Eşinin 23 yıl hapis cezası aldığını ve bunun Mısır şartlarında aslında müebbet hapis cezası olduğunu belirten Kasım, Mısır cezaevlerinde kadınların tek başına bir metreye bir metre ebatlarında hücrelerde kalmak zorunda bırakıldığını vurguladı.
Mahkumların tuvalet ve banyo gibi ihtiyaçlardan yoksun şekilde bir yıldan fazla bu hücrelerde kaldığını anlatan Kasım, sadece kadınların değil, erkeklerin ve çocuklarında bu muameleye maruz bırakıldığını dile getirdi.
Kasım, mahkumların yemek ve tedavi dahil insani hiçbir ihtiyacının karşılanmadığını ifade etti.
Sisi cuntasının korku salarak insanların ülkelerine geri dönmelerini engellemeye çalıştığını dile getiren Kasım, kendilerinin bir gün özgür Mısır'a geri döneceklerini kaydetti.
"BU ACILAR GERİDE KALACAK"
Mısırlı aktivist Ömer el-Şuveykh ise Mısır cezaevlerinde işkenceler gördüğünü belirtti.
İnsanların Mısır medyasının yalanlarına güvenmemesi gerektiğini ifade eden Şuveykh, vücudundaki yaraların Mısır'da yaşanan zulmün en büyük kanıtlarından olduğunu söyledi.
Saraçhane Parkı'nda tamamlanan yürüyüşün ardından konuşan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım da Mısır'da, Suriye'de, Doğu Türkistan'da ve yeryüzünün her yerinde acıların yaşandığını ancak bu durumun bir kader olmadığını söyledi.
Bu acıların geride kalacağını dile getiren Yıldırım, şehitlerin ve hapishanelerdeki kardeşlerinin, geleceğin bereketi olacağını vurguladı.
Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay ise darbecilerin Batı tarafından kırmızı halılarla karşılandığını ve "dünyanın düzenini koruyan kahramanlar" olarak görüldüğünü söyledi.
Alpay, "Kahrolsun Sisi, kahrolsun Beşşar Esed" demekle, "Kahrolsun İsrail" demenin aynı şey olduğunu belirterek, İslam dünyasının başındaki diktatörler sayesinde İsrail'in bölgede güçlü olduğunu ifade etti.
Gruptakiler konuşmaların ardından dağıldı.