Milli Savunma Bakanı Akar Doha'da bir kez daha hatırlattı: Kesinlikle izin vermeyeceğiz

Milli Savunma Bakanı Akar, Türkiye'nin terör örgütleri ile mücadeleye olan bağlılığında bir değişiklik olmadığını belirterek " Sınırlarımızın güneyinde bir terör koridoru oluşturulmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz" dedi.

Son Güncelleme:

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen 19. Doha Forumu'ndaki konuşmasında, dengesiz ve öngörülemeyen, çok daha fazla dikkat gerektiren bir güvenlik ortamının yaşandığını belirtti.  

Bunların yanı sıra geleneksel tehditlere "terörizm, radikal ideolojiler, çökmüş devletler, taşeron savaşları, donmuş çatışmalar, kitlesel göç" gibi ilave risklerin eşlik ettiğini kaydeden Akar, uluslararası ilişkiler sahnesindeki gelişmeleri etkileyen aktörler, faktörler ve risklerin daha da arttığını dile getirdi.

Bu risklerin ve zorlukların kontrol altına alınmasının, karar vericiler için daha fazla endişe konusu haline geldiğine dikkati çeken Akar, özellikle ulus aşırı terörizmi büyük bir tehdit olarak nitelendirdi.

Aşırılık yanlısı grup ve bireylerin, sadece kendi ülkelerine değil uzak ülkelere de zarar verdiğini ifade eden Akar, bunların yanı sıra yeni zorlukların, yeni iş birliği alanları için de imkanlar sunduğunu belirtti. Akar, Türkiye'nin uluslararası barışı ve güvenliği güçlendirmek isteyen herkesle, tüm bu alanlarda diyalog ve iş birliğini artırmaya hazır olduğunu söyledi. Akar, Türkiye'nin terörizmden en çok çeken ülkelerden biri olduğunu ve terörizmle uzun süredir mücadele ettiğini belirterek, "Bize doğrudan tehdit oluşturan birçok büyük terörist grupla karşı karşıyayız" dedi.

Bunlardan birinin terör örgütü PKK ile aynı olan YPG olduğunu bildiren Akar, "Bazı ülkeler Suriye'de DEAŞ'e karşı savaşmak bahanesiyle YPG'yi desteklemeye başladığında, onları bir terörist örgütü bir başka terörist örgüt kullanarak yok etmeye çalışmanın getireceği risklere karşı uyarmıştık" diye konuştu. Terör örgütü YPG'nin halen müttefik ülkelerden destek görmeye devam ettiğini dile getiren Akar, "YPG'ye verilen her silah, doğrudan Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere PKK'nın eline geçmektedir" ifadesini kullandı.

"YPG'nin müttefiklerimizden destek görmesi onun terör örgütü olduğu gerçeğini değiştirmez" diyen Akar, 9 Ekim'de Barış Pınarı Harekatı'nın başlatıldığını anımsattı. Türkiye'nin demografik yapıyı değiştirmek veya işgal gibi bir niyetinin olmadığı vurgulayan Akar, "Dolayısıyla 'istila', 'işgal' veya 'etnik temizlik' suçlamaları resmen yanlıştır, yanıltıcıdır ve hatalıdır" dedi.

"SADECE TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE EDİYORUZ"

Barış Pınarı Operasyonu'nun uluslararası hukuk, BM Sözleşmesi'nde öngörülen meşru müdafaa hakkı, terörle mücadele ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ve Suriye'de teröristlerle savaşmak için Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı çerçevesinde icra edildiğini belirten Akar, harekatla, sınırları ve halkı korumayı, DEAŞ ve PKK/YPG teröristlerinin varlığına son vermeyi, Suriye'nin kuzeyinde terör koridorunu önlemeyi ve güvenli bir bölgeyi oluşturmayı hedeflediklerini aktardı.

Böylece Araplar, Kürtler, Hristiyanlar, Yezidiler ve Keldaniler de dahil, yaklaşık 2 milyon yerinden edilmiş Suriyelinin de onurlu ve gönüllü olarak kendi topraklarına ve evlerine güvenli bir şekilde dönmesinin sağlanmasının hedeflendiğini ifade eden Akar, "Bizim Kürtlerle veya diğer etnik kökenlerle ilgili hiçbir sorunumuz olmadığını vurgulamak isterim. Biz sadece terör örgütleriyle mücadele ediyoruz" dedi.

Diğer operasyonlarda olduğu gibi Barış Pınarı Harekatı'nda da sivilleri, tüm dini ve etnik gruplarla birlikte tarihi kültürel yapıları, bölgedeki çevreyi ve sivil altyapıyı korumak için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini bildiren Akar, ABD ve Rusya ile iki mutabakata rağmen, terör örgütü PKK/YPG'nin çok sayıdaki ihlal ve tacizinin devam ettiğini belirtti.

