İttifak temasları hız kazandı: Kim, kiminle, neden görüşüyor?
İttifak tartışmaları birçok gelişmeye gebe. Henüz yeni bir siyasi birliktelik gün yüzüne çıkmamış olsa da bu görüşmelerin bir anlamı olsa gerek. Erken seçim ihtimali ne kadar kuvvetli? Prof. Mithat Baydur ve Genar Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş yanıtlıyor.
Türkiye'yi yakın dönemde hareketli bir siyaset gündemi bekliyor. Ufukta resmi olarak erken seçim belirmemiş olsa da sanki yarın seçim olacakmış gibi partiler ittifak görüşmelerine devam ediyorlar. Hal böyle olunca seçime dair ihtimaller akılları karıştırmayı sürdürüyor.
Pandemi, ekonomi, dış politika konuları derken, “erken seçim” ihtimali gündemden hiç düşmüyor. İktidar kanadından bu konuda açık bir şekilde 2023 yılı işaret edilse de sürekli ısıtılan “ittifaklar” konusu da kaynayan suyun biraz daha fokurdamasına sebep oluyor.
Ve tabii ikili ilişkiler, partiler arası görüşmeler… Geçtiğimiz günlerde de takip ettiğimiz üzere partiler birbirleriyle sürekli dirsek temasında. Ancak burada matematiksel olarak da can alıcı nokta, karşı ittifaktan parti, yani oy almak. Tabii bu durumda akıllara AK Parti Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti geliyor. Üstüne Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, “Şartlar uygun olursa, ittifak yaparız.” mesajı ciddi bir önem arz ediyor.
Peki bu kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor? Yeni kurulan partiler Türkiye siyasetinin geleceğinin şekillenmesinde ne gibi roller oynuyor? İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Mithat Baydur ve Genar Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş haberglobal.com.tr için yanıtladı.
“SEÇİM MUTLAKA 2023’TEN ÖNCE OLACAK”
Prof. Mithat Baydur erken seçim tahminini 2021 yazı veya sonbaharı olarak belirtiyor. Bu tarihlerde olmasa dahi seçimin 2023 yılında olma ihtimalini çok düşük gören Baydur, nedenli şöyle sıralıyor:
- Türkiye’de 2011 yılından bu yana makro ekonomik dengeler hiç iyi gitmiyor.
- İktidar kanadı “Biz geldiğimizde yüklü miktarda IMF borcumuz vardı, şimdi yok” dese de, şu an Merkez Bankası döviz rezervlerinde açık görünüyor.
- 2012-2013 yıllarında kişi başına düşen milli gelir 12 bin 600 dolar civarındaydı. Bugün 7 bin 700, 7 bin 800 dolar seviyelerine kadar indi.
- Pandeminin de bu etkenlere eklenmesiyle durumun vahameti gittikçe artıyor.
- İktidar 2023 yılına kadar bu sıkıntılara çare bulma inancını yitirmiş durumda
“SEÇİM 2023’TE, ASIL ETKEN PANDEMİ”
Genar Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş, seçim tarihinin 2023 yılında sabit kalacağı görüşünde. Aktaş, bu konuda iktidar kanadının net tutumunu belirtse de en büyük etkenin pandemi koşulları olduğunu aktarıyor. Hatta seçimlerin yaz aylarında yapılmasının dahi insanların huzurlu ve mutlu şekilde oy kullanmasını sağlamak olduğunu aktaran Aktaş, bu dönemde akl-ı selim hiçbir iktidarın seçime gitmeyeceğini ifade ederek, “Ekonomide iyileşme emarelerinin ortaya çıkmasını beklerler.” diyor.
ZİYARETLERDEKİ ASIL AMAÇ SAFLARI MI SIKLAŞTIRMAK?
Aktaş, cumhurbaşkanlığı seçimini baz alarak, o tarihten bu yana ittifakları diri tutmak adına ziyaretlerin sıklaştığını ifade ediyor. Diğer bir amacın da küçük partilerin medyada yer bulmasını sağlamak olduğunu aktaran Aktaş, Millet İttifakı’nda HDP çıkmazına değinerek, “HDP ile ilgili İYİ Parti’nin duruşu nasıl olacağı ve CHP’nin bu durumu nasıl yöneteceğine dair ağır soru işaretleri var. Bunu bekleyip göreceğiz.” değerlendirmesinde bulunuyor.
CHP’NİN OYU ARTMIYOR AMA İTTİFAK İÇERİSİNDE KALIYOR
Yüzde 50+1’i alan partinin galip geleceği seçimlerde, yüzde 1’lik oy dilimi çok büyük bir önem arz ediyor. Bu noktada CHP’nin oyunun artmamasına değinen Prof. Mithat Baydur, “Bu partinin bir başarısızlığı gibi görülse de Kılıçdaroğlu ve kurmayları şöyle bakıyorlar: Fark etmez, neticede oylar ittifak içerisinde kalıyor.” açıklamasında bulunuyor.
Kamuoyu araştırmalarını da göz önünde bulunduran Baydur, araştırmalara göre AK Parti ile CHP arasında oy geçişi olmadığını öne sürüyor. AK Parti’ye oy vermiş birinin CHP’ye oy vermeyeceğini belirten Baydur, “Aynı şey, CHP için de geçerli. CHP’ye oy vermeyen bir seçmen İYİ Parti ya da DEVA gibi partilere gidebilir. AK Parti’ye oy vermeyen seçmenlerin oyları önceden MHP’ye gidiyordu. Şimdi anlaşılıyor ki çok hızlı miktarda oyları arttığı için İYİ Parti’ye gidiyor.” değerlendirmesini yapıyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 4 Şubat tarihinde DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ı, İYİ Parti genel merkezinde ağırladı. Görüşme yaklaşık 1 saat sürdü. Görüşmede yeni anayasa tartışmaları konuşuldu.
YENİ PARTİLER SİYASETE NASIL ETKİ EDECEK?
Başlangıçta DEVA ve Gelecek Partilerinden beklentinin büyük olduğunun altını çizen Aktaş, yerel seçimlerde CHP’nin sağlamış olduğu başarıyla birlikte bunun ikinci plana itildiğini aktarıyor. Bu sebeple yerel seçimde en büyük darbeyi bu iki partinin yediğini söyleyen Aktaş, Memleket Hareketi’ni başlatan Muharrem İnce konuşa şu şekilde değiniyor:
Muharrem İnce öyle ya da böyle potansiyeli olan birisi. Sol partilerde, sağ partilere nazaran hizipçilik ve klikçilik daha eskilere dayanır. Muharrem İnce bir elini kaldırdığı zaman geriye dönük 10 yıllık arkadaşlarından ses gelir.
CHP, DEVA VE GELECEK PARTİSİYLE MUHAFAZAKAR KESİME DOKUNMAK İSTİYOR
Baydur, DEVA ve Gelecek Partilerinin muhalefete olacak olan etkisine tarihsel bir perspektifle farklı bir bakış açısı getiriyor. Bu anlamda Laiklik ile “Laikperestlik ve Laikçilik” kavramlarının farklı olduğunu aktaran Prof. Baydur, “İnsanların yaşayış tarzına, görüşlerine müdahale ederek zorla sekülerize etmenizin adı ‘Laikperest’liktir.” diyor. Türkiye’de uzun bir dönem insanların inançlarına müdahale edildiğini söyleyen Baydur, “CHP, dokunamadığı muhafazakar insanlara DEVA ve Gelecek Partisi aracılığıyla samimi olarak dokunmak istiyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ocak'ta Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ü ziyaret etti. Görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Görüşmenin sona ermesiyle birlikte Asiltürk, Erdoğan'ı makam aracına kadar uğurladı.
AK PARTİ-SAADET PARTİSİ GÖRÜŞMESİ NE İFADE EDİYOR?
Prof. Baydur, burada AK Parti’nin geçmişini gün yüzüne çıkararak “Aslında Ak Parti 2002 yılında Türkiye koalisyonuydu.” diyor. Parti içerisinde her görüşten vatandaşı barındırdığını aktaran Baydur, o dönem Ak Parti’nin sivil dinamiklerin partisi olduğunu aktarıyor. Ancak zaman içerisinde radikal bir milliyetçi tutum içerisine girdiklerini söyleyen Baydur, AK Parti’nin halka batının Türkiye’yi bölmek isteyeceğini anlatacağını söyleyerek, “AK Parti, Milli Selamet Partisi ve Fazilet geleneğinden gelen o “milli görüşe” yeniden yaslanabilir.” ifadelerini kullanıyor.
Bu durumun muhalefet hareketini kırabileceğini aktaran Baydur, Ak Parti’ye hem siyasal İslam’a geri dönüşü hem de milliyetçi hareketi absorve edebilecek bir dirilme gücü kazandırabileceğini söylüyor. Bu bağlamda “Hak gelince batıl zail olur, Hıristiyan kulübü yine harekette, Kurtuluş İslam’da” gibi sloganlarla tekrar karşılaşabiliriz.” diyen Baydur, sözlerini şöyle noktalıyor: Bunu Saadet Partisi geleneğinden gelen Osman Nuri Kabaktepe’nin Ak Parti İstanbul İl Başkanlığı’na getirilmesinden anlıyoruz. Burada Saadet’i de kucaklayacak yani burada siyasal İslamcı bir hareketin kıpırdanmaya başladığını görüyoruz.
“SAADET PARTİSİ'NİN CHP’NİN YANINDA DURMA ŞANSI KALMADI”
Her ittifakın ve her partinin taleplerinin olabileceğinin altını çizen Aktaş, burada önemli olanın partilerin tutumunun ve taleplerinin olacağını söylüyor. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaretinden sonra Saadet Partisi’nin CHP’nin yanında duramayacağını aktaran Aktaş, “Orada içeride ciddi tartışmalar var. CHP’ye yakın durmanın ne getirip ne götürdüğünü tartışıyorlar. Şunu da atlamamak lazım: CHP, Saadet Partisi ile dirsek temasındayken, Saadet Partisi, CHP’yi ne gibi yanlışlarından vazgeçirdi?” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: Web Özel