Barış Pınarı Harekat alanında devriyelere, emniyet ve güvenliği sağlamayı çalışmaya ve el yapımı patlayıcıları temizlemeye devam ettiklerini belirten Akar, "Tel Abyad'da YPG tarafından yakılan hastane, tahrip edilen su tesisini ve elektrik şebekesini onardık. Altyapıyı tekrar işler hale getirdik ve bölgede yaşam normale dönmeye başladı. Silahlı Kuvvetlerimiz, devlet kurumlarımız ve kuruluşlarımız bölgede sağlık ve eğitim gibi birçok kamu hizmetinin devam etmesini sağlıyor" diye konuştu.

Bölgedeki terör varlığından dolayı köylerinden kaçmak zorunda kalan tüm dini ve etnik toplulukların artık güvenli bir şekilde ve gönüllü olarak evlerine dönebildiğine dikkati çeken Akar, uluslararası bir anket şirketi tarafından Suriye'nin kuzey doğu kısmında geçen ay yapılan bir ankette, katılımcıların çoğunluğunun Barış Pınar Harekatını desteklediğinin belirlendiğini vurguladı.


DEAŞ İLE MÜCADELE

Türkiye'nin Barış Pınarı Operasyonu'nu başlattığından bu yana sahte, taraflı haber ve görsellere dayanan geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyasıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Akar, dünyanın diğer bölgelerinde ve daha önce yaşanmış çatışmalardan alınan yanıltıcı görsellerin, Türkiye'yi suçlamak için sosyal medya aracılığıyla dağıtıldığını belirtti.

Teröristlerin ürettiği sahte haberlere ve propagandaya itibar edilmesinin terörle mücadeleye zarar verdiğini aktaran Akar, "Bizim tüm operasyonlarımızın ve faaliyetlerimizin merkezinde milli, ahlaki, etik ve profesyonel değerlerimiz yer almaktadır" dedi.

Türkiye'nin birden fazla terörist örgütle karşı karşıya olduğunu ifade eden Akar, "Türkiye DEAŞ'a karşı yapılan mücadelede de ön saflarda yer almaktadır" diye konuştu.

DEAŞ'a karşı uluslararası koalisyonun çabalarına aktif olarak katıldıklarını, DEAŞ'ın Türkiye'ye yönelik saldırılarında yaklaşık 600 sivilin hayatını kaybettiğini anımsatan Akar, şunları söyledi:

"2016'da Fırat Kalkanı Operasyonunda, 3 bin DEAŞ'lı etkisiz hale getirildi. Bu operasyonda 72 kahraman Türk askerini şehit verdik. Barış Pınarı Operasyonu sırasında, Türkiye'nin operasyon sahası içinde bulunan yalnızca bir tane DEAŞ hapishanesi vardı. Biz vardığımızda bomboştu. PKK/YPG bütün mahkumları serbest bırakmıştı. Son zamanlarda bazı üst düzey DEAŞ liderlerinin Türk güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanması, DEAŞ'a karşı devam eden başarılı mücadelemizin bir göstergesidir. Türkiye'de tutuklanan yabancı uyruklu DEAŞ üyelerinin, uluslararası hukuka uygun olarak kendi ülkelerine geri gönderilmesine devam ediliyor."

"TERÖR KORİDORUNA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Suriye krizinin son 8 yılına bakıldığında Türkiye'nin, Suriyeliler ve bölge için diğer ülkelerin yaptığından daha fazlasını yaptığını vurgulayan Akar, şöyle konuştu:

"Terörizm, dünya için acil bir temel güvenlik tehdidi olmaya devam etmektedir. Terör örgütleri farklı isimler, biçimler ve stratejiler alabilir fakat tüm tezahürlerine karşı uyanık kalmalıyız. Ancak bir terör örgütünü, diğerini kullanarak mağlup edemezsin. Türkiye'nin DEAŞ, PKK/YPG ve tüm terör örgütleri ile mücadeleye olan bağlılığında bir değişiklik yoktur. Bizim ne Kürtlerle, ne de diğer etnik gruplarla bir sorunumuz yoktur. Biz sadece terör örgütleri ile mücadele ediyoruz. Kürtler bizim kardeşlerimizdir. DEAŞ, Müslümanları temsil edemeyeceği gibi PKK/YPG de Kürtleri temsil edemez. Sınırlarımızın güneyinde bir terör koridoru oluşturulmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Türkiye, Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulmada yardımcı olmak için çalışmaya devam edecektir. Biz, komşumuz olarak istikrarlı, demokratik ve siyasi birliği olan bir Suriye görmek istiyoruz."

Akar'ın konuşmasını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile Katar Savunma Bakanı Halid Bin Muhammed el- Attiye de dinledi.

Sonraki Haber